1.İsveç’teki seçkin Kürt Diasporası
İsveç Krallığı sıradan Kürt göçmenlerden ziyade politikacı, yazar ve sanatçı bölücülerin bu ülkede kendi kültürel atmosferini şekillendirmesini sağlamıştır. Kol kanat gerilerek oluşturulan seçkin bir Kürt Diasporası’nın oluşturulması bölücülere geniş imkanlar verilmesiyle sağlanmıştır.
İsveç Krallığı; Diyarbakır Eski Belediye Başkanı ve Leyla Zana’nın kocası Mehdi Zana, Kemal Burkay, İbrahim Güçlü, Mihri Belli gibi siyasetçilerin, Malmisanij, Memed Uzun, Rohat Alakom, Orhan Kotan, Cigerxvin, Musa Anter, Roni Alasor gibi yazarın, Civan Haco ve Şivan Perver gibi bölücü şarkıcıların sığındığı bir ülkedir.
Bu isimlere bakınca İsveç Krallığı’nın Kürt seçkinlerine özel bir önem verdiği, onları koruyup kolladığı anlaşılmaktadır.
Mehdi Zana, Kemal Burkay, Orhan Kotan ve Musa Anter’in çocukları hala İsveç’te yaşıyor.
Kemal Burkay’ın İsveç hasreti
Kemal Burkay, 31 yıllık sürgün hayatından sonra İsveç’ten Türkiye’ye döndü. Türkiye’ye döneli dört yıl oldu. Burkay’ın üç çocuğu Türkiye’de, üç çocuğu da İsveç’te yaşıyor. Altı ayda bir İsveç’e gidiyor.
Kemal Burkay 31 yıl yaşadığı İsveç’i bir sükun beldesi olarak takdim eder. Türkiye’deki gündemi çok yoğun bulan Burkay, iki ülke arasındaki farkı şöyle yorumlar: “İsveç, oldukça sakin. İstanbul’un, Ankara’nın hatta öteki büyük şehirlerin kargaşası yok. Buradaki kargaşaya alışmak zor.”
İsveç Krallığı; Kürtçe ve Zazaca eğitimi okullarına taşımış bir ülke. İsveç’te yaşayan Mehmet Malmisanij, 1980’den sonra Avrupa’da ve hususen İsveç’te yapılan yayın faaliyetlerinin Türkiye’deki Kürtçe yazı faaliyetlerini de harekete geçirdiğini söyler.
İsveç’teki çalışmalar kendilerinden önceki çalışmalara dayanır. Bu çalışmaların öncesinde Fransız Kürt Enstitüsü’nün öncülük ettiği Kamran ve Celadet Bedirhan’ın ve Ermenistan’daki Kürtler’in çalışmalarına dayanır.
Malmisanij, Memed Uzun’un “Kürtçe ilk romanı ben yazdım” demesini de eleştirir. İlk romanlar ve öyküler Ermenistan’da ve Kuzey Irak’ta yazılmıştır. İsveç’teki Kürt Diasporası aydınları onlardan beslenmiştir.
Zazaca’yı araştıran Vate Çalışma Grubu
Zazaca’yı araştıran Vate Çalışma Grubu editörü Malmisanij, ekibiyle birlikte Zazaca’nın sorunlarıyla ilgili araştırmalar yapıyor. Grup, Diyarbakır’da yayın yapan Vate dergisini de çıkarıyor.
Vate Çalışma Grubu’nun ilk etkinlikleri 1996 yılında İsveç’in başkenti Stokholm’de başlar. Daha sonra İsveç, Almanya, Norveç ve Fransa’dan gelen katılımcılarla gelişir.
3.İsveç Parlamentosu’nun Türkiye’ye karşı aldığı çoklu soykırım kararı
İsveç Parlamentosu, 11 Mart 2010 tarihinde bir karar aldı. Karar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni, Süryani, Asuri, Keldani ve Pontus Rumları’na soykırım uyguladığını iddia etti. İsveç Parlamentosu’nun bu kararı bir oy farkla alması karar üzerindeki soru işaretlerini arttırdı.
Türk Milleti’ni soykırımla suçlamak Batı devletlerinin sıradan hastalıklarından biri. Ermeni Soykırımı iddiaları’na kazandırılan popülarite diğer bazı Hıristiyan azınlıkları da harekete geçirdi. Soykırımı iddiaları artık Anadolu kökenli diğer Hıristiyan gruplar tarafından da seslendiriliyor.
İsveç Parlamentosu’nun aldığı karar İsveç’te yaşayan Süryani Diasporası için önem taşıyor. İsveç’teki Seyfo Center’in faaliyetleri neticesinde Süryanice ‘Seyfo/ Kılıç Yılı’ olarak adlandırılan 1915 yılında 250 ile 500 bin Süryani ve Asuri’nin öldürüldüğü iddia ediliyor. Süryani ve Ermeni iddialarını benimseyen muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini destekleyen İsveç Hükümeti’ne rağmen Parlamento’dan bu kararı geçirmeyi başardı.
Bu karardan sonra Türkiye Stockholm’deki büyükelçisini geri çağırdı ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan planlanan İsveç ziyaretini iptal ederek Türkiye’nin tepkisini gösterdi. İsveç’te yaşayan Türkler’in kurduğu sivil toplum örgütleri de bu kararı düzenledikleri gösterilerle kınadılar.
4.İsveç kendi azınlığı Samileri nasıl yok ediyor?
Toplam 9 milyon 500 binlik İsveç nüfusunun 1 milyonu farklı etnik gruplardan oluşuyor. İsveç’te azınlık olarak Finliler, Samiler, Romanlar ve Yahudiler var. Bunun yanı sıra göçmen işçiler ve mülteciler de var. Fakat bunlar azınlık statüsünde değil. Komşu ve göçmenler İsveç nüfusunda önemli bir oran tutar: %9,1 Danimarkalı, %3 Norveçli, %3 Fin, %3 Alman, %1 Türk.
İsveç ilk bakışta azınlıklara ve göçmenlere her türlü desteği veren bir ülke gibi görünüyor. Ancak konuya daha ayrıntılı bakınca ortada bir tiyatro sergilendiği hemen anlaşılıyor.
İsveç’teki en önemli azınlık Samiler…
Samiler (Laponlar); kendilerine karşı bir asimilasyon uygulandığını söylüyor. İsveç hükümetinin Samiler’i yavaş yavaş yok ettiği apaçık ortada.
Araştırmacı Sefa M. Yörükel’in ‘Batı Tarihinde İnsanlık Suçları’ adlı eserinde Samiller’e karşı uygulanan ‘kısırlaştırma’ gibi zulümler belgeleriyle açıklanıyor.
Samiler’in yaşadıkları bölgelerde hidroelektrik santraller kurulup, ormanlar yok ediliyor. Bu bölgelerde madencilik adı altında tabiat katlediliyor ve göçmen nüfus yerleştiriliyor. Samiler’in yaşadıkları yerlere nükleer atık depoları yapılması özellikle gözlerden kaçmıyor.
Samiler’i göçe zorlayan bu uygulamalar yüzyıllardır devam ediyor.
Samiler’i göçe zorlayan bu uygulamalar yüzyıllardır devam ediyor.
2000 yılına kadar İsveç’te azınlıklardan bahsedilmiyordu. İsveç’te 1 milyondan fazla azınlık nüfus var. Bu da ülkede yaşayan her 9 kişiden birinin azınlık olması anlamına geliyor.
İsveç Krallığı 1999 yılında çıkardığı Ulusal Azınlıklar Yasası ile kendi ülkesindeki azınlıklara asimilasyonu amaçlayan bir strateji uyguluyor.
İsveç Krallığı uyguladığı azınlık politikasının asimilasyoncu değil entegrasyoncu politika olduğunu iddia ediyor. 1990’ların başından itibaren çeşitli politikalar uygulanıyor.
1993 yılında kurulan Sami Parlamentosu’nun göstermelik faaliyetleri var. 1996 yılında benzer bir yapıyla Roman Ça ışma Grubu oluşturuldu.
İsveç’te yakın geçmişte özellikle Romanlar’a, Finler’e ve Samiler’e ön yargılı yaklaşımın olduğu bir gerçek. Azınlıkların yaşadığı bölgelerde yer ve yol işaretlerinin göstermelik olarak Sami ve Fin dilinde olması çok fazla bir şey ifade etmiyor.
5.Hatime: İsveç asimilasyoncu politikalardan vazgeçmelidir!
İsveç Krallığı gibi yöneticileri de azınlık uzmanıdırlar. Uzun yıllar İsveç’in İstanbul Başkonsolosluğu’nu yapan Ingmar Karlsson’ın ‘Yeni Avrupa ve Avrupa Azınlıklar Rehberi’ adlı eseri vardır.
İsveç Krallığı her vesileyle Türkiye’de yaşayan Kürt, Zaza, Alevi, Yezidi, Ermeni, Süryani, Asuri, Keldani ve Rumlar’ın kışkırtıcılığını yapmaktadır.
İsveç Parlamentosu’nun aldığı soykırım kararları bu kışkırtıcı tavrın en açık göstergesidir.
Türkiye tarihi boyunca azınlıkların temel hak ve hürriyetlerinin en geniş bir şekilde uygulandığı bir ülke olmuştur. Bu gün de kültürel hakların yaşanması ve demokratik katılımın ülkede yaşayan bütün unsurlar tarafından kullanılmaktadır.
Türkiye tarihi boyunca azınlıkların temel hak ve hürriyetlerinin en geniş bir şekilde uygulandığı bir ülke olmuştur. Bu gün de kültürel hakların yaşanması ve demokratik katılımın ülkede yaşayan bütün unsurlar tarafından kullanılmaktadır.
İsveç Krallığı, Türkiye’de azınlık sorunlarını kışkırtmayı bırakıp kendi ülkesinde yaşayan Romanlar’a, Finler’e ve Samiler’e uyguladığı asimilasyoncu politikalardan vazgeçmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder