Bu yazının isim babası Osman Bostan’dır. Kamuoyu onu Mehmet Ağar’ın
danışmanı olarak tanır. Ama o, bu tür danışmanlıkların ötesinde daima
aklıselimin temsilcisi olan bir siyaset bilimcidir. Geçen gün
Cağaloğlu’nda tevafuken karşılaştık. Erol Cihangir’in Turan dergisinin
yazıhanesinde vatanı kurtardık. Osman Bostan; benim Kürkçülük
meselesinde taraf olmama şaşırarak, ‘biz kimiz, onlar kim?’ dedi. Bu
yazının başlığı böyle doğdu.
Nevin Halıcı’dan Orta Asya’ya, Turan’a
Turan dergisinin yazıhanesindeyiz ya, Turan’dan girelim konuya… Nevin Halıcı’nın Zaman gazetesindeki yemek yazılarını okuyorum. Onun Selçuklu Mutfağı ile ilgili araştırmaları kitaplaştı. Zaman’daki ilginç yazılarından biri Orta Asya mutfağı, diğeri Ankara mutfağı ile ilgiliydi. Tabii ki kestim arşivledim bu yazıları…
Nevin Halıcı’nın Orta Asya yemekleri bana Rahşan Ecevit’i çağrıştırdı.
Rahşan Ecevit’in MHP’ye meşhur bir fırçası vardı: ‘Orta Asya’dan geldim diyerek, Türkiye’yi tasarlayamazsınız. Bu ülkede Orta Asya’dan gelmeyenler de var.’ Bunu o zamanlar aklımın bir köşesine yazmıştım. Sonra buna bağlı olarak Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Karahanoğlu’nun ‘Orta Asya Milliyetçiliği’ni tehlike olarak işaret eden konuşması geliyor aklıma, onu da şimdi Sondevir’in bu köşesine kaydediyorum.
Orta Asya benim için anahtar kavramlardan biridir. Orta Asya yani Turan… Ziya Gökalp’in işaret ettiği ‘Ulu ve müebbet ülke Turan’ hep idealim olmuştur. Biyografi Net’in bir duvarı TİKA’nın yayınladığı Turan haritasıyla kaplıdır. Türkiye kıytırık çatışmalara boğuldukça ben, ‘Ulu ve müebbet ülke Turan’ı hayal ederim.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı
İnsan köşe yazarı olunca böyle gaipten çağrışımlar almaya başlıyor.
Diyeceksiniz ki, Orta Asya yemekleri, Nevin Halıcı, Rahşan Ecevit ne alaka? Alakası şu Rahşan Ecevit’in en sadık elemanı Emrehan Halıcı’dır. Emrehan Halıcı, Rahşan Ecevit’in DSP’deki sağ kolu ve şimdi de kontenjanından CHP Genel Başkan Yardımcısıdır. Nevin Halıcı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı’nın halasıdır.
Emrehan Halıcı sessiz sedasız bir genel başkan yardımcısıdır… Onun en ilginç beyanatı, ÖSS sınav yolsuzlukları için yaptığı açıklamaydı. Emrehan Halıcı, açıkça halası Nevin Halıcı’nın köşe yazarlığı yaptığı Zaman gazetesinin bağlı olduğu Cemaat’ı hedef alıyordu. Doğrusu şaşırdım onun bu çıkışına.
Şaşırmakta haklıyım çünkü Emrehan Halıcı’nın dedesi Halıcı Sabri’nin adı Risale-i Nur’da geçer. Said Nursi her Konya’ya gidişinde talebesi Sabri Halıcı’nın evinde kalır. Eserlerinde ‘Konyalı Sabri’den sevgiyle söz eder.
Emrehan Halıcı’nın babası Feyzi Halıcı
Sabri Halıcı’nın kızı Nevin Halıcı’dan bahsettik. Sabri Halıcı’nın oğullarından biri CHP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı’nın babası Feyzi Halıcı’dır… Feyzi Bey, Adalet Partisi Konya Senatörü idi… Milliyetçi-muhafazakar bir politikacı. Kimya Yüksek Mühendisi. Konya’da babası Sabri Halıcı’nın mesleğini devam ettirdi. Çağrı dergisini çıkardı. Türk Dil Kurumu üyesi oldu. 1959’da Konya Kültür ve Turizm Derneği’ni kurdu. Uzun yıllar Aşıklar Bayramı’nı düzenledi. Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu onur üyesi oldu.
Mehdi Halıcı’dan yani Cemşid Bender’e
Sabri Halıcı’nın oğullarından ikincisi avukat Mehdi Halıcı’dır.
Mehdi Halıcı, Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken babasına yazdığı mektup Risale-i Nur’u çağrıştırdığı için hapis yattı. Babası Sabri Halıcı da o zaman Risale-i Nur bulundurmaktan cezaevindeydi. Mehdi Halıcı ağabeyi Feyzi Halıcı gibi sıradan bir sağcı gibi yaşarken 1958 yılında Norveç’e gitti. Bu ülkede Norveçli bir bayanla evlendi. (İsmini ne yazık ki, tespit edemedim.) Norveç’te kooperatifçilik ihtisası yaptı. Devlet kurumlarında çalıştı.
Sonra ne olduysa Mehdi Halıcı Kürtçü oldu. Adını Cemşid Bender olarak değiştirdi. Mehdi Halıcı yani Cemşid Bender, Güneş Dil Teorisi’ne benzer tezler ileri sürmeye başladı. İnsanlık tarihi Kürt tarihi ile başlıyordu. Atı evcilleştiren, tekerleği bulan, yazıyı keşfeden, kısaca tarihte keşfedilen ne varsa Kürtler keşfetmişti. Mehdi Halıcı yani Cemşid Bender Peygamber Tarihi alanında da Kürtlüğün katkısını sıralıyordu. Bu kitaplardan biri ‘Kürt Tarihi ve Uygarlığı’ idi. (İlk yayıncısı Doğu Perinçek’in yönetimindeki Kaynak Yayınları idi. Şimdi kitaplarını Berfin neşrediyor.) Kürt ve Alevi kültürünü harmanlayan Türklük ve Sünnilik karşıtı tezler üretti kitaplarında.
Mehdi Halıcı, Cemaat’le ilişkilerini duygusal anlamda hiç koparmadı. Geçmişte avukatlıklarını üstlendi. Risale-i Nur’ları övdü. Cenazesinin onlar tarafından kaldırılmasını istedi. Onlar da öyle yaptı.
Hatime
Aileler vardır, onlarda yönetici olma, öne çıkma geni vardır. Bu gen fizyolojik bir gen değil, yetiştirilme tarzından dolayı öne çıkan zihni bir gendir… Onlar genellikle tarihin gasıplarıdır. Onlar hep kazananlardır. Bu olgu, bugün de böyle, dün de böyleydi.
Bugün değişen tek şey, eğitim ve çalışma şartlarından dolayı biz reaya milletinin de bazı şeylerin farkına varmasıdır. Ama bu değişen tek şey, artık tarihi dönüştürüyor. Bize çatışma önerenlere, “siz önden buyurun, yürüyün mayınların üstüne, artık biz mayın eşeği değiliz” diyebiliyoruz.
Tarihin gasıplarının en büyük numarası, ‘biz ve onlar oyunu’dur. Bu oyun bazen dindarlık-laiklik, bazen Alevilik-Sünnilik, bazen Osmanlı-Cumhuriyet, bazen Türklük-Kürtlük, bazen Fenerbahçe-Galatasaray çatışması olarak karşımıza çıkar. Ama çatışmaların çoğu yapaydır ve bir sonuç çıkmaz. Sonuç çıkmaz çünkü çatışmalar, bir felsefi veya sınıfsal farktan dolayı ortaya çıkmamıştır. Bu yüzden biz bir anayasa yapamayız. Çünkü gerçek bir çatışma alanı olmadan, çözüm de olamaz.
Bir şey hem öyle, hem de böyle olamaz. Ya öyledir ya böyle…
Biz aslında biz değilken, siz gibi davranıyoruz.
Siz de aslında siz değilsiniz.
Öyleyse hepimiz kimiz?
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz… Ziya Gökalp zaten böyle söylemişti yüzyıl önce! Osman Abi de Ziya Gökalp gibi doğru söylüyor. ‘Biz kimiz, onlar kim?’
Nevin Halıcı’dan Orta Asya’ya, Turan’a
Turan dergisinin yazıhanesindeyiz ya, Turan’dan girelim konuya… Nevin Halıcı’nın Zaman gazetesindeki yemek yazılarını okuyorum. Onun Selçuklu Mutfağı ile ilgili araştırmaları kitaplaştı. Zaman’daki ilginç yazılarından biri Orta Asya mutfağı, diğeri Ankara mutfağı ile ilgiliydi. Tabii ki kestim arşivledim bu yazıları…
Nevin Halıcı’nın Orta Asya yemekleri bana Rahşan Ecevit’i çağrıştırdı.
Rahşan Ecevit’in MHP’ye meşhur bir fırçası vardı: ‘Orta Asya’dan geldim diyerek, Türkiye’yi tasarlayamazsınız. Bu ülkede Orta Asya’dan gelmeyenler de var.’ Bunu o zamanlar aklımın bir köşesine yazmıştım. Sonra buna bağlı olarak Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Karahanoğlu’nun ‘Orta Asya Milliyetçiliği’ni tehlike olarak işaret eden konuşması geliyor aklıma, onu da şimdi Sondevir’in bu köşesine kaydediyorum.
Orta Asya benim için anahtar kavramlardan biridir. Orta Asya yani Turan… Ziya Gökalp’in işaret ettiği ‘Ulu ve müebbet ülke Turan’ hep idealim olmuştur. Biyografi Net’in bir duvarı TİKA’nın yayınladığı Turan haritasıyla kaplıdır. Türkiye kıytırık çatışmalara boğuldukça ben, ‘Ulu ve müebbet ülke Turan’ı hayal ederim.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı
İnsan köşe yazarı olunca böyle gaipten çağrışımlar almaya başlıyor.
Diyeceksiniz ki, Orta Asya yemekleri, Nevin Halıcı, Rahşan Ecevit ne alaka? Alakası şu Rahşan Ecevit’in en sadık elemanı Emrehan Halıcı’dır. Emrehan Halıcı, Rahşan Ecevit’in DSP’deki sağ kolu ve şimdi de kontenjanından CHP Genel Başkan Yardımcısıdır. Nevin Halıcı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı’nın halasıdır.
Emrehan Halıcı sessiz sedasız bir genel başkan yardımcısıdır… Onun en ilginç beyanatı, ÖSS sınav yolsuzlukları için yaptığı açıklamaydı. Emrehan Halıcı, açıkça halası Nevin Halıcı’nın köşe yazarlığı yaptığı Zaman gazetesinin bağlı olduğu Cemaat’ı hedef alıyordu. Doğrusu şaşırdım onun bu çıkışına.
Şaşırmakta haklıyım çünkü Emrehan Halıcı’nın dedesi Halıcı Sabri’nin adı Risale-i Nur’da geçer. Said Nursi her Konya’ya gidişinde talebesi Sabri Halıcı’nın evinde kalır. Eserlerinde ‘Konyalı Sabri’den sevgiyle söz eder.
Emrehan Halıcı’nın babası Feyzi Halıcı
Sabri Halıcı’nın kızı Nevin Halıcı’dan bahsettik. Sabri Halıcı’nın oğullarından biri CHP Genel Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı’nın babası Feyzi Halıcı’dır… Feyzi Bey, Adalet Partisi Konya Senatörü idi… Milliyetçi-muhafazakar bir politikacı. Kimya Yüksek Mühendisi. Konya’da babası Sabri Halıcı’nın mesleğini devam ettirdi. Çağrı dergisini çıkardı. Türk Dil Kurumu üyesi oldu. 1959’da Konya Kültür ve Turizm Derneği’ni kurdu. Uzun yıllar Aşıklar Bayramı’nı düzenledi. Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu onur üyesi oldu.
Mehdi Halıcı’dan yani Cemşid Bender’e
Sabri Halıcı’nın oğullarından ikincisi avukat Mehdi Halıcı’dır.
Mehdi Halıcı, Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken babasına yazdığı mektup Risale-i Nur’u çağrıştırdığı için hapis yattı. Babası Sabri Halıcı da o zaman Risale-i Nur bulundurmaktan cezaevindeydi. Mehdi Halıcı ağabeyi Feyzi Halıcı gibi sıradan bir sağcı gibi yaşarken 1958 yılında Norveç’e gitti. Bu ülkede Norveçli bir bayanla evlendi. (İsmini ne yazık ki, tespit edemedim.) Norveç’te kooperatifçilik ihtisası yaptı. Devlet kurumlarında çalıştı.
Sonra ne olduysa Mehdi Halıcı Kürtçü oldu. Adını Cemşid Bender olarak değiştirdi. Mehdi Halıcı yani Cemşid Bender, Güneş Dil Teorisi’ne benzer tezler ileri sürmeye başladı. İnsanlık tarihi Kürt tarihi ile başlıyordu. Atı evcilleştiren, tekerleği bulan, yazıyı keşfeden, kısaca tarihte keşfedilen ne varsa Kürtler keşfetmişti. Mehdi Halıcı yani Cemşid Bender Peygamber Tarihi alanında da Kürtlüğün katkısını sıralıyordu. Bu kitaplardan biri ‘Kürt Tarihi ve Uygarlığı’ idi. (İlk yayıncısı Doğu Perinçek’in yönetimindeki Kaynak Yayınları idi. Şimdi kitaplarını Berfin neşrediyor.) Kürt ve Alevi kültürünü harmanlayan Türklük ve Sünnilik karşıtı tezler üretti kitaplarında.
Mehdi Halıcı, Cemaat’le ilişkilerini duygusal anlamda hiç koparmadı. Geçmişte avukatlıklarını üstlendi. Risale-i Nur’ları övdü. Cenazesinin onlar tarafından kaldırılmasını istedi. Onlar da öyle yaptı.
Hatime
Aileler vardır, onlarda yönetici olma, öne çıkma geni vardır. Bu gen fizyolojik bir gen değil, yetiştirilme tarzından dolayı öne çıkan zihni bir gendir… Onlar genellikle tarihin gasıplarıdır. Onlar hep kazananlardır. Bu olgu, bugün de böyle, dün de böyleydi.
Bugün değişen tek şey, eğitim ve çalışma şartlarından dolayı biz reaya milletinin de bazı şeylerin farkına varmasıdır. Ama bu değişen tek şey, artık tarihi dönüştürüyor. Bize çatışma önerenlere, “siz önden buyurun, yürüyün mayınların üstüne, artık biz mayın eşeği değiliz” diyebiliyoruz.
Tarihin gasıplarının en büyük numarası, ‘biz ve onlar oyunu’dur. Bu oyun bazen dindarlık-laiklik, bazen Alevilik-Sünnilik, bazen Osmanlı-Cumhuriyet, bazen Türklük-Kürtlük, bazen Fenerbahçe-Galatasaray çatışması olarak karşımıza çıkar. Ama çatışmaların çoğu yapaydır ve bir sonuç çıkmaz. Sonuç çıkmaz çünkü çatışmalar, bir felsefi veya sınıfsal farktan dolayı ortaya çıkmamıştır. Bu yüzden biz bir anayasa yapamayız. Çünkü gerçek bir çatışma alanı olmadan, çözüm de olamaz.
Bir şey hem öyle, hem de böyle olamaz. Ya öyledir ya böyle…
Biz aslında biz değilken, siz gibi davranıyoruz.
Siz de aslında siz değilsiniz.
Öyleyse hepimiz kimiz?
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz… Ziya Gökalp zaten böyle söylemişti yüzyıl önce! Osman Abi de Ziya Gökalp gibi doğru söylüyor. ‘Biz kimiz, onlar kim?’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder