1.Tanıdığım Afet Ilgaz: Afet Abla
Afet Ilgaz’ın yoğun bakımda olduğunu öğrenince hemen bir yazı yazmak için arşivime uzandım. Afet Ilgaz ile Rıfat Ilgaz’ın kupürlerini ve kitaplarını birbirinden ayırdım.
Afet Ilgaz, Kocamustafapaşa semtinde oturuyordu. 1990’lı yıllarda bu semtte ailecek bir kitabevi işletiyorlardı. Kitabevinin adı Muhteremoğlu Kitabevi idi. Kitabevi ismini Ilgaz’ın aile soyadından almıştı. Ilgaz’ın ‘Ad Semud Medyen’ kitabı bu kitabevi tarafından neşredilmişti. Kitabı bana “Değerli gazeteci dostum Mahmut Çetin Bey’e dostlukla” diyerek 14 Ocak 1992 tarihinde imzalamış.
Elimde Afet Ilgaz’la 1984 yılında Yazko’nun Somut gazetesinde yapılmış bir söyleşi var. Ilgaz bu söyleşide dine sevimli bakışından söz ediyor.
Ilgaz bir yazısında Hikmet Kıvılcımlı’dan bahsederken onun ‘Allah’a emanet olun’ sözünü dilinden hiç düşürmediğini söyler.
Belki de çok eskiden Mührü Süleymancılar toplumu bu kadar kutuplaştırmadan önce birbirimize daha yakın insanlardık.
Afet Ilgaz solcu iken de kitaplarını okuduğum bir yazardı. İslam’a dönüşüm sürecinde diyalogda olduğu sayılı isim arasında ben de vardım.
Ilgaz’ın bu dönemde tanıştığı isimlerden biri kültür adamı ve Bahçelievler Eski Belediye Başkanı Muzaffer Doğan’dı. Bu dönemde Acun dergisini çıkaran Yeniçağ gazetesi yazarı Aslan Tekin ile Yörünge dergisinde araştırma dosyaları hazırlayan İsmail Fatih Ceylan da Ilgaz’ın çevresindeki isimlerdendi.
Ilgaz’ı yakından takip etmemin nedenlerinden biri onun Ahmet Arvasi’nin kitaplarına olan ilgisiydi. Ahmet Arvasi’nin ‘Kendini Arayan İnsan’ ve ‘Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz’, Necip Fazıl’ın ‘Çöle İnen Nur’, Abdülkadir Geylani’nin ‘İlahi Armağan’ adlı kitapları başucu kitaplarındandı. Dr.Haluk Nurbaki’nin kitaplarını da merakla okurdu.
Arvasi Bey’in ‘Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz’ adlı kitabından hareketle İLESAM’da bir konuşma yapmıştı. Bu konuşma benim ilgimi tanışma safhasına getirmişti.
Çizgi filmci arkadaşım Selahattin Akbulut ile birlikte Afet Ilgaz’la bir söyleşi yaptık. Söyleşi Türkiye Pazar ilavesinde 29 Kasım 1992 tarihinde yayınlandı. Söyleşide tasavvuf ahlakını benimsemedikçe ideal ahlakın biçimlenmesi mümkün değildir” diyordu. Yazının başlığı: Gönül eğitiminden başka çaremiz yok.
Söyleşide şöyle diyordu Ilgaz: “İLESAM’da Seyit Ahmet Arvasi’nin ‘Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz’ kitabından alıntılar okudum ve tekliflerim gönül eğitimi çevresinde oldu. Yazık ki bunlara geç muttali olduk. Okuduk öğrendik ve öğrendiklerimizi aktardık.”
TGRT’de Levent Geylan’la birlikte hazırladığımız ‘Portreler’ programının bir bölümünde Afet Ilgaz’ın belgeselini yayınladık. Belgeselimiz, Afet Ilgaz’ın dönüşme safhasında bir çekimdi. Ilgaz henüz başörtülü değildi. Ama o yıllar önce zaten ‘Başörtülüler’ adıyla bir hikaye kitabı yayınlamıştı.
Gazete ve dergilerde Ilgaz’la ilgili çıkan yazıları bazen telefonla bildiriyordum. Gündoğan Edebiyat’ta Gürsel Aytaç’ın yazdığı ‘Ad Semud Medyen’ yazısı kendisine sürpriz olmuştu. Araştırmacılığım hoşuna gidiyor, beni ‘bilgi hafiyesi’ne benzetiyordu. Kendisinden en son haberleri kültür adamı Sefa Koyuncu vasıtasıyla almıştım.
3.Tasavvuf ve Kocamustafapaşa’daki üç Efendi
Afet Ilgaz, Kocamustafapaşa semtinde oturuyordu. Semtle organik irtibatı vardı. Bu semtte medfun üç mutasavvıf Sümbül Efendi, Merkez Efendi ve Ramazan Efendi, Ilgaz’ın manevi dünyasını derinden etkilemişti. Bu üç evliyanın ortasında bulunduğunun farkına varmak Ilgaz’a ayrı bir manevi neşe veriyordu.
İsmail Fatih Ceylan, Yörünge’de yayınlanan söyleşisinde Afet Ilgaz’a “Kitabınızın adını taşıyan ‘Ad Semud Medyen’ helak edilmiş kavimler. Peki bugünkü toplumla , bu helak edilmiş kaimler arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?” sorusunun sormuş.
Bu soruyu şöyle cevaplamış Ilgaz: “O kavimlerde Kur’anı-ı Kerim çok açık belirtmesine rağmen, yozlaşmanın son raddesine geldiği anlaşılıyordu. Yani ahlaki bir çöküntünün içindeler. Onları çöküntüye getiren sebeplerin temelinde ise nefs yatıyordu, dikkat edin. Çok kazanmak, çok mutlu olmak, çok rahat olmak, çok güçlü olmak, özellikle çağımızda ünü hedefleyen başarıya tutkun olmak… Bu amaç için yürünmesi gereken yolda insanlar hiçbir ölçü tanımaksızın birbirini kırıyorlar. Hiçbir korku ve utanç tanımaksızın. Günümüz Türkiye’sinde de bunun yaşandığını hissediyorum.”
Çanakkale’nin Ezine ilçesinde doğdu, Esat Coşan Hoca'yı hemşehrisi olarak severdi. Mehmet Şevket Eygi’yi takip ederdi. Türkiye gazetesinin Bizim Sayfası’nı heyecanla okurdu. Fıkıh Köşesi’yle hep ilgiliydi.
4.Refah Partisi ve Milli Gazete süreci
Afet Ilgaz’la diyaloğumuz uzaktan da olsa hep sürdü. Önce Yeni Şafak’ta köşe yazarlığına başladı. Daha sonra da Milli Gazete’de köşe yazıları yazdı. Ama İslam’a dönüşüyle birlikte politize olması beni şaşırttı.
Onun hızlı bir şekilde Refah Partisi’ne girmesi ve Beyoğlu Belediye Meclisi üyesi olması şaşkınlığımı daha da artırdı. Bu süreçte ilişkilerimiz zayıfladı. O benim kitaplarımı takip ediyor ve yeni çıkan kitaplarımı Milli Gazete’deki köşesinde tanıtıyordu.
Refah Partisi ve Milli Gazete süreci devam ederken, Afet Ilgaz ilk şokları yaşamaya başladı. Fazilet Partisi-Ak Parti ayrımında Milli Gazete yazarı olarak Erbakan Hoca’nın yanında yer aldı. Aslında bu kadar politize olmak onun mutasavvıf tabiyatına uygun değildi.
Milli Gazete’de yazdığı son dönemde gazetenin genel Ergenekon politikasına kafadan itiraz etti. Orduya kumpas kurulduğunu açık açık yazdı. O günler için Ergenekon’u savunmak Milli Gazete’de sorun oldu. Afet Ilgaz yaşanan sorunlar yüzünden Milli Gazete’den ayrıldı.
5.Milli Gazete’den Yeniçağ’a
Afet Ilgaz, Milli Gazete’den ayrıldıktan kısa bir süre sonra 2010 yılında Yeniçağ gazetesinde yazmaya başladı.
Afet Ilgaz’ın Milli Gazete’deki yazılarıyla Yeniçağ’daki yazıları arasında hiçbir eksen kayması olmadı. Ilgaz; Yeni Şafak ve Milli Gazete’de yazarken de Yeniçağ’da yazarken de Osmanlı-Türk eksenli İslam ve devlet fikirlerini savunuyordu.
Ilgaz’ın İslami camiada yaşadığı şokların benzerini gönüldaşım Şenol Özbek de yaşamıştı. Subaylık yıllarında dışarıdan gördüğü insanları yakından görünce şaşırıyordu. Cemaat ve Ak Parti çelişkilerini, devlet ve ordu’nun Ergenekon’la özdeş hale getirilip yıpratılmasına anlam veremiyordu.
6.Hatime: son yazısı ‘Rüyayla karışık’
Yeniçağ gazetesinden Afet Ilgaz’ın yazılarına tekrar göz atıyorum. 9 Ocak 2015 tarihinde yayınlanan son yazısı ‘Rüyayla karışık’ başlığını taşıyor.
‘Rüyayla karışık’ı okuyunca ölümün fizikötesi işaretlerinin satırlarına yansıdığını hüzünle gördüm: “Görseniz o kadar güzel ki buralar. Sesiyle bile güzel. Zannetmeyin ki dünya harikası doğa güzeli bir yerde yaşıyorum. Hayır. İşte öyle arada bir gözüme çarpan yeşillikler oluyor.”
Afet Ilgaz, ‘Rüyayla karışık’ başlıklı son yazısında bilinç akımı tekniği ile duygularını, rüyalarını dile getirmiş. Sanki bir masal ülkesi’nde hissettiklerini aktarmış bizlere: “Bildiğiniz gibi değil burası, şimdi bir masal ülkesi haline geldi. Yattığım yerden gördüğüm, Melek’e de haber verdiğim gökten süzülen Arap harfleri bunu gösteriyor. Bak Melek, Arap harfleri iniyor gökten dedim.”
Gökten İslam harflerinin inmesi hayra işaret.
“İki namaz bir araya gelse de bu ritim ve bu manzara bozulmuyor. Ama dediğim gibi işte, benim rüyayla karışık anlatmaya çalıştığım hâl bu.”
Yüce Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder