1.MHP’nin kriz çözme rolünü bugün Öcalan üstleniyor
Recep Tayyip Erdoğan ismi, Özal’ın cumhurbaşkanlığına çıkışıyla başlayan istikrarsızlığı sonlandırmak için vatandaşın bulduğu isimdi.
Erdoğan iktidarı ana hatlarıyla başarılı bir iktidardı. Ancak bugün Erdoğan iktidarı önemli sorunlar yaşıyor.
Daha önceki kriz’lerde iktidara destek olarak kriz’i çözen, düzen’den yana kaos’a karşı tavır alan MHP, bugün kaos’la düzen arasında bir ikilem yaşıyor.
Bütün kriz’lerde Başbakan Erdoğan’ın imdadına Devlet Bahçeli yetişmiştir. Bahçeli’nin tercihi kriz’in kaos’a dönüşmemesi için alınmış riskli inisiyatiflerdi. Ama tamamı doğru tercihlerdi.
Enteresan bir şekilde MHP’nin düzen kurma ve kriz çözme rolünü, bugün Öcalan üstleniyor.
Öcalan, usta bir oyun kurucu olduğunu gösteriyor. Kaos’a karşı düzen’in temsilcisi artık Öcalan!
Öcalan net. Cemaat-Hükümet çatışması’nda tavrını Hükümet’ten yana koyuyor: “Kimse bizden yangının üstüne benzin dökmemizi beklemesin” diyor.
Selahattin Demirtaş, Öcalan’ı şerh ediyor: “Ak Parti’nin alternatifi CHP-MHP Koalisyonu mu? Allah korusun.”
Demirtaş’ın son bombası, “Erdoğan’ı Mursi gibi götüreceklerdi!”
2.Siyasal İslamcılık geleneğinin Yeni Asya birikimine ihtiyacı var
Siyasal İslamcılık geleneğinin, Fazilet Partisi ve Ak Parti süreciyle evrildiği ‘Merkez Sağ’ yelpazeyi yorumlamak için Yeni Asya gazetesinin 1970’lerde oluşturduğu Risale-i Nur odaklı siyaset yorumuna 2000’lerin Türkiyesi’nde Siyasal İslamcılık’ın ihtiyacı var.
Yeni Asya camiası, Yeni Asya gazetesinin yanında Köprü adlı araştırma ve inceleme dergisiyle bu içeriğin başarılı bir sunumunu yapıyor. Ancak Erbakan’ın Siyasal İslamcılık dışındaki yorumları ‘Patates Dini’ olarak karikatürize etmesi bu birikimden yararlanmanın önünü hala kapatıyor. Yeni Asya camiası ve ondan ayrışan Yeni Nesil grubu Safa Mürsel’in ‘Bedizzaman Said Nursi’in Devlet Görüşü’ Murat Çiftkaya’nın ‘Siyaset’in Şerrinden’ kitaplarıyla Şerif Mardin ve Nevzat Kösoğlu’nun Said Nursi kitapları konunun anlaşılması için, anlamak isteyene temel bir kaynakça oluşturuyor.
Fakat Siyasal İslamcılık, Sağ siyasetin Liberalizm ve Muhafazakarlık seçeneklerinden birine yaslan-ma-makta inat ediyor.
İslam ile Demokrasi’nin bağdaşırlığı tezi
Siyasal İslamcılık birikimini ‘Muhafazakar Demokrasi’ gibi yeryüzünde eşi menendi olmayan bir yeni felsefeyle Merkez Sağ kulvarında sunmaya kalkışmak felaketle sonuçlanıyor.
Yeni Asya’nın Risale-i Nur merkezli İslam ile Demokrasi’nin bağdaşırlığı tezi, Siyasal İslamcılık’ın yaslanabileceği sağlam bir retorik iken ne yazık ki ciddiye alınmıyor.
2013 sonu itibariyle Başbakan Erdoğan’ın serdettiği “biz Ruso’ya değil, kendi değerlerimize yaslanıyoruz” yorumu, durumun vahametinin yaşanan 20 yıllık deneyime rağmen anlaşılmadığını göstermektedir.
Ve tabii ki bunun siyasetteki karşılığı sürekli olarak kriz’le sonuçlanıyor.
3.İktidarın alternatifini Sağ’da oluşturmalıyız
Ak Parti; Has Parti ile birleşerek, alternatiflerinden birini kendi elleriyle yok etmiştir. Has Parti’nin kopması Saadet Partisi’ni de alternatif olmaktan çıkarmıştır. Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi iç politikada ve özellikle uluslararası ilişkilerde Ak Parti ile paralel politikalar seslendirerek, kendi kendini işlevsizleştirmiştir.
Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi dışında Sağ’da var olan tek örgütlü yapı ise MHP…
MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural çıkışlı “Bu iktidar gitmelidir” görüşü ürkütücü. Sadece “Bu iktidar gitmelidir”e odaklanmak, ‘Ak Parti gitsin, CHP gelsin’ demektir.
Türk Milleti, CHP-MHP Koalisyonu’nu tahayyül bile etmek istemiyor.
“Bu iktidar gitmelidir” görüşünün realize olabilmesi için, MHP’nin bir iktidar projesi ortaya koyması gerekiyor. İktidar projesi, reddiyelerle değil, yeni bileşimlerle, terkiplerle sağlanabilir.
Sosyal değişme; bir olgunun tasfiyesiyle değil, yeni bir olgunun kendini ikame etmesiyle gerçekleşir.
Ankara, Adana ve Mersin’de yerel seçimi kazacak bir MHP, iktidar alternatifi ortaya koyabilirdi. Ama Ankara’da Mansur Yavaş’ın MHP’den tasfiyesi, MHP’yi yeniden kasaba odaklı yerel bir güç durumuna düşürdü. MHP; İç Anadolu, İç Ege ve Akdeniz partisi…
Hiçbir partide parti içi demokrasi olmadığını biliyoruz.
Ama MHP’de Şefkat Çetin’in il teşkilatlarını görevden alma biçimi korkunç! ‘Faks emri’ tabir edilen bu ‘otoriter’ yöntemle görevden almaları gerçekleştiren Şefkat Çetin, Rahşan Ecevit DSP’sini hatırlatıyor.
MHP, Ülkücü tabanla tek irtibatı olan teşkilatlarını itibarsızlaştırmaya devam ediyor.
Türk Siyaseti’nin genel yanlışı evrensel siyaset birikiminin alternatifleri Sağ’da Muhafazakarlık, Liberalizm; Sol’da Sosyal Demokrasi ve Sosyalizm-Yeşiller birikiminden yararlan-ma-masıdır.
MHP de aynı muğlak yapı içinde, siyaset yapmaya çalışıyor.
Siyasi yönetim anlayışımız belirsiz, her dönemeçte yeni bir retorik üretmeye kalkışmak siyasetimizin ayıbıdır.
MHP; mevcut kriz’in kaos’a dönüşmemesi için, TBMM’yi çalıştırarak, Ak Parti ile Anayasa’nın anlaşılan 80 maddesi başta olmak üzere önemli adımlar atmalıdır.
4.Cemaat-Hükümet çatışması, evrensel Türk başarısını öldürüyor
Farkında olarak ya da olmayarak, Türkiye siyasetinin bütün birikimleri, Kürt Siyaseti dahil, kendimizi Ortadoğu coğrafyasından ayrı bir yerde tutuyoruz.
Hükümet, Başbakan Erdoğan’ın şahsında siyasi yelpazede, Cemaat de sivil toplum kulvarında kabul etseler de etmeseler de ‘Türk Müslümanlığı’nın evrensel sunumunu yapıyorlar. İki hareketin evrensel başarısı rafine Osmanlı Medeniyet Birikimi’ne yaslandığı oranda gerçekleşmiştir.
Fethullah Gülen Hareketi ve Ak Parti hareketinin ortaya koyduğu insan tipinin, Vehhabilik’in ortaya koyduğu ‘El Kaide’ ve Şia’nın ortaya koyduğu ‘Hizbullah’ insan tipiyle ortak paydası yoktur.
Fethullah Gülen Hareketi ve Ak Parti hareketinin birbiriyle çatışarak yaptığı iki yanlış, bir sosyolojik doğruyu, evrensel ‘Müslüman Türk’ başarısını öldürüyor.
İslam Dünyası’nın her yanında Ak Parti’ye özenilerek kurulan meşruiyetçi ‘Adalet ve Kalkınma’ partileri ve 180 ülkede faaliyet gösteren Cemaat okulları, Türkiye’nin evrensel başarısı olarak kalmalıydı. ‘Türkçe Olimpiyatları’ hala ardında durulması gereken bir projedir.
Bu çatışma, bizi tıpkı 1920’lerdeki gibi yeniden Anadolu coğrafyasına geri çekilmeye zorluyor. Denizle dargın Türk Toplumu’nun karasal olarak dünyaya açılması olan bu başarılar, ne yazık ki akim kalmak üzere. 1920’lerde Birinci Dünya Savaşı’nın mağlubu idik. Bugün hangi savaşı kaybettik de yeniden içimize kapanıyoruz?
Cemaat; evrensel Türk Okulları başarısını gölgeleyen ‘Paralel Devlet’ çağrışımlarından vazgeçerek, sivil sınırlarına çekilmelidir. Kendi devletiyle problemli duruma düşen Cemaat’in yurtdışında meşruiyetini sağlaması zor olacaktır.
Ak Parti; ‘Siyasetin Finansmanı Sorunu’nu çözmeli. İki dil kullanmak ve tevil, yabancılaşma işaretidir. Mevcut ihale sisteminin tasfiyesi zorunludur.
5.Hatime: Ya Liberalsin ya Muhafazakar ya da kara toprağın!
Siyasal İslamcılık ve Siyasal Milliyetçilik birikimleri eğer dönüşmek istiyorsa Liberalizm veya Muhafazakarlık gibi Sağ siyasetin iki ana damarından birini tercih etmek zorundadır.
Liberalizm ve Muhafazakarlık seçeneklerinden uzak duran Sağ partiler doğal olarak siyasetin ikinci liginde kendine yer bulur.
Liberalizm ve Muhafazakarlık seçeneklerinden uzak duran partiler ‘Radikal İslamcı’ ve ‘Faşist’ eğilimli olmak ithamından kurtulamazlar.
Necmettin Erbakan’ın temsil ettiği Siyasal İslamcılık ile Alparslan Türkeş’in temsil ettiği Siyasal Milliyetçilik, Sağ siyasetin ikinci liginde idi.
Erdoğan ve Bahçeli, bu kulvarın tehlikesinin farkında olmalarına rağmen, attıkları adımlar yeterli değil.
Hayat acımasız. Ya Liberalsin ya Muhafazakar ya da kara toprağın.
Siyasetimiz, ilkesizlik yüzünden kara toprağın bağrına doğru gidiyor. Bunun adı kaos.
Kaos’u, bu sefer de Öcalan’ın öngörüsüyle atlatacak gibiyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder