1.Yahudiler, Türkiye’yi terk ediyor?
Ak Parti iktidara geldiğinde Türkiye’de 24 bin Yahudi yaşıyordu… Bugün İsrail’e ve Batı ülkelerine yapılan göçlerle bu sayının 13 bine indiği zannediliyor. Tabii bu Yahudiler’in önemli bir kısmının TC vatandaşlığı hala devam ediyor. Rakam resmi olarak daha yukarıda görünüyor ama fiili durum 13 bin…
“One munite”den Mavi Marmara Olayı’na kadar İsrail’in Başbakan Erdoğan’la çatışması, uluslararası Yahudi Lobisi’nin devreye girmesiyle giderek gerçek bir çatışmaya doğru gidiyor.
2001 Krizi’nde Pamukbank ve Yapı Kredi’ye uygulanan infazın bir benzeri, 17 Aralık Operasyonu’nda Halkbank’a uygulanıyor.
Başbakan Erdoğan, kendi iktidarı döneminde, ‘Kara Para’dan ‘İran Ambargosu’nu delmeye’ değişik ithamlarla karşı karşıya.
ABD Büyükelçisi Frances Riccardone, Yahudi Lobisi’nin bir elemanı. Riccardone, Türkiye’de bir iç politika figürü olarak hareket ediyor. Riccardone, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle doğrudan ilgileniyor.
Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay; Cemaat-Ak Parti Çatışması’nın temelinde Cemaat ile Diyanet ve Nakşi İslam arasında geçmişten gelen gerilimin yattığını söylüyor.(Kemalistlerle AKP’nin ortak yanları, Ş.Alpay, Zaman 30 Kasım 2013).
Nakşi İslam; doğası gereği dinlerarası diyalog’a karşı. Aynı yapılar zinciri, Cemaat-Ak Parti çatışmasına da ‘paralel devlet basın açıklaması’yla dahil oldu.
Nakşi İslam yapıları, dinlerarası diyalog ve ‘paralel devlet’ örgütlemesine ‘sadece’ karşı çıkmakla yetiniyor. Tıpkı Özal döneminde olduğu gibi, karşı çıkıyor ama hiçbir ‘anlamlı içerik’ de üretmiyor. Bu yüzden de Pragmatizm’e teslim olmuş durumda.
Nakşi yapılar’ın çelişik yapısı: iktidarda ama muhalif!
Türkiye’deki genel dindarlık ve hususen Nakşi yapılar, toplumsal omurgası olmayan bir ‘muhaliflik’le değişimi yorumlamaya çalışıyor. Seçimle iktidara gelebilen, yönetimin her kademesine kendi temsilcisini tayin eden Nakşi yapılar, inatla Tek Parti dönemini referans göstererek bir ‘muhalif rol’e talip oluyor.
Bu omurgasız söylem, Pragmatizm’le günü kurtarmaya çalışıyor.
Genç araştırmacı Necati Kocaman ‘İnsan ve Fikir Krizi’ başlıklı yazısında olayı doğru teşhis ediyor. Nakşi yapılar’ın, medeniyet eksenli söylemleri, ‘meseleler boyu yaşanmaz; dil, mevzular boyu zenginleşmezse varoluşun gerçekleşmesi imkansızlaşır. Medeniyet eksenli bu söylem ‘ben varım’ duygusuyla, bütün bir cemiyeti, oradan devleti ve topyekun dünyayı kuşatmazsa, Batı’nın iflasının bir parçası olmaktan-olunmaktan kaçınılamaz. (İlma s.6)
Özal’la gelen Pragmatizm, Nakşi yapılar’da o çok yaslanılır görünen fıkhın önüne daima bir ‘ön geçerlilik’ olarak dayatılıyor.
Nakşi pragmatik ‘ön geçerlilik’, Batıcı aydının Pozitivizm’inin yerini çoktan almış durumda. Pragmatizm; bu yapıları Batı’nın iflasının bir parçası olmaya sürüklüyor.
Fikri ve zihinsel dönüşüm, enteresan bir şekilde Nakşi yapılar’ın umurunda değil.
Bu kadar eleştiriden sonra olumlu yönleri sıralayalım. Birincisi siyaseti ve siyasi mücadeleyi meşru zeminde kabul etme Türk Nakşiliği’nin en önemli artısı. İkincisi ise eğer bu topraklarda Mısır’daki gibi ana caddeden uzak bir Selefi çizgi oluşmamışsa bu da Türk Nakşiliği’nin başarısıdır.
3.‘Ak Parti Muhibbi’ Cemil İpekçi, niçin muhalif oldu?
Ak Parti genel Sağ’ın bütün yanlışlarını üzerinde taşıyor. Ak Parti de diğer Sağ gibi pragmatik. Pragmatizm’den dolayı meşruiyetini yabancılaşan tiplerin kendisini onamasında arıyor.
Ak Parti döneminde THY’den İstanbul Büyükşehir’in kotardığı simitçi kıyafetlerine kadar her işe modacı Cemil İpekçi tasarımları şekil vermiştir.
Cemil İpekçi, magazin basınının ele aldığı gibi sadece ‘Bekir’in Sevgilisi’ değildir. Cemil İpekçi meşhur Selanikli İpekçi Ailesi’ne mensuptur. İpekçi Ailesi, Abdi İpekçi’den Eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e kadar uzanır. Cemil İpekçi, İsmail Cem’in amcasının oğludur.
İpekçi Ailesi, tarihteki en önemli tasarımı Nazım Hikmet’dir. Nazım Hikmet, Türk Solu’nda içerik boşaltma taktiğinin başlangıcıdır.
İpekçi Ailesi’nden Abdi İpekçi ise Milliyet’ten Peyami Safa’yı tasfiye ederek, Sol ile Sağ arasındaki son köprüleri de yıkmıştır. Bu bağlantı ancak 50 yıl sonra Taha Akyol’un Milliyet’e geçmesiyle kurulabilmiştir.
Abdi İpekçi’nin Zaman gazetesi eski yazarı yeğeni Leyla İpekçi de Cemaat-Ak Parti çatışmasından dolayı gazetesinden ayrıldı. Leyla İpekçi’nin geçtiği İslam; Mevlana, İbni Arabi ve Niyazi Mısri ekseninde bir İslam’dır. Leyla İpekçi’nin seçtiği İslam; heterodoksiye kapı aralayan bir İslam’dır. Dikkatle izlenmesi gereken bir eğilim içindedir Leyla İpekçi.
Bugünlerde gazetesinden ayrılan sadece Leyla İpekçi değil. Bugün yazarları Ahmet Taşgetiren ve Vedat Bilgin ile Sabah gazetesinden atılan Nazlı Ilıcak da bir şekilde gazetelerinden ayrıldı.
4.Ilıcak’tan Özdalga’ya Ak Parti’nin Sabetaycıları kazan kaldırıyor
Evet Sabah gazetesi, Hükümet muhalifi yazarı Nazlı Ilıcak’ın işine son verdi. Ilıcak’a destek, Ak Parti içinden geldi. Ak Parti Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Nazlı Ilıcak’ın yazılarına son verilmesinin, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olduğunu söyledi.
Nazlı Ilıcak’ın Ak Parti’den uzaklaşması, Ak Parti’nin siyasi kurtuluşuna vesile olabilir.
Nazlı Ilıcak tarihte kimin yanına gelmişse onu felakete sürüklemiştir. 12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü Hareket’i destekleyen simgelerden biri Nazlı Ilıcak’tı. Şimdi bu desteğe dışarıdan bakınca nasıl bir felaketten yardım umulduğu ortaya çıkıyor.
Kemal Ilıcak’tan Emin Şirin’e, Merve Kavakçı’ya Nazlı Ilıcak’a dokunan yanmıştır.
Provokasyon, Nazlı Ilıcak’ın ‘Selanik genetiği’nde vardır. Nazlı Ilıcak’ın politik yorumları ne kadar provokatif ise ağabeyi Ömer Çavuşoğlu’nun Fenerbahçe yorumları da o kadar ajitatiftir, kışkırtıcıdır.
Dayıları Turhan Kapanlı’nın siyasi tarihi de yeğenlerine bakarak yeniden gözden geçirilmelidir.
Ak Parti Milletvekili Özdalga’nın Nazlı Ilıcak savunması, genetik bir yandaşlıktan kaynaklanıyor. Sabah’tan kovulan Ilıcak, ‘pek yakında’ Bugün gazetesinde işe başlar.
Bir başka ‘Pek yakında’
‘Pek yakında’ hükümet karşıtı cephe içinde Mehmet Barlas’ın kayınbiraderi TESEV Başkanı Can Paker’i de görebiliriz. Ak Parti’nin yıllardır akıl hocası olarak kabul ettiği Can Paker’in genetiği gereği, Taraf gazetesi, Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler ve Eser Karakaş’ın dahil olduğu Cemaat cephesine geçmesine şaşırmamak gerekir.
5.Nazlı Ilıcak tarihinin en büyük provokasyonu Merve Kavakçı Projesi
Nazlı Ilıcak, bir çatışma simgesidir. Nazlı Ilıcak, Merve Kavakçı Projesi’nin mimarı olarak Refah Partisi’ni çatışmanın merkezine taşımıştır. Ilıcak bugüne kadar Ak Parti’nin yanındaydı. Unutmayalım Ilıcak gibiler kimin yanına gelirse onu felakete sürükler.
Nazlı Ilıcak Tarihi’nin en büyük provokasyonu Merve Kavakçı’nın TBMM Genel Kurulu’na Erbakan’dan habersiz olarak getirilmesidir.
RP Genel Başkan Yardımcısı Oğuzhan Asiltürk anlatıyor.
Kendisi Nakşi büyüğü Septi Hazretleri’nin torunu, seyyit ve dindar bir kimliğe mensup DYP’li Ali Rıza Septioğlu, TBMM Genel Kurulu’nu en yaşlı üye sıfatıyla yönetmektedir.
Erbakan, Septioğlu ile konuşur.
Televizyon canlı yayınının kesildiği akşam saatlerinde Kavakçı, Genel Kurul’a gelip yemin edecektir. İşte tam burada Nazlı Ilıcak devreye giriyor. Tarihi hamlesini yapıyor, Erbakan’a rağmen Kavakçı’yı Genel Kurul’a getiriyor.
28 Şubat Darbesi’nin fitilini Nazlı Ilıcak böylece çekiyor. Arınç ve Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı Kavakçı yorumlarına bakınca, hala Nazlı Ilıcak provokasyonunun anlaşıl-ma-dığı kanaatine varıyoruz.
Ilıcak’ın ana stratejisi: hazırlıksız çatışma!
Ilıcak’ın ana stratejisi, desteklediği tarafı hazırlıksız olarak çatışma ikileminin içine çekmektir. Sabah’tan kovulan Ilıcak’ın tehlikeli desteğinden Erdoğan kendini kurtarmıştır. Ilıcak bundan sonra bu belalı desteğin faturasını Fethullah Gülen ve Cemaat’e ödetecektir.
6.Haluk Özdalga, Ak Parti’nin Selanik kökenli milletvekili
Haluk Özdalga daha önce CHP ve DSP’de politika yaptı. Rahşan Ecevit’e yakınlığı ile biliniyordu. Rahşan Ecevit’in DSP Genel Başkanı olduğu dönemde ‘Rahşan Ecevit’ten sorumlu’ genel başkan yardımcısıydı. Şimdi Ak Parti Ankara Milletvekili. Özdalga, Ak Parti’nin sosyal demokrat eğilimli bir milletvekili.
Özdalga’nın eşi Elisabeth Özdalga İsveç kökenli bir akademisyen. Elisabeth Özdalga ‘Nakşilik’, ‘İslamcılık’ ve ‘başörtüsü’ konularında araştırmalar yaptı.
Elisabeth Özdalga’nın Fethullah Gülen çalışması
Elisabeth Özdalga’nın en ilginç araştırmalarından biri ise ‘Fethullah Gülen Hareketinde Laikleşme Eğilimleri: Tıkanma mı, Yoksa Yenilenme Fırsatı mı?’ başlığını taşıyor.
Haluk Özdalga’nın kardeşi Aydın Özdalga ise daha önce Cine5’in genel müdürlüğünü yaptı. Kanal D, Star, NumberOne, Kanal 6 ve Kanal E’de yöneticilik yaptı. Halen haber3.com’un sahibi.
Önemli sağlık sorunları olan Haluk Özdalga’nın koltuk değnekleriyle geldiği basın toplantısında kamuoyuna açıkladığı teklifi ise manidar. Haluk Özdalga, eşi Elisabeth Özdalga’nın uzmanlık sahasında bir hamle yaparak Tekke ve Zaviyeler’in yeniden açılmasını istiyor.
Başbakan Erdoğan bu teklifi ciddiye almadı. Teklif zaten açık bir provokasyondu.
7.Hatime: Bugün Devlet-i Aliye, Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Nakşiler’in artık Tek Parti üzerinden oynadıkları ‘Muhalefetçilik’ oyununa bir son vermeleri ve yeniden ‘Devlet’ fikrini sahiplenmeleri gerekiyor. ‘Muhalefetçilik’ oyunu, Devlet karşısında oyuncusunu doğal olarak ‘şüpheli-zanlı’ konumuna düşürmektedir. Bu bakış açısı, ‘Paralel Devlet’in oyununa gelmektir.
Nakşilik’in II.Mahmut’la başlayan ‘Devlet Tarikatı’ misyonu, yeni bir yorumla ifadelendirilmeli ve sahipsiz Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmalıdır.
İmamı Rabbani Hazretleri’nin Devlet’e dinin muhafazası için atfettiği önem, bugün artarak devam ediyor. Mevlana Halidi Bağdadi, talebelerine yazdığı bir mektupta “Devlet-i Aliye (Osmanlı) için dua etmenizi emrediyorum” buyurur.
Bugün Devlet-i Aliye, Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet-i Aliye olduğuna ikircikli davranan Nakşi Yapılar ‘Paralel Devlet’in oyuncağı olmaktan kurtulamaz.
İhlas Finans’a uygulanan iç operasyon, ‘Paralel Devlet’in tezgahı değil miydi?
‘Paralel Devlet’le çatışmaya giren Nakşiler’i bu saatten sonra Başbakan Erdoğan bile kurtaramaz. Cüppeli Ahmet Hoca’nın başına gelen ‘pornografik yöntemler’, teker teker hepsinin başına gelebilecektir.
Geç kalınmış bir sahiplenme de olsa, kaosa değil düzen’e gelelim.
Bugün Devlet-i Aliye, Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder