1 Temmuz 2015 Çarşamba

Ak Parti-CHP 'NATO Koalisyonu' niçin faydalıdır?

1.Vatandaşın derdiyle Türkiye’nin derdi farklı
Vatandaşın temel derdi çorbasını kaynatmak. Ama Türkiye’nin temel sorunu bölünüp bölünmemek meselesi.
Doğu ve Güneydoğu seçim sonuçları hepimize bir şeyler söylüyor… Terör örgütü PKK’dan dindar vatandaş’a uzanan bir dizilim, siyasi tercihini HDP olarak belirliyor.
Üstelik HDP’nin oyu sadece Doğu’da artmamış. İstanbul’da Üstseçkinler’in yaşadığı BebekNişantaşı ve Etiler’de HDP birinci parti. Üstseçkinler’in HDP tercihinin ‘Erdoğan nefreti’nden kaynaklandığını biliyoruz.
Doğu’da başta seçim güvenliği olmak üzere Devlet otoritesinin tartışılır hale geldiğini hükümet yetkilileri söylüyor. Adım adım bölünmeye gidildiği görünmeyecek gibi değil.
Sınır ötesinde de durum parlak görünmüyor. Kuzey Suriye-Rojava-Kobani adım adım bağımsızlaşıyor. PKK, tarihinde ilk defa bağımsız bir toprak parçasına kavuşuyor.
2.Ak Parti-MHP Koalisyonu zor görünüyor
Ankara’da yaşayınca insan ister istemez koalisyon görüşmelerine tanık oluyor. Geçtiğimiz hafta masum bir Ramazan ziyareti için gittiğim dost muhitinde hükümetten bir bakana rastladım.
Tabii konuşulacakları tahmin ettiğim için ziyaretimi kısa tutup mekandan ayrıldım.
Benim doğal çevremin istediği iktidar seçeneği Ak Parti-MHP Koalisyonu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti yöneticileri ısrarla bu koalisyon üzerinde duruyor. Ak Parti Sözcüsü Beşir Atalay “Tabanımız AK Parti-MHP koalisyonu istiyor” diye açık açık konuşuyor.
Ancak şimdilik Ak Parti-MHP Koalisyonu’nun gerçekleşme imkanı görünmüyor.
3.Barış Süreci’nden Demokratik Özerklik’e
Ak Parti’nin 13 yıllık tek başına iktidar dönemi bitti, şimdi koalisyon zamanı. Yüzde 36 ile iktidar olan Ak Parti, yüzde 41 ile iktidarın büyük ortağı olacak.
Türkiye’nin bütün sorunlarını ve hususen Bölünme Sorunu’nu güçlü bir iktidarın omuzlaması gerekiyor.
Sorunların üstesinden gelebilecek en geniş iktidar seçeneği Ak Parti-CHP koalisyonu olarak beliriyor.
Tabii ‘Barış Süreci’nde ne yapılacağını PKK lideri Abdullah Öcalan’dan başka bilen yok.
‘Barış Süreci’, ‘Demokratik Özerklik’, ‘Eş Başkanlık’ hepsi Öcalan’ın tasarladığı kavramlar. ‘Demokratik Özerklik’ kavramının ne olduğunu sadece Öcalan biliyor. İthal bir kavram olan ‘Paralel Devlet’ tanımlamasını bile Türkiye’de ilk kullanan Öcalan.
‘Barış Süreci’nden elimizde fazla bir şey kalmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim öncesinden başlayan söyleminden anlıyoruz.
ErdoğanPKK’nın ‘Barış Süreci’ dışındaki gizli ajandasını biliyor. İçerde PKK’nın şehir yapılanmasının devlet otoritesini zorlaması, dışarıda Kobani-Rojova’nın bağımsızlaşması zaten bunun göstergesi.
‘Barış Süreci’ borsanın satın aldığı, sade vatandaşın tasvip ettiği bir yaklaşım. Ancak mesele vatandaşın platonik yaklaşımı kadar basit değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan süreci ‘Baldıran zehri içmek’ olarak ifadelendirmişti.
Küresel Sistem’in PKK’yı ‘idealize edici’ bakışını Rojava-Kobani ekseninde görüyoruz. PKK-YPGIŞİD’le mücadelede sıkıştığı zaman ABD uçakları devreye giriyor.
Türkiye’de kurulacak yeni hükümetin tek görevi Küresel Sistem’in dayatması olan ‘Barış Süreci’ ya da ‘Baldıran Konsepti’ni uygulamak. MHP’nin koalisyondan uzak durma sebebi bu.
4.Küresel Sistem, ‘IŞİD işbirlikçiliği’ suçlamasıyla Erdoğan’dan bir Saddam üretmek istiyor
Ak Parti ve CHP, temelde Küresel Sistem’le uyumlu partilerdir…
Ak Parti’nin Küresel Sistem’le bugün yaşadığı sorun geçici ama önemlidir.
Meselenin önemini İsmet Özel’in çıkışından anlıyoruz: “Ankara’nın bombalanabilmesi için Recep Tayyip Erdoğan’dan bir Saddam üretilmesi gerekiyor!”
Erdoğan, ‘IŞİD işbirlikçiliği’ suçlamasıyla hizaya getirilmek isteniyor.
Usta’ları dinlemek, İsmet Özel’e kulak vermek lazım.
5.Hatime: Berlin toplantısının amacı ‘NATO Koalisyonu’
Abdullah Gül’ün Berlin’de ABD Dışişleri Eski Bakanı Madeleine Albright ve Kemal Derviş ile görüşmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaşanan sorunların masaya yatırıldığını gösteriyor.
Kemal Derviş zaten seçim öncesinde “yeni hükümette görev alabilirim” müjdesini(!) vermişti.
Ak Parti-CHP KoalisyonuTürkiye üzerindeki Küresel Sistem baskısını normalleştirme şansına sahip.
Türkiye’nin ‘Barış Süreci’ni sağlıklı yürütmesi bu normalleşmeye bağlı görünüyor.
TÜSİAD’ın parti ziyaretlerinde işaret edilen formül de Ak Parti-CHP Koalisyonu.
‘İlericilik-gericilik’ söylemleri tarihe mal oldu… Şimdi meşruiyetin yolu Küresel Sistem’le uyumdan geçiyor.
Ak Parti-CHP Koalisyonu, Küresel Sistem’e uyumlu bir koalisyon olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder