17 Aralık 2013 Salı

Fişleme ile yargısız infaz arasında

1.Fişleme, kasetleme, paketleme…
Fişlemek, Devlet olmanın bir gereğidir… ‘Fişleme’nin olmadığı bir durumda, teröristle ‘sade vatandaş’, Devlet karşısında eşit durumdadır. Oysa terörist, insanların canına kasteden bir suçludur. ‘Fişleme’ yapıl-ma-ması bütün toplumu ‘zanlı’ durumuna düşürür. Bu durum, ‘sade vatandaş’ın temel insan haklarına hakarettir.
Ancak fişlemelerin, ip uçlarının derlenmesinden sonra, özellikle yargıya intikal sürecinde büyük hatalar yapılıyor.
Ergenekon Davası’ndan ‘Balyoz’a, ‘KCK Davası’na, milletvekili kaset servislerine ve bugünkü yaşananlara kadar hemen hepsinde bir usul hatası yapılıyor.
Medya paslaşmasıyla, gözaltına alınan kişiler, yargılama süreci başlamadan savunmasız ve çıplak bırakılmaktadır. Kişilerin en temel hakkı, ‘yargılanma sonuçlanana kadar, sanıklar masumdur’ ilkesi yok edilmektedir. Dün olduğu gibi bugün de bu yanlış uygulama devam ediyor.
Bürokratların, Mecelle’nin temel maddelerinden biri olan, ‘Haklı hakkını, haklı kalarak aramalıdır’ maddesini ihlal etmemesi gerekiyor.
2.Türkiye’de her ideolojik kesim ‘fişleme’ yapıyor!
Bu ülkede ağzını açan herkes fişlenmekten rahatsızlığını bildirir. Hâlbuki istisnasız her ideolojik kesim, medya yapısı altında bir şekilde kendi ‘fişleme’sini yapıyor.
Devlet, bu açık ama ‘gizli yapılanma’ları dikkatle izlemelidir.
Sorun başta MİT olmak üzere, Emniyet ve Ordu’nun ‘fişleme’ yapmasında değildir. Sorun, Alparslan Türkeş’in ‘9 Işık’ta işaret ettiği gibi Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının kendilik bilgisine, Millî Kimlik’e göre konumlanıp konumlanmamasındadır. ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin Millî Kimlik’e göre dönüştürülmesi gerekmektedir.
Sade vatandaş’la uğraşmak Devlet ahlâkına uymaz. Fişlenecek asıl kişiler, Devlet ve millet düşmanı gizli kimlikli ‘kripto tipler’dir. Kimi gazeteci, kimi işadamı, kimi sanatçı kılığına girmiş, toplum önündeki bu ‘gizli amaçlı tipleri’ Devlet kurumları elbette ‘fişleme’lidir.
Bürokratik Yönetim Geleneği’nin geçmişte rahmanî olanla şeytanî olana aynı mesafede duruşu, bu coğrafya için ürperti vericidir. Millî Devlet, elbette ülkesinde ne olup bittiğini takip etmelidir. Tıpkı Çin, Hindistan, RusyaAlmanya, İran ve İsrail’de olduğu gibi.
Hanefi Avcı, ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabında, bürokrasinin ‘analiz sorunu’ üzerinde uzun uzun durmaktadır.
3.İsrail, Yaser Arafat’ın idrarını bile takip ediyordu!
Devlet gibi devlet, ‘fişleme’ yapar. İsrail istihbaratının Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ın idrarını bile takip ettiği iddia edilir. Hatta Arafat’ın kanser olduğunu, doktorlardan çok önce istihbaratçıların tespit ettiği rivayet edilir.
İsveç’te devlet fişlemesi
Bölücü Kürtçüler’in, Süryanî, Yezidî azınlıkların ve bir kısım Alevî örgütlerinin bir ‘mutluluk adası’ olarak zikrettiği İsveç Krallığı da herkesi fişler. Devlet’in kaydetme özelliği, dün olduğu gibi bugün de gelişerek devam etmektedir.
İsveç’in en büyük gazetelerinden biri, ekonomi ve finans dünyasında çok geniş bir fişleme ağı olduğunu açıklar. Haber, fişlenenlerin kalın bir kitapta yer aldığını ortaya çıkarır. Kredi şirketleri, bu kayıtları kullanarak müşterileri hakkında karara varıyormuş.
Kayıtlarda kişiler hakkında şu tür ifadeler bulunuyor: “Güvenilmez bir tip, Çingene”, “ışıktan korkan tipleri koruyan sakıncalı avukat”, “biçimsiz tiplerin avukatı”, “gangsterlerin muhasebecisi”, “ölü xxx’nin kızı, babasından aynı kaypaklığı devralmış.”
4.İngiltere’de fişleme ve anti-semit yönlendirme
Fişlemenin İngiltere’de de uygulandığı eskiden beri biliniyor. İngiltere fişlemeyi, daha masumane gerekçelere dayandırıyor. Öğrenci ve işçi seçimini kolaylaştıracak bir proje olduğu öne sürülüyor.  Elektronik cv özelliği taşıyan bu kayıtlarda, kişinin beden eğitimi ve müzik dersinde gösterdiği performanstan son terfisine kadar her şey bir data-bankta toplanıyor. İngiltere, fişleme işini ‘sade vatandaş’ı kapsayacak şekilde genişletmiştir.
İngilizler, Türkiye’yi sürekli fişler
İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye’ ve ‘Fişlenen Türkiye’ kitapları, İngilizler’in Türk toplumunun ileri gelenlerini A’dan Z’ye fişlediğini göstermektedir. Ali Satan bu belgeleri 5 cilt halinde Mütareke dönemini kapsayacak şekilde neşretmiştir.  
Anti-semit yönlendirmelerin kaynağı İngiliz Büyükelçiliği’dir
İlginçtir, bu dönemde İngiliz Büyükelçiliği sadece ‘fişleme’ merkezi değil aynı zamanda bir bilgi yönlendirme merkezidir. İttihat ve Terakki döneminde ortaya çıkan anti-semit bilgi yönlendirmelerinin kaynağı da İngiliz Büyükelçiliği’dir. Belgeleri servis eden kişi de Hürriyet ve İtilaf Fırkası Genel Başkanı Miralay Sadık Bey’dir. Bir şekilde Melamî Miralay Sadık Bey, Bektaşî Talat Paşa’ya karşı iktidar savaşı vermektedir. Miralay Sadık Bey’in yeğeni İbrahim Alaattin Gövsa’nın anti-semit işine ‘Sabetay Sevi’ kitabıyla girdiğini söyleyebiliriz. Gövsa’nın eşinin dedesi olan Bedirhan Paşa’yı ‘Türk Meşhurları’nda kahramanlaştırması da ayrıca enteresandır.
Bedirhanlar’la Sivas Kongresi’ni basmaya ve Atatürk’ü tasfiyeye kalkan Binbaşı Noel’in anıları da ‘fişleme’ niteliğindedir.
5.‘Jurnal’ ya da Abdülhamit de fişlerdi
Tarihimizde ‘fişleme’ daima olmuştur… Osmanlı Arşivleri, bugün ‘fişleme’ olarak nitelediğimiz yüzbinlerce belgeyle doludur.
Abdülhamit Han da kendi döneminde ‘fişleme’ yöntemini sonuna kadar kullanmıştır. Bu dönemde fotoğrafın yeni yeni yaygınlaşmasına rağmen, Abdülhamit fotoğrafı, istihbarî çözümlemede kullanmıştır. Dönemin fişlemelerinin, ‘jurnal’ olarak nitelenmesi, fişlenenlerin beslendiği Fransız ekolünün bir tanımlaması.
Bütün dünyada ihtilal yapanlar, ihtilal öncesinin belgelerini ifşâ ederek kendini öne çıkarır. Bunun istisnası Türkiye’dir. Abdülhamit jurnallerinin, Meşrutiyet’le yayınlanması gerekirken önemli bir kısmı yakılmıştır. 12 Eylül 1980’den sonra CHP Arşivi yok edilmiştir. Anıtkabir imza defterlerinin bile önemli bir kısmı kayıptır.
Kendi meşruiyetini sağlamak için eski hanedanın tarihini yazmak
Çin’de durum bizden farklı. Çin geleneğine göre, hanedan değişimlerinde yeni imparator, kendi meşruiyetini sağlamak için eski hanedanın tarihini yazmak zorundadır. (Ayhan Bıçak, Tarih Düşüncesinin Oluşumu, Dergâh Y.)
6.Parapsikolojik güçler ve metafizik fişleme

Hakan Yılmaz Çebi; ‘Metafizik İstihbarat’ kitabında materyalist bir yapılanma olan eski Rusya-SSCB’nin bile ezoterizm, üç harfli-büyülü yöntemler kullandığını ve parapsikolojik güçlerin istihbaratta nasıl kullanıldığını örnekleriyle anlatır.
Ramazan Kağan Kurt; ‘Türkler ve Mesihuşa’, ‘Hollywood ve Kabala'nın 13. Havarisi Evanjelizm Dünya İmparatorluğu ve Türkiye’ ve ‘Tanrı İmparatorluğu ve Türkiye’ kitaplarıyla Türkiye üzerine oynanan oyunları, İslâmiyet’i yok etmek isteyen Batılı grupların sinsi emellerini ortaya çıkarır. ABD’de istihbarat örgütlerinde ve düşünce (think tank) kuruluşlarında Yahudi ve Hıristiyan tarikatları hâkimdir. Hollywood Sineması, istihbarat örgütlerinin psikolojik telkiniyle görevlidir. George W.Bush’un üyesi olduğu Kuru Kafa ve Kemik örgütünden Evanjelizm dinine Batı istihbaratlarının ezoterik yapılanmalar içinde olduğunu anlatır.
Melami Savaşları’, ‘Melekler Ağlarken’, ‘Bir Meczubun Rüyası’, ‘Âsâ’, ‘Deruni Devlet Kutsal Halı’ kitapların yazarı Oktan KeleşHoca Ahmet Yesevî’den hareketle metafizik yaklaşımlar sergiler. Keleş’e göre Bush’la başlayan ‘Önleyici Darbe Konsepti’ şeytanîlerin bir planıdır. Oktan Keleş’in Müslüman batınî yorumları, Türkiye ve İslâm Dünyası için umut doludur.
7.Hatime: Devlet olmak için fişleme vâciptir!
Devlet’le bürokrasibürokrasi’yle arşivarşiv’le fişlemek doğrudan ilişkilidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir coğrafya parçasından vatan olmaya ve kalmaya geçişi, Devlet olmasına bağlıdır. Devlet bizim için bu yüzden vazgeçilmez. Kimliğimizi, dinimizi, namusumuzu korumanın temel yolu Devlet’in, ülkemize hâkim olmasına bağlıdır.
Devlet kurumları; fişlenecek kişileri elbette fişlemelidir.
Devlet fişlenecek kişileri fişlemezse, bir gün gelir bu güçler, Devlet’in fişini çekerler.
Ancak fiş ve kaset bilgilerini yargısız infaza dönüştürmeden, yargı kararlarını bekleyerek kullanmak hepimiz için ‘aklın yolu’dur.
Felaketle, suçlamayla karşılaşmayan toplum kesimi yok. Hukuk ve adalete hepimizin ihtiyacı var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder