1.İstanbul’da MHP seçmeni ‘teşkilatlı’ Ülkücüler değil
CHP-MHP İttifakı; Ak Parti polemikçileri’nin bir iddiası.
Bu iddiaya göre MHP yönetimi; İstanbul ve Ankara’da CHP ile ittifaka girdi.
İddianın İstanbul ayağı örgütsel olarak havada.
Çünkü MHP İstanbul’da genel seçimde aldığı yüzde 15’lik oy oranını ‘cemaatvari’ bir yapıyla ‘teşkilatlı’ olarak almıyor. MHP örgütlenme yapısı olarak, ‘teşkilatlı’ Ülkücü seçmeni özellikle hedeflemiyor.
Yani CHP ile ittifak emrini dinleyecek homojen, söz dinleyecek ‘teşkilatlı’ bir kitle yok ortada.
MHP yönetimi CHP ile ittifak istese bile, Ülkücüler’in MHP dışında bir partiye oy vermesi ‘itikaden’ mümkün değil. Tıpkı Sünni Türkmen reaya’nın Osmanlı yönetiminin horlamasına rağmen Osmanlı’nın yanında kalması gibi, Ülkücüler de benzer bir durumla MHP’nin yanındadır.
Ancak Ülkücüler dışındaki MHP’li seçmenin bir kısmının ‘Sünnilik’ saikiyle Kadir Topbaş’a, bir kısmının da ‘Erdoğan karşıtlığı’yla Sarıgül’e oy vermesi muhtemel. Bunun oranını şimdiden tahmin etmek imkansız.
Neticede MHP yönetiminin İstanbul’da CHP ile ittifakı yönlendirme imkanı sosyolojik olarak yok.
Cemaat karşısında sıkışan Ak Parti polemikçileri, gelecek seçim yenilgisinin suçlusunu şimdiden MHP olarak belirlemiş durumda. Kesin inançlılar hiç yayınılmadıklarına inanırlar. Yenilgi bile onların algısını değiştiremez. Yenilgiyi zaten ancak ‘komplo’ ile izah edilebilirler.
Ak Parti; İstanbul’da yenilgi için MHP’yi suçlamayı bırakıp, önce kendi seçim karargahına sahip çıkmalı. İl yönetimi, seçim karargahına hakim midir önce bunu araştırmalı.
2.Ankara siyasetinde Gökçek Krizi ve Mansur Yavaş Arayışı
CHP-MHP İttifakı iddiasının Ankara ayağı, baştan çürük.
Çünkü Mansur Yavaş, Bahçeli ile barışık bir aday değil. Yavaş, Bahçeli’nin yönlendirmesiyle değil, Erdoğan’ın adaylığını reddetmesiyle CHP’ye gidiyor.
MHP Ankara’da Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya ile seçime giriyor. Karakaya, ‘Ankaralılık’ temasıyla seçim çalışmasına başladı. Ardında yüzde 20’lik bir ön destek var. Ama Mansur Yavaş’ın adaylığı, Karakaya’nın seçimini imkansızlaştırıyor.
Mansur Yavaş’ın adaylığı, Karakaya’nın oylarını yüzde 20’nin altına düşürecek.
Mansur Yavaş’ın CHP’ye geçişinde ilk hata Bahçeli’nin.
Ancak tek hata Bahçeli’nin değil.
Mansur Yavaş, MHP’den sonra Ak Parti’nin kapısını çalıyor.
Ak Parti, Mansur Yavaş’ı kabul etmiyor.
Ak Parti’nin Mansur Yavaş’ı reddetmesi üzerine, mağduriyet devreye giriyor. Yavaş’ın oy oranı yüzde 15 artarak, 25+15= yüzde 40 oluyor.
Ak Parti’nin Yavaş’ı reddetmesi ve Gökçek’i aday göstermekte inat etmesi, Ankara seçimini krize dönüştürüyor. Kriz sadece toplum meselelerine çözüm suna-ma-ma değil, bir seçeneği dayatma olarak da belirginleşiyor. (Krizin Dayattığı Yeni Dünya, H.Aktaş, İlma s.6)
Mansur Yavaş’ın son sığınağı DP olmuştu. DP ile seçime girecek Mansur Yavaş’ın seçilmesi imkansıza yakındı.
Fütursuzluk abidesi Gökçek, DP’nin tek finans kaynağı genel merkezini istimlake kalkıştı.
Gökçek; böylece Mansur Yavaş’a CHP’den başka çıkar yol bırakmadı.
Merkez Sağ Siyaset’in Özal’dan bu yana o çok istediği ‘ikili siyaset’ artık tahakkuk ediyor.
Buyurun size ‘ikili siyaset’.
CHP en zıt kutuplarla bile diyaloğu deniyor.
Muhafazakar aydın Şükrü Karaca, Kılıçdaroğlu’nun danışmanı.
CHP’li Çankaya Belediyesi Seyyit Ahmet Arvasi Parkı açıyor. Mirzabeyoğlu’nun yeniden yargılanmasını telaffuz eden tek lider Kılıçdaroğlu!
Afyon’da CHP’nin iki belediye başkan adayı başörtülü…
Mansur Yavaş’ın CHP Ankara Adayı olması, bir değişimin sonucu.
3.Bahçeli ile Gökçek görüşmesi yalanı
Seçim dönemi yaklaştıkça yalan ve iftiranın bini bir paraya düşer. İftiralardan biri nasıl MHP ile CHP’nin gizli ittifak kurduğu iddiası ise bir diğeri de Devlet Bahçeli ile Melih Gökçek’in gizli bir görüşme yaptığı iddiasıdır.
Yeniçağ gazetesi her seçim öncesi MHP’ye bel altından vurma geleneğini yine devreye soktu.
Yeniçağ yazarı Ahmet Takan, Bahçeli ile Gökçek’in MHP Genel Merkezi’nde özel bir görüşme yaptığını iddia etti. (Melih Gökçek ikbalini nereden alıyor?, Yeniçağ 26 Ekim 2013)
Kameranın olduğu bir dünyada böyle bir görüşme yapılabilir mi?
Her seçim öncesi MHP’ye saldıran Yeniçağ’ın kimin hesabına çalıştığını anlayan varsa beri gelsin.
4.Erdoğan, Cemaat Kuşatması’ndan MHP ile çıkabilir
İzmir, CHP’nin kalesi. Değişme ihtimali yok. Ankara ya da İstanbul’da Belediye Başkanlığı seçimini kazanacak CHP’nin yapacağı şey, medya ve sivil toplum desteğiyle Türkiye’yi Erken Genel Seçim’e zorlamak olacak.
‘Yavru muhalefet’ ayıbı
Ak Parti; ‘yavru muhalefet’ ayıbını bir kenara bırakarak, kaos’a karşı MHP ile eylem birliği yapmalıdır. Genel Seçim’in vaktinde yapılması Türkiye’nin menfaatinedir.
Olmaz diye bir şey yok! Ak Parti döneminde başlayacak bir ekonomik kriz ve toplumsal olaylar, kaos’a dönüşebilir. Gezi Parkı eylemlerinde kaos’un provası zaten yapıldı.
Erken Genel Seçim, bir oldu bittiyle CHP’yi iktidara taşıyabilir. Güneş Motel yöntemiyle ‘kiralık’ 15-20 milletvekili her zaman TBMM’de bulunur.
Öte yandan Erken Genel Seçim’in MHP’ye hiçbir şekilde tek başına iktidar getirmeyeceği ortada. MHP’nin iktidara yönelik bir hazırlığı yok.
Bir kısım Ak Parti seçmeninin MHP’ye yönelmesi bile, MHP’nin CHP’den uzak durmasına bağlı.
Ak Parti’nin durumu ise Gezi Parkı olaylarından farklı. Oturup masa başında ders çalışılması gerekiyor.
5.Türkiye’nin kaos’a düşmemesi için yapılması gerekenler
a.Anayasa Hazırlık Komisyonu’nda mutabakat sağlanan 65-80 madde MHP ile anlaşılarak, Anayasa’nın başlangıç maddelerine dokunmadan kabul edilmeli.
TBMM azami derecede işler durumda tutulmalı, CHP’nin kaos projesi engellenmelidir.
b.Engin Alan ve Sebahat Tuncel’in milletvekilliğini düşürecek hukuk hamlesine karşı tavır alınmalı. BDP’li tutuklu vekillerin çıkarılması için düzenlemeler yapılmalı.
2011 Genel Seçimi öncesi oynanan hukuk oyunlarına TBMM, bu sefer izin vermemeli.
c.Melih Gökçek ve türevlerinin çatışmacı oyunlarından uzak durulmalı.
d.Çin’le yapılan Füze ön anlaşması iptal edilmeli.
e.Şangay İşbirliği söyleminden vazgeçilerek, NATO’nun önemi vurgulanmalı.
f.İsrail’in ‘Mavi Marmara özrü’ havada bırakılmadan kabul edilmeli ve İsrail’le ilişkiler yeniden geliştirilmeli.
g.Uluslararası mekanizmalar, Ecevit ile Bahçeli’yi 2001’de nasıl götürdüyse, Erdoğan’ın yumuşak karnı da o. ‘Uluslararası Finans Oyunları’ karşısında, hala yapacak bir şey yok.
6.Hatime: Osman Altuğ uyarmıştı ya da ‘Siyasetin Finansmanı Sorunu’nu
Profesör Osman Altuğ, ‘Siyasetin Finansmanı Sorunu’nun altını çizen akademisyenimiz. Altuğ’u Erbakan’ın ‘ekonomi danışmanı’ olarak 1990’ların Türkiyesi’nden biliyoruz. Altuğ’un Erbakan Dönemi’nde devreye sokulan ‘Havuz Sistemi’ projesiyle devlet kurumlarını faiz-borç sarmalından kurtarmıştı.
Osman Altuğ, siyasetteki kirliliğin temel gerekçesinin ‘Siyasetin Finansmanı Sorunu’nu olduğunu söyler.
17 Aralık Operasyonu’nun bir yanı uluslararası kumpas ise diğer yanı siyasetin kirlenmesidir. Birini diğerine tercih edemeyiz. İki yanlış bir doğruyu götürüyor.
İktidarda veya muhalefette olmak, siyasi kirlilikten uzak olmak anlamına gelmiyor.
Bir belediyede muhalefette olan parti, öteki belediyede iktidarda. Bütün partiler az veya çok iktidara bir şekilde tutunmuş durumda.
Belediye meclislerinde iktidar ve muhalefet üyelerinin ortaklaşa kurduğu ittifak, Türkiye’nin hortumlamasına dönüşmüş durumda.
Siyasetin Finansmanı’nı engelleyen, İhale Yasası’nı yeniden düzenleyen kanun teklifleri TBMM’de iktidar ve muhalefet partileriyle birlikte hazırlanmalı.
Geldiğimiz noktada herkes kendi kesiminin hırsızını savunmakla, ‘Aydın Yabancılaşması’nın ilk halkası olan Zevkçilik’e adım atıyor.
Zevkçilik’e adım atmanın yöntemi ise Tevil.
Tevil, insanın kendi kendine yalan söylemesi.
Unutmayalım, tevil’in tevil edilebilecek bir yanı yoktur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder