1.Sebeb-i neşri makalemiz
Geçtiğimiz günlerde Amerika’da yaşayan İranlı akademisyen Seyyid Hüseyin Nasr, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan bir açıklaması oldu.
Nasr açıklamasında Erdoğan’ın Suriye Politikası’nı hedef alıp, “İslami karakteriniz nerede?” diye ağır bir yorum yaptı.
Erdoğan’ın Suriye Politikası’nı hiç birimiz kabul etmek zorunda değiliz. Rojava’nın Kürdistan’a dönüşeceği düşüncesiyle baştan itibaren bu politikayı ben de kabul etmiyorum.
Ama Seyyid Hüseyin Nasr’ın meselesi ‘Erdoğan’ın Suriye Politikası’ değil.
İşbu yazı, Nasr’ın meramını anlama denemesidir.
2.Nusayriler’in Suriye’deki katliamları
Önce Suriye diktatöryasının nasıl iktidara geldiğini hatırlayalım.
Hafız Esad 13 Kasım 1970 tarihinde askeri bir darbe yapar. Esad 1963’ten itibaren iktidara ortak olan Nusayriler’i mutlak iktidar yapar.
Hafız Esad darbe yaptıktan sonra ilk icraatı Suriye Ordusu’nu Sünni subaylardan temizlemek olur. Suriye Ordusu giderek Nusayri, Dürzi ve İsmaili subaylardan oluşan bir ordu haline gelir. Bu subaylar aynı zamanda Baas Partisi’nin kurmayları olarak görev yapar.
Netice itibariyle Esad Rejimi, 45 yıldır Suriye’de rejim muhalifi adı altında insanları katletmektedir.
Esad Rejimi, yıllarca terörist başı Abdullah Öcalan’a ev sahipliği yapmıştır. Mahir Çayan’ın eski yoldaşlarından Mihraç Ural vasıtasıyla Reyhanlı Saldırısı’nı gerçekleştirmiştir.
3.Nusayrilik’in Şia içindeki yeri nedir?
Nusayrilik; Şia ekolleri içinde yer alan bir ekol, bir mezhep. Bizim Anadolu Alevilik’ine benzer yönleri varsa da Nusayrilik, Şia içinde nev-i şahsına münhasır bir inanç.
Nusayriler’in görüşlerinin temeli Hz.Ali’nin ilahlaştırılmasına dayanıyor.
Bundan dolayı Nusayriler, Şia fırkaları içinde ‘gulat-ı Şia’ diye tabir edilen ‘galeyan eden, aşırı giden’ fırkalardan biridir.
Nusayrilik’in bütün kollarına göre Hz.Ali, Tanrı’dır. Müslümanların Yüce Allah için saydığı sıfat ve özellikleri Nusayriler Hz.Ali için birer özellik olarak sayarlar.
Nusayrilik’e göre Hz.Ali nurun nurudur, ilahi zatı itibariyle gizlidir. O bir manadır. Görünüşte imam olmasına rağmen, batıni yönüyle Tanrı’dır.
Bu anlayışa göre Hz.Ali kendi ruhundan Hz.Muhammed’i, o da Selmani Farisî’yi yaratmıştır. Ali ‘mana’, Muhammed ‘isim’, Selman ise ‘bab’dır. Bu üçlü A (ayn), M (Mim) ve S (Sin) sembolleriyle ifade edilir. Nusayrilik’teki üçlü sembolize sistem, Hristiyanlık’taki ‘Baba-Oğul-Kutsal Ruh’ sistemini çağrıştırır.
Özetle söyleyecek olursak Nusayrilik, itikadi olarak genel Şia mezhepleri tarafından da ‘gulat’ özelliğinden dolayı eleştirilir.
4.Fars emperyalisti İran’ın Şia Enternasyonali
Nusayrilik itikadi olarak genel Şia mezhepleri tarafından ‘gulat’ özelliğinden dolayı eleştirilmesine rağmen İran, Şia Enternasyonali ideali çerçevesinde, Şia’nın bütün fraksiyonlarını politik olarak kullanan politikalar üretir.
İran; Şia Enternasyonali stratejisini Suriye’de Nusayriler, Irak’ta Caferi ve Şebekler, Cezayir’de Berberiler, Yemen’de Hursiler, Afganistan’da Hazaralar, Türkiye’de Caferiler, Aleviler ve Kürtler arasında Hizbullah, Balkanlar’da Bektaşiler üzerindeki bağlantılarıyla sürekli olarak geliştirme teşebbüsü içindedir.
Anadolu Alevilik’i ile İran merkezli Şia arasında Çorum’da CHP Eski Milletvekili Cemal Şahin ve Erzincan’da Aşura grubu vasıtasıyla ‘şialaştırma projesi’ yürütülmektedir. Bugün Yeni Bosna Cemevi gibi bazı cemevlerinden Kerbala, Necef ve İran’ın Kum şehrine seferler düzenlenmesini anlamak mümkün değildir.
Güneydoğu’daki Hizbullah; İdrisi Bitlisi-Yavuz Sultan Selim vasıtasıyla ‘İran karşıtı’ bir blok olarak kurulan Türk-Kürt İttifakı’nı parçalamaya yönelik bir projedir. İran yanlısı bir örgüt olan Hizbullah, Güneydoğu’daki Sünni sosyal yapı üzerinde selefi-şia merkezli çalışmalar yapmaktadır.
Müfid Yüksel; Radikal İslamcılık’tan Hizbullah’a dönüşen yapının Güneydoğu’da bütün enerjisini Şafilik’i ve özellikle tarikat geleneği’ni dışlamaya harcadığını söyler. Radikal İslamcılık’tan Hizbullah’a dönüşen yapı bölgedeki dini oluşumları din dışı ilan eder. Bin yıldan fazla bir süredir Müslüman olan halkı şirk, küfür ve cahiliye ilan ederler.
Hizbullah kurmaylarından Edip Gümüş Türkiye’de serbest bırakıldıktan sonra İran’da yaşayan lideri İsa Altsoy’un yanına gider. Hizbullah ‘Türkiye karşıtı’ çalışmalarını İran’dan yürütmektedir.
5.Nusayri Suriye iktidarına İran desteği
İran’ın devrim kutlamalarında başköşeye oturtulan biricik lider, her zaman Nusayri Hafız Esad olmuştur.
Hafız Esad, İran Devrim Muhafızı pastarların Bekaa Vadisi’ne yerleşmesinden tutun, Şam’ın İran Büyükelçisi Ayetullah Muhteşemi tarafından desteklenen Hasan el-Musavî’nin Şii Emel Örgütü’nü kurmasına kadar birçok hadisede büyük rol oynamıştır.
Nusayri Esad rejimi Halep, Hama ve Humus gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu yerleşim birimlerini bombalar. 1980 yılında Nusayri Gizli Polis Teşkilatı ve Özel Kontra-Gerilla birlikleri Müslümanları katlederken Şam Radyosu, İranlı Ayetullah Halhali’nin Esad Rejimi’ni öven beyanatını yayınlar.
‘Kurgu Din Metodolojisi’ kitabı yazarı Sedat Bulut’un tespitiyle söylersek, Nusayri Esad ile Caferi İran aralarındaki ‘itikadi ayrılığa’ aldırış etmeden diyaloglarını her zaman açık bir şekilde sürdürmüşlerdir.
6.Nasr’ın ‘İslam Sanatı ve Maneviyatı’ kitabı üzerine
İslam Sanatı; benim araştırma alanlarımdan biri. Bu konuda 1990 yılında ‘İslam Sanatı’nın Yeniden Teşekkülü’ adlı kitabı yazmıştım. Şimdi ‘İslam Sanatı’nın Özellikleri’ adlı kitap üzerinde çalışıyorum. Bu kitabın bazı yazılarını Türk Yurdu dergisinde neşrediyorum.
Konuyla ilgili çalışanlardan biri de Seyyid Hüseyin Nasr… Yazarın ‘İslam Sanatı ve Maneviyatı’ ilginç bir kitap… Kitabın fahiş sorunları var.
Turan Koç, İSAM tarafından yayınlanan ‘İslam Estetiği’ adlı şaheserinde isim vermeden bir şekilde Nasr’ın ‘İslam Sanatı ve Maneviyatı’ kitabının sorunsallarını cevaplandırıyor.
Nasr’a panzehir olacak diğer kaynaklarımız Beşir Ayvazoğlu’nun ‘Aşk Estetiği’, S.Ahmet Arvasi’nin ‘Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz’ ve Mirzabeyoğlu’nun ‘Şiir ve Sanat Hikemiyatı’ adlı eserleri…
a.Nasr’a göre Şeriat, bir iç tutarlılık ‘sistem şuuru’ ifade etmiyor. Yazar’a göre “Şer’i bakış açısı İslam’da dinsel bakışla eş anlamlı değildir.”
Çünkü yazara göre vahyin özünü Batınilik temsil ediyor. Nasr’ın lügatinde Batınilik’in heterodoks sapmalarına eleştiri yok. Kendisi de heterodoks inançlı bir kişi olduğu için yazar İslam’ın ana caddesini kerih görüyor.
Yaşar Nuri Öztürk de tıpkı Nasr gibi ana caddeye karşı Melamilik’i savunur.
b.Nasr’a göre İslam Dünyası’ndaki hemen her sorunun kaynağı Şeriat ve hususen İmamı Gazali’dir. Turan Koç, ‘İslam Estetiği’nde bunun yeterli cevabını veriyor. Yazar, Mevlana üzerinden heterodoksiye referans üretiyor. Oysa Mevlana ile sonraki dönemin yabancılaşan Mevlevilik’i arasında farklar vardır.
Yazar Mevlana’nın Farsça yazan bir Türk olduğunu es geçip Mevlana için sürekli olarak ‘İranlı’ vurgusu yapmayı da ihmal etmiyor.
c.Nasr’a göre Fars Kültürü’nün matem geleneğinin bir sonucu olan taziye, İslam Sanatı için kaynak oluşturmaktadır. Bu konuda Murathan Mungan’ın ‘Taziye’ adlı tiyatro eseri benzer bir yaklaşımdan hareket eder. Ayşe Emel Mesçi de Şehir Tiyatroları’nda yönettiği ‘Kerbela’ adlı oyunun sunumunda benzer bir yaklaşımı savunur.
Güneydoğu’da bugün yaygınlaşan ‘Taziye Evi’ olgusu da Fars Kültürü’nün matem geleneğinin bir yansımasıdır.
Nasr’ın ‘İslam Sanatı ve Maneviyatı’ kitabının Türkiye’de yayınlanıp da hiç ama hiç eleştirilmemesini anlayabilmiş değilim. Yayıncısının bile bu kitabı okuduğundan şüpheliyim.
7.Hatime: Seyyid Hüseyin Nasr ve Şia Enternasyonali’nin katliamları
Seyyid Hüseyin Nasr’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan eleştirilerini tekrar hatırlıyoruz: “Suriye’deki durumla ilgili Türkiye’ye bakın. Türkiye çok suçlu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan benim arkadaşımdır. Fakat siz ne yapıyorsunuz? Nerede sizin İslami karakteriniz? Neden bu katillerin Türkiye’den geçerek Suriye’ye gitmesine izin veriyorsunuz?”
Nusayri Esad Rejimi ve İran merkezli Şia Enternasyonali’nin Suriye içinde ve dışında yaptığı katliamlar karşısında Seyyid Hüseyin Nasr bir kerecik olsun sesini çıkarmış mıdır?
İran merkezli Şia Enternasyonali ve ruh ikizi Suudiler’le çatışarak Ortadoğu’yu cehenneme çevirirken, Esad Rejimi Öcalan’a yıllarca kol kanat gererken, Başta Cemil Bayık olmak üzere PKK kurmayları Kandil’den kaçıp PKK’nın İran’daki Kazareş, Şehiden, Türeş, Kuran ve Danbat kamplarında korunurken, Cemil Bayık İran-Talabani İttifakı’nın adamı olduğu için Apo tarafından PKK’nın başına getirilirken, Mihraç Ural Reyhanlı Saldırısı’nı gerçekleştirirken Seyyid Hüseyin Nasr niçin bunlara ses çıkarmaz.
Mister Seyyid Hüseyin Nasr, niçin bu cinayetlere karşı durmuyorsunuz?
‘Nerede sizin İslami karakteriniz?’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder