1.Mina Urgan ve Aydın Yabancılaşması aşamaları
Aydın Yabancılaşması bir süreç… Zevkçilik, Heterodoks İnançlar, Masonluk, Pozitivizm, Sosyalizm ve Kozmopolitizm…
Mina Urgan’ın aile tarihinde ve şahsında Aydın Yabancılaşması’nın aşamaları arasındaki geçişmeyi görmek mümkün.
Mina Urgan’ın adını babası Tahsin Nahid koyar. İsminin Mekke’deki Mina dağıyla ilgisi yoktur. Bu ‘Mina’ Arapça değil, Farsça’dır ve ‘şarap kadehi’ anlamına gelmektedir.
‘Bir Dinozorun Anıları’; gençlere yabancılaşmanın bütün renklerini tanıtan bir kitap.
Çok satan kitaplara iyi gözle bakmamak lazım. Bu kitapların arkasında bir tezgah, bir pazarlama, bir bit yeniği vardır. Kitapla ilgilenenler her hangi bir kitabın akıbetini üç aşağı beş yukarı bilir. Eğer bir kitap Türkiye ortalamasının üzerinde abartılı bir satış yapmışsa o kitap bir tasarımdır.
Mina Urgan’ın ‘Bir Dinozorun Anıları’ adlı eseri de böyle bir projedir.
Urgan’ın babası şair ve tiyatro yazarı Tahsin Nahid’dir. Tahsin Nahid, Ahmet Haşim gibi Fecri Ati akımına mensuptur. Büyükada’yı çok sever ve ‘Ada Şairi’ sıfatıyla anılır. Fecri Ati akımı, Büyükada’daki evinde kurulur.
Nihat Necdet Evrimer, ‘Fecri Ati Şairleri Mehmed Behçet ve Tahsin Nahid’ adlı eserinde onu ‘Melal Şairi’ olarak tanımlar. Evrimer onun şiirini şöyle yorumlar: “Şiirleri ferdi ve enfüsi karakter taşır. Kırılan, incinen, gücenen, üzülen bir ruhun zaman zaman ve için için inleyişleri bir kısım şiirlerinin temasını teşkil eder. Eserlerinde Fecri Ati şairleri gibi yabancı kelime ve tamlamalara fazla yer verir.”
Tahsin Nahid, önce Galatasaray Lisesi’nde okur sonra Hukuk Fakültesi’ne devam eder. Galatasaray Lisesi’nde sporla uğraşırken şiire yönelir.
Tahsin Nahid’in babası askerdir. Orduda ‘Küfürbaz Asaf’ diye anılır. Asaf Bey, Gülhane Askeri Rüştiyesi öğretmenlerindendir. Gülhane Askeri Rüştiyesi, Gülhane Parkı’nın üst kapısının karşısındaki binadır. Yakın zamanda DGM ve Çocuk Mahkemesi olarak kullanılmıştır.
Tahsin Nahid, ana tarafından Duyun-u Umumiye muhasebecisi Mesud Bey’in torunudur. Duyun-u Umumiye, dış borçların tahsili için kurulmuş bir kurumdur.
Dış borç ve yabancı sermaye kardeş kavramlardır… Yaşar Kemal’in ikinci eşi Ayşe Baban’ın Yabancı Sermaye Derneği’nin genel sekreterliğini yapması tesadüf değildir.
Koskoca İmparatorluk çözülürken, milyonları aşan insan can verirken, göç ederken, benim iki dedem iki cephede savaşırken Mina Urgan’ın babası Tahsin Nahid ‘lay lay lom’ bir edebiyatın peşindedir. Salah Birsel, Tahsin Nahid’in kişiliği için ‘yumuşak başlı, gülbeşeker, insansever’ nitelemesini yapar.
Mensup olduğu Fecri Ati akımının ötesinde ‘Ada Şairi’ olması Tahsin Nahid’in hayat damarlarını koparmış onu hedonizm-zevkçilik sarmalına almıştır.
‘Ada Şairi’ Tahsin Nahid, meselesiz gerçeksiz zevkçi bir şairdir.
Tahsin Nahid, buralı değil, bir dünya vatandaşıdır.
‘Ada Şairi’nin kabri, doğal olarak Büyükada Mezarlığı’ndadır.
3.Ailenin Katolik papazı Urgan’ın babasının dayısı Arifi Bey
Mina Urgan, muadili Aziz Nesin gibi ‘Tanrıtanımaz’dır. ‘Bir Dinozorun Anıları’nda her fırsatta inançsızlığını belirtir.
Ailedeki yabancılaşma sınır tanımaz. Yabancılaşma sınırlar ötesine uzanır. Mina Urgan’ın babasının dayısı Arifi Bey, Katolik papazı olmuştur.
Arifi Bey, Katolik olmasına, papazlık eğitimi almasına ve Kur’an karşıtı bir kitap yazmasına rağmen kilise ona güvenmez ve papazlık terfileri engellenir.
İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler Fransa’yı işgal edince Arifi Bey kaldığı manastırı terk edip soluğu İstanbul’da alır. Kıbrıslı Yalısı’nda Urgan’ın dayı tarafının yanına yerleşir.
Arifi Bey ölünce aileyi bir telaş alır. Büyük bir gayretle İstanbul’da Katolik olarak defnedilir.
Mina Urgan’ın annesi Şefika Hanım’ın süt ninesi Rum’dur. Süt ninesine yakınlığından iyi derecede Rumca bilir.
Mina Urgan’ın ilk dadısı ise Ermeni’dir. Annesi sağlık sorunları nedeniyle yurtdışında olduğundan Urgan iki-üç yaşına kadar sadece Ermenice konuşur.
Urgan’ın sonraki dadısı Gülistan Hanım ise kendini Çerkes zannetmektedir. “Dadım doksan yaşında bile güzel kalmış bir Çerkes’ti. Daha doğrusu soyunu sopunu bilmediğinden, Çerkes olduğunu sanıyordu.”
Mina Urgan’ın annesi Şefika Hanım’ın babası Cemal Bey, daha önce çoğunlukla Rumlar’ın oturduğu Büyükada’ya yerleşen ilk Türklerdendir.
Urgan’ın anneannesi ve babaannesi ise Çerkes’tir.
Ailede yabancılaşma halkalarından Heterodoks tarikatlar Bektaşilik ve Mevlevilik görülmese de Mina Urgan’ın dilinde çağdaş ve ilerici Müslümanlığın ölçütü Alevi olmaktır. Neyzen Tevfik’i anlatırken de ‘bu Bektaşi dervişinin hiçbir kurumun isteklerine boyun eğmediği’ özellikle vurgulanır.
4.Urgan’ın üvey babası Pozitivist Falih Rıfkı Atay
Mina Urgan üç yaşındayken babası Tahsin Nahid’i kaybeder. Annesi Şefika Hanım, ikinci evliliğini Falih Rıfkı Atay ile yapar. Çiftin bir çocukları olur: Halil Atay.
Falih Rıfkı, Pozitivizm’in örnek tiplerinden biridir. Atatürk’e yakın isimlerdendir. Atatürk, bir davette Urgan’ı dansa kaldırır.
Türkiye Pozitivizmi; Atatürk’e karşı bir Atatürkçülük olarak kendini gösterir.
Falih Rıfkı’nın sosyalist Nazım Hikmet’e pozitivist-Atatürkçü olması için yaptığı davet Nazım Hikmet tarafından alay edilerek reddedilir.
Pozitivizm’den Sosyalizm’e geçiş aynı kuşak içinde değilse bile bir sonraki kuşakta görülür. Mina Urgan, sosyalist hatta komünist olur. Urgan’ın sosyalizmi TKP-TİP yanlısı Leninci Sovyet sosyalizmidir. Evinde Lenin’in tunç bir büstü vardır.
Atatürk; Urgan’ın ilerde Leninci olacağını sezmiş gibi annesi Şefika Hanım’a ‘tavariş’ diye hitap eder. ‘Tavariş’; Rusça ‘yoldaş’ demektir. Ancak dinlerarası abartılı ilişkilerine rağmen ailenin en net Müslümanı yine de Şefika Hanım’dır, kendisini rahmetle anmalıyız.
5.Mina Urgan’ın eşi Cahit Irgat
‘Bir Dinozorun Anıları’nda çok şey var ama bir şey yok. O da Urgan’ın kocası şair, romancı ve aktör Cahit Irgat.
Şimdi ‘Türk Olmak’ kitabını yazan Giritli Tevfik Yener, Cahit Irgat’tan sitayişle bahseder. Yener, Cahit Irgat’ı sıkça Kulis Bar’da görür. O zamanlar tiyatrocular bu barın müdavimidir. Kulis Bar’ın barmeninin Rus Grişa olması bana ilginç geliyor. Yener, Irgat’ı ‘sert, aksi, küfürbaz, bir o kadar yufka yürekli ağabey’ olarak hatırlar.
Cahit Irgat’ı ‘baba’ olarak hatırlayanlardan biri de tiyatrocu Hadi Çaman’dır. Çaman, hastalığı döneminde Irgat’ın yanındadır. Çaman, sonraki yıllarda sanatından ziyade farklı cinsel tercihiyle anılacaktır.
Mina Urgan ve Cahit Irgat çiftinin iki çocukları olur. Mustafa ve Zeynep Irgat.
6.Paris’ten Boğaz’a yabancılaşan aydının mekanları
Yabancılaşan aydının Kabe’si Paris’tir.
Mina Urgan için de Paris vazgeçilmezdir. Urgan’ın dünyası Batı ile doludur. Yabancı kaynakları takip etmekten Türkçesi geriler: “Bir dil fukarası olmamın nedeni, Türkçe kitap okumamamdı elbette. Yabancı dilleri sürekli okuyor, kendi öz dilimi çok az okuyordum.”
Türkçe’yi hakir görmek Batıcı bir hastalıktır, gavur kayırıcılığıdır. Benzer bir şekilde romancı Elif Şafak da Türkçe’nin duygularını anlatmakta yetersiz kaldığını, bu yüzden İngilizce yazdığını söyleyen bir ‘ecnebi’dir.
Paris’in işlevi değişik tonlarda Boğaziçi’ne, Beyoğlu’na Adalar’a ve Bodrum’a yapıştırılmıştır.
Mina Urgan emekli olunca önce Paris’e gider, Paris’i yaşar, sonra Bodrum’daki dostlarına ziyafet verir. İlkbahar ve sonbaharı Bodrum’daki evinde, kışı Moda’daki Boğaz manzaralı evinde geçirir. Yer yer halkla iç içe gelince Urgan yabancılaşma duygusuna kapılır: “halkıma yabancı olduğum duygusu dayanılmaz bir acıya dönüşmüştü.”
‘Adalar’ deyince İstanbul’un adaları Büyükada, Heybeli Ada, Burgaz Ada ve Sedef Adası’nı hatırlarız.
Sedef Adası’nın mülkiyeti yakın zamana kadar ‘Boğaz’daki Aşiret’ten bir aileye aitti.
Adalar da tıpkı Boğaziçi, Beyoğlu ve Bodrum gibi Aydın Yabancılaşması mekanlarındandır.
7.Hatime: Kozmopolitler; Türk, İslam ve Osmanlı’dan nefret eder
Evet Aydın Yabancılaşması bir süreç… Mina Urgan’ın renkli hayatı da Aydın Yabancılaşması’nın kısır döngüsünde devam eder. Kozmopolitizm, bütün yabancılaşma süreçlerini kapsayan son aşamadır.
Kozmopolitler; Türk, İslam ve Osmanlı’dan nefret eder.
Türk; kaosa izin vermeyen toplumsal düzeni ve onun evrensel Cihan Hakimiyeti ideali demektir.
İslam; tevhid’tir. Dünya ve ahiret saadeti, sadece İslam ile mümkündür.
Osmanlı; Cihan Hakimiyeti’nin son Müslüman süper gücü demektir. Denklemin bir ayağını yok ederseniz, geleceği inşa edemezsiniz.
Bu yüzden MGK’dan Diyanet İşleri’ne TİKA’ya bugünkü Devlet-i Aliyyemiz Türkiye Cumhuriyeti’ni yeni misyonlarıyla ifadelendirmek zorundayız.
Ne vehhabilik merkezi Suudi Arabistan’ın ne de Fars emperyalisti İran’ın Cihan Hakimiyeti tahayyülü olamaz. İnsanlık yeniden Türk Cihan Hakimiyeti ile doğru İslam’ı tanıyacak ve saadet bulacaktır. (İnşaallahu Teala)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder