30 Aralık 2014 Salı

Ömer Seyfettin niçin Çerkesleştirildi?

1.Ömer Seyfettin niçin Çerkesleştirildi?
Ömer Seyfettin, ‘Bir Kayışın Tesiri’ başlıklı öyküsünde Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı süreçte bir zihniyet çözülmesini ele alır. ‘Bir Kayışın Tesiri’; ‘Türk’ kökenli olmaktan utanan bir yarı aydının kendisini ‘Çerkes’ olarak tanımlamasının gülünç hikayesini anlatır.
Benzer durum Balkan coğrafyası için de geçerlidir… Yahya Kemal de ‘Türklük’ten ayrılan ‘Türk’ kökenlilerin Arnavut ‘Başkim Cemiyeti’ne katılımını yazar.
Türklük’ten en son istifa teşebbüsünde bulunan gazeteci Ertuğrul Özkök olmuştu.
Ne gariptir ki, ‘Bir Kayışın Hikayesi’ Ömer Seyfettin’in biyografisine bir şekilde giydirilir. Köken olarak Çerkes olmadığı halde Ömer Seyfettin masa başında Çerkesleştirilir.
Ömer Seyfettin’in kızı Güner Elgin’le yaptığımız çekimlerle bu yanlışı düzeltmek bize nasip olmuştur. İlerde konuyla ilgili daha geniş bilgeler vereceğiz.
2.Ömer Seyfettin bir bozgun döneminde yaşadı
Türkiye’de bugün yaşanan tartışmalar, yaklaşık 100 yıl önce yine yaşanmıştı. Ülke insanı, dış borç oyunuyla borçlandırıldıktan sonra, sadede gelen Batı ve yerli işbirlikçileri hep aynı talepleri dile getirmişti.

23 Aralık 2014 Salı

Terkip Çağı'nda Köy'ün yeniden keşfi

1.Türkiye ve Almanya’nın köy odaklı karşılaştırması
Türkiye’nin 4/1 Marmara Bölgesi’nde, 5/1’i ise İstanbul’da yaşıyor…
İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde sermayeyi kontrol etmek giderek imkansızlaşıyor. Sermayenin kanun, mevzuat ve nasihat dinlemesi mümkün görünmüyor.
80 milyonu aşan Almanya’da coğrafyaya nüfusun dağılımı sağlıklı bir şekilde yürütülmüş.
Almanlar’ın iki dünya savaşı yenilgisine rağmen hala kendisi olmayı ve kendisi kalarak başarılı olması örnek alınması gereken bir durum.
Almanya, kendisi kaldığı için nüfusun ülke sathına yayılmasını sağlıklı yapabiliyor.
Almanya başarısında temel çekirdek organizasyon köy birlikleri’dir.
Bu bilgilerle coğrafyamızı yeniden yorumlama ve toprağımıza, köyümüze yeniden sahip çıkmak zorundayız. Çünkü vatan sevgisi dediğimiz soyut sevdanın somut tezahürleri, köyümüzün siluetinden camimize, evimize, mezarlığımıza, dağımıza taşımıza kadar uzanmaktadır.
Bir orman müteahhidi için odun ve kereste deposu olarak görülen orman, orman köylüsü için her bir köşesinde hatıraların yaşandığı vatan toprağıdır. Geleceği şekillendiren, anlamlı geçmişimizdir.

16 Aralık 2014 Salı

Pınar Selek, PKK ilişkilerine giriş

1.Pınar Selek, HDP sürecinin deneği
Pınar SelekKozmopolitizm ittifakının simgelerinden biri haline getirilmiştir. Çekirdekten yetiştirilmiştir. Ortaöğretimi Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde tamamlar.
Kozmopolitizm’in yeni yüzlerinden Pınar Selek’e göre ‘PKK’nın talepleri aslında Türkiye’nin demokrasi talepleri’dir.  
Selek, kendisi için simge ifadesini kullanan yandaşlarına itiraf gibi bir tespitle bilinir: “Simge bir iktidar konumudur ve çok tehlikelidir.”
Simgeleştirilen Selek’in PKK içindeki buyurgan tavrı, KCK tutanaklarına kadar yansımıştır.
2.Pınar Selek’in atölyesi: Amargi Derneği
Selek, sokak çocukları, eşcinseller ve travestilerle ilgilenir. Genelevlerde kadınlarla yaşar ve PKK’lılarla görüşür. Transseksüeller, sokak çocukları ve seks işçileri hakkında araştırmalar yapar. Romanlar’la da diyalog kurmaya çalışır. 730 sayfalık bir araştırma hazırlar. Bu çalışmalarından dolayı Fransa’dan akademisyenlik teklifi alır.  
Pınar Selek, sokak çocukları için bir atölye kurar. Zamanını tinerci çocuklara ayırır. Militan feminist kimliğiyle Amargi Derneği’ne öncülük eder.  

9 Aralık 2014 Salı

Pınar Selek'in dedesi Cemal Hakkı Selek

1.Pınar SelekBatıcı ve Batılı bir tasarımdır
Pınar SelekBatıcı jakoben bir projedir. Karşımızda teröre alet olması bile kutsallaştırılmış bir tasarım var.
Bir yanda ‘milli mağdure’ sunumu öte yanda tinercilere, fahişelere, travestilere ve Kürtçüler’e kol kanat geren bir azize var. Çizer Necdet Şen’in deyimiyle o ‘Cihangir’in azizesi’, Yalçın Küçük’ün deyimiyle Büşra Ersanlı ile beraber ‘Kürtler’in iki anacığı’dır.
O bir proje ise, projeyi yorumlamak yerlilerin en tabii hakkıdır.
Biz ‘Pınar Selek Tarihi’ne dedesi Cemal Hakkı Selek’in hayatını ele alarak giriyoruz. Sonraki yazılarda Pınar Selek’in PKK ile ilişkilerini de anlatacağız.
Mahkeme kararı ağırlaştırılmış müebbet!
Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin de yaralandığı patlamaya ilişkin Pınar Selek’in aldığı beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.
Davaya bakan İstanbul 12. Ağır Ceza MahkemesiPınar Selek’in yeniden ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi.
Kararın açıklanmasından sonra Pınar Selek hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 27 Ağustos 2014’te de Selek hakkında kırmızı bülten çıkarıldı.

2 Aralık 2014 Salı

Papa'nın çevirmeni Serra Yılmaz

1.O bir ‘İtalyan Muhibbi’
Papa, geçen hafta Türkiye’ye geldi… Esenboğa Hava Limanı’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Papa’nın yaptığı görüşmede çevirmenliklerini Serra Yılmaz yaptı.  
Serra Yılmaz, oyunculuğu yanında iyi derecede İtalyanca ve Fransızca bilen ve spontane çeviri yapan bir isim.
İtalya’nın Toskana şehrine yapılan turistik bir gezinin rehberi Serra Yılmaz’dır. CNN Türk’te hazırladığı programın adı da ilginçtir: ‘Serra ile İtalyan İşi’…
Serra Yılmaz’ın İtalya ile ilişkilerinde en önemli etmenlerden biri İtalya’da yaşayan yönetmen Ferzan Özpetek’in onunla ilgili tercihleridir. YılmazFerzan Özpetek filmlerinin vazgeçilmez oyuncusudur. Özpetek’in sadece yönetmenliğini yaptığı filmlerde değil, senaryosunu yazdığı İtalyan filmi Pencere’nin de oyuncusu olmuştur.
Serra Yılmaz’ın İtalya’da Türkiye’den fazla tanındığı söylenmektedir.
Serra Yılmaz’ın İtalya ile ilişkileri bunlarla sınırlı değil. O bir nevi ‘İtalyan Muhibbi’… ‘İtalyan Muhibbi’ olmak sık olmasa tarihimizde görülmüş bir hastalıktır. Mütareke döneminde ünlülerimiz İngiliz, Amerikan Fransız muhipliğine soyununca gazeteci Celal Nuri İleri de ‘İtalyan Muhibbi’ olmuştu.
İtalya’da Serra Yılmaz’a Türkiye’yle ilgili sorular soruyorlarmış. ‘Ne olacak?’ diyorlarmış. Herkes olan biten karşısında son dönemde dehşete kapılmış vaziyetteymiş. Serra Yılmaz ne cevap vereceğini bilemiyormuş.

25 Kasım 2014 Salı

Ne diyordu Ülgener?

1.Geri kalmışlık ne zaman başladı?
Geri kalmışlığın sebebini hep tarihte aramak adetimizdir…
Kimimiz Tanzimat’ı, kimimiz Lale Devri’ni, kimimiz İttihat ve Terakki’nin iktidara gelişini, kimimiz de Cumhuriyet’in kuruluşunu geri kalışımızın miladı olarak alırız.
Tarih bilmeyenler ise çıkar durumuna göre ya mevcut iktidarı ya da bir önceki iktidarı suçlayarak günü kurtarmaya çalışır.
İşte Ülgener toplumsal tarihi yorumlama işinin yukarıdaki seçeneklerden birini seçmek kadar kolay olmadığını anlatmaya çalışan adamdır.
2.Ortaçağlaşma ya da Yörük sırtından kurban kesmek
Ülgener’in ‘ortaçağlaşma’ kavramını çözümlemesini ağırlıklı olarak Beşir Ayvazoğlu’nun ‘Geçmişi Yeniden Kurmak’ adlı eserinden hareketle ele aldım.

18 Kasım 2014 Salı

Çerkes Ethem'den İbrahim Kaypakkaya'ya

1.1967 Türkiye Güzellik Yarışması ve Rüçhan Tolgay
Sıla ŞahinAlmanya’da 72 bin kişinin oyuyla ‘en seksi dizi oyuncusu’ seçilir. Kendisiyle yapılan söyleşide hayran olduğu isimleri sıralar. İsimlerden biri eğitmenlerinden tiyatrocu Rüçhan Tolgay’dır. Tiyatrocu Rüçhan TolgayÇerkes Ethem’in yeğeni ve Çerkes Reşit Bey’in torunudur.
Rüçhan Tolgay’ın eğittiği Sıla Şahin sanat için soyunurken, eğitmeni tiyatrocu Rüçhan Tolgay da 1967 yılında Milliyet Türkiye Güzellik Yarışması’na katılmıştır.
Rüçhan TolgayMilliyet Türkiye Güzellik Yarışması’na katıldığında 21 yaşındadır. Konya’da dünyaya geldiğini, Almanya’da bir tiyatro okulunda öğrenci olduğunu ve göz renginin kahverengi olduğunu gazete haberinden öğreniriz.
2.Doğu Perinçek’in eniştesi Gün Zileli’nin 1960’lı yıllar hasreti
Gün Zileli anlatır: Şair Ahmet Arif’in, 1969 yılında yayımlanan ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ adlı kitabı şiire yeni bir soluk getirecek, hepimizin başucu kitabı olacaktı. Tiyatro ve sinema da üzerimizde çok büyük etkiler bırakan sanat dallarıydı. Ali Haydar Cilasun ve Rüçhan Tolgay’ın başını çektikleri Sahne Anadolu köy köy dolaşarak tiyatroyu kitlelere götürmede öncü bir rol oynamıştır.
Bu alıntının tefsirini yapalım. Leyla Erbil, ilk evliliğini Aytek Say ile yapar. Aytek SayÇerkes Ethem’in ağabeyi Saruhan Mebusu Çerkes Reşit Bey’in oğlu ve Güner Kuban’ın ağabeyidir.
Yazar Leyla Erbil, Ahmed Arif’le bir ilişki yaşar. Arkadaşlık ötesi ama evliliğe ulaşamayan bir ilişkidir bu. İkisi de evli olmalarına rağmen mektuplarla bir ömür boyu sürer diyalogları.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Çerkes Ethem'i yeğenine verilen ödül yaraladı

1.Kafkas Diasporası Yılın En İyileri Ödülü
Diaspora kelimesini önce Ermeniler’den duyduk. Şimdi diaspora çoğaldı. Artık bir de ‘Kafkas Diasporası’ var. ‘Kafkas Diasporası Yılın En İyileri’ ödülü veriyor. Bu sene ödüle layık görülenlerden üç isim dikkatimizi çekiyor. Bülent Arınç, Zehra Taymaz ve Güner Kuban.
Bülent Arınç, ödül töreninde eşinin Çerkes kökenli olduğunu söyledi. Ödül alanlardan Zehra Taymaz vefat eden babası Kazım Taymaz adına aldı ödülü. Kazım Taymaz bir eğitim gönüllüsü. İki bin beş yüz köy çocuğunu okutmuş bir hayırsever.
Törende ödül alanlardan biri de Güner KubanKuban’a ödül verilmesinin tek nedeni Çerkes Ethem’in yeğeni olması.

4 Kasım 2014 Salı

Boş Şerif Paşa, Nemrut Mustafa ve Kambur İzzet

1.Kürt Şerif Paşa’nın İsveç Kralı II.Oscar’ın karşısında esas duruşu
Geçen hafta İsveç Krallığı’nın Kürtçülük faaliyetlerine verdiği desteği anlatan bir yazımız yayınlanmıştı. O yazıda İsveç’in Kürt seçkinlerine özel ilgisini sıralamaya çalışmıştık. Bu hafta Kürt Şerif Paşa örneğinden hareketle İsveç’in Kürtçülük ilgisinin cemaziyülevvelini ele almış olacağız.
Ressam Axel Jungstedt, İsveç Kralı II.Oscar ile Osmanlı Devleti’nin İsveç Büyükelçisi Kürt Şerif Paşa’nın bir resmini yapar.
Ömer Seyfettin’in ‘Pembe İncili Kaftan’ hikayesindeki asil duruşlu elçi ile bu esas duruş resmi arasında 180 derece zıtlık vardır. Batı işbirlikçisi Kürt Şerif PaşaKürtçülük’ün bir Batı projesini olduğunu simgeleyecek şekilde Kral II.Oscar’ın karşısında esas duruşta.
2.Yakın plan Kürt Şerif Paşa
Osmanlı Devleti’nin İsveç Stockholm elçisi Kürt Şerif Paşa iki yüzlü bir siyasetçidir.
Mekteb-i Sultani-Galatasaray Lisesi’nin ardından Paris’te Saint-Cyr Askeri Akademisi’nde eğitime gönderilir. Babası Kürt Sait PaşaSultan Abdülhamit Han’ın güvendiği bir devlet adamı olduğu için Kürt Şerif Paşa bürokraside kısa sürede yükselir. Abdülhamit Han’ın yaverliğini yapar. Genç yaşta Büyük Kulüp üyesi olur. Avrupa başkentlerine askeri ateşe olarak gönderilir. 1898 yılında Stockholm Büyükelçisi olur.

29 Ekim 2014 Çarşamba

İsveç'in Kürtçülük faaliyetleri

1.İsveç’teki seçkin Kürt Diasporası
İsveç Krallığı sıradan Kürt göçmenlerden ziyade politikacı, yazar ve sanatçı bölücülerin bu ülkede kendi kültürel atmosferini şekillendirmesini sağlamıştır. Kol kanat gerilerek oluşturulan seçkin bir Kürt Diasporası’nın oluşturulması bölücülere geniş imkanlar verilmesiyle sağlanmıştır.
İsveç Krallığı; Diyarbakır Eski Belediye Başkanı ve Leyla Zana’nın kocası Mehdi Zana, Kemal Burkayİbrahim GüçlüMihri Belli gibi siyasetçilerin, Malmisanij, Memed Uzun, Rohat Alakom, Orhan Kotan, CigerxvinMusa Anter, Roni Alasor gibi yazarın, Civan Haco ve Şivan Perver gibi bölücü şarkıcıların sığındığı bir ülkedir.
Bu isimlere bakınca İsveç Krallığı’nın Kürt seçkinlerine özel bir önem verdiği, onları koruyup kolladığı anlaşılmaktadır.
Mehdi Zana, Kemal Burkay, Orhan Kotan ve Musa Anter’in çocukları hala İsveç’te yaşıyor.
Kemal Burkay’ın İsveç hasreti
Kemal Burkay, 31 yıllık sürgün hayatından sonra İsveç’ten Türkiye’ye döndü. Türkiye’ye döneli dört yıl oldu. Burkay’ın üç çocuğu Türkiye’de, üç çocuğu da İsveç’te yaşıyor. Altı ayda bir İsveç’e gidiyor.
Kemal Burkay 31 yıl yaşadığı İsveç’i bir sükun beldesi olarak takdim eder.  Türkiye’deki gündemi çok yoğun bulan Burkay, iki ülke arasındaki farkı şöyle yorumlar: “İsveç, oldukça sakin. İstanbul’unAnkara’nın hatta öteki büyük şehirlerin kargaşası yok. Buradaki kargaşaya alışmak zor.”

21 Ekim 2014 Salı

Sen ki Françe vilayetisin!

1.Sen ki Françe vilayetisin!
Fransa başta Kürt Enstitüsü başta olmak üzere bütün imkanlarıyla Kürtçülük’ü destekler. Fransız Cumhurbaşkanı HollandeParis’te iç çatışma sebebiyle öldürülen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez adlı PKK’lıları tanıdığını söylemekten çekinmez.
Kürtçe’nin Grameri Fransız yapımıdır
Fransa 1945 yılında Yaşayan Doğu Dilleri Ulusal Okulu’nda bir Kürdoloji Kürsüsü kurar. Okul bünyesinde yapılan yapı değişiklikleri sonucunda Sorbon Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulan Doğu Dilleri ve Uygarlıkları Ulusal Enstitüsü kurulur. Bu kurum, Avrupa’da kurulan ilk Kürdoloji kurumudur. 1945 yılında kurulan kürsünün başkanlığına Roger Lescot getirilir.
Roger Lescot’un 1946 yılında Şam’a görevli olarak gidişinden sonra Kürdoloji Kürsüsü başkanlığına Kamuran Bedirhan getirilir.
Kürtçe’nin gramerini Celadet Bedirhan ile birlikte Fransız dilbilimci Roger Lescot hazırlar.
Kürt müziğini Ermeni Aram Haçaturyan, Garapete Haço ve Kaviz Aksa derleyip yorumlar.
Diğer bir örnek de Ağrı İsyanı’nı örgütleyen Hoybun Cemiyeti’nin bir kanadının Ermeniler’den oluşması ve Başkanının Ermeni Papazyan olmasıdır.

14 Ekim 2014 Salı

İskoçya'nın bağımsızlık mücadelesi

1.Etnik farklılıklara bakışta çifte standart
Çoğunluk-azınlık ilişkilerindeki temel önermemiz azınlık’ın kültürel özerkliğinin ve demokratik katılımı gözetilmesi, çoğunluk’un ise ülke bütünlüğünün sağlanması tezine dayanıyor. Bu bakışımız, Doğu Türkistan’dan İran Türklüğü’ne, Batı Trakya’dan Başkırdistan özerkliğine kadar bütün Türk Dünyası toplulukları için geçerlidir.
Kimliketnisite, etnos algılarında çifte standartçı düşünme kısır bir düşüncedir ve sürekli çözümsüzlük üretir. Türkiye’de ‘Kürtçülük Sorunu’na odaklanmadan sorunun dışımızdaki yansımalarını Avrupa ölçeğinde bir dizi yazıyla anlamak istiyoruz.
Çünkü ‘Kürtçülük Sorunu’na odaklanmak bizi güncel düşünmeye zorlamaktadır. Güncel düşünce tabiyatı gereği duyguların önde olduğu aklı öteleyen bir bakış açısı sergiliyor.

7 Ekim 2014 Salı

Yanlış anlaşılan kadın: Sezen Aksu

1.Başörtüsü ve Sezen Aksu

Sezen Aksu geçtiğimiz hafta başörtüsü aleyhinde bir şeyler söyledi. Sonra yanlış anlaşıldığını belirten bir basın açıklaması yaptı.
Ben Sezen Aksu’yu hiç yanlış anlamadım. Onu işgal medyasından hep takip ettim. Aşağıya tasarlanmış bir idol portresi çıktı.
2.Siz bölücü müsünüz?
30 Ağustos 2002 tarihinde Efes Antik Tiyatro’da ‘Türkiye Şarkıları’ adlı konserinde İbranice, Rumca, Kürtçe ve Ermenice şarkı söyleyen Sezen Aksu’ya, zamanın Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, ‘‘Böyle bir konser için bugünü mü buldular?’’ diye sitemde bulunmuştu.
Ne o burada gülünecek ne var. Siz bölücü müsünüz?
Bu tepkinin ardından Sezen Aksu’nun ‘Türkiye Şarkıları’ konserinin ikincisi, İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda yapıldı. Sezen Aksuİstanbul konserinde tepkilere inat tahriklerde bulunarak, esprilerine gülen seyircilere, ‘‘Ne o burada gülünecek ne var. Siz bölücü müsünüz ?’’ diyerek dalga geçmişti.
Sezen Aksu’nun kırdığı cevizler saymakla bitmez. Erzurum türküsü ‘Sarı Gelin’i Ermenice söyler. Konsere modacı Cemil İpekçi’nin yanı sıra TÜSİAD seçkinleri Cem Boyner, Güler Sabancı ve Halis Komili de katılır.
Biri Ermeni, biri Yahudi, biri Sırp
Sezen Aksu’nun konserleri gibi hayatı da karışıktır. Sevgililerinden Onno Tunç Boyacıyan Ermeni, Uzay Heparı Yahudi, Goran Bregoviç Sırp’tır.
Aksu, bir idol’dür ve belirli güç merkezlerinin starıdır. O yıllar önce, illegal Türkiye Kürdistanı Demokratik Partisi Başkanı Kemal Burkay’ın ‘gülümse’ şiirini söyleyerek, bu konudaki ilk adımını atmıştı. ‘Gülümse’ şiirinin ‘Bir kedim bile yok’ mısraı bugün hepimizin hafızasına kazınmış durumda. Sıradan bir şiiri bir starın değer haline getirmesi, aynı zamanda illegal bir düşüncenin meşrulaştırılması anlamına geliyordu.
3.Peki nedir ne değildir bu idoller?
Yalan dünyanın yalancıları: starlar, idoller, mitler
Günlük dilde mit, ‘yanlış düşünce’ anlamına gelir. Kültür incelemecileri ‘mit’i, bir kültürün veya altkültürün gerçeğin, doğanın bir yanını açıkladığı düşünce şekli, kavramlama biçimi olarak tanımlar.
Kudret Akın, ‘Çağdaş Mitler/Televizyon Programcılığında İzlence Çizelgelerini Oluşturma Sanatı’ adlı çalışmasında önemli şeyler söyler. Bugün mitoloji üretme işi, eski çağlarda olduğu gibi başı boş bırakılmamıştır. Günümüzde insanlar alabildiğine örgütlü ve düzenli toplumlarda yaşıyorlar. Özellikle kitle haberleşme araçları, televizyon, günlük gazeteler, dergiler, reklamcılık sistemi ve sinema hayatımıza egemen olan yeni mitler, yeni inanış biçimleri üretiyor.
Bu inancın taşıyıcıları ise idollerdir. İdol, idealize edilen, putlaştırılan kişidir. “Pop müziğin ilahı” sıradan bir söz gibi sunulur. Bu şirk sözü, medya tekellerinin her gün salgıladığı sıradan tanımlamalardan biri olmuştur.
Medya, reklam, sinema ve televizyon dünyası, ‘star sistemi’ üzerine kurulmuştur. Çünkü her star bir gizli ‘mit’in, inanışın idolü’dür. Kendini ‘Ben şizofrenik bir staryayım’ diye tanımlayan Sezen Aksu da bu tasarlanmış idollerden biridir.
Sezen Aksu: “Yaşamaktan bıkarsam !” 
İdoller insanlara yanlış inanışlar, mit’ler empoze ederken kendilerini de bitirirler. Geldikleri nokta çoğu zaman uyuşturucu ve ardından intihardır. Sezen Aksu’nun intihara cesareti olmayan, tedaviye muhtaç bir duruşu vardır. Psikiyatrlar, bu tiplerin izahını yapmalıdırlar. Şu sözler ona ait: “Kendi ölümümü dramatize edip oturup saatlerce ağlıyorum. Yani tam şizofrenik bir durum söz konusu. İntihar mı? Günün birinde yaşamaktan bıkarsam, tükenirsem tüm işlevlerime son verebilirim.”
İdollerin işlevi
Mutlu azınlık sömürgecidir ve sömürüsünün devamını, yerli halkın kültürünü tamamen değişikliğe uğratmakta görmektedir. Mustafa Aşık, hedeflenen durumun sağlıklı bir analizini yapar.  ‘Boş, gayesiz, sorumsuz, ahlaka karşı duyarsız, batı taklitçisi, aşağılık duygusundan bir türlü kurtulup kendine karşı asla güveni olmayan genç nesillerin geleceği temsil ettiği bir ülke bağımsız görünse bile, en büyük uluslararası meyhaneler, beş yıldızlı kumarhaneler, dev eğlence merkezleri, yaygın fuhuş ve uyuşturucuyla bitirilmek istenir.’
Bu amaca ulaşmak isteyen güç odaklarının en büyük silahı, televizyondur. Televizyon ve diğer medya aygıtları; sosyal alışkanlıkları, kültürel yapıyı, hayat tarzlarını, eşya ve hadiseleri algılayış tarzlarını, duygu ve düşünce biçimlerini, davranış kalıplarını, tavırları, tutumları, anlayışları, kararları, zevkleri, ahlaki değerleri, ihtiyaçlarımızı, örf ve adetleri, aile içi ilişkileri ve daha sayısız alanı biçimlendirmeğe tam teşebbüs etmiş bir suç aletine dönüştürülmüştür. Emperyalistler bunu, yeni inanışlar, ‘mit’ler üreterek, idolleri yani starları vasıtasıyla kitlelere sunar. Oysa bir medeniyetin mitleri, yalnızca o toplumun üyelerinin kollektif şuuraltılarının tezahürü değildir. Aynı zamanda karakteristik bir geri besleme süreci içinde, bu fertlerin özlemlerinin, davranış kalıplarını ve tutumlarını da biçimlendirir. Bu geri besleme süreci sonsuz karmaşıklık içindeki unsurlardan birisini oluşturur ve sürekli bir hareketlilik içinde dönüşmektedir. Bu doğal akışı emperyalist organizmalar medya-reklam-televizyon ve sinema vasıtasıyla kendi amaçlarına göre yönlendirerek insana karşı suç işlemektedirler.
4.Sezen Aksu’nun X İlişkiler’i
Sezen Aksu 18 yaşındayken İzmirli butikçi Hasan Yüksektepe ile ilk evliliğini yaptı. Bu evlilik 7 ay sürdü. İkinci evliliğini soyadını aldığı Ali Engin Aksu ile yaptı. Ali Engin Aksu sonra Kanada’ya gitti. Üçüncü evliliğini oğlu Mithat Can’ın babası Sinan Özer’le yaptı. Sinan ÖzerYat İşletmecileri Derneği Başkanı oldu. Ali Engün’le evlendi ve kısa sürede boşandı. Sezen Aksu bundan sonra Ermeni asıllı besteci Onno Tunç Boyacıyan ile 9 yıl birliktelik yaşadı. Onno Tunç’tan sonra orkestrasında çalışan yahudi asıllı Uzay Heparı ile birliktelik yaşadı. Gazeteci Ahmet Utlu, Sırp müzisyen Goran BregoviçYeni Yüzyıl gazetesinden Gürsel Gönce,  yönetmen Sinan ÇetinYeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Star gazetesi eski yazarı Kürşat Başar, marangoz Cem Baba ve Önder Fırat...
Gazeteci Caner BudakSezen Aksu’nun sevgili seçme ve eleme formülünü şöyle özetliyor: “şekillendir, yönlendir ve yönet... Dayanamayan gider.”
Koca değiştirme durumları ve piyasa
Aykut Işıklar onun yönelişlerine tersine bir yorum getirir. Hayatına giren erkeklerin onun kişiliğine ve çevresine dek her şeyini değiştirdiğini söyler.
Dönemin Yeni Yüzyıl gazetesi onun Goran Bregoviç’le dünya pazarına açılmayı denediğini yazmıştır.
Sezen Aksu eş değiştirme durumlarında ifrata varmıştır. Ve fakat artık kemale eren yaşıyla bu günübirlik birliktelikler cinselliğin değil, piyasa yapmanın işaretidir. Medyatik neşesi yalandır.
5.Sezen Aksu Komünü
Bir dönem Sezen Aksu’nun evinde bir grup yeni yetme popçu komün hayatı yaşamaktadır. Uzay Heparı, Aşkın Nur Yengi, Levent Yüksel ve Sertap Erener bu grubun içindedir. Kimin eli kimin cebinde belli değildir. Bu arada komünün işletmecisi Sezen Aksu, genç müzisyen Uzay Heparı ile birliktelik yaşamaktadır.
Karışık ilişkiler
Sezen Aksu’nun sevgilisi Uzay Heparı, o süreçte kendine yeni bir sevgili bulur. Uzay Heparı Atilla Özdemiroğlu’nun kızı Yaprak Özdemiroğlu ile buluşmaktadır. Uzay Heparı ile Yaprak Özdemiroğlu, beraberliklerini yakın çevrelerinden gizlemezler. Sezen Aksu; Uzay Heparı’nın diğer ilişkileri gibi bunu da hoşgörüyle karşılar.
Zaten Uzay Heparı’nın, Sezen Aksu’yu hiçbir zaman bir sevgili olarak görmediği söylenir. Yakınları “Uzay Heparı’nın, Sezen Aksu ile devamlı bir ilişkisinin olması zaten düşünülemezdi” demektedir. Çünkü aralarında 17 yaş fark vardır ve Uzay Heparı Zeynep Tunuslu ile evli ve bir çocuk babasıdır.
6.Sezen Aksu müritleri çıkmaz yolda
Sezen Aksu bir yönüyle sinemada Atıf Yılmaz’ın üstlendiği rolü üstlenir. O sadece bir şahıs değildir, doğurgan bir okuldur aynı zamanda.
Sezen Aksu; Müjde Ar’ın annesi Aysel Gürel’den Tarkan’a, Serdar Ortaç’a uzanan şarkı sözü çizgisiyle üzerinde durulması gereken dilsizlik dilinin, hiçliğin sözcüsüdür ve bir yönüyle anarşizme uzanır. Ben onun müzik duruşunda eroine varmayan, esrarı köylü bulan ve kokainde karar kılan bir uyuşturucu melankolinin uçuk tavrını görürüm.
Müzik piyasasında Sezen Aksu’nun müritleri diyebileceğimiz bir çizgi var. Ama Sezen Aksu gençlerin önünü açacak bir sanatçı değil. O kendine has bir olay, kapalı devre. Kaynak olarak alınamaz. Alırsanız saçma sapan şeyler çıkmaya başlara ortaya. Zaten bir yol göstericiliği bir yol açıcılığı yok onun. Müritler şarkı söyleme stilini ele alıyorlar, müzik yapısını ele almıyorlar.
Özdemir Erdoğan’a göre Sezen Aksu ve popcular güruhu toplumun zayıf taraflarını yani yükselen değerlerini karşılıyor. Sezen Aksu, “seni çıtır çıtır yerim” diyor, “kız hepsi senin mi” diye Tarkan’a şarkı sözü yazıyor. Neden? Toplumda yükselen cinsellik olgusunun farkına vardı ve bunu kullanıyor. Bir zihniyeti yaşama biçim haline dönüştürüyor.
Şarkıları bu ideolojinin marşı, yaşama biçimi topluma sunduğu modeldir.
Hayreddin Soykan’ın ifadesiyle: “mana, kendine uygun surette tecelli eder.”
6.Hatime: Ahmet Kaya’ya göre müzikte yozlaşmanın tek nedeni Sezen Aksu
Bu ülkenin aydınları bu hedonist-zevkçi felsefeyi eserleriyle bertaraf etmelidir.
Sezen Aksu’yu en sert eleştirenlerden biri de Ahmet Kaya’dır.
Şöyle diyordu Kaya: “Müzikte yozlaşmanın tek nedeni Sezen Aksu’dur. Pop müziğe abuk sabuk sözleri getiren kişi olarak bundan tamamıyla o sorumludur.”

1 Ekim 2014 Çarşamba

Amorti cumhuriyeti: Rojava

1.Beşar Esad’ın PKK’ya hediyesi Rojava
 
Rojava, Amorti cumhuriyetidir… Çünkü Beşar Esad tarafından PKK’ya hibe edilmiştir. Esad, Kuzey Suriye’den geri çekilirken tarihi müttefiki PKK’ya bölgeyi veriyor.
Şimdi gözler IŞİD’de. IŞİD Esad’ı da PKK’yıda dinleyecek gibi görünmüyor.
Eskiden Kuzey Suriye’de birkaç yerleşim yeri bilirdik. Bunlardan biri Halep diğeri Kamışlı idi. Sonra birden bire ‘Rojava’ ismi ortaya çıktı. Reklam mantığıyla boyanmış bir marka ürünle karşı karşıyayız.
Rojova aşağı Rojava yukarı.
PKK’nın kırması PYD, liderleri, yok meclis, yok silahlı güç. Çoğunun adı var kendi yok.
Tabii PKK’nın ardındaki gizli el Rojava’yı bir pazarlama stratejisinin markası olarak tasarlıyor. Bu şebekenin bu fikri akletmesi mümkün değil.

23 Eylül 2014 Salı

Suriye Türkmenleri örgütleniyor

1.Etnosu diriltecek ilk hamle ‘X-faktörü’

Türk kamuoyu PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin genel başkanı SalihMüslim’i politik bir lider olarak biliyor.

Ancak kamuoyumuz ne Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa’yı, ne Türkmen Milli Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Muhammed Vecih Cuma’yı ne de Türkmen Kitlesi Partisi Genel Başkanı Yusuf Molla’yı tanıyor.
Suriye Türkmenleri’yle ilgili aklımızda kalan tek fotoğraf Çobanbey’deki IŞİD katliamı.
Etnolog-tarihçi Gumilev, etnosu diriltecek ilk hamlenin ‘X-faktörü’ olduğunu söyler… ‘X-faktörü’ insan psikolojisinde gizlidir. ‘X-faktörü’nü hayata geçirecek olan ise passioner liderliktir.
Herhangi bir etnosta passioner liderliğin gayretleri, bütün bir sistemi gelişim yönünde etkiler. Passioner liderlik oluşumun birinci yaratıcı aşamasına adım attığı zaman X-faktörü’ devreye girer maddi ve manevi değerler de birikmeye başlar.

2.‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin politikasızlık politikası

Türkiye’nin Suriye politikasında artılar ve eksiler iç içe.
İlk örneğimiz olumlu olsun.
Başta Erdoğan olmak üzere Davutoğlu ve kurmayları Suriye Türkmenleri’nin sorunlarına yaklaşırken, parti asabiyeti göstermeden hareket ediyor. TBMM’deki Suriye Dostluk Grubu Başkanlığı’na aslen Suriye Türkmenleri’nden olan MHP’li Mehmet Şandır’ın seçilmesi böyle bir yaklaşımın sonucu. Aynı durum Suriye Türkmen Meclisi’nin oluşum sürecinde de sürdürülüyor. Şandır bugün Suriye Türkmen Meclisi Onursal Başkanı.
Bütün bu olumlu yaklaşıma rağmen Şandır, mevcut durumdan kaygılı: “Suriye Türkmenleri çok mağdur ve mazlumlar. Türk olmanın faturasını ödüyorlar. Türkiye’ye sığınanlara yardım etmek, Irak’ta, Suriye’de katledilmelerini engellemiyor.”
Aslında olumsuzlukların önemli bir kısmı ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin tasarladığı Türk Dış Politikası’nın genel olumsuzluklarını kapsıyor.
Türkiye’nin yönlendirdiği Suriye Türkmenleri, başlangıçta Özgür Suriye Ordusu saflarında yer aldı. Özgür Suriye OrdusuIŞİD ve Esad güçleri karşısında geri çekilince, durum Suriye Türkmenleri’ni de etkiledi. Bir yıl içinde Suriye’de silahlı hiçbir Türkmen birliği kalmadı.
Katliam ve göç
Türkmenler, son 3 yılda Suriye ve Irak’ta 50 bin kayıp verdi. Suriye’de 1,5 milyon Türkmen ülke dışına göç etti.
Suriye’de Bayır-Bucak, Çobanbey, Telabyad ile Halep ve Humus’a bağlı 300’den fazla Türkmen köy ve kasabası yerle bir oldu. Birçoğu da IŞİDPKK’nın Suriye uzantısı olan PYD ve Suriye’deki Esed rejimi güçlerinin eline geçti.
3.Türkmen kimliğinin platformu: Suriye Türkmen Meclisi
Suriye Türkmen Meclisi’nin kuruluşu Dr. Esat Arber başkanlığında düzenlenen 1. Suriye Türkmen Platformu toplantısında gündeme geldi. Toplantı 15 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’da gerçekleşti.  
Toplantıya Rakka, Halep, Lazkiye-Tartus, Şam-Golan Tepeleri, Hama, Humus bölgelerinden yaklaşık 1000 delege katıldı.
Toplantıda Suriye Türkmenleri’nin siyasi bir örgütünün olması gerektiği vurgulandı.  
Platform’dan Meclis’e
Yine Gumilev’e dönelem… Passeizm, aktüalizm ve fütürizm, etnik dinamiklerin üç aşamasını yansıtır. Fakat bundan başka, etnosun durumuyla mütenasip zaman kategorisinin referans çevresinin (frame of reference) de olması gerekir. Suriye Türkmenleri etnos’u için Türkiye Cumhuriyeti doğal bir referans çevresi oluşturmaktadır.

Suriye Türkmen Meclisi’nin kurulması ve gerekli seçimlerin yapılması amacıyla 28-31 Mart 2013 tarihlerinde Ankara’da Suriye Türkmenleri Meclisi Kuruluş Toplantısı düzenlendi. Toplantı 350 delegenin, 50’yi aşkın davetli ve yabancı konuğun katılımlarıyla gerçekleşti. Anıtkabir ziyaret edildi, ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül heyeti kabul etti.  
Toplantı, Platform Başkanı Muhammed Ali Bardakçı, Suriye Türkmenleri Onursal Başkanı Mehmet Şandır, Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet DavutoğluSuriye Ulusal Koalisyonu Başkan Yardımcısı ve Suriye Ulusal Konseyi Başkanı George Sabra’nın konuşmaları ile devam etti.
31 Mart 2013 tarihinde ise Suriye Türkmen Meclisi’nin oluşumu için seçimler yapıldı. Samir Hafiz’ın meclis başkanlığına seçilmesiyle Meclis yürütme ve çalışma organları oluşturuldu.
Suriye Türkmen Meclisi 2’inci Genel Kurulu’nda ise meclis başkanlığına Abdurrahman Mustafa seçildi. Irak Türkmen Cephesi’nin istikrarsız liderlik anlayışı Suriye Türkmen Meclisi’ne de sirayet etmiş durumda.
Dr. Turhan Ketene, Sinan Çelebi, Sanan Ahmet Ağa, Vedat Arslan, Dr. Faruk Abdullah Abdurrahman, Dr. Sadettin Ergeç ve Erşad Salihi… Bu isimler Irak Türkmen Cephesi’nin bugüne kadar görev alan liderleri.
Barzani ve Talabani gibi liderler karşısında bu isimlerin varlığını hatırlayan var mı? Passioner liderlik tasarımı olmadan herhangi bir başarı mümkün değil.
4.Suriye Türkmen Meclisi temsilcilerinin Türk Ocakları ziyareti
Türk OcaklarıSuriye Türkmenleri’nin dertleriyle dertlenen bir milli kuruluş. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa, Türk Ocakları Genel Merkezi’ni ziyaret ederek yönetim kurulu üyeleriyle Türkmenler’in durumlarıyla ilgili istişarelerde bulundu.
Görüşmeye Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa ve Suriye Türkmen Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet TürkhanSuriye Türkmen Meclisi Onursal Başkanı Mehmet Şandır katıldı.

Türk Ocakları Genel Başkanı Prof.Dr. Mehmet Öz ve yönetim kurulu üyelerini ziyarete gittiğimiz bir güne rastlaması nedeniyle biz de gazeteci kimliğimizle bu görüşmede bulunduk.
Kurbanlarımız Suriye Türkmenleri için
Türkmen temsilcileri Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet ÖzTürk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Orhan Kavuncu ve Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu üyeleriyle Suriye Türkmenleri için düzenlenen Kurban Kampanyası’nın detaylarını görüştü.
Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa sadece Türkiye sınırları içinde bulunan kamplarda değil, Suriye içindeki bölgelerde de etkin olduklarını ve kesilecek kurbanların Golan Tepeleri dahil Suriye’nin bütün bölgelerinde ihtiyaç sahiplerine iletileceğini belirtti.
Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa Türk Ocakları’na çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Yapılan yardımların Suriye Türkmenleri tarafından sevinçle karşılandığını ve maddi yararının ötesinde moral olarak büyük katkısı olduğunu ifade etti.
Ramazan yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştı

Türk Ocakları, Ramazan ayında Suriye Türkmenleri’ne erzak yardımı yapmıştı. Hatay, Osmaniye ve Gaziantep’teki kamplarda yaşayanlara yapılan yardımlar yerel yönetimler ve kaymakamların koordinasyonuyla gerçekleştirilmişti.
5.Suriye Türkmenleri’nin handikapı dağınık yerleşim
Suriye TürkmenleriSuriye’nin hemen her bölgesinde dağınık olarak yaşamaktadır. Bu dağınıklık Suriye Türkmenleri’nin belirli bir güç oluşturmasını engellemektedir. Türkmenlerin toplu olarak yaşadığı kırsal kesimlerde ise öncelikli kimlik etnos kimliği değil, aşiret kimliği olmaktadır.

Suriye Türkmenleri’nin bölgesel dağılımı
Halep bölgesinde Türkmenler aşiretler topluluğu şeklinde yaşamaktadırlar. Bu aşiretlerin başlıcaları şunlardır: Bekmişli, Hacı AliliKaraşıhlı, Kadirli, Güneçli, Haydarlı, Kızıklı, Araplı, Barak, Karakeçili, Elbeyli, Karakoyunlu, Avşarlı, Bayat.
Suriye Türkmenleri, Azaz bölgesi, Bab bölgesi, Carablus bölgesi ve Münbuç bölgesindeki köylerde yaşamaktadırlar.

Lazkiye bölgesindeki Türklerde Halep de olduğu gibi aşiret yapısına rastlanmaz. Burada Türk nüfusu Bayır Bölgesindeki köylerde, Bucak bölgesindeki köylerde, Sulayıp ve Burç İslam bölgelerinde yaşamaktadır.

Humus TürkleriBaba Amr, Mitras, Arcun, Zara, Alhusun, Dakabira, Kızhıl, Ümülkasab, Samalil ve Burç kaya bölgelerinde yaşamaktadırlar.

Hama Türkleri ise; Akrab, Tulhuf, Hazzur, Havur El TürkmenBeyit Natır ve Hırmıl bölgelerinde yaşamaktadır.

Bunlarla birlikte, Rakka, Şam, işgal altındaki Golan Tepeleri, Tartus ve İdlip şehirlerinde de Türkmenler yaşamaktadır.
6.Hatime: Ortadoğu’da her etnisite bir devlete dayanıyor

Ortadoğu’da Dürziler’in arkasında İngiltereMaruniler’in arkasında FransaNusayriler’in arkasında RusyaSünni Araplar’ın arkasında Suudi ArabistanŞiiler’in arkasında İranBarzanici Kürtler’in arkasında İsrail, PKK’nın arkasında bütün Batı ülkeleri ve Ermeni Diasporası var.

Mantıken Türkmenler’i de Türkiye’nin desteklemesi gerekiyor. Ama ne Irak’ta ne de Suriye’de bunu yeteri derecede göremedik.
Türkiye, tarih boyunca yaptığı gibi bugün de etnik ayrım yapmadığını söyleyerek kendini aldatmaya devam ediyor. 
Osmanlı’dan bugüne ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin açmazı kendilikbilgisi’nden uzak oluşudur.

Biz kimiz?’ sorusunu cevaplamadan sorunları çözmek mümkün değil.

Suriye Kürtleri ve Türk Basını
Suriye KürtleriTürkiye’yi bölme sürecini başlatan PKK’ya kucak açan ve Öcalan’ın Türkiye için önerdiği Demokratik Özerklik modelini PYD örgütlenmesiyle Kuzey Suriye-Rojava’da hayata geçiren bir etnos.
PYD güçleri IŞİD karşısında yenilince şimdi binlerce Kürt göçmen Türkiye’ye sığındı.
Kendilikbilgisi’nden uzak Türk Basını, Yezidi ve Kürt göçmenlere gösterdiği ilginin binde birini 1,5 milyon Suriye Türkmeni’ne göstermedi.
Suriye Türkmenleri, hem Suriye içindeki doğal çatışmaların mağduriyetini yaşıyor hem de Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak yaptığı hamlelerin bedelini ödüyor.
TürkiyeIrak Türkmeneli’nde yaptığı yanlışların aynısını Suriye Türkmenleri üzerinde uygulamaya devam ediyor. Her etnosu ayakta tutan temel motivasyon passioner liderlik statüsüdür. Suriye Türkmenleri, siyasi partileri aracılığıyla bir an evvel liderlik kurumunu inşa etmelidir.
Suriye Türkmen Meclisi tıpkı Irak Türkmen Cephesi gibi yatay bir örgütlenme modeli öneriyor. Bu durum passioner liderlik kurumunun oluşmasını önlüyor. Passioner liderlik kurumu inşa edilmeyince kitleler omurgasızlaşıyor, pasifize oluyor.

Türkmen Milli Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Muhammed Vecih CumaTürkmenler’in kimliğini korumak amacıyla partileştiklerini söylüyor. Cuma, doktor ve Halep Tabip Odası Eski Başkanı. Türkmen partilerin passioner liderlik perspektifiyle yeniden tasarlanması gerekiyor.

Etnosların yok oluşları tesadüfi değildir

Gumilev, etnosların yükselişlerinin ve yok oluşlarının tesadüfi olmadığını söyler. İdealleri yok eden süreçler, ahmak ve hain insanların kararlarıyla oluşur. Olumsuz insanların mevcudiyeti etnik dezentegrasyon sürecini başlatır. Bu tür süreçler gözlemlendiğinde etnosların yok oluşlarının tesadüfi olmadığı görülür.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Ne diyordu Sencer Divitçioğlu?

1.Köktürkler, Nuşirevan ve Peygamber Efendimiz
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed kendisinden önce yaşayan İran-Sasani hükümdarı Nuşirevan’ı adil bir yönetim kurduğu için övmüştür. Nuşirevan vefat ettiğinde Peygamber Efendimiz 30-35 yaşlarındadır.  
Nuşirevan bir Göktürk prensesiyle evlenmiştir. Bu evlilikten üç prenses doğmuştur.
Hazreti Ömer zamanında Sasani Devleti ile İslam Devleti savaşır. Savaş sonunda Sasani ordusu yenilir. Alınan esirler arasında bu üç prenses de vardır. Prenseslerden Şehr Banu Ğazele ile Hazreti Hüseyin evlenir. Bu evlilikten Zeynel Abidin dünyaya gelir. Diğer iki prensesle Hazreti Ebu bekir’in oğlu Muhammed ve Hazreti Ömer’in oğlu Salim evlenir.
Bugün ‘seyyid’ olarak nitelediğimiz insanların soyu bir yönüyle Hazreti Hüseyin vasıtasıyla Peygamber Efendimiz’e ulaşırken, diğer yönüyle Göktürk kökenli Sasani prensesi Şehr Banu Ğazele’ye dayanır.
Ahmet Sarbay’ın ‘Asr-ı Saadet’te Türkler’ kitabında kaynaklara dayanılarak anlatılan bu evlilik, İslam coğrafyasının önemli bir kısmını kapsayan fizikötesi yorumları gerektiren hikmetli bir evliliktir.
Sencer Divitçioğlu’nun yazdığı ‘Kök Türkler’ kitabı, Yapı Kredi Yayınları’nın neşrettiği 4 bini aşkın kitap arasında sınırlı saygın kitaptan biridir.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Bir Ermeni komitacısı olarak Fatih Akın

1.Fatih Akın ve bir Ermeni filmi olarak Kesik
Fatih Akın, Almanya’da yaşayan Türk kökenli bir yönetmen… Duvara Karşı’ ve ‘Cennetin Kıyısında’ filmleriyle tanınıyor.

Akın’ın son filmi ‘Kesik’ 1915 Ermeni Tehciri’ni anlatan olayları ele alıyor. Mardin’de 1915 Olayları sırasında ailesini kaybeden bir Ermeni demircinin hikayesini anlatıyor. Ermeni tezlerinin işlendiği ‘Kesik’ filmi, meseleye ‘tehcir’ değil ‘soykırım’ olarak yaklaşıyor. Film 5 ülkede 21 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmiş.
Fatih Akın, Amerikan New York Times gazetesine verdiği söyleşide filmden sonra tehditler aldığını söylüyor. Akın, söyleşide “Sanat için ölmeye değer” diye cafcaflı laflar etmiş. Bu tehdit numarası Salman Rüşti’den bu yana ha bire tekrarlanır. Tehdit polemiği, pazarlamanın bir parçasıdır.
Akın, filmin yol açacağı tartışmaları göğüslemek için 7-8 yılını verdiğini söylüyor. “Ben Türklerin bir Ermeni kahraman hakkındaki bir filmi sindiremeyeceğini iyi biliyorum” diyerek Türkler’e hakareti de ihmal etmiş.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Ne diyordu Mümtaz Turhan?

Bu yazının güncel bir mesajı yok. Satır aralarında hiçbir kişiye ve kuruma gönderme yapılmamıştır. Sadece Mümtaz Turhan’ı anlaşılması gerekli bir bilim adamı olarak gördüğümüz için anlamaya çalıştık.
1.Mümtaz Turhan’ın hayatı bir göç hikayesi
Bu bölümü, Mümtaz Turhan’la aynı bölgenin insanı Ağrı’lı Burhan Çaçan’ın sesinden ‘Göç göç oldu göçler yola düzüldü’ türküsü eşliğinde okumak evladır.
Mümtaz TurhanMeşrutiyet’in ilan edildiği 1908 yılında Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğar. Doğduğu köy, Aşağı Pasin’de Azaplar Köyü’dür. Dönemin şartlarının ağırlığı köyünün ismi Azaplar’dan başlayarak yaşadığı bir döneme damgasını vurur. Zor şartlara rağmen ilköğrenimini Horasan’da yapar. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı devam etmektedir. Memleketi ErzurumRus ve Ermeni İşgali’ne uğrar. Rus işgalcilerinin ve Ermeni komitacılarının önünden kaçan kitleler içinde ailesiyle birlikte o da yer alır.
Turhan’ın amcasının çocukları Halit Sezen ve İbrahim ErturanDergah Yayınları’ndan çıkan ‘İki Kardeşten Seferberlik Anıları’ adlı kitabında ailenin Rus İşgali sırasında yaşadığı hicreti anlatır.
Aile, sırasıyla Aşkale, Şebinkarahisar, Sivas, Kayseri, Konya ve Karaman’a göç eder. Bu göçün belki de en önemli kazancı mümtaz Turhan’ın eğitim hayatının devam etmesini sağlamasıdır. Doğduğu bölgede kalsa, büyük ihtimalle eğitim hayatına devam edemeyecek olan Turhan, göç vesilesiyle eğitimine devam etme imkanı bulur. Ortaöğrenimini bu yüzden Kayseri, Bursa ve Ankara’da tamamlar.

26 Ağustos 2014 Salı

Yeni başbakan Ahmet Davutoğlu

1.Üç Dönem Seçilme Kuralı’ndan Davutoğlu tercihine Ak Parti
Ak Parti, siyasete yeni prensipler getiriyor… Üç Dönem Seçilme Kuralı, erki elinde tutan Erdoğan’ın uzun soluklu siyaseti amaçladığını gösteriyor.
Erdoğan ve merkez kliğin Davutoğlu tercihi, Türk Siyaseti’nin pragmatik-çıkarcı geleneğinin zıddına bir karar.
Ak Parti’de çok seslendirilen Abdullah Gül genel başkan, Bülent Arınç başbakan formülünün kabul görmediği anlaşılıyor. Erdoğan’ın en yakın kurmaylarından Binali Yıldırım’ın hüzünlü basın toplantısı artık bir dönemin kapanmak üzere olduğunu gösteriyor.
Bülent Arınç’ın Yalçın Akdoğan için söylediği ‘yeni yetme’ tabiri hayata geçiyor. Yeni dönemde tasfiye olacak kurmaylardan Arınç’ın yerine Akdoğan hükümet sözcüsü oluyor.  
Krizler bir yöneticinin devrini tamamladıktan sonra yerine gelecek ismin belirlenmemesiyle derinleşir. Erdoğan liderlik inisiyatifiyle böyle bir krizin çıkmasına müsaade etmiyor.
Erdoğan, kardeşim’ dediği Davutoğlu’nu yerine geçecek isim olarak işaret ederken yerine bir ‘emanetçi’ değil, yeni bir lider adayı bırakıyor. Bu durum Davutoğlu için şans, Erdoğan için ise meziyet.