İnsan köşe yazarı olunca bir başka oluyor… Dur durak
dinlemeden haber dinliyorum. Haberlerin ardındaki gündemi yakalamaya
çalışıyorum. Fakat her seçim tahminimde olduğu gibi, gizli gündemi
yakalama konusunda da piyade kalıyorum. Haberleri dinlerken başladığım
erken yorumlarda hep tekzip ediliyorum. Anlıyorum ki, benim burnum iyi
koku almıyor. Ama haber peşinde koşarken kafam yine sepet gibi oluyor.
Kafam sepet gibi olunca imdadıma diziler yetişiyor. Daha önceki bir
yazımın başlığında söylediğim gibi, ‘Her gün bir dizim var.’
Bugün seyrettiğim dizi filmin adı, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ Aslında daha önce çekilen bir filmdi bu. Tutan filmleri ve romanları dizi yapma modası gereğince o da dizileşti. ‘Her gün bir dizim var’ prensibi gereğince, haftanın bir akşamını Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisine ayırıyorum.
Diziyi seyretmeye başlıyorum. Diziden önce uzun uzun özetler olunca seyrettiğim görüntüler yeni mi eski mi karıştırıyorum. Fatmagül rolündeki Beren Saat ikide bir ağlıyor. Kerim dayılanıyor, avukat abi seri kanlılığını korumaya çalışıyor. Ben diziyi seyretmeyi bırakıyorum. Dizinin senaryo yazarı Vedat Türkali’yi düşünmeye başlıyorum… Türkali eski bir TKP’li. Şimdilerde PKK’ya meşruiyet kazandırma çabası içindeki platformlarda yer alıyor. Emin Karaca muhteşem bir işçilikle sıkı bir iş çıkarmış, Vedat Türkali Ansiklopedisi’ni yazmış. Türkali’nin asıl adı Abdülkadir Pirhasan. Pirhasan, soyadı alevi kökeni ifade ediyor. Dine inanmadığını da her fırsatta açıklayan bir kişilik.
Oğlu, senarist-yönetmen Barış Pirhasan.
Vedat Türkali’nin kızı Deniz Türkali de ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ dizisinde yer alıyor. Dizideki adı Perihan. Dizide Tecavüzcü Selim’in annesi rolünde oynuyor. Allah’tan yine aklıselim sahibi bir karakter. Deniz Türkali’nin İtalyan şarkıcı Ernesto Casalini ile evliliğinden bir kızı var Zeynep. Zeynep babasının soyadını taşıyor: Zeynep Casalini. Şarkıcı Casalini, Bodrum’da restoran sahibi Tahsin Berk’le evleniyor. Deniz Türkali, Atıf Yılmaz’ın son karısı. Atıf Yılmaz’ın ondan önceki eşlerinden biri Muhittin Arabi muhibbi Ayşe Şasa’ydı malum.
Diziyi seyretmeye devam ediyorum. Gözüme Serdar Gökhan takılıyor. Serdar Gökhan dizideki karakterlerden Kerim’in babası Fahrettin Ilgaz rolünde. Serdar Gökhan diziye sonradan geldi. Aslında diziyi kurtaran yüzlerden biri oldu. Gökhan dizide Avusturya’da yaşayan bir karakteri canlandırıyor. Ona senaryonun söylettiği bir söz, tanıdığımız Serdar Gökhan’ın hayatta söylemeyeceği bir söz ama ne yaparsın senaryo böyle. Dizide Serdar Gökhan ikide bir oğlu Kerim’e Avustralya’ya göçme teklifi yapıyor. Düşünün önceki seçimlerden birinde İstanbul MHP dördüncü sıra milletvekili adayısınız ve yerli yersiz oğlunuzu, Türkiye’yi terk edip Avustralya’ya götürmeye çalışıyorsunuz.
Gözlerim dizide aklım Serdar Gökhan’ın filmografisinde. Onun millici kimliği malum. Gökhan’ın milliyetçiliği anahtarlığındaki ‘üç hilal’ armasına varıncaya kadar açık. Genelde tarihi filmlerde oynayan, filmlerinde değerler silsilesini gözeten bir kişilik. TGRT sürecinden yıllar sonra 2010 projeleri vesilesiyle yeniden karşılaştık. 2010 projelerinden biri, İsmail Güneş’in çektiği ‘Bir Medeniyet Rüyası’ belgeseliydi. Proje, Sinema Bölümü Genel Yönetmeni Yusuf Kaplan’ın önem verdiği iyi bir çalışma oldu. Serdar Gökhan bu filmde Yahya Kemal rolünü oynadı. Senaryosunu İsmail Kılıçarslan’ın yazdığı belgeselde Yahya Kemal karakteri ve güvercin motifi eser boyunca kullanılan sevimli bir figürdü.
Dizide Mustafa karakterine gözüm takılıyor. Ama yine Serdar Gökhan’ı düşünmeye devam ediyorum. Sonra aklıma Serdar Gökhan’ın asıl projesi geliyor. Gökhan, unutulmaz Kafkas kahramanı Hacı Murat’ı sinema filmi olarak çekmek istiyor. Bu senaryoya yıllardır çalışıyormuş. Hatta bu senaryoyla Kültür Bakanlığı’ndan ödül almış. Hacı Murat’ı genel bir kahraman olarak biliyorum. Yıllar önce bu romanı Sebil Yayınları çevrisiyle okumuştum. Şimdi aklımda uçurumlardan kaçış sahnelerinden başka bir şey kalmamış. En son Yaba Edebiyat’ta Aydın Bey, Hacı Murat’ın bu sefer Zeki Baştımar (Eski TKP Genel Sekreteri) çevirisini hediye etmişti. Serdar Gökhan’la 2010’da danışman arkadaşım Erol Mermer’le birlikte görüştüğümüz dönemde, “Hacı Murat” diyor başka bir şey demiyordu.
Mustafa tipiyle Hacı Murat karakteri arasında paralellik kuruyorum
Dizide ‘Yaşaranlar’ yine kıllık peşinde. Tecavüzcü Selim’le Erdoğan evden kaçıyorlar. Mustafa, Fatmagül’ü kaçırıyor. Kerim onların peşinde. Mustafa tipiyle Hacı Murat karakteri arasında paralellik kuruyorum.
Hacı Murat, Şeyh Şamil’in kurmaylarından bir savaşçı. Şeyh Şamil’le ihtilafa düşen, yer yer Rus işbirlikçiliğiyle suçlanan bir karakter… Mustafa, Fatmagül’ü kaçırdı ama Kerim onları Beykoz’da yıkıntı fabrikada buldu. Ben Hacı Murat’ı uçurumda bırakıp onun oğlunun Jön Türk Cemiyeti kurucularından gazeteci Mizancı Murat olduğunu hatırlıyorum. Mizancı’nın Osmanlı’ya müttefik olarak Rusya’yı önermesini düşünüyorum. Mizancı bunu idealize ederek yapıyor. Gel zaman git zaman kafamda Hacı Murat’la bu sefer Mizancı’nın torunu Serhan Aloğlu’nu birleştiriyorum… Bunu, X İlişkiler’de yazdım biraz… Feniş Holding patronlarından Sedat Aloğlu’nun eşi Yasemin Aloğlu bir ölüm ilanından hatırladığıma göre Mizancı Murat’ın dolayısıyla Hacı Murat’ın torunu. Şimdi torunları sosyete playboyu. (Sağ tarihten kimi örnek almışsa torunları onun karşısındadır. Bu derin meseledir.)
Sedat Aloğlu, 28 Şubat’ta ne yaptı? O da Hacı Murat’ın Şeyh Şamil’e yaptığını yaptı mı? Yapmadı mı? Geçmiş gün bunu hatırlayamıyorum.
Dizide bir ara gözüme Meryem Abla rolündeki Sumru Yavrucuk takılıyor. Meryem Abla ile merhamet kavramını yan yana buluyorum. Sumru Yavrucuk, bizim eski milliyetçilerden Sami Yavrucuk’un kızı. Sami Bey, hala Yeniçağ’da yazılar yazıyor. Onun yazılarını daha önce Orkun’da görmüştük. Orkun, Fethi Gemuhluoğlu hakkında ‘Dostluk Üzerine’ kitabını yazan, Türkeş’e her zaman mesafeli Altan Deliorman’ın dergisiydi…
Dizi sona doğru gidiyor. Günün yorgunluğu ve o kafamdaki hain sepet giderek kayboluyor. Uyumak istiyorum. Kafamda ne senet kalmış, ne sepet! Vuruyorum kafayı, uyuyorum.
biyografi.net@gmail.com
Bugün seyrettiğim dizi filmin adı, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ Aslında daha önce çekilen bir filmdi bu. Tutan filmleri ve romanları dizi yapma modası gereğince o da dizileşti. ‘Her gün bir dizim var’ prensibi gereğince, haftanın bir akşamını Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisine ayırıyorum.
Diziyi seyretmeye başlıyorum. Diziden önce uzun uzun özetler olunca seyrettiğim görüntüler yeni mi eski mi karıştırıyorum. Fatmagül rolündeki Beren Saat ikide bir ağlıyor. Kerim dayılanıyor, avukat abi seri kanlılığını korumaya çalışıyor. Ben diziyi seyretmeyi bırakıyorum. Dizinin senaryo yazarı Vedat Türkali’yi düşünmeye başlıyorum… Türkali eski bir TKP’li. Şimdilerde PKK’ya meşruiyet kazandırma çabası içindeki platformlarda yer alıyor. Emin Karaca muhteşem bir işçilikle sıkı bir iş çıkarmış, Vedat Türkali Ansiklopedisi’ni yazmış. Türkali’nin asıl adı Abdülkadir Pirhasan. Pirhasan, soyadı alevi kökeni ifade ediyor. Dine inanmadığını da her fırsatta açıklayan bir kişilik.
Oğlu, senarist-yönetmen Barış Pirhasan.
Vedat Türkali’nin kızı Deniz Türkali de ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ dizisinde yer alıyor. Dizideki adı Perihan. Dizide Tecavüzcü Selim’in annesi rolünde oynuyor. Allah’tan yine aklıselim sahibi bir karakter. Deniz Türkali’nin İtalyan şarkıcı Ernesto Casalini ile evliliğinden bir kızı var Zeynep. Zeynep babasının soyadını taşıyor: Zeynep Casalini. Şarkıcı Casalini, Bodrum’da restoran sahibi Tahsin Berk’le evleniyor. Deniz Türkali, Atıf Yılmaz’ın son karısı. Atıf Yılmaz’ın ondan önceki eşlerinden biri Muhittin Arabi muhibbi Ayşe Şasa’ydı malum.
Diziyi seyretmeye devam ediyorum. Gözüme Serdar Gökhan takılıyor. Serdar Gökhan dizideki karakterlerden Kerim’in babası Fahrettin Ilgaz rolünde. Serdar Gökhan diziye sonradan geldi. Aslında diziyi kurtaran yüzlerden biri oldu. Gökhan dizide Avusturya’da yaşayan bir karakteri canlandırıyor. Ona senaryonun söylettiği bir söz, tanıdığımız Serdar Gökhan’ın hayatta söylemeyeceği bir söz ama ne yaparsın senaryo böyle. Dizide Serdar Gökhan ikide bir oğlu Kerim’e Avustralya’ya göçme teklifi yapıyor. Düşünün önceki seçimlerden birinde İstanbul MHP dördüncü sıra milletvekili adayısınız ve yerli yersiz oğlunuzu, Türkiye’yi terk edip Avustralya’ya götürmeye çalışıyorsunuz.
Gözlerim dizide aklım Serdar Gökhan’ın filmografisinde. Onun millici kimliği malum. Gökhan’ın milliyetçiliği anahtarlığındaki ‘üç hilal’ armasına varıncaya kadar açık. Genelde tarihi filmlerde oynayan, filmlerinde değerler silsilesini gözeten bir kişilik. TGRT sürecinden yıllar sonra 2010 projeleri vesilesiyle yeniden karşılaştık. 2010 projelerinden biri, İsmail Güneş’in çektiği ‘Bir Medeniyet Rüyası’ belgeseliydi. Proje, Sinema Bölümü Genel Yönetmeni Yusuf Kaplan’ın önem verdiği iyi bir çalışma oldu. Serdar Gökhan bu filmde Yahya Kemal rolünü oynadı. Senaryosunu İsmail Kılıçarslan’ın yazdığı belgeselde Yahya Kemal karakteri ve güvercin motifi eser boyunca kullanılan sevimli bir figürdü.
Dizide Mustafa karakterine gözüm takılıyor. Ama yine Serdar Gökhan’ı düşünmeye devam ediyorum. Sonra aklıma Serdar Gökhan’ın asıl projesi geliyor. Gökhan, unutulmaz Kafkas kahramanı Hacı Murat’ı sinema filmi olarak çekmek istiyor. Bu senaryoya yıllardır çalışıyormuş. Hatta bu senaryoyla Kültür Bakanlığı’ndan ödül almış. Hacı Murat’ı genel bir kahraman olarak biliyorum. Yıllar önce bu romanı Sebil Yayınları çevrisiyle okumuştum. Şimdi aklımda uçurumlardan kaçış sahnelerinden başka bir şey kalmamış. En son Yaba Edebiyat’ta Aydın Bey, Hacı Murat’ın bu sefer Zeki Baştımar (Eski TKP Genel Sekreteri) çevirisini hediye etmişti. Serdar Gökhan’la 2010’da danışman arkadaşım Erol Mermer’le birlikte görüştüğümüz dönemde, “Hacı Murat” diyor başka bir şey demiyordu.
Mustafa tipiyle Hacı Murat karakteri arasında paralellik kuruyorum
Dizide ‘Yaşaranlar’ yine kıllık peşinde. Tecavüzcü Selim’le Erdoğan evden kaçıyorlar. Mustafa, Fatmagül’ü kaçırıyor. Kerim onların peşinde. Mustafa tipiyle Hacı Murat karakteri arasında paralellik kuruyorum.
Hacı Murat, Şeyh Şamil’in kurmaylarından bir savaşçı. Şeyh Şamil’le ihtilafa düşen, yer yer Rus işbirlikçiliğiyle suçlanan bir karakter… Mustafa, Fatmagül’ü kaçırdı ama Kerim onları Beykoz’da yıkıntı fabrikada buldu. Ben Hacı Murat’ı uçurumda bırakıp onun oğlunun Jön Türk Cemiyeti kurucularından gazeteci Mizancı Murat olduğunu hatırlıyorum. Mizancı’nın Osmanlı’ya müttefik olarak Rusya’yı önermesini düşünüyorum. Mizancı bunu idealize ederek yapıyor. Gel zaman git zaman kafamda Hacı Murat’la bu sefer Mizancı’nın torunu Serhan Aloğlu’nu birleştiriyorum… Bunu, X İlişkiler’de yazdım biraz… Feniş Holding patronlarından Sedat Aloğlu’nun eşi Yasemin Aloğlu bir ölüm ilanından hatırladığıma göre Mizancı Murat’ın dolayısıyla Hacı Murat’ın torunu. Şimdi torunları sosyete playboyu. (Sağ tarihten kimi örnek almışsa torunları onun karşısındadır. Bu derin meseledir.)
Sedat Aloğlu, 28 Şubat’ta ne yaptı? O da Hacı Murat’ın Şeyh Şamil’e yaptığını yaptı mı? Yapmadı mı? Geçmiş gün bunu hatırlayamıyorum.
Dizide bir ara gözüme Meryem Abla rolündeki Sumru Yavrucuk takılıyor. Meryem Abla ile merhamet kavramını yan yana buluyorum. Sumru Yavrucuk, bizim eski milliyetçilerden Sami Yavrucuk’un kızı. Sami Bey, hala Yeniçağ’da yazılar yazıyor. Onun yazılarını daha önce Orkun’da görmüştük. Orkun, Fethi Gemuhluoğlu hakkında ‘Dostluk Üzerine’ kitabını yazan, Türkeş’e her zaman mesafeli Altan Deliorman’ın dergisiydi…
Dizi sona doğru gidiyor. Günün yorgunluğu ve o kafamdaki hain sepet giderek kayboluyor. Uyumak istiyorum. Kafamda ne senet kalmış, ne sepet! Vuruyorum kafayı, uyuyorum.
biyografi.net@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder