1.Sabetaycılık iddiası
Türkiye Yahudi Cemaati mensuplarından yazar Rifat Bali, ‘Devletin Yahudileri ve ‘Öteki’ Yahudi’adlı kitabında Sabetaycılık konusunu da ele alır. Bali, bu eserinde Türkiye’deki bazı ünlü kişilerin adını da Sabetaycı olarak zikreder. “Bu akıma inanan insanlar arasında bazı tanınmış kişilerin de adı geçmektedir: Rahşan Ecevit, İsmail Cem, Org. Çevik Bir, Kemal Derviş, Talat Sait Halman, Abdi İpekçi...”
‘Evet Ben Selaniklim’ adlı eseriyle tarihe tanıklık eden Ilgaz Zorlu da yaptığı açıklamalarla Rahşan Ecevit ve babası Namık Zeki Aral’ın Sabetaycı olduğunu söyler. Buna göre Namık Zeki Aral’ın ailesi, 1924 Mübadelesi sırasında Giresun’un Şebinkarahisar bölgesine gelmiş ve Sabetaycılar’ın Yakubi cemaatine mensuptur.
Sabetaycılığın anahtar şahıslarından biri Ahmet Emin Yalman’dır… Namık Zeki Aral’ın kızı Rahşan Ecevit’in çok genç yaşlarda Ahmet Emin Yalman ile ilişki kurar. O sırada Vatan Gazetesi’nin sahibi Ahmet Emin Yalman’dır. Oğlu Tunç Yalman, Bülent Ecevit’in arkadaşıdır. Ve Tunç Yalman, Ecevit Ailesi’ne bazı tercüme işleri vermektedir.
Namık Zeki Aral’la ilgili bir başka iddia daha vardır. Bu iddiaya göre Aral’la aynı dönemde İstanbul Üniversitesi’nde ders veren bazı hocalar: “Namık Zeki Aral Bey aslen yahudidir; sonradan ihtida etmiştir” demişlerdir.
Eğer durum böyleyse Namık Zeki Aral, Sabetaycı diye tabir edeceğimiz kategoriye girmemektedir. Ve Halide Edip’le aynı kategoride ele alınmalıdır.
Aral, anti-komünist kişiliği ile tanınır. Mason olduğu yönünde de iddialar vardır.
3.Aral, Prens Sabahattin’in takipçilerindendir
Rahşan Ecevit’in babası Namık Zeki Aral, Osmanlı’ya ilk liberal fikirleri getiren Prens Sabahattin’in takipçilerindendir.
İktisadi huzurun ilk şartı siyasi emniyettir
Sermaye oluşumuna katkı sağlamadığı için Demokrat Parti’ye sert eleştirilerde bulunan Aral, DP’nin iktisadi alanda CHP’den farksız bir politika izlediğini savunur. Aral, şu görüşleri dile getiriyor: “Enver Paşa’nın kişisel kararı ile Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girmiş ve büyük sıkıntılar çekmiştir. Şahıslarla hadiseler arasındaki münasebet gibi iktisat ile siyaset arasında da sıkı rabıtalar vardır. İktisadi huzurun ilk şartı siyasi emniyettir. İç ve dış siyasi emniyet olmaksızın istikrar ve refah aramak abestir.”
Avrupa Birliği’ne girmek şart
Yazılarında Avrupa Birliği konusunu da ele alan Namık Zeki Aral, Türkiye’nin birliğe girmeye mecbur olduğunu savunur. Şartların üyelik için uygun olduğu 1959 yılında, devletin konu üzerinde gerektiği gibi durmadığını söyler. Aral’a göre AB’ye girme konusundaki en önemli engel, ekonomik durum değil, bu konudaki kararlılıktır. Aral’ın, konuyla ilgili görüşleri özetle şöyle: “Halkımızın menfaati Avrupa iktisadî camiasına geçmeyi emreder. Müşterek pazara girmemizin doğuracağı meseleler üzerinde nedense şimdi katiyyen durulmak istenmiyor. Camiaya iltihak fikrinden uzaklaşmakla daha büyük tehlikelere kendimizi atacağımıza hükmetmek herhalde daha makul bir düşünce olur. Türkiye, AB’nin yalnız ekonomik şemsiyesinden değil, belki daha çok savunma şemsiyesinden yararlanmak için AB’ye girmek zorundadır. Uymamız gereken şartlar zaten bizim için de gereklidir. Camia bugün tuttuğu iktisadi istikamette yürümek suretiyle günün birinde siyasi sahaya intikal edecek ve bir Avrupa Birliği’ne inkılap eyleyecektir.”
Altın Borsası’nın kurulmasını ilk o önerdi
Aral, Türkiye’de vazgeçilmez bir tasarruf aracı olan altın için de İstanbul’da bir borsa açılmasını önermiştir. Aral, yıllar önce yayınlanan bir yazısında şu görüşlerin altını çiziyor: “Kağıt paranın zaman içinde kıymet yitirmesi üzerine altın halk kütleleri için ehemmiyetle bir kıymet melcei olmuştur. Muamelelerdeki vus’at göz önüne alınarak hiç değilse İstanbul’da altının bir borsaya alınması, sarı madene düşkün halk kütlelerinin menfaati bakımından çok isabetli olacaktır. İnsan, servetini hiçbir zaman bir tek yere yatırmamalı. Mümkün olduğu kadar her kısmını başka yerlere yatırmalı.”
4.Namık Zeki Aral’ın zor ve başarılı hayatı
Namık Zeki Aral’ın babası Halil Bey, iş bulmak için Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiştir. Halil Bey, Şebinkarahisar’dan gelir ve yıllarca büyük bir balıkçı teknesinde makinist olarak çalışır.
Namık Zeki Aral, makinist Halil Efendi ile Hayriye Hanım’ın oğludur. 1888 yılında İstanbul’da doğar. Mercan İdadisi’nde ‘pekiyi’ derece ile lise öğrenimini tamamlar. Namık Zeki, 14 yaşındayken babasız kalır. Bu, ailesindeki üçüncü kayıptır. Daha önce annesi ve kız kardeşi, verem yüzünden hayatını kaybeder. Erkek kardeşiyle yalnız kalan Namık Zeki, küçük yaşına rağmen çalışmaya başlar. Hem kardeşine bakar, hem okur. Ağustos 1911’de pekiyi derece ile Mülkiye’den mezun olur. Ayrıca İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirir. Ekim 1911’de açılan sınavı kazanıp Maliye Nezareti’nde müfettiş yardımcısı olarak devlet memurluğuna başlar. Nisan 1912’de Paris’e gönderilir. Bir yıl Fransa Maliye Bakanlığı’nda müfettişlik stajı yapar. Mayıs 1913’te yurda döner. Birinci sınıf maliye müfettişliğine kadar yükselir. Namık Zeki Bey, önce Maliye Teftiş Kurulu’na girer. Üçüncü sınıf maliye müfettişiyken 1921 yılında ‘kurallara, ilkelere aykırı davranışlara zorlandığı’ gerekçesiyle Teftiş Kurulu’ndan istifa eder. Ocak 1921’de maliye müfettişliğinden ve memuriyetten ayrılır. Bir süre arkadaşlarının işyerlerinde onlara yardım ederek geçinmeye çalışır.
Namık Zeki Aral, öğretim üyeliği döneminde Türk bankacılık sektörüne ‘Bankalarda Mütedavil Ta’birat’ ve ‘Senedat’ı Ticariye’ isimli iki kitap kazandırır. Namık Zeki Aral’ın ‘Liberal Yol-Sosyalist Yol’ adlı yazısı yıllar sonra yeniden Liberal Düşünce dergisinde yayınlanır.
Aral, Merkez Bankası Genel Müdür Yardımcısı
Aral, Kasım 1922’ye kadar İstanbul’da serbest çalışır. Aralık 1922’de Belva Karsaydan Maden Şirketi’ne muhasebe müdürü olur. Bu arada, 7 Aralık 1920’den 1 Şubat 1923’e kadar Mekteb-i Mülkiye’de ‘İtibar’ (Amme Kredisi) ve ‘Para-Banka’ dersi öğretim üyeliğinde bulunur. Temmuz 1924’te İtibar-ı Milli Bankası şube müdürlüğüne atanır. Eylül 1927’de Osmanlı Bankası Umum Müdürlüğü Evrakı Nakdiye Mübadele (döviz) Servisi şef yardımcılığına getirilir. Ekim 1929’da Ziraat Bankası İstanbul Murakıplığı’na, Nisan 1931’de Merkez Bankası Genel Müdür Yardımcılığı’na atanır. Daha sonra Merkez Bankası Müşaviri olur. Bu arada soyadı kanunu çıkar. Namık Zeki Bey, ‘Aral’ soyadını alır. Temmuz 1951’de emekliye ayrılır. Namık Zeki Aral, 9 Kasım 1972 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu 85 yaşında vefat eder. Ankara Hacı Bayram Camii’nde yapılan cenaze töreninin ardından Yenimahalle Mezarlığı’nda toprağa verilir.
Profesör Namık Zeki Aral
Çalışkan ve disiplinli bir insan olan Namık Zeki Aral, ‘profesör’ unvanını kazanarak, 1941-44 yılları arasında Siyasal Bilgiler Okulu’nda ders verir. Aral, doktorası olmadan profesör olur. Prof. Namık Zeki Aral ayrıca Odalar Birliği’nin yayın organı ‘İktisat’ gazetesinde başyazarlık yapar.
5.Namık Zeki Aral’dan öğreneceğimiz çok şey var
Namık Zeki Aral’ın ekonomik görüşleri tez konusu olur. Araştırmacı Enver Yeniçeri tarafından hazırlanan tezde Aral’ın bilinmeyen yönleri ortaya çıkarılır. Tezde açıklanan bilgilere göre Aral, 50 yıl önce AB üyeliğini savunmuş bir iktisatçıdır.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla yönetiminde yüksek lisans tezi hazırlayan Yeniçeri, Aral’ın yaklaşık 50 yıl önce Avrupa Ortak Pazarı’na girilmesini savunduğunu belirtir. Tezde yer alan bilgilere göre, 1946–1972 yılları arasında çeşitli gazetelerde ekonomi ve siyaset ağırlıklı yazılar kaleme alan Aral, bir taraftan Demokrat Parti (DP) iktidarına muhalefet ederken diğer yandan özel teşebbüs olmadan kalkınmanın gerçekleşmeyeceğini ifade eder. DSP lideri Bülent Ecevit’in kayınpederi olan Namık Zeki Aral, devletçi bir mantıkla iktisadi gelişmenin sağlanamayacağını vurgular. Siyaset ile ekonomi arasında ‘kolay kolay kopmayan bir bağ bulunduğunu’ anlatan Aral, bir yazısında, “Serbest rekabetin olmadığı yerde kalkınmanın olması beklenemez. Serbest rekabet ise hürriyetçi rejimlerde yani demokrasilerde oluşur. Aksi rejimlerde istenen kalkınmanın olmasını beklemek yanlıştır” değerlendirmesinde bulunur.
6.Hatime: Aral, faize karşı bir bankacı
Sermayenin faiz için bankalarda tutulmasına karşı çıkan Aral, İslam’ın faizi yasaklayarak, sermayenin işletilmesini, dolaşımını ve yatırıma dönüştürülmesini teşvik ettiğini kaydeder.
Sade bir hayat yaşar
Namık Zeki Aral, sade bir hayat sürer… Zorunlu ihtiyaçlardan fazla tüketimi hep yadırgar, aşırı tüketim eğilimlerini ‘sağlıksız’ bulur. Okumayı, yazmayı ve yürümeyi çok sever. Yaşlandığında da bu alışkanlıklarından vazgeçmez. O konuşkan bir insan değildir. ‘Yumuşak kalbini sert mizacıyla gizler.’
Özel hayatındaki sadelikten, ilkeli kişiliğine ve faiz dahil İslam’ın hükümlerine hürmete kadar Namık Zeki Aral’dan bugün de öğreneceğimiz çok şey var.
Namık Zeki Aral, bana hep olumlu duygular çağrıştırıyor. Yüce Allah rahmet eylesin. (Amin)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder