7 Ekim 2015 Çarşamba

Cümleten biyografi

1.Anılar ihtiyarların bastonu
İnsan yaşlandıkça, ‘geçmişini’ yani anılarını, kendisine dayanak haline getirir. Ve hatıraların insan için tarifsiz bir tadı vardır. Necati Sönmez bunu ‘anıların tadı’ tabiriyle adlandırıyor.
Anıların tadı’ insanın hayata tutunmasını sağlar.
İhtiyarların bastonu, hatıralardır.
2.Bir geçmiş edinmenin zamanı geldi
Murat Belge, ununu eleyip eleğini duvara asanların, “artık bir geçmiş edinmenin zamanı geldi” kaygısıyla hatıralarını yazmaya koyulduğunu söyler.
Anı yazmanın öteki edebi türler gibi, özel bir yetenek gerektirmediği söylenebilir. Yazma yeteneği olmayan ya da sabrı olmayanlar bile, Celal Bayar ve Vehbi Koç gibi başkalarından yardım alarak, anılarını dile getirmişlerdir.
Anı yazarı genelde geçmişini hatırlar ve bu geçmişi olduğu gibi anlatmaya çalışır. Ancak yaşanılan ile yazılan arasındaki süre zorunlu olarak yorum dolayısıyla da farklılıkların ortaya çıkmasına yol açar. Hatta çoğu kez onunla hesaplaşır. Geçmişini yazarken sadece özel hayatını değil, mesela meslek hayatını, toplum içinde yüklendiği rolü de anlatır. Biz buradan, yaşanılan zamanın ruhuna dair dolaylı bilgilere ulaşırız.
Anı kitapları ömrün belirli bir evresini ‘toplu döküm’ olarak ortaya koyar.
Politika ve sanat dünyasının ünlüleri, anılarını yazarak hem günah çıkarıyor, hem de para kazanıyor. Amerikan sinemasının ünlü isimlerinden Marlon Brando, anılarından oluşan kitabıyla özgürlüğe kavuştuğunu söylemiştir. Brando, şöyle konuşmuştu: “İnsanların benim hakkımda düşündükleri umurumda değil. Nihayet yaşamasına izin verilmeyen çocuğa geri dönüyorum.
3.Anılarda itiraf izleri
Salah Birsel, anılardaki iç denetime dikkat çeker: “anılarının bir itiraf kitabı olmamasına çokça dikkat eder.”
Birsel’in aksine Aziz Augustus, “Yalvarıyorum, sana Tanrım, kendimi olduğum gibi kendime göstermemi sağla” demiştir.
Yahya Kemal, ‘Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım’ kitabının ölümünden sonra yayınlanmasını vasiyet eder. Ölümünden sonra yayınlanma talebinde söylediklerinde itiraf niteliği şeyler olması mıdır bilinmez.
Kahramanları yaşarken söyleyemediklerini, onların cevap veremeyecekleri gün geldiğinde söylemeyi marifet sanan yazarlar vardır. Bunlar intikam alan yazarlardır.
Anılarda her zaman itiraf niteliğinde malzeme bulamayız. Ama anılarda, önemli olayları, ‘birinci elden’ okumanın ayrı bir çekiciliği vardır.
4.Biyografi, roman ve portre ilişkisi
Tarihçi ile romancı ve hususen biyografi yazarı arasındaki benzerlik şöyle sıralanabilir. İkisi de kısmen olayların bir anlatısı, kısmen durumların bir betimlemesi, karakterlerin çözümlemesi olan bir resim kurmayı iş edinirler. İkisi de her karakterin, her durumun ötekilere bağlı olduğu varsayımına dayanır. Bu durumda, bu karakterin, ancak böyle olabileceğine bizi ikna eder. İlgili karakteri, başka türlü düşünemeyeceğimiz, kendi içinde tutarlı, bütünlüğü olan bir resim haline getirir.
Romancının yalnızca tek bir işi vardır: tutarlı, anlamlı bir resim kurmak. Tarihçinin iki işi vardır: hem tutarlı bir resim kurmak, hem de olayları gerçekte olduğu gibi sunmak.
Bir kısım yazarlar anılarını, roman ve hikaye biçiminde yazmayı denemişlerdir. Romen yazar Panait İstrati’nin bütün romanları, birer anı kitabıdır ve anı söylemiyle yazılmıştır.
Benzer bir şekilde Ayşe Kulin’in kaleme aldığı ‘Adı Aylin’, otobiyografik özellikler taşıyan bir biyografik romandır.
Tarihi romancılar, kendi kurgularını anlatabilmek için tarihsel bir arka plan oluşmasını sağlarlar ve onu kullanırlar.
5.Biyografi’yi merkeze alan bir yayınevi ve Yayın Yönetmeni Muhsin Mete
Biyografi’yi edebi bir tür olarak görmek, önemli yanlışlara yol açıyor. Çünkü biyografi bir hayat alanı… Hemen her edebi türde biyografik eserler vermek mümkün.
Bu bakış açısını doğru zeminde algılamanın önemli icraatlarından biri Cümle Yayınları projesi…
Cümle Yayınlarıbiyografi’yi merkeze alarak gezi, anı, mektup, günlük, deneme, portre ve söyleşi gibi edebi türlerde eser yayınlamayı amaçlayan tematik bir yayınevi.
Cümle YayınlarıMuhsin Mete’nin yönetiminde önemli eserler neşrediyor. Muhsin Mete TRT’de uzun yıllar önemli görevler yaptı. Şimdi Cümle Yayınları’nın genel yönetmeni.
Cümle Yayınları’nın biyografi’yi merkeze alarak çerçevesini dağıtmadan eserler yayınlıyor. Yayınevinin bu yaklaşımını bir tür kısıtlama olarak görmemek lazım.
Her şey’e talip olanların sonu hüsranla sonuçlanıyor.
Muhsin Mete, Cümle Yayınları’nın yaklaşımını ‘Denize Düşün Yağmur Damlası’ bildirgesiyle açıklıyor. “Değerlerimizin zedelenmesine yol açacak metinlere uzak durmakla birlikte, ideolojik saplantıların derin kuyularına düşmemek için de olabildiğince özenli ve dikkatli davranacağız.”
Bildirgeden Cümle Yayınları’nın medeniyet eksenli bir oluşum olduğunu ama bunun ideolojik körlük anlamına gelmediğini anlıyoruz.
Muhsin Mete, 1986 yılındaki TRT Yardımcı Prodüktörlük Kursu’ndan hocam oluyor. Kurs döneminde yararlandığım diğer hocalar Metin Erksan ve Turgut Özakman’dı.
6.Dr.Mehmet Güneş’in portreler kitabı: Gittikçe Artan Yalnızlığımız
Cümle Yayınları’nın Muhsin Mete yönetiminde neşrettiği eserlerden biri Dr.Mehmet Güneş’in ‘Gittikçe Artan Yalnızlığımız’ adlı eseri…
Türkiye’nin doktorları çarpık eğitim sisteminin bir sonucu olarak kendilerini yabancılaşma kulvarına teslim etmiş durumda. Elbette istisnalarımız var. Dr.Mehmet Güneş, ‘meselesiz gerçeksiz’ meslektaşlarından uzak bir tavırla Milli Kültür’ün öncü şahsiyetleri üzerinde ciddi portreler kaleme almış.
Güneş’in kitabının adı: ‘Gittikçe Artan Yalnızlığımız’… Aslına bakılırsa Güneş’in her satırında yalnızlaşma değil bir çoğalma söz konusu…
Gittikçe Artan Yalnızlığımız’ kitabında anlatılan portreler Ahmet Şevki ErginDündar Taşer, Erol GüngörNecip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Seyyid Ahmet Arvasi, Galip Erdem, Muhsin YazıcıoğluAbdurrahim Karakoç ve Nevzat Kösoğlu.
Anlatılan isimlerin her biri birer uç beyi.  Kitap birebir benim için yazılmış. Her satırını zevkle okudum. Kitapla birlikte Osman Oktay’ın Türk Yurdu dergisinde yazdığı kitapla ilgili yazısına da göz atılmalı.
Osman Oktay’ın Galip Erdem’le ilgili kitabı da önemli: ‘Kendini Unutan Adam’… Galip Erdem’in hayat görüşüyle kitap ismi ‘Kendini Unutan Adam’ birebir örtüşmüş.
7.Muharrem Sevil’in gezi kitabı: Diyar-ı Manas
Diyar-ı Manas’ belgesel çalışmalarıyla tanıdığımız yönetmen Muharrem Sevil’in gezi kitabı. Eser, Cümle Yayınları tarafından neşredilmiş.
Gezi yazıları, otobiyografi yazılarına benzer. Bu benzerliğe rağmen, detaylardaki farkları bakımından otobiyografiden ayrılır. Gezginler, seyyahlar, umumiyetle kendi ferdi özellikleriyle değil, çevreyle ilgili izlenimlerini kaleme alırlar. 
Diyar-ı Manas’ın Dede Korkut misali şiirsel bir sunuşu var: “ak giymiş derviş gelmiş / derviş sözün söylemiş / “koyunuz adını!” herkes bağırmış / baş tarafına “mim” gelsin / Peygamber timsali ortasına “nun” gelsin / âlimler timsali / sonuna, “sin” gelsin / aslanlar timsali.”
Diyar-ı Manas’ta metin sadece bilgi vermeye yönelik değil, estetik kaygıları olan bir kitapla karşı karşıyayız. Muharrem Sevil, gezi izlenimleri üzerinde bir tecrit yaptıktan sonra özün özü bir içerikle karşımıza çıkıyor. Kırgızlar’ın kadın kahramanı Kurmancan Datka’dan Finler’in asker kahramanı Carl Gustaf Emil Mannerheim’e Diyar-ı Manas ilginç ayrıntıların kitabı.
8.Hatime: Yaygın kanaatleri gözden geçirmek için hatırat
Dücane Cündioğlu, ‘hatıratlar, yaygın kanıları gözden geçirmenin, muhalif yargıları hesaba katmanın, ana caddelerde dolaşmaktan bıkmış kimi zekaları tatmin etmenin cazip kaynakları arasında sayılırlar’ der.
Cümle YayınlarıMuhsin Mete yönetiminde girdiği biyografi kulvarında anı, mektup, günlük, portre türlerinde kültürümüze özgün içerikler kazandırıyor.
Biyografi odaklı tematik yayıncılık, Muhsin Mete’nin katkılarıyla özgün bir içerik kazanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder