1.Eski Ankara’nın sokaklarında
Kıymetli dostum Fahri Atasoy’la Ankara turundayız… Türk Yurdu dergisinin Sezenler Caddesi’ndeki merkezinden çıkıp, Yeni Ankara’dan Eski Ankara’ya gidiyoruz. Sezenler Caddesi’ndeki Atatürk Lisesi hayatımın iki yılını geçirdiğim bir tarihi mekan. Orada da yazılacak çok şey var.
Eski Ankara’yı görmeyeli yıllar oldu. En son Ankara Kalesi’ne ‘Buram Buram Ankara’ belgeselinin çekimleri vesilesiyle 20 yıl önce çıkmıştım.
Şimdi İstanbul yorgunu bir eski Ankaralı olarak yeniden kalenin burçlarındayım. Son 20 yılda Ankara’da çok şey değişmiş. Değişimin olumlu ve olumsuz yönleri var.
Dostum Fahri Atasoy’la Ankara’yı anlamaya ve anlayarak yaşamaya çalışıyoruz. Bu yürüyüş boşuna bir şehir turu değil. Yaşadığımız mekanla irtibat kurduğumuz sürece hayata bağlılığımızın ve gelecekten umudumuzun arttığını görüyoruz.
Bir başka uğrak noktamız Mustafa Gülen’in tiftik ve yün satışı yaptığı dükkanı. Tiftik, Ankara’nın mümeyyiz vasıflarından Ankara Keçisi’nin yünü. Mustafa Gülen’in dükkanında ‘el örgüsü tiftik mamuller de bulunmalı’ diye geçiyor içimden.
Ankara’nın ticari hayatında 1940’lı 1950’li yıllara kadar tiftiğin önemli bir yeri var. Bugün Ankara Keçisi’ni Yeni Zelanda ve Güney Afrika’da, Ankara Kedisi’ni İtalya ve Arjantin’de bulabiliyoruz.
‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin hayata tek doğruyu dayatan tavrı yüzünden orman köylerindeki keçi yetiştiriciliği tasfiye edildi. Şimdi uzmanlar keçinin faziletini yeniden keşfediyor. Orman yangınlarına karşı keçinin ot ve çalıları budaması çare olarak öneriliyor.
2.Sokaklarında yürürken Ankara’yı düşünmek
Ankara Kalesi içinde Altındağ Belediyesi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen eski şehir dokusunun yenilenmesi projesi başarıyla yürüyor. Altındağ Belediyesi’nin Hamamönü’nü ihya projesi şehre yeni bir hava vermiş. Vakıflar, dernekler ve esnaf bu yeni değişim içinde kendini ifade edebiliyor.
Tabii bu geleneksel yapıyı güncelleştirme projelerinin Ankara’daki ilk mimarı Beypazarı Modeli’yle Mansur Yavaş. Beypazarı Modeli’ni hatırlayarak yolumuza devam ediyoruz.
Benzer bir şekilde Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki’nin, Ankara Kalesi, Hamamönü ve Altın Köy projelerinde yerli olmanın şuurlu seçimini görüyoruz.
Ankara Kalesi onarımları içinde yapılması gereken işler var. Eski Anadolu Medeniyetleri’nden yeni eserler ortaya çıkarılmış. Bu eserleri elbette koruyacağız ancak kendi kimliğimizle alakalı yapılması gerekenleri öncelikle yapmalıyız.
İstanbul’u fethe giden İslam Ordusu’nun fethettiği Ankara Kalesi’nde bu fethe dair bir işaret yok. Ankara Kalesi’nde İslam Ordusu’nun fethine dair bir anıt-makam şart.
Ankara’nın İslam Ordusu tarafından fethi bizim varoluşumuzla alakalı bir durum. Kale eteklerinde 4 yüze yakın sahabe ve tabiin şehit oldu. İstanbul’da Ebu Eyyüb El-Ensari hazretlerini ‘Eyüp Sultan’ olarak anmak nasıl güzel bir ruh haliyse, Ankara’da onun yoldaşlarını hatırlamamak o kadar üzüntü verici.
Benzer bir anıt-makam, Ahi Mesut’un kabrinin bulunduğu Etimesgut Bağlıca’da yapılmalı. Ahi Mesut’un mezarının Bağlıca Mezarlığı içinde olduğu biliniyor ama yeri belirsiz.
Ahi Mesut anmalarının yapılabileceği Bağlıca Mezarlığı’na yakın, İl Bilge Hatun Erinçevi’nin yakınlarında bir anıt-makam, şehrin anlam haritasını oluşturmakta gelecek kuşaklara ışık tutacaktır. Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel, bölgenin yerel tarihine ait bu tür çalışmalara girebilecek bir başkan olarak görülüyor.
Biz mezar ve makam düşmanı değiliz. Sevgili Peygamberimiz’in oğlu Abdullah’ın kabir taşlarını kendi elleriyle dizdiğini biliyoruz. “Gören göze zararı var” hadisi şerifini de mezardaki küçük bir deliği düzeltirken buyurmuştur.
Dodurga, Peçenek, Ballıkuyumcu, Yapracık, Bağlıca ve Ahi Elvan Ankara’nın Eskişehir Yolu’ndaki köyleri. Bu köylerde yerelliğe dair son işaretler, Cuma günleri duyurusu yapılan mevlit törenlerinde kalmış durumda. Bugün Elvankent’te oturanlar Ahi Elvan’ın, Bağlıca’da ve Etimesgut’ta oturanlar Ahi Mesut’u tanımalı.
Ahiler; Ankara’yı Beylikler Dönemi’nde 150 yıl ahilik sitemiyle yönetmişti. Hacı Bayram Veli ve Akşemsettin’de bu üretici tasavvufun izleri açık açık var.
3.Eski Ankara’da ticaret merkezleri: Çengelhan ve Çukurhan
Ankara Kalesi çevresinin çehresi değişiyor. Kale çevresini gezerken Çengelhan Rahmi Koç Müzesi hemen dikkati çekiyor.
Çengelhan, 1522 yılında kervansaray olarak yapılmış. Çengelhan taş yapı. Çengelhan Rahmi Koç Müzesi, Ankara’nın ilk sanayi müzesi. Çengelhan’ın avlusunda Vehbi Koç’un iş hayatına atıldığı ilk dükkan yer alıyor. Müzede 1800’lerden bu yana teknik aletlerle ilgili gelişmeler sergileniyor. Doğrusu ben bu müzede teknik aletlerin değil, Ankara’nın ticari hayatına dair bir tema bekliyordum.
Çengelhan’ın yanındaki Çukurhan da Koç Ailesi’nin sahibi olduğu Divan Oteli ve Pastanesi tarafından işletiliyor. Onarımdan sonra 19 odalı butik otele dönüştürülmüş.
Çukurhan, bizim ‘geydana’ dediğimiz Ankara’nın geleneksel mimarisinde. 17’nci asrın sonu ile 18’inci asrın başında inşa edilmiş. Eskiden üst odaları han olarak kullanılan Çukurhan’ın avlusunda tiftik ve hububat ticareti yapılırmış.
4.Emin Antik Sanat Galerisi’nde bir gün
Emin Antik Sanat Galerisi ve Galeri Z, Ankara Kalesi’nde birbiri ardına açılan sanat mekanlarından. Galerilerin Çankaya-Çay Yolu ekseni dışında açılması sağlık işareti.
Emin Antik Sanat Galerisi Genel Yönetmeni İbrahim Terzioğlu, sanatın onarıcı gücünü keşfeden bir kültür adamı. Terzioğlu, aynı zamanda yazar, şair ve fotoğraf sanatçısı… Keçiören ve Elmadağ şehrengizleri önemli çalışmaları. Terzioğlu’nun yeni çıkan şiir kitabı ‘Kervancı’yı imzalatıyoruz kendisine. Ve kitaptan bir dörtlük: “Şeyh Ali Semerkandi etti dua/ Çekirgeden halas oldu Bursa/ Bağlum’da Abdülhakim Arvasi/ Kanamaz artık Türkün yarası.”
Emin Antik Sanat Galerisi’nde yeni bir sergi açılışının arefesindeyiz. Resim eserlerinin taşınmasına ve yerleştirilmesine şahitlik ediyoruz. Emin Antik Sanat Galerisi’nde Yaşar Sabri Şanlı’nın resimleri sergileniyor.
İlk dikkatimi çeken resim, Necip Fazıl’ın Ayhan Songar objektifi ile ortaya çıkan son dönem ak sakallı fotoğrafının resmedilmesi. ‘Portreler’ programında Songar’dan bu fotoğrafın hikayesini yayınlamıştım.
Yaşar Sabri Şanlı’nın galerinin üst katından Aslanhane Camii-Kümbet ekseninden Ankara siluetini resmetmesi ayrıca hoşuma gitti. Harput Kalesi’nden İstanbul manzaralarına Şanlı’nın resimleri görülmeye değer.
5.Şeyh Ali Semerkandi’yi hatırlamak
İbrahim Terzioğlu’nun yukarıdaki dörtlüğü bize Şeyh Ali Semerkandi’yi hatırlatıyor.
Şeyh Ali Semerkandi, adı beni hassaten ilgilendiren bir büyük isim. Şeyh Ali Semerkandi radyo oyununu 1990’lı yıllarda yazmıştım. Bu oyun, ‘Radyo İçin Üç Oyun’ adlı eserimdeki eserlerden biri. Peygamber Efendimiz’in türbedarının hayatını yazmak benim için büyük bir şeref.
Şeyh Ali Semerkandi için İfpaş’ın çektiği filmdeki senaryonun temeli bu radyo oyunu. Ancak senaryoya bir macera katılması ve keramet canlandırılması üzerine filmden ismimi çekmiştim. Batılı dramatik yapıya itirazım var. Batılı dramatik yapı trajiktir ve trajedi kaderle çatışmayı zorunlu kılar.
Çamlıdere’de medfun Şeyh Ali Semerkandi’nin türbe ve çevre tasarımının tamamlanması sevindiğimiz bir uygulama olmuş. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı peysaj ve yeşillendirme çalışmaları tamamlanmış. Yöresel ürün çarşısı ve oyun alanları da tamamlanmak üzere. Otomobil ve otobüs parkının ihmal edilmemesi güzel.
6.Hatime: Değişimin temel dinamiği nizamı alem fikri
Değişim, medeniyetimize odaklı ise seviniriz. Ecnebi her yönelişe illa ki buğz ederiz.
Pirimiz Yahya Kemal’in ‘değişerek devam etme’ fikrini anlamaktan başka çaremiz yok.
Değişmek ve devam etmek, zıtların birliği gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder