1.Sinan Korle’nin anılarını okuyorum
Roman niyetine hatırat kitapları okuyorum… Daha doğrusu tekrar tekrar okuyorum. Sıkça karıştırdığım kitaplardan biri ‘Kızıltoprak Günlerim’ adlı anı kitabı. Kitabın sunumunu Talat Halman yapmış. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Kültür Bakanı Talat Halman ismi bilenlere çok şey anlatır.
Korle Ailesi’nin köşküne yakın komşuları arasında Boğaz’daki Aşiret’ten Mehmet Ali Ayni ve kayınvalidesi Leyla Saz’ın köşkleri vardır.
Bir başka komşu Sadık Bey’dir. Sadık Bey’in iki oğlundan biri Akşam gazetesi başyazarı ve sonradan Dışişleri Bakanı olan Necmettin Sadak, diğeri ise müzisyen Muhittin Sadak’tır. Komşular arasında lüks otomobiliyle seyran eden Esat Toptani’nin hanımı Fatma Şadiye Toptani de vardır.
Korle Ailesi’nin bir başka komşusu Raif Bey’dir. Raif Bey, elektrik mühendisidir. Abdülhamit tarafından Fransa’da okutulur. Raif Bey’in kızı Meliha Hanım ‘Şapo Meliha’ diye anılır. Şapka Devrimi’nden sonra çeşit çeşit şapkalar giyince ‘Şapo Meliha’ denilmiştir.
Modernleşme iki taraflı keskin bıçaktır. Bir tarafında dindarlık bir tarafında Laiklik vardır. Abdülhamit ve Atatürk modernleşmesinin benzerliklerini anlatan nitelikli çalışmalardan biri Ilgaz Zorlu’nun Zvi Geyik Yayınevi’nden çıkan Harun Özdemir’in ‘İki Lider İki Kader’ adlı eseridir.
Kızıltoprak, Fenerbahçe’nin burnunun dibidir. Çelik Gülersoy Fenerbahçe demez, ‘Fenerbahçesi’ der. Yüzyıl öncesinin Fenerbahçesi’nde Türkler’den çok Tatlısu Frenkleri yaşar. Tatlısu Frenkleri ceplerinde İtalyan, İngiliz ve Fransız pasaportları taşır. Kendilerini Venedikli, Cenevizli ya da Fatih zamanından kalma Rum olarak tanıtırlar.
2.Sinan Korle, Ahmet Emin Yalman’ın kayın biraderi
Sinan Korle, Ahmet Emin Yalman’ın kayın biraderidir. Diplomatlıktan önce mesleği gazeteciliktir. Eniştesi Ahmet Emin Yalman’ın yanında gazeteciliğe başlar. Vatan gazetesinde yazı işleri müdürlüğüne kadar yükselir.
Türk Sağı; Ahmet Emin Yalman’ın adını sıkça zikreder… Necip Fazıl- Ahmet Emin Yalman polemiği suikastla sonuçlanınca Necip Fazıl hapse atılır. Ahmet Emin Yalman’a suikast teşebbüsünü Hüseyin Üzmez gerçekleştirir. Necip Fazıl bu dönem anılarını ‘Babıali’ kitabında toplar. Üstad, Abdülkadir Akçiçek’i pasif, Hüseyin Üzmez’i itici bulur.
Ahmet Emin Yalman’ın bugünkü medyada bir karşılığı yok. Yalman, Laiklik anlayışı nedeniyle Türk Sağı’na muhalif ama Menderes’e yakın bir isimdir. Dostları arasında Ali Fuat Başgil gibi bir muhafazakar da vardır. Yalman, Başgil’in öncülüğünü yaptığı Hür Fikirler Kulübü’nün üyesidir.
Yalman, bir çoğu sürgünde yaşayan Osmanlı Hanedanı üyeleriyle iyi ilişkiler içindedir. İlginç bir şekilde dönemin genel Laiklik-Cumhuriyetçilik bakışından farklı olarak Osmanlı’yı hayırla yad eden bir kişiliktir. Bunda eşi Rezzan Hanım’ın Abdülhamit Han’la uzak akrabalığının etkisi var mı bilmiyoruz.
İnternet alemi, Sabetaycılık meselesini epey yanlış anlamış durumda. Sabetaycılar’a hangi aile kız vermiş oğlan evermişse Sabetaycı kategorisine sokmak önemli bir yanlış. Sinan Korle ailesi de aynı akıbete uğramış.
Sinan Korle’nin ablası Rezzan Hanım, Ahmet Emin Yalman ile evlenir. Evlenme kararı duyulunca yakın akrabalar isyan eder. ‘Efendim bir Sabetaycı’ya kız verilir mi?’ diye. Üstseçkinler’in din karşıtı ‘ultra Laiklik’ anlayışı, bu tür evlilikleri tolere eder. Zaten daha önce de benzer bir evlilik gerçekleşir Sabiha Derviş ile Zekeriya Sertel evlenmiştir.
Sinan Korle’nin Osmanlı Hanedanı ile hususen Abdülhamit Han’la akrabalığı var. Abdülhamit’in büyük oğlu Şehzade Selim’in annesi Korle’nin büyükannesinin teyzesidir. Bayramlarda Şehzade Selim’i ziyaret ailenin geleneğidir.
Korle’nin büyükannesi Hatice Amir 18. Yüzyıl’da Kılkış’a yerleşmiş Alaybeyzade bir serhat beyinin kızıdır. Yüzyılın seçkin temayülü Fransızca ve frankofon kültür tezgahından geçer. Resim meraklısı Hatice Amir, İstanbul resmi yapan yabancı ressamların resimlerini biriktirir. Tarikat mensubudur. Merkez Efendi tekkesine belirli aralıklarla gider ve şeyh efendiyi ziyaret eder. Aile kabristanı da Merkez Efendi’nin kabristan kısmındadır.
Sinan Korle’nin babası Dr.Arif Ethem’dir. Abdülhamit’in oğlu Şehzade Selim’in dişçiye ihtiyacı olur. Sinan Korle’nin babası Dr.Arif Ethem, Şehzade Selim ile Sami Günzberg’i tanıştırır. Günzberg, Şehzade Selim’e kaliteli bir takma diş yapar. Günzberg’in namı Şehzade Selim vasıtasıyla Abdülhamit Han’a ulaşır.
O tarihten sonra Sami Günzberg; Saray’ın Dişçibaşısı olur. Abdülhamit Han, Vahdettin Han, Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes’in dişçisi Günzberg olur. Meraklısı Rifat Bali’nin Mehmet Varış’ın Kitabevi Yayınları’ndan çıkan ‘Saray’ın ve Cumhuriyet’in Dişçibaşısı Sami Günzberg’ kitabını okumalı.
Oğlum Mustafa Çağrı bu kitabı okuduktan sonra ‘Saray’ın Cumhuriyet’in Dişçibaşısı Sami Günzberg’ kitabı niçin çok satmıyor bir türlü anlamıyorum’ diyerek kitabın anlaşılmamasına hayret eder.
Sonraki yıllarda Günzberg’i Abdülhamit Petrolleri ve Osmanlı Hanedanı’nın miras işleriyle uğraşırken görürüz. Günzberg’in asıl uzmanlık alanlarından biri uluslararası mekanizmalardan Türkiye için borç para tedarikidir. Menderes döneminde Türkiye’nin dış borç ihtiyacı için bir diplomat gibi devreye girer.
3.Tarihi kompartımanlara ayırmak!
Akrabalık bağlarının tespiti ne işe yarar? Şecere bir bilimdir. Karşı bilimler safında değerlendirir. Şecere, tersine bir tarih görüşü inşasıdır.
Vahdettin Han ile Bülent Ecevit uzak akrabalığını ‘Teyze ile Prenses’ kitabında anlatmıştık. Ajda Pekkan ve Meltem Cumbul, Vahdettin’in torunlarıyla evlenir, sonra boşanırlar.
Ahmet Emin Yalman ve Sinan Korle-Abdülhamit Han akrabalığı da bu minvalde bilinmesi gereken bağlantıdır.
Tarihi kendi kafamıza göre Abdülhamit-Vahdettin ve Bülent Ecevit-Ahmet Emin Yalman kompartımanlarında iki ayrı akış olarak ele almak bize giderek körleştirir.
İlişkiler iç içe geçmiş, daha yakından incelemek gerekiyor.
Roman niyetine hatırat okurken Sağ ve Sol’un tarih tezlerinin ‘masal’ olduğunu görüyorum.
4.Hatime: Reaya’nın aydını yok
Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı yapay bir ayrımdır.
Reaya’nın tarihi Cumhuriyet’in savaşsızlık politikasıyla var oluşa dönüşmüş, 1950 ile başlayan köyden şehre göç bir nesil sonra sosyal mobilite-sınıfsal geçişme’ye yol açmıştır.
Bu yüzden tarihimizin en önemli dönemeçlerinden biri olur 1950.
1965’ten sonra Reaya’nın yaşadıkları kolay anlatılır şeyler değildir. Bu dönemde şekillenmeye başlayan Arabesk Kültür çifte kimlikli, zıtlıklarla dolu, kaderci bir arayıştır.
Reaya’nın aydını hala yetişmiş değil. Reaya’nın kültürel sözcülüğünü yapma iddiasındaki Batıcılık, Milliyetçilik, İslamcılık ve Kürtçülük akımları tıpkı 100 yıl öncesindeki gibi halka şekil verilmesi gereken bir ‘güruh’ olarak bakıyor.
Aslında dört akımın reaya’ya bakışı arasında fark yok. Reaya; Bekir Coşkun’a göre ‘Göbeğini Kaşıyan Adam’, Hayrettin Karaman’a göre ‘ırgat takımı’dır. Hepsinin bakışı aynı.
Reaya hala aydınını yetiştiremedi, reaya’nın dili 1970’lerin Arabesk Kültür’ünde kaldı.
Hala Orhan Gencebay’ın ‘Bir teselli ver’ çıkışındayız.
“Bir teselli ver (Allahım),
Bir teselli ver,
Yarattığın mecnuna,
Bir teselli ver.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder