1.Türkiye ve Almanya’nın köy odaklı karşılaştırması
Türkiye’nin 4/1 Marmara Bölgesi’nde, 5/1’i ise İstanbul’da yaşıyor…
İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde sermayeyi kontrol etmek giderek imkansızlaşıyor. Sermayenin kanun, mevzuat ve nasihat dinlemesi mümkün görünmüyor.
80 milyonu aşan Almanya’da coğrafyaya nüfusun dağılımı sağlıklı bir şekilde yürütülmüş.
Almanlar’ın iki dünya savaşı yenilgisine rağmen hala kendisi olmayı ve kendisi kalarak başarılı olması örnek alınması gereken bir durum.
Almanya, kendisi kaldığı için nüfusun ülke sathına yayılmasını sağlıklı yapabiliyor.
Almanya başarısında temel çekirdek organizasyon köy birlikleri’dir.
Bu bilgilerle coğrafyamızı yeniden yorumlama ve toprağımıza, köyümüze yeniden sahip çıkmak zorundayız. Çünkü vatan sevgisi dediğimiz soyut sevdanın somut tezahürleri, köyümüzün siluetinden camimize, evimize, mezarlığımıza, dağımıza taşımıza kadar uzanmaktadır.
Bir orman müteahhidi için odun ve kereste deposu olarak görülen orman, orman köylüsü için her bir köşesinde hatıraların yaşandığı vatan toprağıdır. Geleceği şekillendiren, anlamlı geçmişimizdir.
Türkiye’de orman ve orman kıyısı köylerin ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ ile iletişimi sağlıklı olmamıştır. Bürokrasi yüzyıllar boyunca ormanı koruyan orman köylüsünü ağaç düşmanı ilan ederek, köylerin boşalmasına yol açmıştır.
Gelinen noktada terk edilen köyler, viraneye dönmüştür. Ormanın korunması için orada yaşayan insana ihtiyaç olduğunu Bürokrasi çok sonra keşfediyor. Bu yüzden orman köylüsünün köyünde kalması, köyden şehre göç etmemesi için devlet teşvikler uygulamasa da artık teşvik sisteminin bile sorunları çözmesi zor görünüyor.
Orman ve orman kıyısı köyleri ayakta tutacak asıl girişim, Köy Dernekleri aracılığıyla yapılacak Toplum Kalkınması projeleridir. Bu projeler arttıkça köyde yaşayan insan sayısı artacak, orman ve orman kıyısı köyler yaşanılır hale gelecektir.
3.Yol gösterici bir kavram Toplum Kalkınması
Türkiye’de köyden şehre göç savrulmasıyla köy birlikleri zaafa uğramıştır. Ancak geldiğimiz noktada gerek köyde kalanlar gerekse şehirde yaşayan köy kökenliler köyün ihyası için yeni arayışlara girmiştir.
Köy Dernekleri bu süreçte köyün sorunlarının çözümüne katkılar sunarak, devlet-millet birlikteliğinin en güzel örneklerini vermiştir.
Küçük Toplumların Kalkınması (Community Development) kavramı Türk bilim adamları tarafından Toplum Kalkınması şeklinde tanımlanmıştır. Toplum Kalkınması tarımsal, ekonomik ve sosyal topyekun bir gelişme amacı güder.
Toplum Kalkınması her şeyden önce insanın kalkınmasını amaçlar. Biz bu konuda Prof. Dr. Orhan Türkdoğan’ın ‘Toplum Kalkınması’ adlı eserini temel alarak konuyu anlamaya çalışacağız.
Yardımlaşma ve gelişme amaçlı Toplum Kalkınması projeleri devletin yanında halkın bizzat kendi problemlerinin çözümüne aktif katılımını sağlamaktadır. Bu gönüllü katılım yöntemi hem insan tabiyatının özgürlüğüne saygı, hem de devletin sırtındaki yatırım yükünü hafifleten akılcı bir yöntem olmuştur.
Toplum Kalkınması yöntemi köy ya da mahalle halkının ihtiyaçlarının tartışılması, saptanması ve çözümlenmesinde katılımı esas almasından dolayı demokratik bir yöntemdir. Halkın değişmeyi kabul edeceği yönde alternatifler üretmek devlet yetkililerinin ve Toplum Kalkınması örgütlerinin görevidir.
4.Tarım Toplumu’ndan Sanayi Toplumu’na
İnsanlık tarihinde iz bırakan dönemlerden birisi, insanları toprağa ve yerleşik hayata bağlayan Tarım Toplumu’na geçiştir. İkincisi ise, Tarım Toplumu’ndan kitlesel üretimin, tüketimin ve eğitimin önemli olduğu Sanayi Toplumu’na geçiştir.
Tarıma dayalı toplumda üretim, evlerde el tezgahlarında yürütülürken, Sanayi Devrimi sonrasında fabrikalarda yapılmaya başlanmıştır.
Bu süreçten toplumsal yapı da etkilenmiştir. Konut ve işyerlerinin bir birinden ayrılması, evden işe ve işten eve insan trafiğinin doğmasına neden olmuştur.
Geleneksel Tarım Toplumu’nun köylüleri, sanayi sektöründe işçi olmuştur. Toplumun yapısı tepeden tırnağa değişerek yenilenmiştir. Toplumun yapısıyla birlikte değer, norm ve davranış kalıpları da değişmiştir.
Sanayi Toplumu tarıma dayalı geleneksel toplumu tasfiye eder. Onun yerine teknolojisi, ekonomisi, sosyal ve kültürel sistemleri tamamen farklı yeni bir toplum yapısı oluşur.
Tarım Toplumu’ndan Sanayi Toplumu’na aktarılacak birikimin gerçekleşebilmesi için tarım’da kapitalist ilişkilerin hakim olması gerekmiştir. (Selim Somçağ, Avrupa Feodalizminin Evrimi)
5.Sanayi Toplumu’ndan Bilgi Toplumu’na
Uygarlık Tarihi’ndeki üçüncü köklü değişim, Sanayi Toplumu’ndan Bilgi Toplumu’na geçişle sağlanmıştır.
Yeni gelişmelerin insanlığa getireceği dönüşüm Sanayi Toplumu’ndan daha derin olacaktır.
Sanayi Devrimi ile servet kaynağı topraktan endüstriye, günümüzde ise klasik endüstriden bilgi’ye taşınmaktadır.
Bugün rekabet gücü oluşturmanın temel koşulu özgün fikri üretimdir. Üretilen bilgiye erişmek, tasnif etmek ve analiz etmek sürecin aşamalarıdır. (A.Semih İşevi-Burçin Çelme, Bilgi Çağı’nda Yeni Hazine: Entelektüel Sermayeyle Rekabeti Yakalamak)
Tasarlanmış bilgi; Tarım Toplumu ve Sanayi Toplumu unsuru olan her alanı yeni bir misyonla Terkip Çağı’nda yaşayan bir unsur haline getirebilmektedir.
6.Bilgi Çağı’nın ötesi var: Terkip Çağı
Bilgi Çağı bitti, artık Terkip Çağı başlıyor…
Tarım Toplumu-Sanayi Toplumu-Bilgi Toplumu… Bütün bu süreçler, bir önceki sürecin yapısını, üretim biçimini tasfiye etmiştir.
Terkip Çağı (Konsept Çağı) ise önceki aşamalar içindeki manifaktür yapıların yeniden şekillenmesini sağlıyor. Üretim ve pazar ilişkilerinde ortaya çıkan internet algısı alternatif üretim yapılarının şekillenmesine yol açıyor.
Eski anlayışa göre tasfiye olması gereken bir çok iş sahası, Terkip Çağı içinde yaşama imkanı buluyor.
Bizde ‘Terkip Çağı’ kavramına değinen ilk yazar Samiha Ayverdi’dir. Ayverdi, ‘Türk Tarihinde Osmanlı Asırları’ adlı eserinde ‘Terkip Çağı’ kavramına değinir.
Bugün Bilgi Toplumu içinde yeni arayışlar Terkip Çağı’nı yoğurmaktadır.
Bakır işçiliği bir hediyelik eşya’dan koyun çanı’na, keçe üretiminden geleneksel zeytinyağı üretimine, halı, kilim ve her türlü el dokumasına, su değirmeni işletimine, apart otel ve yerel yemek lokantası alternatiflerine kadar her renk Terkip Çağı’nda turizm alanıyla hayat buluyor.
Ankara’da Beypazarı ve Hamamönü ahşap evlerinin yeni işlevlerle turizme kazandırılması yakın zamanda gördüğümüz olumlu örnekler.
‘Anadolu Mayası’ yazarı Yalçın Koç’un Antalya’da sabun imal etmesi, Murat Kekili’nin çiftlik hayatına dönmesi, Türkiye Günlüğü Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çalık’ın dergi yayıncılığı ile birlikte köyünde hayvancılık yapması ve Hüsamettin Koçan’ın Baksı Müzesi’ni kurmasında Terkip Çağı’nın ayak seslerini duyuyoruz.
Bütün bu Terkip Çağı projelerinde müstakil ve otantik ev düşüncesi önemli bir odak noktasıdır. Bu süreçte referans kaynaklarımız Turgut Cansever ve Lütfi Bergen’in eserleridir. Ayrıca meraklısı Mehmet Kaplan’ın Hareket dergisindeki ‘Toprağa Dönmek’ yazısına da bakmalı.
Her arayışımızda kaynaklara dayanmak önemlidir. Çünkü doğru düşünce olmadan doğru eylem olmaz.
7.Hatime: Bir Toplum Kalkınması projesi olarak Salın Mahallesi Derneği
Göç veren toplumlar, Toplum Kalkınması çalışmalarını yaygın olarak dernek tüzel kişiliği etrafında gerçekleştirmektedir.
Bir Toplum Kalkınması örgütü olarak Köy Dernekleri, devletle toplum arasında iş birliğini sağlayan organizasyonlardır. Köy Dernekleri, Köy Sandığı dayanışmasıyla bir kısım ihtiyaçlarını finanse etmektedir.
Benim memleketim olan Kızılcahamam’a bağlı Salın Köyü örneğinde bu yapı sağlıklı olarak işletilmektedir… Salın Köyü içindeki her mahalle cami, çeşme, minare, köy odası, imam evi, yemekhane, gasilhane, mezarlık düzenlemesi, cenaze defin işlemleri ve cenaze yemeğini kendi Köy Sandığı dayanışmasıyla gerçekleştirmektedir.
Fizyolojide kan dolaşımı neyse toplumda da sosyal değişme odur.
Terkip Çağı’nda üretim ilişkileri yeniden kuruluyor, hayat alanları, iş sahaları yeni yeni anlamlar kazanıyor.
Orman ve orman kıyısı köylerimiz üretim yönü yanında artık tatil beldesi niteliğini de kazanıyor. Özellikle emekliler yılın 7-8 ayını memleketleri Salın Köyü’nde ve Salın Yaylası’nda geçirerek beldelerine canlılık kazandırmaktadır. Tatil beldesi anlayışı dışında kışın köyde kalanların sayısı da her geçen gün artmaktadır.
Toplum Kalkınması’nda en istenmeyen durum, toplumun kendine olan inancını kaybederek güvensizlik duygusuna kapılmasıdır. Köyden şehre göç eden topluluklar ilk zamanlarda anomi’ye kapılsalar bile geleneksel teşkilatlı toplum yapısı yeni dayanışma birimleri oluşturabilmektedir.
Salın Köyü’nde mahalle derneklerinin katılımıyla kurulan Salın Mahallesi Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği (Sal-Der) birikimlerin değerlendirilmesi ve sorunların çözümlenmesi için yeni bir çaba olarak karşımıza çıkıyor. Sal-Der’in değerleri esas alarak sorunları çözmeye talip olması, geçmişteki olumlu birikimin bir tezahürü olarak şekilleniyor.
Toplum Kalkınması’nın ilk adımı topluluk bireyleri tarafından sorunların tartışılmasıdır. İş süreçleri boyunca gelecek tahayyülünün ve umudun korunması önemli bir dinamizmdir.
Köyden şehre göç sürecinde yaşanılan anomi (normsuzluk-köksüzlük) sosyal bir sorundur.
Anomi’den sıyrılarak gelecek tahayyülünün ve umudun korunması bireylerin kendi değerleri etrafında örgütlenmesiyle aşılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder