26 Ocak 2016 Salı

Mustafa Koç'un tasfiyesi ile Aselsan cinayetleri benzerliği ilginç

1.Bir katliam bilimi olarak Tıp
Mustafa Koç ağır sağlık sorunları yaşıyordu… Kilolu bir insandı.
Ağır sağlık sorunlarına rağmen Mustafa Koç’a tıbben yapıl-ma-ması gereken ne varsa ‘doktorlar eliyle’ yaptırılmış olması ilginç bir tasfiye şekli. 
Mustafa Koç’un vefatı üzerine Ankara’da değişik üniversitelerden belirli alanlarda uzman 14 tıp profesörü bir araya geldi. 4 saatlik toplantı ardından bilim adamlarından öğrendiğimiz şey, mide küçültme yöntemiyle 40 kilo verme çılgınlığından başlayarak, ağır hastalık şartlarında koşu bandına spor yaptırılmasına, koşu bandında (EKG) kalp grafisini gösteren sistemlerin bulunmamasına, kalp krizi geçiren ağır hastanın Beykoz Devlet Hastanesi’nden Amerikan Hastanesi’ne helikopterle nakline kadar Mustafa Koç’a uygulanan hemen her şeyin tıp bilimiyle çeliştiği yönünde oldu.
Koç Ailesi’nin sahibi olduğu Amerikan Hastanesi’ni tepeden tırnağa gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kadar ‘cehalet’ ancak bilimle olur.
Mustafa Koç’un Amerika ile imtihanı sadece son dönem ameliyatı ile sınırlı değil. 2002 yılı Mayıs ayında ABD’de yine bir ameliyat geçirmiştir. Bu ameliyatın da ayrıca incelenmesi gerekiyor.
Küresel Sistem benzer bir oyunu Ankara’nın içinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı ambulansın içinde hastane hastane dolaştırarak da oynamıştı.

20 Ocak 2016 Çarşamba

PKK, Kürt Hareketi değil, Şirk Hareketi'dir!

1.Öteki’nin inşası olarak Kürtçülük
Kürt müziğini, Kürtler’den önce  Ermeni Aram HaçaturyanGarapete Haço ve Kaviz Aksa derleyip yorumlar.
Kürtçe’nin gramerini Fransız dilbilimci Roger Lescot hazırlar.
Kürtçe için ilk Latin alfabeyi hazırlayan İsahak Marogulov, aslen Asuri’dir.  Marogulov’un babası 19. yüzyılda İran’dan Ermenistan’a göç edip, Erivan’ın Dıvin köyüne yerleşir. MarogulovErmenistan’da doğar.
Roger Lescot’in tasarımına göre Kürtçe yazı dilini kurma çabasına girişen Celadet Bedirhan’ın Havar dergisinin kadrosunda Asuri kökenli Yusuf Malik aktif rol alır.
Ağrı İsyanı’nı örgütleyen Hoybun Cemiyeti’ni bir kanadı Ermeniler’den oluşur ve Hoybun Cemiyeti’nin başkanı Ermeni Vahan Papazyan’dır.
Kürt Dili Edebiyatı Antolojisi’ni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Kültür Bakanı Talat Sait Halman yazar. Yine Kürtçe’nin ilk müzikalini Haldun Dormen sahneye koyar.

12 Ocak 2016 Salı

Ne diyordu Sezer Tansuğ?

1.Sezer Tansuğ’un görüşlerine giriş
Geçen hafta, ‘Cami’ye kilise’den bakanlarla savaşan adam: Sezer Tansuğ’ yazısını neşrettik. Yazı, Tansuğ’u sorunlar çerçevesinde anlatmaya çalıştı. Umulanının üstünde ilgi gören yazımızda Tansuğ’un özgün görüşlerini verememiştik.
İşbu ‘Ne diyordu Sezer Tansuğ?’ yazısında daha çok onun görüşleri üzerinde duracağız.
2.Yasak edilen figür başka bir figürün iradesine tabi olan figürdür
Bazen Sezer Tansuğ’un tek bir cümlesi bile Batıcı sanat tarihçilerinin ve akademisyenlerin ‘kirli bilgi’lerinin tamamını tarihin çöp sepetine atmaya yeterli olmuştur.
Tansuğ’un İslam’daki resim yasağı’nı anlatırken söylediği şu cümle bu ‘kirli bilgi’lerin tasfiyesi anlamında değerlidir: “Yasak edilen figür kendi iradesinden koparak başka bir figürün iradesine tabi olan figürdür.”
Resim yasağının tabiyatın suretini değil, özünü yakalama çabası olduğu ve İslam Dünyası’nda resmin bu yüzden non-figüratif bir anlayış olan minyatüre ve giderek geometrik şekillere yöneldiği bilinen bir görüştür.

5 Ocak 2016 Salı

Cami'ye Kilise'den bakanlarla savaşan adam: Sezer Tansuğ

1.Hırçın Sezer’in onurlu mücadelesi

Hilmi YavuzSezer Tansuğ’u ilk defa 1955 yılının kış aylarında Beyoğlu’da ‘Tosunun Yeri’ adlı meyhanede saz çalarken görür. Elvis Presley rüzgarlarının estiği bir dönemde bir adam bağlamada inat etmektedir. Dinleyenler onun sanat tarihçisi olduğunu söyleyince, ‘Sezer Tansuğ kimliği’ daha bir gizemli hale gelir.
Tabii Sezer Tansuğ’u şimdiki Türkü Bar’larda türkü söyleyenlerle karıştırmamak lazım. Tansuğ’un meyhanede türkü söylemesi ‘sahne alma’ değildir. O bu yöntemle kendilikbilgisi’ne giden yolda bir çeşit bir inşa içindedir.
Türklük’ün ve türkü’nün hakir görüldüğü bir tarih diliminde meyhanede Aşık Veysel’i dillendirmek, şüphesiz ki bir varoluş denemesidir. Onun sözleriyle Aşık Veysel konuşur: ‘Güzelliğin on para etmez/ Bu bendeki aşk olmasa.’
Beyoğlu’nu kazıya kazıya Türk-İslam kültürünün diyalektiği üzerine kafa yormak kolay bir şey değildir.