21 Mayıs 2013 Salı

Abdülhamit, Atatürk ve Menderes'in dişçisi Sami Günzberg

Günzberg’in hayatında sağcı ve solcu bütün yakın tarih tezlerini çürütecek karmaşık ilişkiler var. Hepimiz bu ilişkilerden kendi ilgilerimize göre uygun sonuçlar çıkarabilirsiniz.
Öyleyse buyurun Günzberg’i yakından incelemeye…
1.Dişçibaşı’nın abartılı çevresi
DişçibaşıOsmanlı Sarayı’nda bir sıfat… Dişçibaşı Sami Günzberg, Cumhuriyet öncesinde Abdülhamit ve Vahdettin Han’ın, Cumhuriyet sonrasında ise Atatürk, İsmet Paşa, Celal Bayar ve Adnan Menderes’in dişçisi. Ayrıca Osmanlı dönemi sadrazamlarından Mahmut Şevket Paşa ile Cumhuriyet döneminde TBMM Başkanı Refik Koraltan’ın ve Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın da dişçisi. GünzbergMenderes dönemi Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un dostları arasında. 
Dönemler değişir, Dişçibaşı Günzberg’in yeri değişmez. O devlet büyüklerine diş tedavisi yapmakla kalmaz, 70 sene Türk siyasi hayatında etkin rol oynar.
Demokrat Parti döneminde yurtdışından kredi sağlamak için Celal Bayar’la birlikte çalışır.
Kendisi de üstseçkin ilişkiler içinde olan Münevver AyaşlıGünzberg’in, “iç ve dış siyasetimizin kulislerinde oynanan bütün oyunlarını ve oyuncularını” bildiğini söyler.
2.Sultan Vahdettin’in ‘Diş Paşa’sı
Sultan Vahdettin ‘Diş Paşa’ dediği Günzberg’le siyasi konuları konuşmayı özellikle alışkanlık haline getirmiştir. VahdettinGünzberg’e, Sadrazam Ali Rıza Bey’in de bulunduğu bir ortamda, bütün çareler tükendiğinde ‘en azından vatanın kalbini kurtarması için’ Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderdiğini söylemiştir.
Altemur Kılıç’ın önemli bir tespit yapar: “Sami Günzberg hem Osmanlı Hanedanı’nın hem de Atatürk’ün diş hekimi idi. Atatürk ona geldiğinde hanedan mensuplarının fotoğraflarını gizlemeyecek kadar dürüst ve kadirşinastı. Atatürk de bunu anlayış ve takdirle karşılayacak kadar dürüsttü. Babam (Kılıç Ali) da Günzberg’in bu tarafından hep takdirle bahsetmiştir.”
3.Vatan Hainliğinden İstiklal Madalyası’na
Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında Mütareke döneminde İngiliz istihbaratına çalıştığı, Siyonist propagandası yaptığı ve İtalyanlar’a casusluk yaptığı bilgileri vardır. Dönemin gazetelerine göre Günzberg Mütareke yıllarında işgal kuvvetleriyle birlikte çalışmıştır.
1923 yılının Haziran ayında Türk orduları İstanbul’a yaklaşınca GünzbergVahdettin’e yakın olmanın korkusuyla Avrupa’ya kaçar. Daha sonra Türk Konsolosluğundan aldığı pasaportla yurda döner.  
Bursa Askeri Heyeti Mahsusa’, Sami Günzberg’in Milli Mücadele’ye katılmaması üzerine bir rapor hazırlar. Bunun üzerine GünzbergTBMM’ye başvurarak karara itiraz eder. TBMM, heyetin verdiği kararları gözden geçirmeye imkan veren yeni bir kanun çıkartmış ve üç general ve temyiz mahkemesi üyesinden oluşan ‘Yüce Karar Heyeti’ kurmuştur. Bu heyet, Günzberg’i aklar. Hatta İstanbul askeri yönetiminin isteği üzerine, Günzberg’e ‘İstiklal Madalyası’ verilmesi gündeme gelir.
Bunun üzerine Günzberg’in dostlarından İsmet İnönüGünzberg’i “adalet yerini buldu” diyerek şahsen kutlar.
4.Sami Günzberg’in X İlişkiler’i
Sami Günzberg’in annesi Madam Günzberg omzunda taşıdığı kumaşları şehrin varlıklı hanımlarına satarak hayatını kazanıyordu. Annesi bu şekilde İstanbul’un üstseçkinleriyle bağlantı kurdu. Günzberg’in sahip olduğu en büyük sermaye, nüfuz sahibi insanlardan oluşan geniş çevresidir. Bunda annesinden gelen ilişkilerin de katkısı olmalı.
Günzberg’in Siyonizm kurucusu Theodor Herzl’le ilişkileri vardır… HerzlGünzberg’ten “Saray içinde mutemet adamımız” diye bahseder.  İkinci İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Ben-ZviGünzberg’in dostları arasındadır. Günzberg, İsrail’e gider. Ve bu ülkeye yardımlarda bulunur. Arşivini İsrail Devlet Arşivleri’ne devretmek ister. Ama bu isteği gerçekleşmez.
Abdülhamit’in padişahlıktan düşürülme kararını ileten 3 kişiden biri olan Emanuel Karasu’nun oğlu Albert KarasuGünzberg’in ölümünden sonra yazı yazan ekabirdendir.
Günzberg’in gizemli yapısı, onun karanlık işler çevirdiğine yorulmuştur. Mesela Sami Günzberg’in herkese ‘kız kardeşim’ diye tanıttığı Lili Günzberg’in aslında kız kardeşi değil, sevgilisi olduğu söylenir.
Meraklısı bu ilişkilerin daha fazlası için Rıfat N. Bali’nin Kitabevi Yayınları’ndan çıkan ‘Sarayın ve Cumhuriyetin Dişçibaşısı Sami Günzberg’ ve Sinan Korle’nin İletişim’den çıkan ‘Kızıltoprak Günlerim’ kitaplarına bakmalı.
5.Günzberg-Osmanlı Hanedanı vekilliği 
Yıllarca Abdülhamit varislerinin Filistin ve Irak’taki mirasını geri almak için aracı olur.
Ancak Abdülhamit’in mirasının yeniden elde edilmesi meselesinde başarısız olur. Bu yüzden suçlanır. 
Abdülhamit’in Petrolleri’ kitabı konuyla ilgili önemli bir kaynaktır.
6.Dişçibaşı Günzberg’in özelliklerine bak Kanuni’nin Yahudileri niçin ülkemize getirdiğini anla
Dişçibaşı Günzberg’in özellikleri sıralanmakla bitmez… Sultanların ve Cumhuriyet kurucularının sırdaşı, gayri resmi diplomat, İstanbul’daki sayısız gayrimenkulden Musul’daki petrol yataklarına ve Filistin’deki arazilere kadar uzanan emsalsiz bir mal varlığının sahibi Sultan Abdülhamit varislerinin vekili, antika koleksiyoncusu, Nazilerin Soykırımı’ndan kaçan Yahudi mültecilere yardım eden bir arabulucu.
7.Hatime: Günzberg’den kendimiz için sonuçlar çıkarmalıyız
Türkler’in ağırlıkla asker ve köylü olduğu bir toplumda, İmparatorluğun yetişmiş insan ihtiyacının önemli bir kısmını Yahudiler karşıladı. Günzberg de onlardan biri.
Reaya’nın yani ‘sahici Türkler’in eğitimle, sanatla, hayatla tanışması konusunda ne Osmanlı ne de Cumhuriyet başarılı olabildi. Osmanlıcılar ve Cumhuriyetçiler, her konuda olduğu gibi ‘toplumsal tarihi’ de hala tahrif etmekle meşguller.
Yüzyıl başında Ruslar’ın işgali altındaki Kırım’da okuma-yazma oranı yüzde 90’ları buluyordu. Okuma-yazma konusunda Osmanlı’da veriler yüzde 2 ile yüzde 6 arasında değişik oranlarda. Abdülhamit, ‘niçin okuma yazma öğretemediğimizi’ araştırır. Karşısında köhneleşen Medrese’yi bulur. Medrese, inatla Türkçe’yi bir dil olarak kabul etmemekte direnir. Bu yüzden okuma-yazma eğitimi başarısız olur. Bu eğitim sistemi yüzünden Yahya Kemal 3 yılda okumayı söktüğünü söyler.
Abdülhamit’e “Şeriat isterük” diye ayaklanan MedreseHareket Ordusu’nu karşısında bulur. Ve ilk tasfiyesini yaşar.
Tarihimizi ‘yöneten-yöneten’ ikilemi içinde yeniden yorumlamalıyız.
Yönetilenler’in yani Reaya’nın insan sınıfından sayılması 1950 sonrasına rastlar… Kendi çıkarları için Demokrat Parti’yi kursalar da Menderes, Bayar, Koraltan ve Köprülü gibi toprak ağası ve seçkinlere çok şey borçluyuz.
Eğer tarihi doğru yorumlamazsak, Günzberg hakkında yukarıda yazdığımız bilgiler ‘komplo teorisi’ne hizmet eder.
Bugün Reaya seçkinlerinin temel sorunu, Günzberg gibilere muhtaç olmadan geleceğini inşa edip edememe sorunu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder