15 Temmuz 2015 Çarşamba

'Demokratik Özerklik' kanser gibidir

1.Tanpınar, özerklik ve kanser
Tanpınar; kanseri ‘hücrenin vücuda istiklal ilan etmesi’ olarak tanımlar: “Kanser, bütünün içinde bir istiklal veya inkar iddiasıdır. Kanser hususi politikadır.”
Kanser tanımının başında bir başka tespit vardır: “Bir cemiyet için en büyük felaket bir zümrenin kendi kendini zaruri ve esas addetmesidir.”
Evet bugün eli kanlı eşkıya çetesi PKK, kendini zaruri ve esas addetmektedir.
İçerde PKK’nın silah bırakmasını istenirken Rojova-Kobani’de PKK-YPG’nin ağır silahlı bir orduya dönüştüğünü, başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere giderek uluslararası meşru bir yapılanma haline geldiğini görüyoruz.
Demokratik Özerklik’, Türkiye’nin kanseridir.
2.Oyuna gelmiş iki siyasi parti: Ak Parti ve CHP
Türkiye’nin iki büyük siyasi partisi Ak Parti ve CHP son 13 yıldır bütün enerjisini birbirlerini çökertme üzerine kurdu.
Ak Parti ve CHP birbirleriyle boğuşmaktan Türkiye’nin en temel sorunu olan ‘Bölünme Sorunu’nu göremedi. Sorunu temel insan hakları mücadelesi olarak görüp dünyanın en büyük terör örgütünün büyümesini yorumlayamadılar.
Ak Parti-CHP yapay çatışmasının kumpas olduğunu taraflar 12 yıl sonra öğrendiler.
MHP; sorunun cesametini algılarken, önerdiği çözüm Kürt Halkı tarafından kabul edilmedi.
3.‘Demokratik Özerklik’ ne değildir?
Artık Kandil’de ‘özerk bölge’, Güneydoğu’da ‘eyalet’, Türkiye genelinde ‘Demokratik Özerklik’, Rojova-Kobani’de ‘bağımsız devlet’ yapılanmalarıyla karşı karşıyayız.
Öcalan ve PKK; ‘Demokratik Özerklik’i ‘özerk bölge’, ‘eyalet’ ve Rojova-Kobani’deki ‘bağımsız devlet’ yapılanması ve Türkiye genelinde her idari yapı içinde uygulanabilir bir özyönetim modeli olarak öneriyor.
Demokratik Özerklik’te siyasi yönetim tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenme şeklinde tasarlanıyor.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), PKK’nın ‘Kürdistan Kurucu Meclisi’ niteliğinde kurduğu bir örgütlenme…
Köy ve kent oluşumlarının seçtiği temsilciler Demokratik Toplum Kongresi (DTK)’nde temsil edilmeye başlandı bile.
İlerde Demokratik Toplum Kongresi, ‘Özerk Kürdistan temsilcisi’olarak seçtiği temsilcileri Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna gönderecek. 
4.Halkların Demokratik Kongresi ve ‘Demokratik Özerklik’ 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), DTK’nın Türkiye geneline yaygınlaştırılmış hali.  
Zannedildiği gibi ‘Demokratik Özerklik’ sadece Doğu’da ve Güneydoğu’da değil, Türkiye’nin Batı bölgelerinde başta Kürtler olmak üzere Çerkesler, Pomaklar, Gürcüler, Romanlar vs. bütün etnik yapıların kendi ‘Demokratik Özerklik’ini ilan etmesini amaçlıyor.
Ankara’da Tuzluçayır KantonuMersin’de Akdeniz Kantonu ve İstanbul’da Esenyurt Kantonu’na hazır olmalıyız.
PKK’nın derdi Güneydoğu’da ‘özerklik’ yani otonomi (muhtariyet) elde etmek değil. Güneydoğu şimdiden ‘eyalet’ aşamasını yakalamış durumda.
ÖcalanDemokratik Özerklik’le bu aşamayı bir ileri aşamaya taşımış oluyor. Demokratik Özerklik’le hem eyalet yapısının yarı müstakil yapılanması, hem de Türkiye’nin Batı bölgelerinde Kürtler ve diğer etnik yapıların modüler yapılarını kurması hedefleniyor.
Güneydoğu’da eyalet yapısı şeklinde oluşması tasarlanan Demokratik Özerk Kürdistan’ın kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahip olacağı söyleniyor.
Diyarbakır Eski Belediye Başkanı ve Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir “Türk bayrağının yanında elbette ki Kürt halkının da yerel renkleri, bayrağı da olacaktır” beyanıyla görüşü resmileştiriyor.
5.PKK’nın polisi (YDG-H): ‘Öz Savunma Gücü’
Öz savunma güçleri’; PKK’nın milis kuvvetlerine verilen ad… İddiaya göre halk kendi güvenliğini bu milisler aracılığıyla sağlayacak.
Öz savunma güçleri’; KCK ve PKK tarzı silahlı yapılanma içinde olmadığı söylense de neticede PKK’dan onaylı bir oluşum.
Taha Akyol, ‘öz savunma güçleri’ denilen silahlı gücün totaliter bir ağın ‘infaz birlikleri’ni oluşturduğunu söyler. Lenin döneminde Dzerjinski’nin ÇEKA’sı veya Hitler’in SA’ları gibi bir yapıdır ‘öz savunma güçleri’.
Akyol’a göre ‘Demokratik Özerklik’ baştan sona totaliter bir projedir.
PKK tarafından “öz savunma uluslararası sözleşmeler ve BM tarafından tanımlanan bir haktır” denilse de dünyanın hangi özerk yapısında böyle ‘infaz birlikleri’nin var olduğu soru işaretidir.
Konu teorik olarak tartışılırken PKK, ‘öz savunma güçleri’nin kuruluşunu Şırnak’ın Cizre ilçesinde gerçekleştirir.
Kuruluşunu törenle ilan eden ‘öz savunma güçleri’nin adı Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H). YDG-H, PKK’nın yerel polis gücü olarak yorumlanmaktadır.
Fırat Haber Ajansı’nın haber ve görüntüsüyle yayınlanan oluşumun Öcalan’ın talimatıyla kurulduğu ifade edilir.
PKK’nın, ‘Demokratik Özerklik’ sistemini adım adım kentten köye yaymayı hedeflediği, ‘öz savunma güçleri’nin, bir nevi asayiş görevi yapmasının planlandığı belirtilir.
Aslında Diyarbakır’ın PKK tarafından işgalinin asıl yöntemi ‘öz savunma güçleri’nin çok önceden pratiğe uygulanmasıdır.
6.Emine Ayna: Ben Demokratik Özerklik’i yapıyorum sana düşen tanımaktır!
Demokratik Özerklik’ ne Yalçın Akdoğan’ın tevil ettiği gibi Mahalli İdareler Yasası’nda yapılan ‘yerinden yönetim’ merkezli bir yaklaşım ne de Sırrı Süreyya Önder’in saptırdığı gibi halkın yönetime katılma projesi. 
PKK’da Cemil Bayık çizgisinin sözcülerinden Demokratik Bölgeler Partisi Eş Başkanı Emine Ayna, “Demokratik Özerliği tartışmayı kabul etmeyiz” diyor.
Şu sözler Ayna’ya ait: “Artık senden talep etmiyorum; ben yapıyorum, sana düşen beni tanımaktır.”
7.Hatime: ‘Demokratik Özerklik’, Türkiye’nin kanseridir
Türkiye’nin siyasi partileri bütün enerjilerini birbirleriyle çatışmaya harcayarak ‘Bölünme Sorunu’ karşısında sessiz kalması ilginç bir durum.
Demokratik Özerklik’in iç işlerinde bağımsız dış işlerinde bağımlı ‘otonomi’ anlamında bir ‘özerklik’ olmadığını anlamak gerekiyor.
Demokratik Özerklik’le varılmak istenen hedef Lozan Antlaşması’yla kazanılan milli egemenlik’in parçalanması: ‘Lozan’ın Daytonlaştırılması’… Bu, ülke vatandaşlığı’ndan entite vatandaşlığı’na geçiş demek.
Dayton Antlaşması, bugünkü Bosna’da yönetimi kilitleyen, çözümsüzlük üreten bir hukuki çerçeve. Türkiye tıpkı Bosna’da olduğu gibi çözümsüzlüğe sürüklenmek isteniyor.
Tanpınar’ı tekrar dinleyelim: “Bir cemiyet için en büyük felaket bir zümrenin kendi kendini zaruri ve esas addetmesidir.”
PKK ve kendini yarı Tanrı olarak gören lideri Öcalan kendini zaruri ve esas zannetmektedir. Bu bakış açısı, ‘hücrenin vücuda istiklal ilan etmesi’dir. Tıp’ta buna kanser diyoruz.
Evet ‘Demokratik Özerklik’, Türkiye’nin kanseridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder