25 Haziran 2014 Çarşamba

Şov aydınlarının yaz uykusu bitti!

1.Numan Kurtulmuş: “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Numan Kurtulmuş, 12 Eylül 2011 halk oylaması öncesi “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediğinde işin bu raddeye varacağını herhalde kendisi de tahmin edemezdi. Şimdi ‘biz ve onlar oyunu’nun iyi adamları ile kötü adamları yer değiştirdi.
12 Eylül 2011 halk oylamasına kadar Türkiye Haziran’dan itibaren pasif bir gündeme evrilir, siyasetçilerimiz ve şov aydınlarımız 3-4 ayı yaz uykusu’yla geçirirdi. Siyasi gündem Eylül-Ekim’de alevlenir, 4 ay deniz kenarında semiren şov aydınlarımız ortamı gererek geleneksel ‘biz ve onlar oyunu’nu oynamaya devam ederdi.
Bu ortaoyunu günleri geride kaldı. Türkiye artık yaz aylarını da yoğun gündemlerle yaşıyor.
TürkiyeOrtadoğu’da süren Şii-Vehhabi savaşından farklı bir çatışmayı kendi içinde yaşıyor.
Cemaat-Hükümet gerilimi, dinin siyasette kullanılmasının getirdiği bütün ölçüsüzlükleri içinde barındırıyor.
2.Kitap ve siyaset ilişkisi kurulamadı
Ortadoğu’nun ‘mezhep’, Türkiye dindarlığının Nakşi yapılar-Fethullah Hoca Cemaati çatışmaları üzerine kurulu gündemi akıllara durgunluk veriyor.
Çatışmanın tarafları, şimdi bizden kendi yaptıklarını onaylamamızı bekliyor.
Oysa insanı insan yapan akıl nimeti, insanın nesneleşmesini kabul etmiyor. İmamı Maverdi’nin ‘kalp içinde bir nur’ dediği akıl, kullanılmayınca insana yük oluyor.
Kitap, bilgiye ulaşmanın ana aracı. Hakikate ulaşmak ancak kitaba ulaştıktan sonra gerçekleşebilecek bir süreç.
Kitap satışlarıyla siyasi gündem arasında doğrudan bir ilişki olması gerekirken bu ilişki Türkiye’de kurulamıyor. Kültür hayatımızın hedef kitlesi hala öğrenci gençlik.
Siyaset esnafı, kitaba gereç olarak bile yaklaşmıyor. Kültür ve sanat işleri özellikle Sağ politikacılar için gerektikçe parası karşılığı yaptırılabilecek bir iş.
Oysa kitaba ulaşmadıkça, kitabı entelektüel bir yaşama biçimine dönüştürmedikçe entegrizm’den uzaklaşmak mümkün değil.
Ortadoğu’nun ve Türkiye’nin bu sıkışık gündeminde Edebi Yurttaşlık Hareketi, habitat odaklı, fıtrat odaklı bir duruş hatırlatıyor.
3.Edebi Yurttaşlık Hareketi nedir?
Edebi Yurttaşlık Hareketi, kitabı dert edinenlerin hareketi… Amerika’da başlayan hareketin prensipleri arasında kitap ve dergi satın almak, bağımsız kitapevlerini desteklemek ve kitaplar hakkında yazmak gibi maddeler var.
Edebi Yurttaşlık HareketiAmerika’da Ball State Üniversitesi’nde yaklaşık yirmi yıldan bu yana ders veren Profesör Cathy Day’ın öncülüğünde başlamış...
Cathy Day’ın Edebi Yurttaşlık Hareketi muhiplerine kitap dünyası içinde olmakla ilgili tavsiyeleri var: “Kitaplar hakkında eleştiriler yazın, bu eleştirilerin çok ustaca olması gerekmediği gibi bu eleştirileri kitap eklerinde, kitap sitelerinde veya kendi blogunuzda yayımlayabilirsiniz.”
4.Kitabın metalaşmasına karşı çıkmak
Kerim Korcan, Kerim Sadi, Hikmet Kıvılcımlı, Abidin Nesimi ve Hasan İzzettin Dinamo… Bu yazarların kitabın metalaşmasına direndiklerini ve bazılarının kitaplarını kendilerinin yayınladıklarını biliyoruz.
Sağ’da Osman Yüksel Serdengeçti ve Sezai Karakoç’u bu erdemliler kulvarına sokabiliriz. İkisi de kendi kitaplarını kendisi yayınlar. Aslında mesele sadece kendi kitabını kendisinin yayınlaması değil. Mesele kitabın kapitalizm tarafından ‘mal’a dönüştürülmesine izin vermemektir. Sezai Karakoç, 80 yaşını aştı ve metalaşmaya direniyor.
Nazım Hikmet’in gazete işlerinde Sertel’lerle, sinema işlerinde İpekçi’lerle girdiği ilişkiler ürkütücüdür. Nazım Hikmet yazdıklarıyla çelişir, metalaşmıştır, yazdıkları ‘mal’a dönüşmüştür.
Benzer durum Necip Fazıl’ın kitapları için de söylenebilir.
Nice (Nietzsche) profesyonel yazarlardan tiksinir
Bir yanda kültür, sanat, edebiyat diğer yanda literatürün (yazın) içine giren yazı birimleri erdemli sözlerin gerisinde metalaşma tehlikesiyle karşı karşıya.
Nice (Nietzsche) profesyonel yazarlardan tiksinir: “Yeminle. Artık bir kitap yapmak istediği söylenen yazarları değil, yalnızca düşünceleri yanlışlıkla bir kitap olanları okumak istiyorum.”
Genel kültür ve sanat anlayışlarımızı edebi yurttaşlık’ın erdemli bakış açısına göre gözden geçirmemiz gerekiyor.
5.Sermaye hayrın yanında olmamıştır
Yaşar Kemal, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz da yayıncı ilişkileri bakımından Nazım Hikmet yolunda olmuştur. 4 bininci kitabını geçen yıl yayınlayan Yapı Kredi Yayınları’nın Yaşar Kemal’in yayıncısı olması sosyolojik olarak yorumlanmayı beklenmektedir.
Bu toprağın sermayesi Karamehmetler ve Koç Ailesi… Yapı Kredi Yayınları’nın birinci ve ikinci sahipleri. Kendi toplumun değerlerinin köküne kezzap döken böyle bir yayınevi nasıl kurulur, nasıl yaşatılır?
Yapı Kredi YayınlarıTMSF’nin elindeyken Necip Fazıl’ın Çile’sini bastı. Birkaç kitap istisna edilirse hep Batıcı eksende yayın yapmak nasıl bir kültür politikasıdır? Anlamak mümkün değil.
6.Markalı yayınevleriyle çalışan dağıtımcı
Dini ağırlıklı kitaplar dağıtan bir dağıtım firması kitaplarıma ambargo uygulayınca ziyaretlerine gittim. Yetkili kişi artık markalı yayınevleriyle çalıştıklarını, küçük yayınevleriyle ‘uğraşmak’ istemediklerini söyledi. Bu tavır korkunçtu, bir yabancılaşma işaretiydi. Onlar adına ürperdim. Söylediği sözlerin nereye gittiğinin farkında değildi.
Dağıtım tekellerine rağmen internet vasıtasıyla yeni hayat alanları oluşuyor.
İnternet üzerinden faaliyet gösteren kitap satış siteleri geleneksel kitap tekellerinin ağlarını parçalıyor. İnternet, kitaba ulaşmanın sağlıklı yollarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Butik yayıncılık, varoluşunu gerçekleştirmek isteyen insanlara önemli bir alan oluşturuyor. Zaten ülkemizdeki yazar ve yayıncı artışına bakınca bunu görmek mümkün. Türkiye’de geçen yıl 43 bin çeşit kitap yayınlandı.
Ülkemizde bir kitap yayıncılığı patlaması var.
6.Hatime: Bütün ülkelerin edebi yurttaşları birleşiniz!
Edebi yurttaşlık; kitapçıya giden, kitap ve dergi satın alan, yazar-yayıncı ekseninde etkin olan aktif okuyucu tipini anlatan yeni bir kavram.
Musa İğrek’in yazısından haberdar olduğumuz Edebi Yurttaşlık Hareketi’nin yaygınlaşmasını canı gönülden destekliyoruz.
Edebi yurttaşlık’ın ardında durmadığımız zaman kitabı sadece bir sektörün ürettiği ‘mal’ olarak görebiliriz.
Kitabı, insanileştiren ilişkiler Edebi yurttaşlık’ın ana çerçevesini oluşturuyor.
Kitapların oluşturduğu kültür evreniyle bilgiye ulaşabiliyoruz. Bilgiye ulaşmadan hakikate ulaşmak bizim gibi sade vatandaşlar için kolay değil. Abdülhakim Arvasi “Başımıza gelen sıkıntıların kaynağı hukuku kendimiz kurmamaya çalışmamızdır” der. Gelin fıkıh, kelam ve ahlak kitapları bu yaz elimizden düşmesin.
Hayatımızda aşka, sevgiye, merhamete, kanaate, erdeme yer açmak için, entegrizm felaketine düşmemek için kitaba yönelelim, kitabın medeniyet eksenli dünyasına girelim.
Toplumumuzun olumlu yönleri kadar olumsuz yönlerini de görelim. Sürekli aynı tuzaklara düşmek Peygaberimiz Efendimiz’in buyurduğu gibi ahmaklık işaretidir.
Recep Tayyip Erdoğan ya da Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanı olması temel çelişkilerimizi yok etmeyecek. Hayatı bu kadar germeye gerek yok. Toplumların bilginin izinde yürümesi tarihsel bir zorunluluk.
Kitabı ve bilgiyi hayatın merkezine yerleştiren Edebi Yurttaşlık Hareketi’ni bu yüzden anlamlı.
Çağdaş Osmanlı Ekseni’ni yakalamak için, bilginin, kitabın ve edebi yurttaşlık kavramanın ardında durmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder