1.Yahya Kemal hiçbir şiir kitabını görmedi
Yahya Kemal’in hiç şiir kitabı olmadı. Şiirleri ölümünden sonra Nihad Sami Banarlı tarafından kitaplaştırıldı. Tanpınar’ın kitaplarını yayınlatmak için ne sıkıntılar çektiğini Günlük’ten öğreniyoruz.
Amerikalı yazar Herman Melville’nin hayattayken tek bir kitabı yayınlanır: ‘Veranda Öyküleri’… Yazar diğer eserlerinin yayınlandığını göremeden ölür.
2.Tölögön Kasımbek’in en büyük emeli eserinin Türkçe’sini görmekti
Kırgız Edebiyatı’nı Cengiz Aytmatov’la tanıyoruz. Fakat Aytmatov’un eserleri genelde Rusça ve Fransızca üzerinden dilimize çevrilmiş.
Tölögön Kasımbek, Kırgız Edebiyatı’nın önemli isimlerinden biri. İki ciltlik romanı Kırılan Kılıç’ın 1.cildi Han Sarayı ve 2.cildi İsyan ile Baskın adlı eserleri Türkiye Türkçesi’ne çevrilmiş.
Tölögön Kasımbek, Kırgızistan eski ailelerinden birine mensup. Kırılan Kılıç, bir nevi onun köklerine uzanma yolculuğu. Kırılan Kılıç’ı Türkçe’ye İbrahim Atabey ve Saadettin Koç çevirmiş.
Kasımbek ve eserleri hakkında İbrahim Atabey’le konuşuyoruz…. Atabey, Kasımbek’in en büyük hayalinin eserlerinin Türkiye’de yayınlandığını görmek olduğunu söylüyor. Tabii duygusal bir durum. Kasımbek’in bu tavrıyla neler söylediğini anlamak istiyoruz. Ve anlıyoruz onu.
Kasımbek eseri Kılıç’ın Türkiye’de yayınlandığını öğreniyor ve seviniyor. Kitaplar kendisine postayla gönderiliyor. Ne yazık ki, çeviri kitapları göremeden vefat ediyor.
Hülvani Baştuğ, Gümüşhaneli bir vatandaşımız… Tahsil imkanı bulamamış. Ama kültüre sanata meraklı. Yıllarca resim yapmış, şiir yazmış. Şiir yazdığını görenler, kitabının olup olmadığını sormuşlar sık sık… Bu soru Baştuğ’un dizesine şöyle yansımış: ‘Kitabın yok mu? Deyip moralimi bozanlar!”
Şairin kitabın vakti için söyledikleri de sıralı sözler:
“Uzun süre bekledim; bunu kimse bilmiyor.
Zamanı gelmeyince isteyen de olmuyor.
Vakti şimdiymiş demek; Hakk vakitsiz kılmıyor.”
Hülvani Baştuğ, emekli olunca şiirlerini toplamış internetten Uyanış Yayınevi’ne ulaşmış. Şiir kitabı basılma aşamasına gelince, ‘Kalem ehli olanlar, benim de kitabım var’ nakaratlı şiirini yazmış. Bu şiir de kitaba girmiş.
“Matbaada, basımda. Birkaç güne geliyor.
Söylemedim kimseye; zaten bilen biliyor.
Sevinçliyim, mutluyum. Bakın yüzüm gülüyor.”
Hülvani Baştuğ kitabının baskıdan çıktığını biliyor ama daha kitabını göremeden vefat ediyor.
Geride şimdi ‘Kalem ehli olanlar, benim de kitabım var’ şiirinin yankılanması var.
Yakınları Hülvani Baştuğ’un ‘İki Nefes Arası Düşler’ adlı kitabını ondan kalan bir güzel hatıra olarak saklıyor.
4.Kendi kitabı için kitapçı açan Andrew Kesler
İnsanın kitapla macerası bitmez…
ABD’li yazar Andrew Kesler, New York’ta yalnızca kendi kitaplarını sattığı bir kitapçı açar. Kesler, bu yaklaşımını ‘monokitapçılık’ olarak adlandırır. Dükkanda kendisinin ‘Martian Summer’ kitabından 3 bin adet var.
Kitabını kitapçı dükkanı açarak satma teşebbüsünü bir ‘varoluş çabası’ olarak yorumlar. ‘Yeni, kendi halinde ve skandalsız’ bir yazar olarak kitabını birilerinin görüp görmeyeceğinden şüphelidir. Kitabını yazdıktan sonra gözlerini kapatıp şansının açılmasını beklemek dışında bir şeyler yapması gerektiğini anlar.
Kesler, şansının dönüşünü beklemeden kitapçı dükkanı açmasını şu sözlerle anlatır: “Beklemek yerine kitapçı dükkanı açarak dünyaya yepyeni bir öykü daha kazandırmayı tercih ettim.”
Fikir köfteci dükkanında aklına gelir
Bir kitap için kitapçı açmak fikri yazarın aklına bir köfteci dükkanında gelir. ‘Yalnızca köfte satmak mümkünse, tek bir kitabı da satmak mümkündür’ diye düşündüm.
Kesler bazı ziyaretçilerin böyle özgün bir fikir için kendisini tebrik ettiğini bazılarının ise “nasıl bu kadar salak olabiliyorsunuz?” diyerek agresifleştiğini söylüyor.
5.Kendi kitabını satan şair ‘İstiklal Caddesi’nin şairi’ Yücel Yarımbatman
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nin özgün karakterlerinden biridir Yücel Yarımbatman… Kendi şiir kitaplarını satıyor İstiklal Caddesi’nde. Yarımbatman’ın işportacı üsluba rağmen asıl silahı imzası. İmzalı kitap, kitapsever için bir ‘değer’ ifade ediyor.
Yarımbatman’ın hikayesi İstiklal Caddesi’yle sınırlı değil. Maceranın bir de Ankara cephesi var. Ankara’da yaşadığı dönemde şiirlerini Karanfil Sokak’ta imzalamış okurları için.
Sonra büyük şehirde boğulmak için olsa gerek kendini İstanbul’a İstiklal Caddesi’ne atmış.
Şiir kitabını bastırma hikayesi, şairlerin genel hikayesinin aynısı. Şiirlerini birkaç yayınevine götürmüş, onlar basmayınca kendi kitabını kendi bastırmış.
Şimdi İstiklal’de “şiir sever misiniz?”, “sizin için imzalayabilirim” diyerek varoluşunu gerçekleştiriyor.
6.‘Şiir Yazarı Şair’imiz Muharrem Coşkun
Siyah fötr bir şapka, siyah bir ceket ve siyah bir gömlek… Ağzının kenarından sarkan filtresiz bir sigara. Beş on yıl öncesine kadar Kadıköy-Karaköy şehir hatları vapuruyla yolculuk yapanların mutlaka gördüğü bir isimdir Muharrem Coşkun.
Sultanahmet’ten Eminönü’ne, Taksim’e şehrin merkezinde elinde bond çantasıyla şiirlerini satmaya çalışan bir adamdır Coşkun. ‘Şiir Yazarı Şair’ bond çanta üzerine beyaz yağlıboya ile yazılmıştır.
Yaşlıca şairimiz Muharrem Coşkun, yazdığı şiirleri satarak geçinmiştir. Eski destancıların belki de devamı sayılabilecek bir renktir ‘Şiir Yazarı Şair’…
Yaşlıca şairimiz Muharrem Coşkun, yazdığı şiirleri satarak geçinmiştir. Eski destancıların belki de devamı sayılabilecek bir renktir ‘Şiir Yazarı Şair’…
Muharrem Coşkun, Manisa Kırkağaç’da doğmuş. İlkokulu üçe kadar okumuş. Yıllar sonra, ilkokul diplomasını dışarıdan almış. Çiftçilik yaparken şiire merak salmış. İki kez evlilik yapmış. Evlilikleri boşanmayla sonuçlanınca memleketini terk etmiş. Türkiye’yi gezerek şiir satmaya başlamış. Sonunda İstanbul’a gelmiş. İstanbul’da tanınan bir adam olmuş. Bazı mizah dergilerinde kendisine ‘çizgi karakter’ olarak rastlanır. 1990’lı yılların başında kendisi hakkında bir belgesel yapılmış.
‘Hediyesi takdirinize bırakılmıştır’
Cengiz Kahraman, Kitaplık’taki yazısında Muharrem Coşkun’u şu satırlarla anlatır: “Ne işle iştigal ettiğini gösteren çantadan, teksir makinesiyle çoğaltılmış silik maniler çıkardı. Daha önceden hazırlanmış ve konularına göre tasnif edilmiş bu manilerden az bir ücret karşılığı edinebilirdiniz. Satın aldığınız her kopyanın altında da ‘Hediyesi takdirinize bırakılmıştır’ ibaresi okunurdu.”
7.Sivil İtaatsizlik kitabı yazarı Thoreau’nun iade kitaplara itaatsiz bakışı
Yayıncılık deyince herkesin aklına kitabın satışı gelir. Oysa kitabın bir de satılmaması sorunu vardır. Kitabın satılmaması ‘iade’ edilmesi demektir. ‘İade’ için bir deponuz olmalıdır. Depo; kira, stopaj, eleman maaşı ve faturalar demektir.
‘Sivil İtaatsizlik’ kitabı, başta Mahatma Gandi olmak üzere dünyada bir çok siyasetçinin ufkunu açan bir değişim kitabıdır.
‘Sivil İtaatsizlik’ kitabı yazarı Henry David Thoreau da kendi kitabını kendisi yayınlayanlardandır.
‘Sivil İtaatsizlik’ kitabı kimsenin ilgisini çekmez!
Kitabını birkaç kitapçıya satılmak üzere bırakır. ‘Sivil İtaatsizlik’ kitabı kimsenin ilgisini çekmez! İade kitaplar ardı ardına gelir. Thoreau günlüğüne her iade gelişte benzer şeyler yazar: “Kitabımın kıymetini bilmeyenlerin elinden 50 kitabımı daha kurtardım.”
Doğrusu iade kitap gibi olumsuz bir görüntüyü olumlu bir sonuca ancak bu kadar güzel çevrilebilir.
İade kitap konusunda veciz sözlerden biri de Ozan Yayıncılık sahibi Mustafa Demir’e aittir. Bir gün ziyaretimiz sırasında bir dağıtımcıdan iade kitaplar geldi.
Mustafa Abi, “Bu dağıtımcılar kitabı teker teker alıyorlar, koli koli iade ediyorlar” vecizesini serd etmiştir. Bu dahi tarihe geçecek bir yayıncı sözüdür.
8.Hatime: yazmak ve yayınlamak varoluş denemeleridir
Eserinin yayınlandığını görebilmek, bir yazar için elbette büyük bir heyecan, büyük bir zevk. Kitabının çıktığını görebilmenin varoluşsal bir anlamı var.
Yayıncılığın anlamı üzerine şimdiye kadar duyduğum en özgün yorumu Metis Yayınları kurucularından Müge Gürsoy Sökmen’den okudum. Sökmen, yayıncılığın önemini aslında, büyük sermaye gerektirmeden tekil yaratıcıların fikirlerini, hayallerini ve sorularını iletebilmesinde olduğunu söylüyor. Popülerliği hedeflemeden farklılıkların temsilini önemsiyor.
Marka sahibi bir yayıncının egemenlerden yana değil de fıtrattan, habitattan, farklılıklardan yana olması sevindirici. Sökmen’in butik yayıncılığın giderek yok olmasına duyduğu tepki de anlamlı: “farklı fikirlerin sanal ortamın insafına kalması, dünyada biyoçeşitliliğin azalması kadar ürkütücü.”
“Her kitabın bir kaderi vardı
Özne insan dünyada varoluşunu gerçekleştirmek zorundadır. Keşfedilmeyi beklemek bir yanılgıdır.
İmamı Rabbani’nin “yarın diyen helak oldu. Bugün, dünün yarınıdır” sözü bu durumda daha bir anlam kazanıyor.
Her insan varoluşunu gerçekleştirmek için dünyaya gönderildi. İmtihanın sırrı burada.
Nöbetçi Yayınları yönetmeni Hülya Bostan’ın “her kitabın bir kaderi vardır” sözü kulaklarımdadır.
Evet “her kitabın bir kaderi vardır” tıpkı ‘her insanın bir kaderi olduğu gibi.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder