1.Şeref Malkoç: Bugün Erdoğan’a yapılan daha önce Bahçeli’ye yapılmıştı
Şeref Malkoç, Saadet ve Has Parti’de görev alan bir siyasetçi. Şimdi Has Parti’nin katılımı dolayısıyla Ak Parti’de. Gezi Parkı olayları üzerine başlayan turuncu eylemler üzerine, “Bugün Erdoğan’a yapılan daha önce Bahçeli’ye yapılmıştı” dedi.
Bu millici bakış, Türkiye’nin ecnebi medyası tarafından doğal olarak es geçildi. Şaşırmıyoruz. Çünkü bu medya tasarımı bugünler için oluşturulmuş.
Gezi Parkı olaylarından önce yazdık. Türk Siyaseti’nde dananın kuyruğu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde kopacak. Bunu biz biliyorsak siyasetin duayenleri de her halde biliyordur.
Siyasetin yeni denklemi İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu Mustafa Sarıgül’ün CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığına Hüsamettin Özkan ikna ediyor.
Hüsamettin Özkan dışında Kılıçdaroğlu’nu ikna etme konusunda Cemaat’in de devreye sokulduğu iddia ediliyor.
Ve buna göre de Mustafa Sarıgül’ün CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığına kesin gözüyle bakılıyor.
İlerde tarihçiler Gezi Parkı olaylarını, ‘İkinci Hüsamettin Vak’ası’ olarak kaydederlerse şaşırmamak gerekir.
2.Hüsamettin’in evveliyatını hatırlayalım
Yıl 2002… İktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyonu var… Meclis tatile girerken sesini çıkarmayan ANAP, Avrupa Birliği manevrası için Tekelci Sermaye öncülüğünde farklı bir hükümet arayışı içine girer… Buna göre DSP-ANAP-DYP hükümeti, Tekelci Sermaye’nin istediği hükümeti kurabilecektir.
Bu entrikayı gören MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 3 Kasım 2002’de erken seçim yapılması çağrısı yaparak bu oyunu bozmuştur.
3.Bülent Ecevit’in hastalığı polemiği
Tekelci Sermaye’nin, medya eliyle kotardığı oyunun ikinci bölümü ise hastalığı öne sürülerek Bülent Ecevit’in politika dışına taşınmasıydı… Ecevit’in sağlık durumu bahanesiyle Hüsamettin Özkan’ın tam kontrolünde bir DSP isteniyordu.
Bülent Ecevit bu noktada, DSP’de tasfiye yolunu başlattı.
Bundan sonra Hüsamettin Özkan vasıtasıyla İsmail Cem genel başkanlığında ve Kemal Derviş’in ikinci adamlığında bir yeni parti kuruluşu başlatıldı. Bu parti Yeni Türkiye Partisi’ydi…
4.Tarih hiç bir ikinci adamın lider olabildiğini göstermedi
Tekelci Sermaye ve medya kumpasıyla şişirilecek bu oluşumun önemli handikapları vardı. Birincisi bu partinin gerçek patronunun Hüsamettin Özkan olduğunu hepimiz biliyorduk.
Tarih hiç bir ikinci adamın lider olabildiğini göstermedi. İkinci adamlık teknik bir hadisedir ve çalışmakla alakalıdır. Liderlik ise her şeyden önce kaderin bir cilvesidir ve beşeri sebepler, liderin ortaya çıkışında aciz kalır.
Beğenelim beğenmeyelim, hemen bütün liderlerin ortaya çıkışında ‘kader’ hükmünü icra eder. İsmail Cem ve Kemal Derviş’in paravan olarak kullanıldığı Yeni Türkiye Partisi’nin en büyük çıkmazı, lider karizmasının olmadığı bir parti olmasıydı.
Türkiye’nin bütün ikinci adamlarını toplasanız, her hangi bir lideri ortaya çıkaramazsınız. Hüsamettin Cindoruk gibi bir siyaset canavarı bile, Süleyman Demirel’in suyunun suyu olamadı. İsmail Cem, Bülent Ecevit’in yerini tutabilecek bir isim olamadı.
5.Troyka’nın ittifakı neyin ittifakıydı?
2002 krizinde İsmail Cem ve Kemal Derviş’lin temsil ettiği Balkan-Selanik nüfuzuyla Hüsamettin Özkan’ın temsil edeceği Kafkas nüfuzu Türkiye’yi yönetmek istiyordu. Her şeyden önce bu kişilerin anılan nüfuz alanlarının tamamını temsil etmesi imkansızdı.
Anadolu’ya 3-5 kuşak öncesi gelen bu insan gruplarında ‘Türkiye Bilinci’, entrikacı kudret tacirlerinin pazarlayamayacağı kadar büyük bir milli şuura dönüşmüştür.
6.Hatime: İnsan, nesne değildir!
Bir siyaset teorisine göre “savaş, masada kazanılır.” Ama unutmayın ‘harita üzerinde görüldüğü gibi değildir dağlar, nehirler, şehirler ve insanlar.’ Hayatın her anı, her bir bölge, her bir insan bir şey söyler tarihe. Kısacası insan, nesne değildir. Türkiye’yi gizli ilişkilerle yönetmeye kalkışan mutlu azınlık bunu okuyamıyor.
‘Savaş, masada kazanılır’ sözü, stratejinin önemini vurgulamak için söylenmiş bir söz… Mutlu azınlık bunu, ‘hayatı dönüştüren tek faktör, entrikadır’ şeklinde anlamış. Oysa entrikaların kol gezdiği süreçlerde bile ‘İrade’nin Davası’, devam etmektedir.
Haftaya Hüsamettin Vak’ası’na devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder