21 Mart 2012 Çarşamba

Fatmagül'ün Suçu Ne?

İnsan köşe yazarı olunca bir başka oluyor… Dur durak dinlemeden haber dinliyorum. Haberlerin ardındaki gündemi yakalamaya çalışıyorum. Fakat her seçim tahminimde olduğu gibi, gizli gündemi yakalama konusunda da piyade kalıyorum. Haberleri dinlerken başladığım erken yorumlarda hep tekzip ediliyorum. Anlıyorum ki, benim burnum iyi koku almıyor. Ama haber peşinde koşarken kafam yine sepet gibi oluyor. Kafam sepet gibi olunca imdadıma diziler yetişiyor. Daha önceki bir yazımın başlığında söylediğim gibi, ‘Her gün bir dizim var.’

Bugün seyrettiğim dizi filmin adı, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ Aslında daha önce çekilen bir filmdi bu. Tutan filmleri ve romanları dizi yapma modası gereğince o da dizileşti. ‘Her gün bir dizim var’ prensibi gereğince, haftanın bir akşamını Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisine ayırıyorum.

Diziyi seyretmeye başlıyorum. Diziden önce uzun uzun özetler olunca seyrettiğim görüntüler yeni mi eski mi karıştırıyorum. Fatmagül rolündeki Beren Saat ikide  bir ağlıyor. Kerim dayılanıyor, avukat abi seri kanlılığını korumaya çalışıyor. Ben diziyi seyretmeyi bırakıyorum. Dizinin senaryo yazarı Vedat Türkali’yi düşünmeye başlıyorum… Türkali eski bir TKP’li. Şimdilerde PKK’ya meşruiyet kazandırma çabası içindeki platformlarda yer alıyor. Emin Karaca muhteşem bir işçilikle sıkı bir iş çıkarmış, Vedat Türkali Ansiklopedisi’ni yazmış. Türkali’nin asıl adı Abdülkadir Pirhasan. Pirhasan, soyadı alevi kökeni ifade ediyor.  Dine inanmadığını da her fırsatta açıklayan bir kişilik.

14 Mart 2012 Çarşamba

Başvekil Talat Paşa'dan Başbakan Erdoğan'a

Türkiye’de beylik inanışlar vardır… Bu inanışları yerinden kıpırdatmak, o kadar kolay değildir. Bunlardan biri de, ‘İttihat ve Terakki’nin 600 yıllık imparatorluğu 10 senede yıktığı’ iddiasıdır.  Bu iddianın soldaki en müşahhas seslendireni, Kemal Tahir’dir. Sağda ise bu çok yaygın bir kanaattir. Hatta inanç düzeyinde bir algılamadır. Ne yazık ki, yakın dönemde kaybettiğimiz tarihçi Yılmaz Öztuna da bu kanaate idi.

Bazen düşünüyorum ve “keşke benim de böyle kolayca inanabileceğim bir fikri sabitim olsaydı” diyorum. İttihat ve Terakki, 600 yıllık imparatorluğu 10 senede yıktı tezi, bizim olguları olduğu gibi görmemizi engelliyor. Belki Devlet Arşivleri açılmadan önce, böyle hipotezleri savunmak kolaydı. Şimdi her hangi bir konuda biraz salladığınız zaman, bomba elinizde patlayabiliyor.

7 Mart 2012 Çarşamba

Her gün bir dizim var

Her gün bir dizim var, kafam rahat.

Evet ben eskiden Türk dizilerinin muhalifi idim.

Sürekli bu dizileri eleştirir, etrafımı rahatsız ederdim. Hatta bu yüzden evde bazı görüş ayrılıklarına yol açıyordum.

Hayatımı, kıymetli dostum Dr. Yusuf Gedikli değiştirdi. Yusuf Hoca’yla Eren Gündoğan’ın Cağaloğlu’daki yazıhanesinde oturuyorduk.

Hoca, “eskiden başımda sepet gibi bir ağırlık taşıyordum. Sonra bir Türk dizisi seyredince dünyam değişti, kafamdaki sepet kalktı” dedi.

Bunun üzerine ben de çoktandır kafamda taşıdığım şeyin bir sepet olduğunu, eğer bir Türk dizisi seyredersem, benim kafamdaki sepetin kaybolacağına inandım.

Hemen o akşam Türk dizilerinden birini seyrettim. Hakikaten doğruydu!