Önümüzdeki günlerde ülkemizin önemli siyasi partilerinden MHP’de Büyük Kurultay yapılacak. Bu yazı, genel başkanlık seçiminin de yapılacağı bu kurultay öncesinde, MHP hareketinin sorunlarını anlamaya yönelik bir denemedir…
Temel sorun 1: Yönetim anlayışı yerine Mütareke eğilimlerinde ısrar etmek/ Milliyetçilik, İslamcılık ve Kalkınmacılık
Aslında Türk Muhafazakarlığı’nın temel sorunu aynı… Onlar kendilerini bazen İslamcı, bazen Milliyetçi, bazen de kalkınmacı-Merkez Sağ parti olarak deklare etseler de aslında hep aynı açmazın içindeler… Birer Mütareke eğilimli olan ve bir kimlik arayışının sonucundaki tanımlamalar olan Milliyetçilik, İslamcılık ve Kalkınmacılık hiçbir şekilde bir yönetim anlayışı vazetmiyor.
Böyle olunca bizim siyasi liderlerimiz ve partilerimiz de her konjonktüre göre farklı yollar çizmeye kalkışıyor. Mesela 12 Eylül 1980 öncesindeki MSP ile 12 Eylül’den sonraki RP arasında 180 derece fark vardır. Yine aynı şekilde MHP kendi içinde 180 derecelik yönelişler içinde olmuştur. Şimdilerde pek hatırlanmasa da Kazım Berzeg’in kurucu başkanı olduğu, Atilla Yayla ve Mustafa Erdoğan’ın içinde bulunduğu Liberal Düşünce Topluluğu bir dönem MHP’nin yayın organı Hergün gazetesini yönetmiştir (yıl 1996).
Liberallerle geçmişte ittifak kurmuş olsa bile MHP, sosyolog S.Seyfi Öğün’ün işaret ettiği gibi son tahlilde muhafazakar bir partidir. Fakat Ak Parti gibi MHP de muhafazakarlığının farkında değildir. Nasıl Ak Parti kendisini İslamcı bir parti zannediyorsa, MHP de abes bir şekilde milliyetçi bir parti zannetmekte ısrar ediyor…
28 Şubat öncesinde memlekette Ülkü Ocakları enflasyonu vardı… İstanbul’da Ülkü Ocakları sayısı 350’yi aşmıştı. Genel merkezden habersiz Ülkü Ocakları şubeleri ve kütüphaneleri açılıyordu. Dönemin yöneticileri korsan Ülkü Ocakları ile baş etmeye çalışıyordu. Bu şubelerden bir kısmı yerel kabadayı grupları tarafından yönlendirilir olmuştu.
Metal Fırtına ve Kurtlar Vadisi projeleri bu süreçte ortaya çıktı…
Şimdi kısaca televizyon dizilerine atıfta bulunalım… Kurtlar Vadisi dizisi başlangıçtan bugüne ülkücü jargonu kullanır. Zaten dizinin senaryo yazarı Ömer Lütfi Mete, yönetmeni Osman Sınav ve başrol oyuncusu Necati Şaşmaz namı diğer Polat Alemdar ülkücü geçmişleri bilinen kişiliklerdir… Dahası Necati Şaşmaz’ın amcası Tahir Şaşmaz, 12 Eylül 1980 öncesinde MHP Elazığ Eski milletvekili idi…
Bahçeli, Derin Devlet’in 28 Şubat’ta PKK karşıtı Abdullah Çatlı takımını Susurluk’ta tasfiye etmesini iyi okudu. Türkeş’in Kürtçülük Sorunu’nda “Biz bu işin bir tarafıyız” anlayışını, Bahçeli yeni duruma göre yönlendirdi. Ülkü Ocakları’nın Özel Harekatçı Yetiştirme Merkezi’ne dönüştüğü sürecin bittiğini gördü. Ve tarihi bir kararla Ülkü Ocakları’nı istihbarat yönlendirmelerinden ve kabadayı gruplardan temizledi…
Bahçeli’nin attığı bu adım doğru bir adımdı. Eğer bu adımı eleştiren bir kişilik varsa onun başka bir amacı var demektir.
Bugün Bahçeli’ye karşı çıkan adayların ekseriyeti Ülkü Ocakları’nın tasfiyesini eleştirmektedir.
Ülkü Ocakları’nda hayat bulamayan eylemci kadrolar, kendilerini BBP ve Nizamı Alem Ocakları yapısı içine attılar. Hrant Dink ve rahip operasyonlarında bu kişiler kullanıldı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun “bizim tarlaları bizden önce sürmüşler” yorumu, bu durum üzerine söylenmiş acı bir söz… Görülüyor ki, Bahçeli kendi tarlasını kimseye sürdürtmemiştir. Ne Kürt Sorunu’nda, ne Ergenekon yapılanmalarında ne de rahip olaylarında Ülkücü organizma yer almamıştır.
Bu bir doğru, Devlet Bahçeli’nin başta dar kadroculuk olmak üzere bütün yanlışlarını götüren bir doğrudur. Çünkü iç savaş tehlikesinden uzak tutmak küçümsenecek bir iş değildir.
Bugün Koray Aydın’ın yanında yer alan Ozan Arif, “Ogün öyle desinler, Ogün böyle desinler/ Fatihalar, Yasinler bitmez Karadeniz’de” bestesiyle bu operasyona katılan Ogün Samast ve Yasin Hayal’e şiirler yazdı, RP’li Rize Belediye Eski Başkanı Şevki Yılmaz’ın türkücü yeğeni İsmail Türüt de bunu seslendirdi.
MHP iç muhalefetinin ve mevzuya Fransız dindar kamuoyunun aksine Devlet Bahçeli’nin öngörüsü bu olayda bir kere daha görüldü.
Temel sorun 3: Kendini parti zanneden klikler sorunu
MHP tarihinin temel sorunlarından biri genel merkezi ele geçiren kliğin kendisini parti zannetmesidir. Bu durum merkez kliğin diğer klikleri tasfiye etmesi ve dava merkezli bir camianın inşasını imkansız kılmaktadır. Sorun halen geçerli, geçmişte olduğu gibi durum bugün de böyle… Öyle ki, dünün merkez klikleri Muharrem Şemsek, Rıza Müftüoğlu, Tuğrul Türkeş, Devlet Bahçeli klikleridir… Kendini parti zanneden klik sorununa en önemli örnek, genel başkanlık seçimini Tuğrul Türkeş kaybedince “illegaliteyi başlatıyorum” diyerek kongre dağıtan Azmi Karamahmutoğlu psikolojisidir…
Geçmişte her biri yine Bahçeli tarafından bakan veya milletvekili yapılan bu kişiliklerin eleştirileri ‘tembellik, dürüstlük, çalışkanlık, küskünlük’ ahlaki değer yargılarıyla kendini gösterse de aslında ahlaktan ziyade taşra zihniyetinin çözümsüz bakış açısının sonucu olarak söylenmektedir.
Kurultay vesilesiyle internet sitelerini dolaşırken eski Ocak reislerinden Suat Başaran’ın fevkalade önemli bir tespitine rastladım. Başaran, bu eleştirilere cevap olarak “sizin döneminizde bu sorunlar yok muydu?” Sorusunun cevabını doğru bir şekilde “evet bizim dönemimizde de aynı sorunlar vardı” diyerek dürüstçe cevaplamaktadır.
Temel sorun 4: siyasetin finansmanı sorunu
Siyasetin finansmanı sorunu hemen her siyasi hareket için aynıdır. Osman Altuğ’un ifadesiyle Türkiye’deki yolsuzlukların temel gerekçesidir. MHP iktidarı döneminde bu sorunu yaşamıştır. Tıpkı Cumhuriyet’in ilk Nafia Vekili İsmail Fazıl Paşa gibi dönemin Bayındırlık Bakanı Koray Aydın da bu ithamdan kurtulamamıştır. Aydın’ın inşaat baronları gözündeki suçu, arsa ve inşaat tröstlerini, Anadolucu KOBİ konsorsiyumu ile çalışmaya mahkum etmesidir.
Yüce Divan’da yargılanarak aklanan Aydın’ın MHP’de genel başkanlığa soyunmasına diyeceğimiz bir şey yok. Ancak siyasetin finansmanı meselesine bağlı olarak söylememiz gereken bir durum daha var. Trabzon Milletvekili Aydın’ın etrafında haddinden ziyade Karadenizli yoğunlaşması vardır. Müteahhitlik mesleğiyle iç içe olan Karadenizliler’in inşaat şehveti’nin de Türkiye’de artık bir şekilde sorgulanması gerekmektedir. Geçmişte deniz kumuyla ev yaptığını itiraf eden Ağaoğlu’nun marka olarak kirlilik oluşturduğu bir süreçte Aydın’ın sıkça zikrettiği değişimin içeriğini konuşmamız gerekecek!
Aydın seçim çalışmaları sırasında sıkça değişimi vurgulamaktadır. Ama onun sorunu da diğer adaylar gibi projesizlik… Hele temel sorunları çözümlemeden ne olduğu belirsiz bir değişime yönelmek, Ülkü Ocakları’nı yeniden harekete geçirmek ve siyasi tembellikten çıkmak, hükümete ve hususen Başbakan Erdoğan’a radikal muhalefet yapmak, yeni felaketlere yol açacak ve hareketi meşruiyet zemininden uzaklaştıracak düşüncelerdir.
Bir anekdot: Dilaver Cebeci ve Kasaplar Odası Başkanı
Rahmetli Dilaver Cebeci, Türk Şiiri’nin büyük şairlerinden biriydi. Mustafa Yıldızdoğan’ın söylediği ‘Türkiyem’ şiirini o yazmıştı. ‘Türkiyem’ şiiri belki İstiklal Marşı’ndan sonra en fazla bilinen şiirlerden biridir. Dilaver Cebeci ile ilgili olarak 1996 yılında 2 bölümlük bir belgesel çektim. Belgesel sırasında Cebeci’yle uzun uzun konuşmuştuk… Çekimler sırasında “Sizi hayatta üzen en acı şey nedir hocam?” diye bir soru sordum kendisine…
“Sorma dostum” dedi… “Bizim ilçedeki MHP teşkilatına uğradım, selam vereyim dedim. Teşkilatta arkadaşlarla yeni tanışıyoruz. Ben Dilaver Cebeci dedim. Karşımdaki ilçe başkanı “evet ben sizi biliyorum. Siz Kasaplar Odası Başkanı’ydınız galiba” dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.”
Hatime: camia olmayı başaramayan bir hareket ne yapabilir?
Bu durum, yukarıdaki ilçe başkanının sadece kişisel bir bilgi zaafından kaynaklanmıyor. MHP hareketinin 50 yıllık geçmişe rağmen hala bir camia olamamasından kaynaklanıyor. Türk Ocağı ve Aydınlar Ocağı gibi köklü kurumlardan mahalli derneklere, yayınevlerinden üniversite ve sendika birikimlerine kadar kendi içinde tutarlı bir camia olmayı başaramayan bir hareketin, Türk Milleti’ne esenlik vaat etmesi mümkün müdür? Bunu, bütün hareket mensuplarının teker teker düşünmesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder