1.Semboller üzerinden düşünüyoruz
Votka Rus, kola Amerikan içeceğidir…
Charles Levinson’un ‘Votka-Cola’ kitabı. ‘Votka-Cola’ karışımı, yeryüzünü talan eden ABD ve Rus sömürgecilerinin içki üzerinden sembolik alaşımı.
Levinson, ‘Votka-Cola’da sahnede çatışan ABD ve Rus ideolojilerinin perde arkasında yaptıkları işbirliklerini anlatıyor.
Başlangıçta kola ile sembolize edilen Amerika algısının perde arkasında viski’nin hükümranlığı vardır.
Viski, sömürgen kapitalizmin alametidir.
Kola, yaygınlaştırılarak herkes için bir bağımlılık aracına dönüştürülmüştür. Viski içen adam, ‘veresiye satan-peşin satan’ karikatürümüzdeki ‘peşin satan’ adamın kırbaçlı hali konumundadır.
2.‘Boğaz’da viski içen şerefsizler’ polemiği
Türk Basını, Bahçeli’nin “Boğaz’da viski içip HDP’ye oy veren şerefsizler” söylemiyle yıkılıyor.
Aslında ilk bakışta görülen özel hayata müdahaleyle konunun ilgisi yok. Mesele insanların viski ya da ayran içmesi değil.
Mesele üstseçkin şebekenin ‘Erdoğan karşıtlığı’ ile ‘HDP aşkı’nı birbirine karıştırması.
Rakamlar açık… İstanbul’da üstseçkinler’in yaşadığı Bebek, Nişantaşı ve Etiler’de HDP birinci parti. Türkiye’deki üstseçkinler’in ABD’deki mekanı Miami’de bile HDP ikinci parti.
Göstergeler gözler önünde… Bütün Batıcı medya HDP saflarında. Bir televizyon sunucusu HDP’nin oy oranını söylerken “bizim oylar” diyebiliyor.
Cengiz Sözübek, haber10’daki ‘Boğaz'daki Aşiret: Visk-i Türkler’ başlıklı yazısında Boğaz’daki Aşiret’le ‘Boğaz’da viski içen şerefsizler’ nitelemesi arasındaki bağlantıyı net bir şekilde yakalamış: “Viski içen şerefsizler’in sosyolojik bir karşılığı var; Boğaz’daki Aşiret ya da tek kelimeyle: Oligarşi.”
Profesör Anıl Çeçen, ‘Boğazdaki Aşiret’in Türk milletinin ve devletinin kaderini belirleme hakkını ve yetkisini açıkça kendisinde gördüğünü söyler.
Çeçen yıllar önce HDP yönelişini, ‘Boğaz’daki Aşiret’ adına hareket eden politikacılar şeklinde işaret etmişti.
Mesele ‘Boğaz’da viski içme meselesi değil. Bu şebeke’nin niyetini bilmek lazım.
Proje İnönü döneminde öne çıkmıştı… Projenin asıl mimarı Nurullah Ataç… Proje’ye göre Batı Medeniyeti evrensel tek bir medeniyet.
Yılmaz Özakpınar, ‘Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi’de Batı Medeniyeti dışında sadece İslam Medeniyeti’nin evrensel bir çerçeve sunduğunu söyler.
Batı Medeniyeti’ni evrensel bir uygarlık olduğuna inananlar, İslam Medeniyeti’ni ve onun doğal bir parçası olan Türk Devlet Geleneği’ni aşağılar. Bunlar gavur kayırıcılardır.
‘Boğaz’daki Aşiret’in amacı İslam Medeniyeti’ni tasfiye edip ülke insanını ‘dünya vatandaşı’ haline getirmektir. Bunun adı kozmopolitizm’dir.
‘Boğaz’da viski içen şerefsizler’ evrensel medeniyetin bir parçası olarak gördükleri Eski Anadolu Medeniyetleri’ni diriltmek için çabalar, Selçuklu ve Osmanlı’yı işgalci olarak görürler.
Atatürk bu çemberi kırmak için Eski Anadolu Medeniyetleri ile Türklük arasında Orta Asya odaklı bir bağlantı kurar. Sümerler, Turan kavmidir. Aytmatov ve Şahanov, Sümerler’le Türkler arasındaki benzerlikleri uzun uzun anlatır…
Romen Diyojen’den Anadolu’yu alan Sultan Alparslan aslında kendi mülkünü işgalcilerin elinden almıştır.
4.Sabahattin Eyüboğlu’na bak ‘Boğaz’da viski içen şerefsizler’i anla
Batı Medeniyeti evrensel tek bir medeniyet diyenler Sabetaycı Azra Erhat, baba katili Cevat Şakir, Sabahattin Eyüboğlu ve Hoybuncu Cemelpaşazadeler’in torunu Vedat Günyol…
Trabzon’daki Eyüboğulları, Eyyubiler’in devamı… Batıcı Sabahattin Eyüboğlu, Haçlılar’a direnen Selahattin Eyyubi’nin torunlarından. Sabahattin teori üretecek kadar Batı tezlerinin devamcısı.
Tanpınar’ın dost halkası içinde Batı cephesinin hemen bütün renkleri var. Sabahattin Eyüboğlu, ultra Batıcı bir tip.
Sabahattin Eyüboğlu, Tanpınar’ın moderni sevmediğini ve ondokuzuncu asırda kaldığını söyler. Tanpınar örtülü olarak ‘gerici’ nitelemesinin muhatabı olur.
Tanpınar, ‘Boğaz’da viski içen şerefsizler’in Kürtçü muhabbetini Sabahattin Eyüboğlu’nun şahsında yakalar.
Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu’nu Günlük’te şöyle anlatır:
“Sabahattin’in bir eli devlet kapısında, öbür eli hudutların ötesinde. Para kazanmak için hiçbir fırsatı kaçırmadan yaşıyor. Sabahattin müslümanı severse, ya Kürt, Arap, Hintli yahut komünist filan olacak. Müslümanın (Türkün) dışında hepsi şayan-ı kabul.”
5.‘Beyaz Türk’ terbiyesizliği nedir?
‘Beyaz Türk’ nitelemesi ‘Boğaz’daki Aşiret’ sosyolojisini sulandırma teşebbüsüdür. ‘Beyaz Türk’ bu toprağın yerlilerini ‘zenci’ olarak görenlerin bakış açısıdır. Patenti Serdar Turgut’a ait olan bu tanımlama Turgut’un sınıfsal yapısına da uygun bir bakış açısıdır.
Biz kendimizi ‘zenci’ olarak görmediğimiz gibi üstseçkinler’i de ‘gasıp’ olarak görüyoruz. ‘Boğaz’daki Aşiret’ bu bakış açısının bir sonucu.
‘Boğaz’daki Aşiret’ tanımlaması ‘kanatıcı sosyoloji’nin ürünü. ‘Kanatıcı sosyoloji’yi nam olsun diye değil, Yarınki Türkiye’yi inşa için zorluyoruz.
6.Hatime: akademisyen kaçak güreşir!
Türkiye’nin bu abluka’yı kırması için akademinin risk alması gerekiyor…
İstisnalar müstesna kokmaz bulaşmaz ve düşünmez akademik bir güruhla karşı karşıyayız.
Yusuf Kaplan, “akademisyen kaçak güreşir” diyor.
Akademisyen fikir üretmekten, ürettiğinin hayata geçirmekten kaçınıyor. Meselesiz ve gerçeksiz akademisyenin ‘tez’i yok.
Saadet Parti’li siyasetçi Halis Özdemir anlatır… Erbakan, olumsuz durumlar karşısında kurmaylarına çıkışır: “niçin daha önce uyarmadınız?” ‘Uyardık efendim’ diyenlere, “niçin arabanın önüne kendinizi atmadınız?” der.
Meselenin vahametini görüyorsanız risk almalısınız, ‘arabanın önüne kendinizi atmalısınız’ liderinizi mutlaka uyarmalısınız.
Akademisyen, kaçak güreşmeyi bırakıp artık inisiyatif almalı, ‘arabanın önüne kendini atmalı.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder