Bu yazının güncel bir mesajı yok. Satır aralarında hiçbir kişiye ve kuruma gönderme yapılmamıştır. Sadece Mümtaz Turhan’ı anlaşılması gerekli bir bilim adamı olarak gördüğümüz için anlamaya çalıştık.
1.Mümtaz Turhan’ın hayatı bir göç hikayesi
Bu bölümü, Mümtaz Turhan’la aynı bölgenin insanı Ağrı’lı Burhan Çaçan’ın sesinden ‘Göç göç oldu göçler yola düzüldü’ türküsü eşliğinde okumak evladır.
Mümtaz Turhan, Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 yılında Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğar. Doğduğu köy, Aşağı Pasin’de Azaplar Köyü’dür. Dönemin şartlarının ağırlığı köyünün ismi Azaplar’dan başlayarak yaşadığı bir döneme damgasını vurur. Zor şartlara rağmen ilköğrenimini Horasan’da yapar. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı devam etmektedir. Memleketi Erzurum, Rus ve Ermeni İşgali’ne uğrar. Rus işgalcilerinin ve Ermeni komitacılarının önünden kaçan kitleler içinde ailesiyle birlikte o da yer alır.
Turhan’ın amcasının çocukları Halit Sezen ve İbrahim Erturan, Dergah Yayınları’ndan çıkan ‘İki Kardeşten Seferberlik Anıları’ adlı kitabında ailenin Rus İşgali sırasında yaşadığı hicreti anlatır.
Aile, sırasıyla Aşkale, Şebinkarahisar, Sivas, Kayseri, Konya ve Karaman’a göç eder. Bu göçün belki de en önemli kazancı mümtaz Turhan’ın eğitim hayatının devam etmesini sağlamasıdır. Doğduğu bölgede kalsa, büyük ihtimalle eğitim hayatına devam edemeyecek olan Turhan, göç vesilesiyle eğitimine devam etme imkanı bulur. Ortaöğrenimini bu yüzden Kayseri, Bursa ve Ankara’da tamamlar.
Türkiye’deki hocaları arasında Mehmet İzzet, Hilmi Ziya Ülken, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu’nu zikretmek gerekir.
Mümtaz Turhan ilmi şöhretini çok genç yaşta Batı’da duyurmuştur. Hocası devrin otorite isimlerinden biri olan Weertheimer’dir. Weertheimer, Mümtaz Turhan’ı talebeliğinin ilk günlerinde keşfetmiştir. Turhan’ın psikoloji sahasındaki araştırmaları hocalarının takdirini kazanmış ve bilimsel dergi Psychologigische Forshung’da yayınlanmıştır. Araştırmaları Almanya’da yayınlanmış bir çok kitap ve makalede kaynak gösterilmiştir. Psikoloji ekollerinden Gestaltçı ekole mensuptur.
Mümtaz Turhan bilimsel çalışmalarına daha sonra Cambridge Üniversitesi’nde Sir Frederic Bartlett’in danışmanlığında devam eder.
‘Kültür Değişmeleri’ adlı teziyle Cambridge Üniversitesi’nde ikinci doktorasını yapar.
Turhan’ın eserleri ‘Kültür Değişmeleri’, ‘Maarifimizin Ana Davaları ve Bazı Hal Çareleri’, ‘Garblılaşma’nın Neresindeyiz?’, ‘Üniversite Problemi’, ‘Toprak Reformu ve Köy Kalkınması’ ve ‘Atatürk İlkeleri ve Kalkınma: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik’dir.
‘Kültür Değişmeleri’ Türk toplumunun Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine geçme çabası ve bu çabanın tarihi tahlili üzerinde yapılan ilk ciddi denemelerden biridir. Bu eser, Doğu toplumlarının Batı karşısında düştüğü durumun nedenlerini ortaya koyar ve bu durumdan kurtuluşun hal çareleri üzerinde durur.
Onun ‘Atatürk İlkeleri ve Kalkınma: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik’ adlı eseri Türk devlet adamlarına ve Türk Milleti’ne bir siyasi vasiyet niteliğindedir. Bu eserindeki temel görüşler ve düşünceler Türkiye’nin kalkınması yolunda verilmiş bir manifesto gibidir.
3.Sebeplerle sonuçların karıştırılmasını önlemek ya da cahile okuma yazma öğretirseniz
İskender Öksüz, Mümtaz Turhan’ın, ömrünü, sebeplerle sonuçların karıştırılmasını önlemeye harcadığını söyler. ‘Garplılaşmanın Neresindeyiz?’ adlı eseri bu yaklaşımın bir sonucudur. Ona göre Batılılaşma, çağdaşlaşma ya da kalkınma meselesi Türkiye’nin hayati meselesidir. Kalkınma’da çemberi kırmanın yolu ise ilmi zihniyeti hakim kılmaktan geçer.
Ona göre eğitim’de Türkiye’nin tutuğu yol bilimsel değildir. İlmi zihniyete sahip aydın kadro olmadan sorunları çözmek mümkün değildir.
Yaşadığı dönemde Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri okuma-yazma sorunudur. Turhan, halka okuma yazma öğreterek kalkınılamayacağını, kalkındıktan sonra bütün halkın zaten okur-yazar olacağını anlatmaya çalışır. İlköğretime değil, kaliteli yüksek öğretime önem verilmesi gerektiğini söyler. Görüşlerinin veciz ifadesi şu cümlede özetlenmiştir: “Cahile okuma yazma öğretirseniz, okuma-yazma bilen cahiller elde edersiniz!”
Turhan eğitimde önerdiği yöntemler dolayısıyla ‘eğitim düşmanı’ olarak suçlanır. Popülist söylem, bu görüşü nedeniyle onu ‘halk düşmanı’ ilan eder. Yol dergisini birlikte çıkardığı dostu Tarık Buğra, onun bir kesim tarafından ‘eğitim düşmanı’ ilan edilmesini üzüntüyle anlatır.
Turhan’ın bu demagojik yaklaşıma verdiği cevap bugün de geçerliliğini korumaktadır: “Meselelerini önem sırasına göre ele alamayan ülkeler geri kalmaya mahkumdur.” Ona göre geri kalmış ülke, kendi problemlerinin neler olduğunu ve bunlara nasıl çare bulunabileceğini bilmeyen ülke demektir.
Turhan bilimsel yaklaşımlarının ‘halk düşmanlığı’ ile suçlanmasının sebebini de Türk Aydını’nın ideolojik saplantılarında görür.
Turhan’a göre ‘Türkiye’de düşünce değil, inanç grupları vardır.’ Aydınlar düşüncelerini değil, inanç gruplarının baskısı altında şekillenen reflekslerini konuşturmaktadır.
Turhan’ın Türkiye’nin temel sorunları irdelediği ‘Garplılaşmanın Neresindeyiz?’ adlı eseri Dr.Garwood tarafından İngilizce’ye çevrilmiş ve bir çok Amerikan üniversitesinde seminer konusu olarak işlenmiştir. Türkiye’de ciddi şekilde üzerinde durulduğu şüphelidir.
4.Batı’dan bilime dayanan tekniği almak
Mümtaz Turhan, kalkınma’nın tek yolunun bütün topluma yönelik toplumsal sürecin gerçekleşmesi olduğunu işaret eder. Turhan kalkınma sürecinin tek çaresinin Batı’dan bilim ve bilimle birlikte ‘bilime dayanan tekniği almak’ olduğunu söyler.
Mümtaz Turhan’a göre kalkınma için vasat adam değil, birinci sınıf bilim ve teknik adamı yetiştirmek gerekmektedir. Kalkınma’nın atmosferini ise bu bilim adamlarının kendini geliştirebileceği araştırma enstitüleri ve üniversiteler sağlayacaktır.
Kalkınma’nın bir toplumun ‘varoluş meselesi’ olduğunu söyleyen Turhan, “Hedefe yetişmedikçe bu yolun herhangi bir merhalesinde bulunmuş olmanın bir kıymeti yoktur” kanaatindedir.
Japonya ve Rusya gibi sonradan Batı Medeniyeti’ne katılan ülkelerin başarılı olmalarının sırrı bu seçkin bilim kadrosunda ve araştırma enstitülerindedir.
5.Mümtaz Turhan’ın öğrencileri
Mümtaz Turhan sadece iyi bir hoca değil aynı zamanda iyi bir çalışma arkadaşıdır. Öğrencilerinden Erol Güngör, Turhan’ın üniversitedeki çalışma ortamını uzun öğle kahvaltılarıyla insanileştirerek, gençlerin kendini göstermelerine imkan sağladığını söyler. Bilimsel düşüncenin bir atmosfer işi olduğu tezini kendi hayat pratiği ile göstermiştir. Bir ışık gördüğü herkese imkan sağlamak için gayret göstermiştir.
Bu bilimsel atmosferde yetişen isimler bugün hepimizin tanıdığı isimlerdir.
Erol Güngör, Yılmaz Özakpınar, Beğlan Toğrol, İsmail Alev Arık, Namık Ayvalı ve Doğan Cüceloğlu bu bilim adamları arasındadır.
1000 Temel Eser projesi
Turhan, vaktiyle kendisine yapılan Milli Eğitim Bakanlığı görevini, eğitimde tutulan yanlış yollardan dolayı reddeder. Ancak üniversite dışında lokal projelerde görev alır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda Sosyal Bilimler Komisyonu Başkanlığı yapar. Bakanlığın başlattığı 1000 Temel Eser projesinde görev alır. 1000 Temel Eser projesi onun hedeflediği ehliyetli insanın hem eserlerini ortaya koyacağı hem de yeni yerli ve ehliyetli aydınların yetişmesine atmosfer desteği sunacaktır.
6.Hatime: Türkiye aydınların ihanetine uğradı!
Turhan, değişmede temel perspektifin yöneticiler tarafından genellikle yerine getirilmediğine dikkat çeker. Bir işin oluş şartlarına riayet etmeden o işin gerçekleşemeyeceğini söyler. Onun bu yaklaşımı bazen yanlış anlaşılmış Turhan ‘pozitivist’ olarak algılanabilmiştir.
Turhan kendimizi Batı karşısında aldattığımız konulardan birinin de bilimsel meselelerde tarihe atıflarda bulunarak aslında bilimsel gelişmenin bizim medeniyetimizde başladığı iddiasına sarılmak olduğunu söyler. Turhan bu tür yaklaşımların olguları görmemizi engellediği kanaatindedir. Mümtaz Turhan çağdaş medeniyet seviyesine çıkabilmemiz için lazım gelen şartlar üzerinde çalışır. Yılmaz Öztuna, onun kalkınma meselesinde, hayale olduğu kadar ümitsizliğe de yer vermeden, tamamen gerçekçi incelemeler yaptığını söyler.
Mümtaz Turhan, eğitim, Batılılaşma ve laiklik konuları üzerinde çok durar. Toplumdaki değişmelerin gerçekte kültür değişmeleri olduğunu, bunun da yabancı kültürlerin tesiriyle ortaya çıktığını savunur.
Türkiye’de ilmi manada Batılılaşma olamadığını ileri süren Turhan, Türkiye’nin aydınların ihanetine uğradığını, ülkenin geri kalmışlığının, aydınların ilmi yönden kendilerini yenileyememelerinden, aydınların yetersizliğinden ve yanlış yönlendiriciliğinden kaynaklandığını savunur.
Turhan’ın çözümleri de aydın odaklıdır. Adeta meritokrasi yanlısıdır.
Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi benzeri lise ve fakültelerin sayısı arttırmalıdır. Bu birimlerde Turhan’ın önerdiği ehliyetliler atmosferi oluşturulmalıdır. Özgün sosyal bilim projeleri bu atmosferlerde ortaya çıkacaktır.
Dünyanın en çok iş kazası ve trafik kazası yapan ülkelerinden birinin Türkiye oluşu bizi Turhan’dan hareketle yeni yorumlar yapma gereğine zorluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder