1.IŞİD’ın yöntemleri birebir Taliban yöntemi
IŞİD, Suriye ve Irak kaosundan ortaya çıktı. Kısa sürede umulmadık bir etkinlik kazanan örgütün yükselişini kolay kolay izah etmek mümkün değil.
IŞİD’in Suriye ve Irak’ta yaygınlaşmasıyla Taliban’ın Afganistan ve Pakistan’da yaygınlaşma şekli arasında birebir aynilikler var. Her iki coğrafyada da önce istikrarsız eylemce grupların yaygınlaşması daha sonra da bir örgüt vasıtasıyla süpürme harekatı söz konusu.
Şimdi IŞİD bir merkez adına süpürme harekatı yapıyor.
2.IŞİD’in katliamları
IŞİD sadece abartılı zaferleriyle değil, katliamlarıyla da gündemden düşmüyor. Örgüt kendi inancı dışında olan herkesi küfürle itham ediyor ve ayrı inançtaki herkesi İslam adı altında Vehhabiliğe geçmeye zorluyor.
IŞİD bütün Vehhabi yapılar gibi türbe ve mezar düşmanı.
Davut Peygamber’in makamını mezara tapıldığı gerekçesiyle havaya uçurdular. Örgütün hedefleri arasında Kabe ve Peygamber Efendimiz’in kabri şerifinin bulunduğu Ravza-i Mutahhara’yı yıkmak da var.
3.IŞİD’in Suriye rejimiyle de ‘iyi ilişkiler’i
IŞİD’in Suudi Arabistan ve İran’la ilişkilerinin ötesi de var.
IŞİD’in Suriye rejimiyle de ‘iyi ilişkiler’inin olduğu biliniyor. Esad’ın affıyla hapisten çıkan IŞİD’cılar şimdi örgütün yönetim kademesinde yer alıyor. Esad güçlerinin diğer muhaliflere oranla IŞİD’le daha az çatışmaya girdiği verilerle sabit. IŞİD’e İran ve Suriye desteğini seslendirenler arasında Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da olması ilginç.
Esad’ın IŞİD’e yol vermesindeki en önemli nedenin Batı’ya mesaj olduğu ileri sürülüyor. Esad’ın mesajı tabii ki, “Ben gidersem IŞİD gelir” korkusunu Batı kamuoyuna yerleştirmek.
4.Vehhabi Beynelmilelizmi
Somali ve Kenya’daki El-Şebab ve Nijerya’daki Bako Haram, El-Kaide ve IŞİD’in benzerleri. Orta Asya, Balkanlar ve Kafkasya’da türevler var.
IŞİD 2011 yılında Suriye’de eylemlere başlıyor. Bünyesine Avrupa’dan, Amerika’dan, Kafkaslar’dan ve Orta Asya’dan katılanlar var. Yurtdışından Suriye’ye savaşmak için gelenlerin yüzde 80’i IŞİD’e katılıyor.
Türkiye’den örgüte katılanların sayısının 2 bini geçtiği söyleniyor.
Arnavutluk Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof.Dr. Ilir Kulla’ya göre Arnavutluk, Kosova ve Bosna-Hersek’ten de IŞİD’e yoğun bir katılım var. Kulla, Kosova’dan örgüte katılan sayısının 200, Bosna-Hersek’ten katılanların sayısının ise en az 150 olduğunu söylüyor.
Çeçen Savaşı’nda deneyim kazanan savaşçılar, IŞİD’ın savaşçı kurmayları arasında yer alıyor. Askeri stratejileri büyük oranda Çeçen savaşçılar tarafından oluşturuyor.
5.IŞİD’in para kaynakları
IŞİD’in para kaynakları oldukça gizli. Örgütün finansörleri arasında önemli miktarda Suudi işadamları olduğu söyleniyor. Örgütün mali kaynaklarının da Suudi sermayesine dayandığı ileri sürülüyor. Yüksek miktarda nakit gelirinin akışı tam olarak tespit edilemiyor.
Örgüt bölgede hakimiyet kurdukça petrol rafinerisi işleten, petrol ticareti yapan ve kaçakçılıktan gelir sağlayan bir yapıya bürünüyor. Elektrikten balıkçılığa kadar her alanda gelirlere ulaşıyor.
6.IŞİD’in felsefi temeli: Selefi, bedevi ve harici
Selefi hareketler Irak, Suriye ve Lübnan ekseninin Sünnileri arasında bulunan Şii düşmanlığını verimli bir yayılma zemini olarak kullanıyor. Örgüt yaygınlık kazandıkça teorik Selefilik’ten ziyade Şii düşmanlığına dayanan bir sosyal zemine yaslanıyor. Dildeki politik söylem ümmet ve hilafet kodları etrafında örgüleştiriliyor.
Ortadoğu uzmanı Mehmet Akif Okur, IŞİD’in ‘bedevi’ niteliğini özellikle vurguluyor. IŞİD işgal bölgelerinde kendi okullarını açıyor. Matematik ve geometri kafirliği körüklediği gerekçesiyle yasaklanıyor. Bu okullarda El Kaide’nin eğitim anlayışı tekrarlanıyor. Çocuklar potansiyel suikastçı ve canlı bomba olarak eğitiliyor.
7.IŞİD’in sosyal zemini
Saddam döneminin yönetici eliti IŞİD’in bakanlar kurulu benzeri yapısını oluşturuyor. Aşiretler geleneksel oportünizmleriyle mevcut yapıya entegre olmakta gecikmediler. Belki burada en üzücü değişme bölgenin Nakşi kültür zemini üzerinde Şia düşmanlığından dolayı Selefi yönelişe hoşgörüyle yaklaşılması oluyor. Türkiye’de Nakşi gelenek temsilcilerinden Cübbeli Ahmet Hoca’nın IŞİD’e karşı tavır alması tarihi bir öneme sahip. Cübbeli Ahmet Hoca’nın tavrı Osmanlı eksenine dayalı önemli bir çıkış.
IŞİD Suriye’de aynı toplumsal zeminde Esad’a karşı mücadele eden El-Nusra örgütüyle de savaştı. Bu örgütün savaşçı kadrolarından bir kısmını kendi bünyesine kattı.
IŞİD, El-Nusra çatışması dışındaSünni yapılarla çatışmamaya özellikle dikkat ediyor. Irak’ta yönetime yabancılaşan bütün Sünni yapıların entegrasyonu yolunda önemli mesafeler kat etmeyi başardı. Saddam dönemi Baas yöneticilerinin şimdi IŞİD’i desteklediği söyleniyor. Saddam’ın yardımcılarından İzzet İbrahim el-Duri’nin Musul’un alınması sırasında IŞİD’i desteklediği biliniyor.
8.Hatime: BOP’un yan ürünü IŞİD
Ortadoğu gündemi artık IŞİD’siz olmuyor… Her gün örgütün bir kenti, petrol sahasını, petrol rafinerisini ya da bir barajı aldığına şahit oluyoruz. İnsan ister istemez ‘nasıl oluyor da oluyor?’ demeden edemiyor.
IŞİD kendi mitlerini, efsanelerini de oluşturuyor. Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilişi tam bir tezgah.
30 bin kişilik Irak Ordusu, 800 kişilik IŞİD birliği karşısında bozguna uğruyor. Üstelik silah ve mühimmat depoları da IŞİD birliklerinin eline geçiyor.
Ortada Suudi Arabistan ile İran’ın bir rol paylaşımı söz konusu. BOP tıkır tıkır işliyor.
BOP’u seslendirmek komplo teorisine alet olmak mıdır? Elbette hayır.
IŞİD tam bir tiyatro açıklığı ile İngiliz ‘Lawrans tasarımı’ İslam rolünü oynamaya devam ediyor…
Kuzey Irak’ın Kürdistan’a dönüşmesini, Kürdistan’ın kuruluşunu artık dillendiren bile yok. Kerkük’ü IŞİD’den korumak için Peşmerge’nin girişine sevinir durumdayız.
ABD’nin IŞİD’e karşı savaşması da tiyatronun bir parçası. Kimse bizden bu tiyatroya inanmamızı beklemesin. Çok komik hareketler bunlar.
Türkiye; Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde gelişen Avrasya İslam Şurası konseptini geliştirmelidir. Ali Osman Terkibi’ni bir çözüm planı olarak deklare etmeliyiz. Aksi takdirde bir yanda Vehhabi Suud ve uzanımı IŞİD zihniyeti diğer yanda İran-Hizbullah-Esad zihniyeti coğrafyamızı kirletmeye devam edecek. Savunmada kaldığımız sürece Musul örneğinde olduğu gibi konsolosluklarda bile görev yapmak mümkün olmuyor.
Nakşi cemaat yapıları, çok eleştirdikleri Fethullah Gülen Hareketi’nin yaptığı doğru işleri takip etmeli. Türkiye’de bu kadar politize olacaklarına Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar’da ‘Çağdaş Osmanlı Ekseni’ni yaymalılar. Mahmut Efendi’nin Çeçenistan’da kurduğu İslam Merkezi bu açıdan anlamlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder