1.Ne güzeldi vesayet günleri
Ne güzeldi vesayet günleri… Yapamadığımız her şey için hazır gerekçelerimiz vardı. Bu durum PKK eylemleri için bile geçerliydi.
PKK’nın her eyleminden sonra Bülent Arınç, “derhal soruşturma açılmalıdır” diye beyanat verirdi. Her konuşmasıyla terörizmi değil, güvenlik kuvvetlerini sigaya çekerdi.
Taraf gazetesi her terör olayı konusunda bazı dinleme kayıtları yayınlardı. Taraf gazetesinin teke sakallı istihbarat uzmanları gizli duyumlardan bahsederdi.
Evet ne güzeldi vesayet günleri…
Perşembe günleri iple çekilir Kurtlar Vadisi izlenir, Metal Fırtına kumpası yüzbinlerce pazarlanırdı.
Eski komünist yeni liberaller, ‘derin devlet’ problematiği üzerine gizemli yorumlar yapardı. ‘Derin devlet’ geyiğine iman edenler Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın ağzına bakıp ertesi gün ne konuşacaklarını öğrenirlerdi. Onların Sünnilik ve Türklük’e hakareti rutin bir terbiyesizlik haline gelmişti.
PKK’yı MİT’in kurdurduğu fısıldanır, çığ gibi büyüyen Kürtçülük’ün algılanması imkansız hale getirilirdi.
Kısacası laklakla geçti bir koca dönem…
Bülent Arınç, Sağ siyasette önemli bir figür… Ak Parti’nin kurucu çekirdeğindeki birkaç isimden biri.
Ancak Bülent Arınç, zannedildiği gibi siyasette Milli Görüş geleneğini temsil eden bir figür değil.
3.Vesayet Dönemi bitti
Vesayet Dönemi’nin bitmesiyle Erdoğan; genelkurmay ve kuvvet komutanlarını kendisi atayabilecek güce ulaştı.
Vesayet bitince başka şeyler oldu. Erdoğan ilk defa Kürtçülük sorunuyla aracısız karşı karşıya geldi.
Ortada korkunç bir Kürtçülük olgusu vardı. Bu öyle devlet kurumlarının hatalarıyla oluşmuş masum bir insani tepki hareketi değildi.
Karşımızda dünyanın en büyük gerilla savaşını veren devasa bir KCK yapılanması vardı. KCK’nın televizyon kanalları, günlük gazeteleri, her ülkede siyasi partileri vardı.
PKK’nın parasal kaynaklarını takipte devlet ve uluslararası güvenlik örgütleri zorlanıyordu.
Popülist Siyaset’in inşa ettiği ‘devlet tarafından ezilen Kürt Halkı’ portresinin yerinde, eli silahlı bir cinayet şebekesi vardı. Şebekenin hiçbir kutsalı yoktu. Bunlar insanlık düşmanıydı.
Öcalan’ın dediği gibi vurula vurula erkekleştirilen bir halk vardı karşımızda. Kürt halkı YDG-H hareketinin baskısıyla hizaya getirilmiş ve Cizre, Yüksekova, Sur ve Varto’da terörü sever hale gelmişti.
Artık Leyla Zana’nın veciz ifadesiyle anladık ki, “Silah Kürdün sigortasıdır.”
Duran Kalkan’ın beş kız gerilla ile çektirdiği fotoğrafı hatırlayın. Kız çocuklarını PKK’ya asker olarak gönderen bir halk vardı karşımızda.
Kürt aydınları ‘Türk olgusu’ dışında yeryüzünün her türlü kirli mekanizmasıyla işbirliği yapabilir hale gelmişti. Sırrı Süreyya Önder’den Sırrı Sakık’a ağzını açan Ermeni Soykırımı’na temenna çakarak söze başlıyordu.
4.Erdoğan Bölücülük Sorunu’nu gördü
Erdoğan, HDP ile barış mesajları veren PKK-KCK’nın silahlanan gerçek yüzünü istihbarat raporlarında görünce hiddete kapıldı.
Ak Parti ve hususen Cumhurbaşkanı Erdoğan bir savrulma yaşadı. Bu savrulma ilk belirtilerini 6-7 Ekim 2014 Olayları üzerine gösterdi.
5.Tuğrul Türkeş’in Başbakan Yardımcılığının anlamı
Cumhurbaşkanı Erdoğan giderek geçmiş algılardan sıyrılıyor ve doğru kararlar veriyor. “Kürt sorunu bitmiştir” sözü ciddi ve ardında durulması gereken bir önermedir.
Tuğrul Türkeş’in hükümet’te görev alması siyasi teamüllerin dışında bir durum.
Tuğrul Türkeş’in hükümet’te olmasının sadece simgesel değil misyon olarak da anlamı var.
Tuğrul Türkeş’in hükümet’e girişini Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Tuğrul Türkeş’in ağırlaşan Türkiye şartlarında karşısında vatan için işbirliği yapması olarak yorumlamak lazım.
Tuğrul Türkeş’e hükümette tevdi edilen görevler Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararlarının sunumu, Kıbrıs ile ilgili koordinasyon işleri ve Medeniyetler İttifakı Projesi’nin yürütülmesi.
Tuğrul Türkeş; vatandaşa karşı MHP’nin anti-terör tavrını, MGK ve NATO’ya karşı da Ak Parti’yi Küresel Sistem içine çeken bir misyona sahip.
6.Hatime: Çözüm, Bürokratik Devlet’ten Milli Devlet’e geçiş
Tuğrul Türkeş’in yeni görevi anlamlıdır ama bu simgesel tavırla yol almak zor.
Barış Süreci’nin yeniden organizasyonuna kafa yormak şart. Milliyetçilik ölü seviciliğe dönüşmemeli.
ABD’nin Rojava muhabbeti hayra alamet değil.
Türkiye ve Erdoğan kuşatılıyor.
Erdoğan bu kuşatmadan, bürokratik devlet’le değil, milli devlet’e yönelerek çıkabilir. Kendilikbilgisi’nden hareketle Türkiye’nin perestroika’sını inşa etmesi gerekiyor.
Türk Sağı’nın milliyetçi-muhafazakar geleneği bu terkibi inşa edebilecek güce sahiptir.
Çatışma; Tevhit-Şirk Çatışması’dır.
Hükümet’ten Genelkurmay’a, MGK’ya bütün Devlet kurumlarının görev tanımları Tevhit’e göre milli devlet’e yönelerek yeniden yapılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder