21 Mayıs 2014 Çarşamba

Çözümleme

1.Bir Türkiye Cumhuriyeti başarısı vardır!
 Türkiye’yi Batı’dan ve Doğu’dan ayıran asıl fark, bilim’le din’i birbiriyle çatıştırmadan algılamasıdır.
 1900’lerin skolastik tıkanma’sı bir gerçeklikti.  
Skolastik tıkanma’ya karşı pozitivizm’in aşırılıkları oldu.
Ancak bugünkü Türkiyepozitivizm’in aşırılıklarından sıyrılmıştır.
Bugün Türkiye’de bilim’le din’i birbiriyle çatıştırmadan algılayabilmek mümkündür?
 180 ülkeye eğitim modeli sunan Gülen Cemaati, 30 ülkeye demokratik değişim modeli sunan Ak Parti, içerde kaos’a karşı düzen’i savunan, Türk Dünyası’na bölünmesiz entegrasyon modeli sunan MHP, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ ile tarihsel bağını kesip halka yönelmeyi deneyen CHPDemokratik İslam Kongresi’nde İran ve Suud sapıklıklarına karşı tavır alan Abdullah Öcalan-BDP-HDP, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ndeki çözülmeyi görüp yeniden inşa yolunda iyileştirme arayışlarını sürdüren Necdet Özel Genelkurmayı’na kadar toplamda bir Türkiye Cumhuriyeti başarısı vardır.
 Erol Göka’nın güzel kitap ismiyle söylersek ‘Türkiye Vardır.’
 Bu Türkiye başarısının temeli bilim’le din’i çatıştırmayan yerli yerinde idrak algısıdır.
 Türkiye’de vahiy ve akıl dengesinin başarısı var.

2.Soma Madeni’nde kaza’yı kader’le izah etmek!
 Artılarımız yanında eksilerimiz de yok değil.
Eksilerimizin başında ‘sorun çöze-me-me sorunu’muz var.
 Türkiye’nin ‘sorun çöze-me-me sorunu’ Soma Faciası’nda değil, asıl Soma Faciası’ndan sonra tavan yaptı.
Millet bütünlüğü’nü zedeler hale geldi.
 Soma Madeni’nde kaza öncesi eksikler ve kurtarma çalışmalarında yapılamayanlardan ziyade sorunun tanımlamasında hata yapıldı.
 Soma Faciası sonrasında kaza’yı kader’le izah etmek, din’le bilim’i çatıştıran bir bakış açısı oldu.
 Kriz yönetilemedi. Ardından asıl felaketler ortaya çıktı.
 Soma Faciası’nda tepkilerde ve karşı tepkilerde ölçü kaçtı.
 Çatışma sonucunda öfke aklı örttü.
Sonuçta karşımıza Türkiye’ye yakışmayan tek bir fotoğraf çıktı.
 Bu tek fotoğraf Yusuf Yerkel cinnetinin fotoğrafı oldu.
 Yusuf Yerkel tepkisi, sıradan bir tetikçi tavrı. Rezalet bir durum.
 Yalçın Akdoğan’dan Hüseyin Çelik’e, bu tavrı savunmak, ona meşruiyet kazandırma çabaları krizi derinleştirdi.
 ‘Biz ve onlar’ oyunu, bütün siyasi organizmalarda oynanan klasik bir oyun.
Fakat şartlar ağırlaşınca oyun, Rus ruletine dönüşüyor!
Biz ve onlar’ oyununun çıkmazı, bütün ‘değer yargıları’nı hiçe saymayı gerektirmesi.
 İşte bunun adı ‘epistemik çöküş.’
 3.Sınıfsal sapmanın tekrarı: Yeni Sınıf
 İdris Küçükömer’in ‘Sağ ve Sol yanlış yerde duruyor’ tezinin bugün yeni bir durumuyla karşı karşıyayız.
 Türkiye sorunlarını çözme kabiliyetini millet, sınıf ve inanç perspektifiyle çözmeye yanaşmıyor. O zaman her kesimin kendi ‘iş bitirici klan’ı devreye giriyor ve her dönem kendi ‘Yeni Sınıf’ını doğuruyor.
 Üstad’ın ‘Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek’ tespiti, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin millet perspektifinden klan perspektifine geçişini anlatıyordu.
 Türkiye her dönem olduğu gibi bugün de milletsınıf ve inanç perspektifiyle sorunlara yaklaşmıyor. Bunlardan biriyle yaklaşılsa tez, antitez sonunda sentez mümkün olurdu.
Önce çatışır, sonra uzlaşırdık.
Kıyamete kadar devam eden hiçbir savaş yok.
Anayasalar çatışma ve ardından gelen uzlaşmayla doğar.
 Geçmiş Sağ iktidarları felakete sürükleyen ‘Yeni Sınıf’ oluşturma çabası, mevcut yapıyı da teslim almış durumda. Ceberut Kentsel Dönüşüm Projesi’nden İstanbul’un siluetine tecavüz eden gökdelenlere, bilim’e savaş açan maden sektörü’ne kadar ‘Yeni Sınıf’ ne derse artık o yapılıyor.
 Bu durum parçadan bütüne Türkiye’yi sarmış halde. Siyasetin finansmanını gerekçelendirin bütün partiler kendi ‘Yeni Sınıf’ına mahkum olmuştur.
 Artık yeni bir İdris Küçükömer yorumuna ihtiyacımız var.
 4.Çözümleme’ye giriş: ne kadar futbol varsa o kadar roman
 Bütün sorunların çözümü için benzer süreçleri yaşamamız gerekir. Aristo Dramı’nın ‘giriş-gelişme-sonuç’ akışı başlangıç için bize yeter.
 Sorunun büyüklüğü ve küçüklüğü bir yanılsamadır. ‘Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek’tir.
 Her sorun, bir kaos tohumudur. Çözülmezse kaos tehlikesi vardır.
 Fethi Naci’nin “bir ülkede ne kadar futbol varsa o kadar roman vardır” sözü gelişmenin bütüncül bir durum olduğunu gösteren bir tespittir.
 Bu yüzden ‘Türk futbolcu’yu bile Almanya’dan transfer ediyoruz! Gençlerbirliği istisna bütün kulüplerin mali durumu birer Soma Madeni gibi patlamayı beklemektedir.
 Marka üretmek için gereken ‘kendilikbilgisi’nin zihinsel inşasına tahammülümüz yok. Vasatlık ortak kabahatimiz olduğu için standart ‘mal üretimi’nde gayet iyiyiz.
 İthalata dayalı sanayide başarımız genellikle alıcı ülkenin standart şartlarından kaynaklanıyor.
 Yerli Marka üretmekte düşünce sorunlarımız var.
 Otomobilin her şeyini üretiyoruz ama hala bir yerli otomobil markamız yok! Çünkü ‘bütün fikri’miz yok.
 5.Devlet ve çözümleme
 ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin çözümleme sorunu olduğu için tarih onu tasfiye etti.
 Devlet adına yapılan dört analiz okuduk. Mahir Kaynak, Cevat ÖneşHanefi Avcı ve İlker Başbuğ. Bu dört yorumcu, sorunların etrafında dolaştı ama geçerli analizi yapamadı. Çünkü Dündar Taşer’den Durmuş Hocaoğlu’na Devlet’in hakikatini anlatan muhtevaya bir türlü ulaşamadılar. Lütfi Şahsuvaroğlu’nun ana hatlarını çizdiği ‘Milli Sivil Stratejik Konsept’, ıstırabı olanlara çok şey anlatıyor.
 ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ni tasfiye eden Hükümet ve Cemaat ittifakı sorunların tespitinde başarılı oldu. Ancak çözümleme safhasında millet perspektifini kaybettiler. Artık Hükümet Yeni Sınıf’ın, Cemaat ise Batı kapitalizmini ‘Tarihin Sonu’ zanneden Fukiyamacı seçkinler’in peşinde.
 6.Hatime: ‘Epistemik çöküş’ten kurtuluş mümkün
 Siyasi hayatımızı saran ‘epistemik çöküş’ten kurtuluş elbette mümkün. Arınma kişisel ve toplumsal bir zorunluluk.
 200 üniversitesi olan, yılda 47 bin çeşit kitap yayınlayan Türkiye’ye karamsarlık yakışmaz.
 Selçuklu-Osmanlı birikimi, hala aşılamamış bir birikimdir. Bu birikim üstüne bilim ve din dengesini gözeterek çözüm üretmeye devam edeceğiz.
 Elbette ‘Türkiye Vardır.’
 Yeter ki, öfke aklımızı örtmesin.
Yeter ki, ‘Biz ve onlar’ oyununa gelmeyelim.
 Turgut Cansever, ‘ümitsizlik kafire hastır’ buyurur.
 İman varsa umut vardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder