29 Ağustos 2012 Çarşamba

Yarınki Türkiye'nin düşünürü: Nurettin Topçu

Nurettin Topçu, 1909 yılında İstanbul’da doğar. Altı yaşında Bezmialem Valide Sultan Mektebi’nin ana kısmına yazılan Topçu, burayı bitirdikten sonra Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi’ne verilir. Mektebi birincilikle bitirir.
Osman Nurettin kitap ve gazete biriktirmektedir


Nüfus kağıdında ismi ‘Osman Nuri’ şeklinde geçer. Reşit Paşa Mektebi’ndeki hocası Osman Efendi bir gün babasına “Osman Nuri  büyük adam olacak” deyince babası mutlu olur. Bu sıralarda sakin, biraz içe dönük bir mizaca sahiptir. Küçük bir sandıkta kitap ve gazete biriktirmek merakı vardır. İmla öğretmeni Nafiz BeyNurettin Topçu’nun hayatı boyunca sürecek Mehmet Akif sevgisini uyandıracaktır.



Daha sonraki yıllarda Osman Nurettin, Vefa İdadisi’ne devam eder. Birinci sınıfta babasını kaybeder. Evlerinin bir katını kiraya verirler. Ağabeyi Hayrettin Topçu mektepten ayrılarak ailenin yükünü omuzlar. Topçu, Vefa İdadisi’nde de sınıflarını birincilikle geçer. Felsefeye bu sıralarda meyletmektedir. Edip Bey, tarihçi Memduh BeyCelal Ferdi ve ulûm-ı diniyye hocası Şerafettin Yaltkaya’dan ders alır. Son sınıf Haziran imtihanında Arapça hocası (Sıfırcı) Salih Bey’den kalır. Bu vaka ona çok tesir etmiştir. Bütün yaz çalışır. İdadi tahsilini İstanbul Lisesi’nde 1927-28 ders yılında edebiyat bölümünü pekiyi derece ile tamamlar.

Eğitimini Fransa’da tamamlar

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Vedat Günyol'dan Şanar'a Beylik Kini

Proje İnönü döneminde öne çıkmıştı… Projenin asıl mimarı Nurullah Ataç idi. 
Sabetaycı Azra Erhat, baba katili ‘Halikarnas Balıkçısı’ Cevat ŞakirSabahattin Eyüboğlu ve Vedat Günyol
Günyol, solun Batı medeniyetini evrensel bir uygarlık olarak algıladığı, Türk-İslam Medeniyeti’ni dışladığı görüşün bağlılarındandır.
Onlar, Batı medeniyetini evrensel bir medeniyet olarak gördüler. Evrensel medeniyetin bir parçası olarak gördükleri eski Anadolu medeniyetlerini diriltmek için çabaladılar bir ömür boyu.
Günyol bir beyzade

Günyol, anılarında, kendi kimliğini şöyle tanımlar… “Peki ben neyin bileşimiyim? Arnavut, Kürt ve çerkez bileşimi. Babamın soyu Yakova kökenli, Yani kökü dışarıdalardanım bugüne bugün. Dedemin babası Ali Efendi, İstanbul medresesi ulemasından. Dedem adliye müsteşarı Ali Şükrü Efendi. Babamın babası da, annesi de Arnavut kökenli. Anneme gelince, Diyarbakırlı Cemil Paşa’nın kızı. ‘Kürt Cemil Paşa’ diyorlar ona. Bir söylentiye göre hint kökenli. Hicaz ve Yemen valiliklerinde bulun-muş…. Anneanneme gelince bir çerkez kızı…. Ruslar’ın elinden kaçıp kurtulmuş, sonra köle olarak Karaosmanoğulları’na satılmıştı. Türk’e karşı, bir hınç, bir tiksinti aşılamışlardı kendisine. Koşullanmıştı, ağalar beyler katında.”

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Gazali'den hareketle Beylik Kini'nden Öteki Cephesi'ne

İmamı Gazali, ‘Batıniliğin İçyüzü’ adlı eserinde batıniliğe ve rafıziliğe yönelenlerden bir kesimin de eski ağalık, beylik, dikranlık mensupları olduğunu söyler. Gazali’ye göre bu insanlar babalarının veya dedelerinin iktidarı peşindedir ve sineleri, ‘intikam ateşiyle’ yanmaktadır. 

Gazali, bu eski beylik mensuplarının heterodoks eğilimlere yöneliş sebebini şöyle izah eder; “İkinci grup atalarının devleti İslam Devleti tarafından ortadan kaldırılanlardır. Bunlar tekrar devletlerini diriltmek isteyen kisraların, dihkanların oğulları, mecusilerin çocukları vb. menfaatleri ellerinden giden kimselerdir. Kin bunların göğüslerinde onulmaz bir dert olarak yer etti. Batıl inançlıların hayalci tahrikleri bu derdi kurcalayınca, göğüslerindeki kinin ateşini tutuşturdu ve onlar ihtilallerini yerleştirmek, düzenlerini yeniden kurmak ve intikam almak hülyasıyla her muhali kabul ettiler.”

Aşiret ve beylik asabiyeti

Prof.Dr. Faruk Sümer, ‘kabile asabiyeti (bağnazlığı); sünni olsun alevi olsun, mezhep inançlarında da, hanedana ve devlete sadakat duygusundan da güçlüdür’ der.

Osmanlı’dan Safevi İran’ına sığınan bazı Türkmen aşiretleri hem Safevi Devleti’yle hem de birbirleriyle kavgaya tutuştuğu ve bunlardan bazılarının yeniden Osmanlı’ya katıldığı görülmüştür.

Tekelü aşiretinin beyi Ulama Han, aşiret sosyolojisi bakımından tipik bir örnektir. Ulama Han, bir Osmanlı sipahisi iken toprağı elinden alınınca, Şahkulu isyanına katılmıştır.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Metin Erksan, şeriat ve ben

Yine televizyonculuk yılları… Mimar Sinan’da doktora öğrencisi olan asistan arkadaşım heyecanla geldi, “Abi seni Metin Erksan çağırıyor!” Metin Hoca’nın beni niye çağırdığını önce anlayamadım. “Abi, dün sizin Boğaz’daki Aşiret’i bir ders boyunca anlattı. Kitabı öve öve bitiremedi. ‘Bu yazarı tanımıyorum. İsmi müstear da olabilir’ dedi. Bunun üzerine ben, isminizin takma ad olmadığını, sizi tanıdığımı söyledim.” Hikaye böyle başladı.
 Asistan arkadaşıma ziyaret işini nasıl yapacağımızı, Hoca’ya gitmenin adabı nedir’i öğrenmeye çalışıyorum. “Abi vaktimiz yok, Metin Hoca seni hemen bekliyor.” Emir büyüklerden gelince, beklemek olmaz. Metin Hoca’nın davetinin ertesi günü Mimar Sinan’da soluğu alıyoruz.
Yanıma Boğaz’daki Aşiret’le birlikte o zaman yeni çıkan Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ve X İlişkiler kitaplarını alıp Metin Hoca’ya gidiyorum. Kütüphanemde Hoca’nın iki kitabı var: More Nostrum ve Atatürk Filmi… Bu kitapları da alıyorum, niyetim Hoca’ya imzalatmak…
Asistan arkadaşımla Metin Hoca’nın odasına gidiyoruz. Hoca, samimi bir şekilde bizi karşılıyor. “Seninle daha önce görüştük” diyerek söze giriyor. Ben hatırlayamıyorum önce, Hoca beni gördüğünü ısrarla belirtince ben de hatırlıyorum. 1986’da TRT Prodüktörlük Kursu’na devam ediyoruz. Özal dönemi… Tunca Toskay genel müdür… Hoca, TRT Danışma Kurulu Üyesi… TRT yönetim katında ayaküstü rastlaşıyoruz. Ben o zaman sıradan bir gencim ama Hoca’nın güçlü hafızası, hatırlıyor beni.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Suriye çağrışımları

Yıl 1994-95 yılları olmalı. Televizyonculuk yılları… Ekip arkadaşım kıymetli ağabeyim Levent Geylan… S.Ahmet Arvasi ile ilgili bir belgesel yapıyoruz. Belgeselde kuzenlerinden S.Ahmet Arvasi hakkında Kasım Arvas’ın görüşlerini alacağız. Kasım Arvas Van Eski Müftüsü… Kasım Arvas’ın evine gidiyoruz. Evde yabancı konuklar var, Suriye’den gelmişler…
Kasım Arvas, o gün Necip FazılS.Ahmet Arvasi ve damadı Cahit Zarifoğlu hakkında orijinal bilgiler anlatıyor…
Sizi istihbarat dinlemiyor mu?
Kasım Arvas’ın misafirleri Suriyeli... Türkçe anlıyorlar, sorularını Arapça soruyorlar… Çok yoğun bir sohbet… Sohbet daldan dala atlıyor. İktidarda Turgut Özal var. İktidarın bir olumsuzluğuna var gücümüzle yükleniyoruz. Bizim muhalefet dozajımız epey artmış olmalı ki, Suriyeli konukların rengi değişmeye başlıyor. İçlerinden biri Kasım Arvas’a bir şeyler soruyor. Kasım Arvas gülmeye başlıyor. Önce onu yatıştırıcı birkaç kelime söyledikten sonra, konukların kaygısını bize anlatıyor.
Başbakan Turgut Özal aleyhine konuşmalar başlayınca, konuklar “devlet yöneticilerine nasıl bu kadar muhalefet edebiliyorsunuz? Sizi istihbarat dinlemiyor mu?” Diye telaşlanmışlar… Kasım Arvas, bizde böyle konuşmaların 24 saat sürdüğünü, kimsenin bu tür konuşmaları takip etmediğini, isteyenin istediği şekilde konuşabileceğini söylüyor. Sohbetin sonraki kısmı, önceki gibi coşkulu gitmiyor. Çünkü Suriyeli konuklar, devlet yöneticileri aleyhine konuşma kaygısından sıyrılamıyor. Çok geçmeden müsaade isteyip ayrılıyorlar.