24 Nisan 2012 Salı

'Oynama jıkıdım jıkıdım'

Köşe yazarlığı enteresan bir şey, bazen insan bir konuya takılıyor. İlla ki o konuyu yazmalıyım diye. Ama yazmakta zorlandığınız konuyla boğuşurken, volelik paslar geliyor insanın ayağına. Geçtiğimiz hafta Şehir Tiyatrosu oyuncuları Kadir Topbaş’a kazan kaldırınca, “işte vole bu” dedim. Buradan gol çıkar…

Önce çuvaldızı kendimize yani sağa batıralım. Aşağıdaki satırlarda sol tiyatro klanına da gereken ilgiyi göstereceğiz inşaallah!

İlk badanada evdeki bütün kitapları kapıcıya veren, kültür merkezlerini düğün salonuna çeviren, kültür yerine alışveriş merkezlerinin peşinde koşan bir toplulukla iç içeyiz. Fictiv olan, aşkın olan ne varsa kaçan, adeta betona perestij eden, sürekli kendi kalesine gol atan, tüketen ve tükenen bir sağ var karşımızda.

Her hayat alanında sıfırdan yeni bir retorik kurmaya çalışılmaz. Yeni bir retorik, yeni bir hukuk demektir. Sıfırdan dünya görüşü, yönetim anlayışı oluşturulmaz. Yönetim anlayışı teamüllerle yürür. Görünen hukuk kalırsan ‘beyaz çorap, yeşil don’ muhabbetine takılan askerlere dönersiniz.
Ne muhafazakar ne liberal, rüzgara göre yelken vaziyetleri.

17 Nisan 2012 Salı

Biz kimiz, onlar kim?

Bu yazının isim babası Osman Bostan’dır. Kamuoyu onu Mehmet Ağar’ın danışmanı olarak tanır. Ama o, bu tür danışmanlıkların ötesinde daima aklıselimin temsilcisi olan bir siyaset bilimcidir. Geçen gün Cağaloğlu’nda tevafuken karşılaştık. Erol Cihangir’in Turan dergisinin yazıhanesinde vatanı kurtardık. Osman Bostan; benim Kürkçülük meselesinde taraf olmama şaşırarak, ‘biz kimiz, onlar kim?’ dedi. Bu yazının başlığı böyle doğdu. 

Nevin Halıcı’dan Orta Asya’ya, Turan’a

Turan dergisinin yazıhanesindeyiz ya, Turan’dan girelim konuya… Nevin Halıcı’nın Zaman gazetesindeki yemek yazılarını okuyorum. Onun Selçuklu Mutfağı ile ilgili araştırmaları kitaplaştı. Zaman’daki ilginç yazılarından biri Orta Asya mutfağı, diğeri Ankara mutfağı ile ilgiliydi. Tabii ki kestim arşivledim bu yazıları…

10 Nisan 2012 Salı

Halide Edip'ten BDP'ye bir nostalji denemesi

Bu hipotezin müsebbibi şu laflar… İran uzmanı arkadaşım anlatıyor: Rafzancani toprak ağası fıstık tüccarlarının, Ali Hamaney Tahran Kapalıçarşısı’ndaki tefecilerin, Ahmedinejad yeni palazlanan müteahhit sınıfının temsilcisidir. Rafzancani’nin geri çekilmesi feodalitenin geri çekilmesidir. Ahmedinejad yeni sınıfın adamıdır. İran burjuvazisi buradan doğuyor. Onun için iddia sahibi Ahmedinejad. Ben konuyu ağzı açık dinliyorum.

Yine aklım karışıyor, kafam sepet gibi.

Derken kafamda bir şimşek çakıyor. Bedirhanlar’dan Eski BDP Milletvekili Nuri Yaman’a bir çizgi çiziyorum. Onları birbirine bağlamaya çalışıyorum.

Benim asıl anlamak istediğim, DTP’den BDP’ye geçerken ‘Nuri Abi Formülü’yle öne çıkarılan Nuri Yaman nasıl ıskartaya çıkarıldı. Ve elenmesinin ardından nasıl kahrından öldü, onu anlatmaya çalışıyorum.

İkrar ediyoruz, bu yazıda üç anahtar kişimiz var: Ali Şamil Paşa, Halide Edip, BDP Milletvekili Nuri Yaman

Yazıyı bu kişiler üzerinden bitireceğiz.

Önce çok bilinen Halide Edip’ten başlıyorum. Bilinenden bilinmeyene gitmek istiyorum.

Halide Edip’in babası Mehmet Edip Bey

Romancımız Halide Edip, 1882 yılında Mehmet Edip Bey’in kızı olarak Beşiktaş’ta Mor Salkımlı Ev’de doğdu. Mor Sarkımlı Ev, Halide Edip romanlarından biri olarak sonra karşımıza çıkacaktır. Mehmet Edip Bey’in sabetaycı olduğu ileri sürülmüşse de son araştırmalar bunun yanlış olduğunu, Mehmet Edip Bey’in aslen yahudiyken hidayete erip müslüman olduğu yönündedir. (Nedense ben bu hidayet hikayelerine hep şüpheyle yaklaşırım!)

Halide Edip’in annesi Bedrifem Hanım

Halide Edip’in annesi Bedrifem Hanım, veremden ölmüştür. Halide Edip, annesini çok az hatırlamaktadır. Küçük Halide’nin annesinin ilk evliliğinden olan Mahmure ablası onun çocukluk yıllarındaki en büyük arkadaşıdır.

Bedrifem Hanım’ın birinci eşi Bedirhanlar’dan Ali Şamil Paşa

Ali Şamil Paşa’nın İstanbul’da evlendiği Bedrifem Hanım’dan Mahmure adında bir kızı olur.  Ali Şamil’den ayrıldıktan sonra Bedrifem Hanım, Mehmet Edip Bey’le evlenir. Bu ikinci evlilikten Halide Edip doğar.

Halide Edip, ‘Mor Salkımlı Ev’de babadan ayrı anneden bir kardeşi Mahmure’den uzun uzadıya söz eder. Kitapta kardeşi Mahmure’nin babası Ali Şamil Paşa’dan da bahseder. Okuma yazması olmayan ve imzasını dahi atamayan Ali Şamil Paşa, atanmış, çakma bir Bedirhan paşasıdır.

Ali Şamil Paşa, İstanbul Şehremini Rıdvan Paşa’yı öldürtür

1906 yılında korgeneral rütbesiyle ‘Üsküdar Ciheti Kumandan Muavini’ olan Ali Şamil Paşa, aynı yıl İstanbul Şehremini Rıdvan Paşa’yı  öldürtür. Ve sürgün edilir.

Halide Edip, Ali Şamil Paşa’nın “Bir nevi irsi derebeylik gururu ile başını belaya” soktuğundan söz eder. ‘Zavallı Ali Şamil Paşa’ diyerek uzun uzun onu savunur. Malum Halide Edip’in annesi Bedrifem Hanım, Ali Şamil Paşa’nın eski eşidir. Ali Şamil Paşa’nın Bedrifem Hanım’dan Mahmure adında bir kızı olduğunu yukarda söyledik. Mahmure ve Halide Edip kardeştirler. Yani Ali Şamil Paşa, Halide Edip’in üvey babasıdır.

Halide Edip ‘Mor Salkımlı Ev’ adlı kitabında, Ali Şamil Paşa ile ilgili gözlemlerini yazar. Ali Şamil Paşa ile Halide Edip’in ilişkileri son derece iyidir. Ayrıca Ali Şamil ile Halide Edip’in babası dostturlar. Ali Şamil Paşa’nın kızı Mahmure’yi Mehmet Edip Bey kendi kızı gibi büyütmüştür.

Halide Edip, Mekke’den dönüşünde kızı Mahmure’yi yanına alan Paşa’nın konağındaki günleri sevgiyle anar. Halide Edip, Paşa’yı anlatır: “Oğullarını Kürt kıyafetine sokar. Mahmure Abla bir Kürt havası çalar. Paşa başta bir Kürt oyunu oynarlarken bir taraftan ıslıkla havayı tekrar eder. Aynı zamanda da benim elimden yakalayarak oynayanların arasına alırdı. Hepimiz bir ağızdan el ele sallanarak ‘Hey Zeyno Zeyno’yu’ söyleyerek, tavandaki avizeleri zangırdatarak, tepinerek döne döne sıçrar dururduk.”

Diğer yandan Ali Şamil Paşa’nın kızı Mahmure Hanım’a, ülkeyi terk ederken Bedirhanlar’dan biri, “Sen de bizimle gel, Kürdistan’ın kraliçesi olursun” der. Mahmure Hanım, büyük bir kızgınlıkla “Ben bu bayrağın altında doğmuş bir Türk kadınıyım. Burada yaşadım, burada öleceğim” der.
Zeyno türküsünden Zeynep Yaman’a

Zeyno türküsü deyince aklıma Zeynep Yaman geliyor. BDP Muş Eski Milletvekili Nuri Yaman’ın annesi. Nuri Yaman’ın annesini Zeynep Yaman, Halide Edip’in evlatlığıdır.

Nuri Yaman, annesinin öyküsünü elindeki fotoğraflarla NTV’ye anlatır. Zeynep Yaman’ın öyküsü, Rus işgalinin ardından yetim kalmasıyla başlıyor. Rus ordularının işgalinin ardından bir sürü çocuk annesiz babasız kalır. Kazım Karabekir, bu küçük çocukları toplar ve vapurlarla İstanbul’a gönderir. (Bu arada unutmadan söyleyelim… Rus işgalinde işgalcilerin bölge komutanı Bedirhanlar’dan Kamil Bedirhan’dır.)

İstanbul Heybeliada’daki yetimler okulundaki yılların ardından bu kez İstanbul işgal edilir. Ve Zeynep Yaman ile Halide Edip’in yolları bu sırada kesişir. Halide Edip, Zeynep Yaman’ı evlatlık edinir.

Nuri Yaman anlatır: “Halide Edip soruyor ‘Senin ismi ne?’ diye. Annem benim ismim ‘Zino’dur’ diyor. ‘Hayır’ diyor Halide Edip, senin adın ‘Zeyno’dur diyor. Adı Zeynep olarak kayıtlara geçiyor.

“Annem, Mustafa Kemal ve diğer komutanlardan sık sık Halide Edip’in evine geldiğini, onları gördüğünü, sonradan bu gelen kişilerin Kurtuluş Savaşı komutanları olduğunu” söyler.

Zeyno’nun Oğlu Nuri Yaman

Nuri Yaman’ın annesi 20 yaşındayken Halide Edip’in isteğiyle evlenir. Ancak 6 yıl sonra eşini kaybeder. Bunun üzerine Zeynep Hanım yıllar önce ayrıldığı akrabalarıyla ilişkiye geçer. Malazgirt’te babasından kalan geniş araziler bölünmesin diye bu kez amcasının oğlu Yusuf’la yani Nuri Yaman’ın babasıyla evlendirilir. Üstelik ikinci eş olarak...

Zeynep Yaman, Nuri Yaman’ın babasıyla evli kalsa da çocuklarını ayrı bir evde büyütür. Komşularıyla birlikte ailesinin başında bir hanımağa gibi köylüleri yönetir. Nuri Yaman, geriye kalan bir kaç fotoğrafı gösterirken Halide Edip’in ‘Zeyno’nun Oğlu’ kitabına da ismini veren annesiyle gurur duyduğunu söyler: “Annem benimle İngilizce konuşurdu, İstanbul türkülerini söylerdi ve İstanbul’u anlata anlata bitiremezdi...”

Hatime

İran’da kim kimdir önermesini, Kürt hareketine taşıyorum. Nuri Yaman kimin temsilcisi? Niçin tasfiye oldu? Niçin kahrından öldü. Bunu anlamaya çalışıyorum.

Ahmet Türk Kürt feodalitesinin temsilcisi. Bir dönem sonra Rafsancani gibi o da tasfiye olacak. Demirtaş, Kürtçü belediye müteahhitlerinin temsilcisi. Her dönemin milletvekili Sırrı Sakık kimin temsilcisi?

Hakkari Belediye başkanı Bedirhanoğlu’nun Bedirhanlar’la alakası var mı? Bedirhanoğlu nasıl tasfiye edilecek?

BDP’ye geçici başkanlık yapan Hamit Geylani kimin torunu, neyin temsilcisi?  Geylani niçin tasfiye edildi?

Sonra Ermeni diasporasının Kürt milletvekilliği listesindeki etkisini anlamaya çalışıyorum. Kafamda bir ağırlık, bir sepet!

Sonra ‘boş ver bu işleri, devlet su işleri’ diyorum. Hemen bir Türk dizisi bulup, televizyon seyredip uyumak istiyorum. Kafamdaki sepeti ancak bir Türk dizisi temizler.

biyografi.net@gmail.com

4 Nisan 2012 Çarşamba

Ölülerine saygısı olmayan seçkinler

Geçtiğimiz yıllardan bir haber… Bir köye baraj yapılacak. Köy sular altında kalıyor. Devlet, köylülere yeni bir arazi veriyor. Oraya ev yapıyorlar. Köylüler, eski köyden yeni köye bir şeyler taşıyor. En son geçmişlerinin mezarlarını taşıyorlar yeni köye.

Eğer öne çıkarılsa, bir çok okumuşa komik gelecek bir haber.

Anlaşılan köye Kabe Towers pazarlamacısı din adamları uğramamış ki, onlar mezarlarını kurtarabilmişler baraj sularından. Kurtardıkları sadece mezarlar ve dedelerinin, ninelerinin kemikleri değil, topyekun geçmişti. Geçmiş, geleceği inşanın temel dayanağı idi.

İyi ki köylüler, dindar ve dinsiz okumuşlarını dinlemeyip mezarlarını kurtarmışlar.