Türk siyasi hayatı geçiş dönemlerinin sancısını zor atlatır. Giden liderin yeri bir türlü doldurulamaz. Gelen lider ve kadrosu “yerimi buldum” diyene kadar ya misyonu biter ya konjonktür değişir…
Bu durum; Demirel, Özal, Türkeş, Ecevit, Yazıcıoğlu ve Erbakan sonrası görüldü. Şimdi başbakan Erdoğan yeni bir hamleyle yeni bir dönemin sinyalini veriyor.
Siyasetin doğası kazanmak üzerine kurulu. Başarılı bir liderin bir noktaya gelip kendi yönetim erkini bir başkasına devretmesi görülmüş bir şey değil. Türk siyasetinde görülmemiş bir şeyler oluyor…
Başbakan Erdoğan, siyasette hizmet süresini 3 dönemle sınırlandıran yaklaşımı kesin bir şekilde uygulamaya hazırlanıyor. Partileriyle özdeş hale gelmiş bir çok isim gelecek dönem göz önünde olmayacak. Bu durumun belediye başkanları için de geçerli olmasını diliyoruz. Erdoğan’ın doğuda İslamcı Kürt kanaat önderleri ve aşiret liderlerini liste dışı bırakması da kolay uygulanacak bir karar değildi. Erdoğan, bunu da başarıyla uyguladı. Şimdi 3 dönem operasyonu ve Has Parti katılımıyla farklı bir uygulamayla karşı karşıyayız…
Bir geriye dönüş /flashback/ yapıp yakın geçmişe uzanıyoruz…
2002 seçimi yeni yapılmış seçimin ertesi günü sonuçlar değerlendiriliyor. Televizyon stüdyosunda TBMM Eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk var. Canlı yayına Ak Parti Genel Merkezi önünden Bülent Arınç bağlanıyor. Cindoruk, seçim sonuçları için “Bu sonuçlar bir devrimdir” nitelemesini yapıyor. Bu yaklaşım Arınç’a soruluyor. Arınç da bu yaklaşımı tasdik edip, “Evet bu bir devrimdir” diyor.
Cindoruk, siyasetin kurtlarından, ‘devrim’ lafını boşa telaffuz etmiyor. Ak Parti’yi İslamcı bir parti olarak nitelendirip marjinalleştiriyor.
Cindoruk ailesinin Adnan Menderes’in yanıbaşındaki isimlerden Refik Şevket İnce ve Hasan Polatkan’dan Bezmenler’e akrabalık ilişkileri var. Mesela ultra laik köşe yazarı Emin Çölaşan, Cindoruk’un kuzenidir. Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan Yargıtay savaşçılarındandır.
Cindoruk’un yargıdaki ekürisi Sabih Kanadoğlu’dur. Kanadoğlu Ak Parti’yi Kapatma Davası’nın beynidir.
Cindoruk’un ‘devrim’ nitelemesi bir tuzak! Ortada devrim mevrim yok. Merkez sağ çökmüş, vatandaş Ak Parti’yi yeni merkez sağ parti olarak seçmiş. Olay bu kadar basit!
Ak Parti enerjisinin önemli bir kısmını meşruiyetini sağlamak için harcadı. Cindoruk’un ilk gün attığı zokayı çıkarmak için 10 yıl uğraştı.
Değişimin kaydını düşmek
Cemal Süreya, ‘99 Yüz’ kitabında bir çok ünlü gibi Eski TKP’li Rasih Nuri İleri’yi de anlatır. Süreya bu kitapta, “velev ki bir gün devrim olsa İleri devrimle ilgilenmez, onun belgelerini arşivlemeye koyulur” der. Biraz müstehzi bir ifadedir Süreya’nın yazdıkları… Oysa İleri’nin yaptığı değişimin arşivini tutmak, kaydını tutmak doğru bir tavırdır.
Bir gerçeğin eğer kaydını düşmemişseniz, çocuğun adını koyamamışsanız değişimin bir anlamı kalır mı?
Sağın bilginin dönüşümüyle, kayıtla, arşivle ve hususen sanatla başı pek hoş değildir.
Ortada devrim yok ama bir değişim var… Değişimin kaydını seçim sonuçları değil, kültür ve sanat eserleri tarihe düşer.
Maksim Gorki’nin ‘Benim Üniversitelerim’ romanını okursanız Sovyet devrimi öncesi Rus toplumundaki çöküntüyü görebilirsiniz. Peyami Safa’nın ‘Mahşer’ini, Yakup Kadri’nin Sodom ve Gomere’si okuyunca, İşgal İstanbulu’nu ve yıkılan imparatorluğu içerden gözlemleyebilirsiniz.
Hatime
Seçim sonuçlarından başka Ak Parti’nin elinde kalıcı başarı yok. Çünkü entelektüel birikim değişime yön veremiyor.
Başbakan Erdoğan’ın Has Parti ve Numan Kurtulmuş kararı önemli bir adım ama yeterli değil. Başbakan Erdoğan, sadece kadro transferiyle yetinmemeli, siyasi ekseni net bir şekilde muhafazakarlık olarak belirlemelidir. Sondevir’deki ilk yazılarımızdan biri ‘Başvekil Talat Paşa Başbakan Erdoğan’a’ başlığını kaşıyordu. Bu yazıda Talat Paşa’nın Kara Kemal Bey’e nasihatini yazmıştık. Talat Paşa İslamcılık, Milliyetçilik ve Çağdaşçılığın bir siyaset yöntemi olmadığını söyleyip, siyaset yapan herkesin muhafazakarlık, liberallik, sosyal demokrasi ve sosyalizm’den birini seçmek zorunda olduğunu söylüyordu. Bu nasihate uyma vakti gelmiştir.
Bu tercihi yaptığımız zaman batılı manada bir değişim stratejisine sahip olabiliriz. Batı birikiminden faydalanabiliriz. Yoksa 3-5 yıl sonra Numan Kurtulmuş da Saadet’in o zamanki başkanı ve kadrosunu transferle çözüm bulmaya çalışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder