1.Paris’te iki fraksiyon başı
Yahya Kemal’in hatıratından hareketle günümüze bakmaya çalışıyorum.
Abdülhamit düşmanı Jöntürkler Paris’e kaçmıştır. Paris’te küçük bir Türk sürgün grubu vardır.
Genel olarak Jöntürkler her suçun suçlusunu Abdülhamit olarak görürler: “Hepimiz Osmanlıyız; Abdülhamit zulmetmese Hıristiyan tebamız çok iyi vatandaş olurlar.”
Bazı Jöntürkler, Abdülhamit’i Ermeniler’i katletmekle suçlarlar.
Aslında değişim fikrinden ziyade ‘Abdülhamit nefreti’ vardır ortada. Jöntürk zihniyeti, padişahlığı ve Abdülhamit müstesna Osmanlı Hanedanı’nı sever. Hatta Osmanlı Saltanatı’nı varlığımızın esası sayar.
Fransız yazar Pierre Qillard, Jöntürkler’in fikirlerini ve davranışlarını gözlemledikten sonra Ahmet Rıza Bey’e, “Sizin siyasi fikirlerinizle Abdülhamit’in siyasi fikirleri arasında zerre kadar fark yoktur” der.
Jöntürk akımının başında lider olarak resmileşmiş ilk şahsiyet Ahmet Rıza Bey’dir. Doktor Nazım onun yanında ve yardımcısıdır. Bu grup Paris’te Meşveret ve Mısır’da Şura-yı Ümmet gazetelerini çıkarmaktadır.
Jöntürkler’in diğer fraksiyonunun başını Prens Sabahattin çeker.
Adem-i Merkeziyet’in kelime manası ‘merkezin yokluğu’ demek… ‘Yerinden Yönetim’ anlayışıyla ilişkilendirilse de maksat ‘merkezi devlet telakkisi’nin tasfiyesidir.
Yahya Kemal, Prens Sabahattin’in babası Damat Mahmut Paşa’yı yakından tanır. Mahmut Paşa, ‘Sırp’tan mühtedi bir babanın oğlu’dur. Yahya Kemal bunu olumsuz bir bilgi olarak nakletmez. Benzer durumdaki birkaç ismi naklettikten sonra bu şahsiyetlerin milli mukadderatımıza şeref bahşetmiş şahsiyetler olduğunu söyler.
2.Jöntürk Kongresi’nde bölünme netleşiyor
Prens Sabahattin’in siyasi hayatta kendini gösterdiği ilk faaliyeti 1902 yılında Paris’te yapılan Jöntürk Kongresi’ne katılmaktır. Bu kongre, onun ana bünyeden ayrılığının açığa çıktığı bir zemin olmuştur.
Prens Sabahattin ve yoldaşı Ali Kemal Jöntürk Kongresi’nde Abdülhamit iktidarına son vermek için İngiltere’nin müdahalesini önerir.
Ecnebi müdahalesinin ‘medeni bir hareket’ olduğunu düşünürler.
Prens Sabahattin, Ali Kemal ve Adem-i Merkeziyet fraksiyonu, ‘Abdülhamit nefreti’ ile ülke düşmanlığını birbirine karıştırmıştır.
Ahmet Rıza Bey ve Doktor Nazım, bu görüşe karşı çıkar.
Abdülhamit yıkıldıktan sonra İttihatçılar da ‘merkezi devlet anlayışı’nı devam ettirir.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası Adem-i Merkeziyetçilik’i savunur.
Hürriyet ve İtilafçılar’ın bir çok ismi İngiliz Muhipler Cemiyeti ve Kürt Teali Cemiyeti üyesidir. İttihatçılar iktidardan düşünce Hürriyet ve İtilaf Fırkası iktidara gelir.
Hürriyet ve İtilafçılar’ın yaptığı ilk işlerden biri Ermeni Tehciri Sorgulaması’dır. Nemrut Mustafa ve Kambur İzzet çetesi devrededir. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey başta olmak üzere bir çok devlet görevlisi idam edilir.
3.Büyükada İskelesi’nde tarih
Dönem Mondros Mütarekesi öncesidir…
Bedirhanlar’dan Abdurrahman Bey Ada Kaymakamı’dır.
Adalar’dan Beyoğlu’na, Boğaziçi’ne İstanbul’un gelişmiş yüzü İngiliz, Fransız ve Yunan bayraklarıyla kirletilmiştir…
Yahya Kemal, Büyükada İskelesi’nde Ali Kemal’e rastlar. Ona, “Mütareke nasıl akdedilecek?” diye sorar.
Ali Kemal, savaş mağlubu Osmanlı’nın Batılı devletlerle müzakere gücü olmadığına inanır. Bu yüzden küçümser bir eda ile konuşur: “Mirim, Mütareke için müzakere olacak değil ki meraklanıyorsunuz! Devletlerle şimdi müzakereye girişmek muhaldir.”
Ali Kemal, meseleyi Batılı devletlerin Boğaz’ın ağzında duran amirale verdikleri kağıt kadar basit bir mesele olduğuna inanır.
Yahya Kemal, Ali Kemal’den ayrılınca yanına Doktor Nazım gelir. O da hemen Ali Kemal’e nefretini beyan ederek söze girer…
4.Ali Kemal’in bugünkü öz torunları Boris ile Selim
İşbirlikçi Ali Kemal’in torunu Boris Johnson, bugün Londra belediye başkanıdır. Diğer torunu Selim Kuneralp de Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey diplomatlarından biridir ve 2015 yılında emekli olmuştur.
AB Türkiye Eski Temsilcisi Karen Fogg’un Türkiye’de bazı gazetecilerle yazıştığı elektronik postalar olay olur. Yazışanlar arasında Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Şahin Alpay, Eser Karakaş gibi isimler vardır. Bu yazışmalarda gazetecilerin Batı işbirlikçiliği deşifre olur.
Karen Fogg’la Türkiye’nin o zamanki İsveç Büyükelçisi Ali Kemal’in torunu Selim Kuneralp’in yazışmaları da ilginçtir.
Kuneralp, gizlilik tavsiyesinde bulunarak Fogg’dan mesajlarını büyükelçiliğin elektronik posta adresine geçmemesini ister:
“Sevgili Karen, dünkü mesajımda yanlışlıkla büyükelçiliğin e-posta adresini kullanmışım. Hala geçerli olan eski adresime yazmaya devam etmen gerek.
Yoksa senin mesajlarını burada herkes okuyabilir.”
Ali Kemal’in torunu Selim Kuneralp, tıpkı dedesi gibi kendi ülkesine karşı Batılılar’la gizli görüşmeler yapmaktadır.
5.Hatime: Adem-i Merkeziyet’ten Demokratik Özerklik’e maksat devletin tasfiyesi
Ülkemiz ‘Demokratik Özerklik’ isyanı yaşıyor. ‘Demokratik Özerklik’ gündeminde meselenin cemaziyülevvelini bilmemiz gerekiyor.
Kültürel özgürlük ve demokratik katılım temelinde yürütülecek bir Barış Süreci’ne evet derken Devlet’i tasfiyeyi amaçlayan ‘Demokratik Özerklik’e hayır diyoruz.
İkinci Mahmut’la şekillenen ‘merkezi devlet anlayışı’nı Abdülhamit, Talat Paşa ve Mustafa Kemal devam ettirmiştir.
‘Merkezi devlet anlayışı’nı tasfiye etmek isteyenler tarih boyunca Adem-i Merkeziyet tezini ileri sürer.
Adem-i Merkeziyetçiler’in ardında Batı vardır. Afrika uzmanları Afrika’daki temel sorunu ‘Devletsizlik’ olarak nitelendirir. ‘Devletsizlik’, hayatın akışında geniş bir otoritesizlik oluşturur.
Adem-i Merkeziyetçiler’in niyeti Türkiye’yi Afrika’ya çevirmektir, kaos’a sürüklemektir.
Son sözlerimiz birebir Yahya Kemal’den olsun:
“Adem-i Merkeziyet fikrinin arkasında ya Yunanistan’ı, ya Bulgaristan’ı, ya Sırbistan’ı özleyenler veyahut bir Arnavut, bir Arap, bir Ermeni, bir Kürt istiklali tahayyül edenler vardır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder