1.Tefsir alimi Sabuni’ye göre “Çözüm, Selçuklu’dur!”
2007-2008 yıllarında Erbakan Hoca’nın kurduğu TV5’te 2 yıl ‘Kitabiyat’ adlı bir kitap program yaptım. Arkadaşım Eren Gündoğan’la birlikte yaptığımız ‘Kitabiyat’ programının hazırlıkları sebebiyle haftada 2-3 gün TV5’te çalışıyordum. Biz programla uğraşırken TV5 ve Milli Gazete’nin birlikte yönetildiği binada bazı önemli toplantılar da yapılıyordu.
Bu toplantılardan biri İslam Gençlik Festivali idi. Bu tip toplantılar genelde dilek ve temennilerle geçer. Konuşmacıların bir kısmı ise dertlerini anlatır. Hamaset, yer yer üsluba sinmiştir. Ekonomik yardım beklentisi daima vardır.
İslam Gençlik Festivali’nin çekimlerini yapan arkadaşlar, habercilerin ‘bomba’ diye tabir ettikleri bir konuşmayı tekrar tekrar dinleyip, yayın bandı hazırlıyorlardı. Yan odada montaj yaparken Eren Gündoğan’la birlikte bizde dinlediklerimize dikkat kesildik.
Bir konuşmacı heyecanlı bir şekilde İslam Gençlik Festivali’ne katılanlara hitap ediyordu. Konuşması spontane çeviriyle seslendirilmişti. Konuşmacı, “Çözüm Selçuklu’dur” diyordu. Feryat eder gibi bağırıyordu: “Türkler çok fazla gecikmeden Selçuklu’nun yaptığını yapmalı! Yeniden devlet fikrine, yeniden medrese’nin onarıcı gücüne ihtiyacımız var.”
Sabuni’yi ismen tanıyorum.Sabuni’nin feryadı kafamda dönmeye başlıyor: “Türkler çok fazla gecikmeden Selçuklu’nun yaptığını yapmalı!”İyi de Selçuklune yapmıştı? Doğrusu bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum.
Sabuni, Iraklı bir tefsir alimi… Duran Kömürcü, Şamil Yayınevi’nden tefsirini yayınlamıştı.
Kafamda “Türkler Selçuklu’nun yaptığını yapmalı!” çıkışıyla ‘Selçuklu ne yapmıştı?’ sorusu dönüp duruyor.
2.Nizamülmülk ve Nizamiye Medresesi
‘Selçuklu ne yapmıştı?’ sorusunun cevabını bulmaya çalışıyorum.
Melikşah ve onun muktedir veziri Nizamülmülk, hem savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, hem de o zamanın parlak ilim ocakları olan medreseleri açıyorlardı.
İmam-ı Gazali, büyük bir bilim sevdalısı olan Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün daveti üzerine Bağdat’a gelir. Başlamak için bilmek gerekir... İmam-ı Gazali, kaos’un anahtarının düzen-nizam olduğunu biliyordu.
İmam-ı Gazali’nin İslamiyet’e yaptığı büyük hizmetleri gören Nizamülmülk, onu Nizamiye Medresesi rektörlüğüne tayin etti. Bu üniversitenin başına geçen İmam-ı Gazali, üç yüz seçkin talebeye lüzumlu olan bütün ilimleri öğretti.
Gazali’nin ‘İhya Projesi’
Nizamiye Medresesi’nde, Şam’da yazdığı İhya’sını kalabalık bir talebe kitlesine ders olarak okuttu. Selçuklu ve Osmanlı ulema ve umerası, Gazali’nin ‘İhya Projesi’ni İslam Dünyası’nın ilmi, siyasi, sosyal ve iktisadi birliği için kendisine dayanak noktası olarak almıştır. (Keşf-i Kadim, Dücane Cündioğlu)
Gazali’nin ‘İhya Projesi’ kaos’a, anarşi’ye karşı devlet otoritesiyle dini hayatın paralel yürüdüğünü söylüyordu. SelçukluDevleti’nin hizmet sunduğu Nizamiye Medresesi, 250 mezhebin yürürlükte olduğu ilmi yapıyı tasfiye edip, itikatta 2, amelde 4 mezhebe göre tedrisatı esas alarak kaos’a son veriyordu.
Abbasiler döneminde yaygınlaşan Yunan Fesefesi’nin açtığı düşünce sorunları kelam ilmiyle çözümleniyordu. Tasavvuf Batıni etkilerden sadece itikaden değil, siyasi olarak da ayrılıyordu.
3.Gazali’nin toplum felsefesi: kaos (anarşi) ve düzen
Gazali ve Nizamülmülk’ün Nizamiye Medrese’sinde geliştirdiği teorik yaklaşım İslam Dünyası’nda anarşi’nin önünü kapattı. Gazali’nin kitap isimlerinden birinin ‘İlahi Nizam’ olması da tesadüf olmamalı.
Gazali, İslam ahlakına uygun kadroları yetiştiren medrese zihniyetinin uygulayıcısı olmuştu. Gazali toplum felsefesini iç savaş/ Batıni terör/ istikrarsızlık olgusuna istinat ettirerek temellendirdi: “İmamsız hiçbir hukuki muamele geçerli değildir.” (İsyandan Dirliğe, Lütfi Bergen)
4.İmam-ı Gazali; Tuğrul Bey, Alparslan, Melikşah ve Sultan Sencer
İmam-ı Gazali’nin yaşadığı devirde İslam Alemi’nde siyasi ve fikri bakımdan büyük bir kargaşa hüküm sürüyordu. Bağdat’ta Abbasi halifelerinin hakimiyeti zayıflamaya yüz tutmuştu.
Nerede donma ve geriye dönüş yaşanmış ise orası iflas etmiştir. İslam Dünyası’nda bunalım artık toplum hayatını dayanılamaz hale getiriyordu. Buhran, zaman içerisinde kendini dayatan toplum meselelerinde doğan ihtiyaçlara çözüm bulamama hadisesidir. (İlma)
Abbasiler krize girince, Selçuklular yeni bir yönetim anlayışıyla emaneti devralıyordu.
Selçuklu yeni bir ütopya, yeni bir ideal demekti. Selçuklu Devleti; içeride devlet nizamı, dışarıda nizam-ı alem demekti.
Bu idealle Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları genişliyor ve nüfuzu artıyordu. İmam-ı Gazali bu devletin büyük hükümdarları Tuğrul Bey, Alparslan ve Melikşah devirlerinde yaşadı.
5.İmam-ı Gazali’nin Selçuklu Sultanı Sencer’e mektubu
“Yüce Allah’ın vereceği padişahlıktan başkasına aldanma. Bu ebedi padişahlığa kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için kolaydır. Çünkü Resulullah buyurdu ki: Bir gün adalet ile hükmetmek, altmış senelik ibadetten efdaldir.”
6.Kaos’un, ‘Karşı Fikir’in karargahı Alamut
Selçuklu döneminde nasıl nizam’ın, kamu düzeni’nin merkezi Nizamiye Medresesi ve lideri İmam-ı Gazali ise kaos’un karargahı da Alamut Kalesi’dir. Alamut’un kralı ise Hasan Sabbah’tır.
İmam-ı Gazali 23 yaşındayken doğuda Hasan Sabbah ve adamları Haşhaşiler, ana caddeden uzak inançlarını yaymaya çalışıyorlardı. Mısır’da Fatımi Hanedanı çökmeye başlamış, Avrupa’da ise Endülüs İslam Devleti gerilemeye yüz tutmuştu.
Hasan SabbahveŞeyh Bedrettin’den hareketle karşı fikir ve ötekileşme
Selçuklu döneminde Hasan Sabbah ve Osmanlı’da Şeyh Bedrettin hareketlerinin kalıcı bir isyan boyutuna erişmesinde diğer isyanlardan farkları vardır. Hasan Sabbah ve Şeyh Bedrettin geleneksel inanç sisteminin temel itikadi ilkelerine ters, kaotik, ‘Karşı Fikir’ yorumlarda bulunurlar.
‘Karşı Fikir’ nitelemesi, bütün bu boyutlarıyla tarihimizde gerçekleşen fikri-siyasi-içtimai hareketleri kuşatan bir kavramlaştırma denemesidir. Bir hareketin niyetlerini gerçekleştirmek için örgütlenerek eyleme dönüşmesi ancak fikri zemininin yapılmasıyla gerçekleşir. ‘Karşı Fikir’ bu ‘ötekileşme’yi kavram olarak anlatmaya çalışılır. (Mevlüt Uyanık, Türkiye Günlüğü)
Selçuklu döneminde Hasan Sabbah ve Osmanlı’da Şeyh Bedrettin, mutlak eşitlik, barışseverlik ve mal eşitliği gibi motivasyonları kullanılırlar. Bu yaklaşımlar sonradan sosyalistler tarafından kullanılır. TİKKO ve kısmen PKK gibi sol fraksiyonlar, Hasan Sabbah müritlerinde olduğu gibi gülerek ölüme gider.
6.Hatime: Gazali’den Türkiye Cumhuriyeti’ne
Sabuni’nin girişte aktardığımız “Çözüm Selçuklu’dur” önermesine sonuç olarak hepimiz ulaşabiliyoruz.
Genç düşünürümüz Lütfi Bergen, medrese’yi esas alan hukuk birikimi’nin Türk Düşüncesi’ne uygun düşen bir akliliği ihtiva ettiğini söyler.
Gazali’den hareketle bu sistemin uygulanması ile ‘Anadolu Nizamı’ denilebilecek yeni bir terkibe ulaşılır. Böylece Anadolu’da halkın tabi olduğu örfe dayalı bir hukuk sistemi oluşur. Bu yapılanmayı Gazali ve Nizamülmülk’ün Nizamiye Medrese’sinde geliştirdiği teorik yaklaşım gerçekleştirmiştir.
Önceki gün Selçuklu, dün Osmanlı, bugün de Türkiye Cumhuriyeti, anarşi’nin değil, düzen’in temsilcisidir.
Nizamiye Medrese’sinin misyonunu bugün tamamlanan ‘İslam Ansiklopedisi’ büyük bir şerefle almıştır.
Günlük olumsuzluklar bizi ‘nizam-ıalem’ idealinden koparabilir mi?
Zaten Devlet-i Aliye bugün Türkiye Cumhuriyeti değil midir?
Selam olsun, gaibe iman edenlere!
Selam olsun, umudunu kaybetmeyenlere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder