Köşe yazarlığı enteresan bir şey, bazen insan bir konuya takılıyor.
İlla ki o konuyu yazmalıyım diye. Ama yazmakta zorlandığınız konuyla
boğuşurken, volelik paslar geliyor insanın ayağına. Geçtiğimiz hafta Şehir Tiyatrosu oyuncuları Kadir Topbaş’a kazan kaldırınca, “işte vole bu” dedim. Buradan gol çıkar…
Önce çuvaldızı kendimize yani sağa batıralım. Aşağıdaki satırlarda sol tiyatro klanına da gereken ilgiyi göstereceğiz inşaallah!
İlk
badanada evdeki bütün kitapları kapıcıya veren, kültür merkezlerini
düğün salonuna çeviren, kültür yerine alışveriş merkezlerinin peşinde
koşan bir toplulukla iç içeyiz. Fictiv olan, aşkın olan ne varsa kaçan,
adeta betona perestij eden, sürekli kendi kalesine gol atan, tüketen ve
tükenen bir sağ var karşımızda.
Her hayat alanında sıfırdan yeni
bir retorik kurmaya çalışılmaz. Yeni bir retorik, yeni bir hukuk
demektir. Sıfırdan dünya görüşü, yönetim anlayışı oluşturulmaz. Yönetim
anlayışı teamüllerle yürür. Görünen hukuk kalırsan ‘beyaz çorap, yeşil don’ muhabbetine takılan askerlere dönersiniz.
Ne muhafazakar ne liberal, rüzgara göre yelken vaziyetleri.