10 Kasım 2015 Salı

Sinan Korle'den Abdülhamit Han'a ilişkiler

1.Sinan Korle’nin anılarını okuyorum
Roman niyetine hatırat kitapları okuyorum… Daha doğrusu tekrar tekrar okuyorum. Sıkça karıştırdığım kitaplardan biri ‘Kızıltoprak Günlerim’ adlı anı kitabı. Kitabın sunumunu Talat Halman yapmış. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Kültür Bakanı Talat Halman ismi bilenlere çok şey anlatır.
Korle Ailesi’nin köşküne yakın komşuları arasında Boğaz’daki Aşiret’ten Mehmet Ali Ayni ve kayınvalidesi Leyla Saz’ın köşkleri vardır.
Bir başka komşu Sadık Bey’dir. Sadık Bey’in iki oğlundan biri Akşam gazetesi başyazarı ve sonradan Dışişleri Bakanı olan Necmettin Sadak, diğeri ise müzisyen Muhittin Sadak’tır. Komşular arasında lüks otomobiliyle seyran eden Esat Toptani’nin hanımı Fatma Şadiye Toptani de vardır.
Korle Ailesi’nin bir başka komşusu Raif Bey’dir. Raif Bey, elektrik mühendisidir. Abdülhamit tarafından Fransa’da okutulur. Raif Bey’in kızı Meliha Hanım ‘Şapo Meliha’ diye anılır. Şapka Devrimi’nden sonra çeşit çeşit şapkalar giyince ‘Şapo Meliha’ denilmiştir.
Modernleşme iki taraflı keskin bıçaktır. Bir tarafında dindarlık bir tarafında Laiklik vardır. Abdülhamit ve Atatürk modernleşmesinin benzerliklerini anlatan nitelikli çalışmalardan biri Ilgaz Zorlu’nun Zvi Geyik Yayınevi’nden çıkan Harun Özdemir’in ‘İki Lider İki Kader’ adlı eseridir.
KızıltoprakFenerbahçe’nin burnunun dibidir. Çelik Gülersoy Fenerbahçe demez, ‘Fenerbahçesi’ der. Yüzyıl öncesinin Fenerbahçesi’nde Türkler’den çok Tatlısu Frenkleri yaşar. Tatlısu Frenkleri ceplerinde İtalyan, İngiliz ve Fransız pasaportları taşır. Kendilerini Venedikli, Cenevizli ya da Fatih zamanından kalma Rum olarak tanıtırlar.

3 Kasım 2015 Salı

Göbeğini Kaşıyan Adam'ın zaferi

1.Göbeğini Kaşıyan Adam kimdir?
Finansbank’ın enpara.com reklamını hatırlayalım. Reklam yüzü altı pijamalı, üstü atletli, Göbeğini Kaşıyan Adam
Aslında Göbeğini Kaşıyan Adam Yabancılaşmış Aydın’ın halka bakışı. Yabancılaşmış Aydın, Reaya’yı yani halkı hiçbir zaman özne olarak görememiştir. Onu düşünmeden mahrum bir yığın olarak görür.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Yaban’ romanına bir bakın. İşgal İstanbul'una giremeyen paşazade Ahmet Celal, emir eri Mehmet Ali’nin davetine uyarak onun EskişehirPorsuk Çayı kıyısındaki köye yerleşir. Köye sığınmak zorunda kalan Ahmet Celal köyü ‘Yaban’ olarak görür ve halka hakaretler yağdırır.
100 yıl öncesine göre bugün de fazla bir şey değişmedi. Yabancılaşmış Aydın için parkları mangal partilerine çeviren köylülerin prototipi Göbeğini Kaşıyan Adam Yabancılaşmış Aydın Reaya'yı şehirde yaşayan ama köylü bir yığın olarak görüyor.
Onlara göre Reaya, ‘Yaban’daki Ahmet Celal’in hakaretleriyle yine hödük, yine angut…
Göbeğini Kaşıyan Adam, eski bakışın yeni yorumu. Değişen hiçbir şey yok.

28 Ekim 2015 Çarşamba

Türk Sağı Altan Ailesi'nin kumpasına gelmiştir

1.Bir kozmopolit idol Çetin Altan
Vefatından sonra arşivimdeki Çetin Altan dosyasını aldım ve karıştırmaya başladım.
Çetin Altan konusunda yazılanların birbirine 180 derece zıt yorumlar olduğunu gördüm. Kimine göre değişimi algılayan yegane düşünürümüz. Kimine göre Küresel Sistem’in Türkiye temsilcisi.
Çetin Altan; daha çok Turgut Özal döneminin düşünürüdür. Çocukları Ahmet Altan ve Mehmet Altan ise Ak Parti döneminin ilk 10 yılının sadece yazarları değil aynı zamanda savaşçıları.
Mehmet Altan, iktidar taraflısı Star gazetesinin başyazarı, Ahmet Altan ise yerli Pravda Taraf’ın genel yönetmeniydi.
Çetin Altan’ın vefat ettiği Fatih Üniversitesi Hastanesi de ailenin mevcut tercihiyle alakalı. Fethullah Gülen’in başsağlığı mesajı ilginç. Gülen’e göre Ahmet Altan ve Mehmet Altan her zaman birer cesaret timsali.”
Altan Ailesi’ne meftun oluş sadece Fethullah Gülen’in bakışlarında sınırlı değil. Türkiye gazetesi eski yazarı Ömer Öztürkmen vefat etmeden önce yazdığı bir yazıda, ‘ya Altan kardeşler olmasaydı’ diye yazabilmiştir.
Nuh GönültaşAltan Ailesi’ni övdüğü bir yazıda kendisini sıfırlar. Altanlar’ı övme cüreti için bile af diler: “Özellikle büyük erbab-ı kalem Çetin Altan beni affetsin, daha işin başındayken ve mesleğinde henüz büyük başarılara imza atmamış birisi olarak, o ve ailesi hakkında kalem oynatmaya teşebbüs ettiğim için.”

20 Ekim 2015 Salı

Mister Nasr, 'Nerede sizin İslami karakteriniz?'

1.Sebeb-i neşri makalemiz
Geçtiğimiz günlerde Amerika’da yaşayan İranlı akademisyen Seyyid Hüseyin NasrTürkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan bir açıklaması oldu.  
Nasr açıklamasında Erdoğan’ın Suriye Politikası’nı hedef alıp, “İslami karakteriniz nerede?” diye ağır bir yorum yaptı.
Erdoğan’ın Suriye Politikası’nı hiç birimiz kabul etmek zorunda değiliz. Rojava’nın Kürdistan’a dönüşeceği düşüncesiyle baştan itibaren bu politikayı ben de kabul etmiyorum.
Ama Seyyid Hüseyin Nasr’ın meselesi ‘Erdoğan’ın Suriye Politikası’ değil.
İşbu yazı, Nasr’ın meramını anlama denemesidir.
2.Nusayriler’in Suriye’deki katliamları
Önce Suriye diktatöryasının nasıl iktidara geldiğini hatırlayalım.
Hafız Esad 13 Kasım 1970 tarihinde askeri bir darbe yapar. Esad 1963’ten itibaren iktidara ortak olan Nusayriler’i mutlak iktidar yapar.
Hafız Esad darbe yaptıktan sonra ilk icraatı Suriye Ordusu’nu Sünni subaylardan temizlemek olur. Suriye Ordusu giderek NusayriDürzi ve İsmaili subaylardan oluşan bir ordu haline gelir. Bu subaylar aynı zamanda Baas Partisi’nin kurmayları olarak görev yapar.

13 Ekim 2015 Salı

HDP'den MHP'ye Nobel ödüllü Sancar'ın Ailesi

1.HDP’den MHP’ye Sancar Ailesi
Nobel Kimya Ödülü haberinin ardından BBCAziz Sancar’ı arar: Muhabirin sorduğu ilk soru ‘Arap mısınız, kısmen mi Türk’sünüz’ sorusu olur. “BBC’ye söyledim, ‘Arapça konuşmuyorum, Kürtçe konuşmuyorum, ben Türküm’ dedim. Ben Türküm, o kadar.”
Aziz Sancar’ın etnik köken olgusuna bakışı şöyle: “İngiltere’de kaç etnik grup var. Adama soruyorsunuz, “İngilizim” diyor. Burada da “Amerikalıyım” dersin. İstersen kökenini söylersin ama Amerikalı dedi mi, bitti.”
Nobel Kimya Ödülü alan Aziz SancarHDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar’ın amcası. Ama amcanın siyasi eğilimi yeğenden oldukça farklı.
Bugün ABD’de yaşayan Aziz Sancar ‘üç hilalli’ bir anahtarlık taşıyor. Eşi Gwen Sancar, Tarsus’ta Yörük Çadırı’nda bozkurt selamı veriyor.
Aziz Sancar’ın bir ağabeyi Kenan Sancar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde uzun yıllar görev yapan bir emekli general diğer kardeşi Tahir Sancar da binbaşılıktan emekli… Büyük ağabey Kenan Sancar şimdi 83 yaşında kardeşinin başarılarıyla mutlu oluyor.
Aziz Sancar, ailesine çok bağlı bir insan. Ailesini görmek için Türkiye’ye geliyor. Ailesi de ona bağlı. Yılda en az bir kere gidip, iki hafta kalmaya çalışıyor. Aziz Sancar’ın pişmanlıklarından biri, İstanbul’u daha yakından tanıyamamak.

7 Ekim 2015 Çarşamba

Cümleten biyografi

1.Anılar ihtiyarların bastonu
İnsan yaşlandıkça, ‘geçmişini’ yani anılarını, kendisine dayanak haline getirir. Ve hatıraların insan için tarifsiz bir tadı vardır. Necati Sönmez bunu ‘anıların tadı’ tabiriyle adlandırıyor.
Anıların tadı’ insanın hayata tutunmasını sağlar.
İhtiyarların bastonu, hatıralardır.
2.Bir geçmiş edinmenin zamanı geldi
Murat Belge, ununu eleyip eleğini duvara asanların, “artık bir geçmiş edinmenin zamanı geldi” kaygısıyla hatıralarını yazmaya koyulduğunu söyler.
Anı yazmanın öteki edebi türler gibi, özel bir yetenek gerektirmediği söylenebilir. Yazma yeteneği olmayan ya da sabrı olmayanlar bile, Celal Bayar ve Vehbi Koç gibi başkalarından yardım alarak, anılarını dile getirmişlerdir.
Anı yazarı genelde geçmişini hatırlar ve bu geçmişi olduğu gibi anlatmaya çalışır. Ancak yaşanılan ile yazılan arasındaki süre zorunlu olarak yorum dolayısıyla da farklılıkların ortaya çıkmasına yol açar. Hatta çoğu kez onunla hesaplaşır. Geçmişini yazarken sadece özel hayatını değil, mesela meslek hayatını, toplum içinde yüklendiği rolü de anlatır. Biz buradan, yaşanılan zamanın ruhuna dair dolaylı bilgilere ulaşırız.
Anı kitapları ömrün belirli bir evresini ‘toplu döküm’ olarak ortaya koyar.

29 Eylül 2015 Salı

Ne diyordu Turgut Cansever?

Düşünce sistemimizde başlayan çözülme, mimariyi de çöküşe sürüklemiştir.
Türk Aydını Ziya PaşaAvrupa seyahati sonrasında ‘garp’ta kaşaneler, şarkta viraneler’ gördüğünü söyler. Ona göre Doğu hususen Osmanlı ve onun başkenti İstanbul viraneydi.
İstanbul ve Bursa’yı gezen Andre Gide ise gördüğü mimari karşısında ‘işte şehir işte mimari’ der. Bu bir bakış açısı farkıdır.
ModerniteTürk Aydını’nı çarpmıştır… Eski şehri, sadece arsa değeri olarak gören anlayış tekel haline gelmiştir.
Modernite’ye göre şehirlerin katli vacip olmuştur.
Şehirleri katletme görevi sadece yabancılaşmış Sol aydının tekelinde değil, DP ile başlayan Sağ iktidarlar da şehir ve mimari katliamında sınır tanımıyor.
Aşağıdaki satırları düşünür-mimar Turgut Cansever’in görüşlerinden derledik. Meraklısı göz atar ve Cansever’in ruhuna fatiha okursa seviniriz.
Mimar Mühendisler Birliği Eski Başkanı Avni ÇebiLütfi BergenLütfü Şehsuvaroğlu, mimar Mehmet İşçi ve ‘O Şehri Yıkılır Gördüm’ kitabı yazarı Yahya DüzenliCansever’in yolunda şehir yazılarıyla bizleri aydınlatıyor.
Bu birikimden faydalanarak şehir üzerine daha ayrıntılı yazılar yazmamız gerekecek. 
Söz Turgut Cansever’in…

23 Eylül 2015 Çarşamba

Erdoğan Bölücülük Sorunu'nu gördü

1.Ne güzeldi vesayet günleri
Ne güzeldi vesayet günleri… Yapamadığımız her şey için hazır gerekçelerimiz vardı. Bu durum PKK eylemleri için bile geçerliydi.
PKK’nın her eyleminden sonra Bülent Arınç, “derhal soruşturma açılmalıdır” diye beyanat verirdi. Her konuşmasıyla terörizmi değil, güvenlik kuvvetlerini sigaya çekerdi.
Taraf gazetesi her terör olayı konusunda bazı dinleme kayıtları yayınlardı. Taraf gazetesinin teke sakallı istihbarat uzmanları gizli duyumlardan bahsederdi.
Evet ne güzeldi vesayet günleri
Perşembe günleri iple çekilir Kurtlar Vadisi izlenir, Metal Fırtına kumpası yüzbinlerce pazarlanırdı.
Eski komünist yeni liberaller, ‘derin devlet’ problematiği üzerine gizemli yorumlar yapardı. ‘Derin devlet’ geyiğine iman edenler Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın ağzına bakıp ertesi gün ne konuşacaklarını öğrenirlerdi. Onların Sünnilik ve Türklük’e hakareti rutin bir terbiyesizlik haline gelmişti.
PKK’yı MİT’in kurdurduğu fısıldanır, çığ gibi büyüyen Kürtçülük’ün algılanması imkansız hale getirilirdi.
Kısacası laklakla geçti bir koca dönem…

15 Eylül 2015 Salı

Bir kültür adamı olarak Sefa Koyuncu

1.Türkiye gazetesi Kültür ve Sanat Eski Yönetmeni
Geçtiğimiz günlerde Türkiye gazetesi Kültür ve Sanat Eski Yönetmeni Sefa Koyuncu’yu kaybettik.
Koyuncu ile aynı dönemde Türkiye gazetesi çalışmadık. Bizim çalıştığımız dönemde, belki de daha öncesinde memleketinden gazeteye haber, yorum ve şiirleriyle katkı sunuyordu. Gazetenin Seydişehir temsilciliğini yapıyordu. Kendisiyle gıyaben tanışıklığımız vardı, Yıllar sonra o İstanbul’a taşındıktan sonra yüzyüze geldik. Ben TGRT’den ayrıldıktan sonra bizi Hüdavendigar Onur tanıştırmıştı.
Yümni Kitapçılar Çarşısı’ndaki Dokuz Tuğ Kitabevi’nin sahibi Bekir Dağdelen’in akrabası idi. Dağdelen’le Koyuncu’nun kulaklarını çınlatırdık. Konyalı olan Koyuncu ile Yazarlar Birliği,  Türk OcağıESKADER ve Yesevi Vakfı’nda karşılaşırdık. Hüdavendigar Onur, Muzaffer Doğan ve Sefa Koyuncu ile Abdülhakim ArvasiNecip FazılAhmet Arvasi ve Afet Ilgaz üzerine sohbet ederdik. Afet Ilgaz’ın son dönemi hakkında haberleri Sefa Koyuncu’dan alırdık.
2.Kısaca Sefa Koyuncu’nun hayat hikayesi
Sefa Koyuncu 1950 yılında Konya’nın Ilgın ilçesine bağlı Aşağıçiğil kasabasında doğdu. Konya Karatay Lisesi ve Ankara M. Rüştü Uzel Kimya Meslek Okulu’nu bitirdi. Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.
Lisans tezini, Yeni Adam ve Yedi Tepe dergilerinin kurucusu, eleştirmen-yazar ‘Hüsamettin Bozok’un Edebi Makaleleri’ üzerine yaptı. Eğitim Fakültesi’nden pedagojik formasyon aldı. Askerliğini, Tekirdağ-Çorlu’da yaptı (1972).
Etibank Seydişehir Alüminyum Tesisleri Araştırma Laboratuvarları’nda laborant ve teknisyen olarak çalıştı.

9 Eylül 2015 Çarşamba

Kürt Tarihi'nin dönemeci Hoybun ve Bedirhanlar

1.Hoybun Cemiyeti’nin amacı Ermeni-Kürt İttifakı
Hoybun CemiyetiErmeniler’le Kürtler’in ortak kurduğu bir örgüttür… Amaç Türk Devleti’ni yıpratmak, Yavuz Sultan Selim ve İdrisi Bitlisi vasıtasıyla kurulan Türk-Kürt İttifakı’nı parçalamaktır.
Hoybun Cemiyeti’nin Başkanı Ermeni Vahan Papazyan’dır.
Süreyya Bedirhan amacı şöyle özetler: “1927 Ekimi’nde Kürtler’in savunucusu Hoybun ile Ermeni halkının temsilcileri Türkler’i ortak düşman kabul ettiler ve dayanıklı ilgilerinin ortaklığı onları genel bir barışmaya götürdü. Kendi ırkım adına onların meşru ulusçul istekleri Bağımsız ve Birleşik Ermenistan’a saygı duyuyorum.”
Bugün PKK, Hoybun Cemiyeti’nin amaçlarını gerçekleştirmek için çalışıyor.
2.Kürt-Ermeni Çatışması
Doğu ve Güneydoğu çok dilli, çok halklı bir yapıya sahiptir… Bölgede yaşayan Kürtler ve Ermeniler arasında tarih boyunca sorunlar yaşanmıştır.
Ermeniler Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni içerden vurdu.  İki halkın birlikte yaşaması imkansız hale geldi.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Rüya'da İsmet Özel'i görmek!

1.Rüyalarımı aslında hatırlamam
Rüyalarımı aslında pek hatırlamam… Binde bir rüyalarımı hatırlayabiliyorum.
Son gördüğüm iki rüyayı net hatırlıyorum.
Rüyalarımın biri İsmet Özel’le diğeri Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ile alakalı. 
2.Gençosmanoğlu ile alakalı rüya
Aslında rüyada doğrudan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu görmedim.
Gençosmanoğlu’nun kitaplarını görüyorum.
Çok güzel baskıları yapılmış kitapların. Kutulu asıl kitapların içinden, stiger renklerinde sarı, erguvani ve yeşil küçük kitapçıklar çıkıyor arkasından.
Gençosmanoğlu’nun kitaplarına böyle bir baskı yapılmasına şaşırıyorum.
Yeni bir vakıf üniversitesi kurulduğunu Gençosmanoğlu’nun kitaplarının bu üniversitenin kuruluşuna katkı için prestij baskılarının yapıldığını rüyada öğreniyorum.
Yüce Allah hayırlara tebdil etsin. (Amin)