25 Şubat 2014 Salı

Mutlaka bir koleksiyonunuz olmalı!

Ülkemizin yoğun gündemiyle alakalı görüş beyan edecek gücü kendimde bulamıyorum. Savaş atmosferine söyleyecek çok fazla bir şeyim yok. Ben savaşa ve ölüme değil, yaşamaya, bizi hayata bağlayacak değerlere inanıyorum.
‘Koleksiyon’ meselesi, büyük sorunlardan kaçış için sıradan bir konu değil. ‘Koleksiyon’ tükenme ve tüketilmeye karşı hayata tutunmanın yöntemlerinden biri. Kendisine ayıracak vakti olanlar, üç-beş dakika ayırabilir bu yazıya.
Çatışmak isteyenlerin okuyacağı daha başka şeyler vardır şüphesiz…
1.Gençler uyanın: kitle kültürü sizi ölmeden mezara gömüyor
Şimdiki gençler sınav maratonundan nefes alıp, bir enstrüman çalmak ve sporla uğraşmak veya koleksiyon yapmak gibi yaşanılan etkinlikleri tatmaktan mahrum.
İnternet ve televizyon yaşanılan değil, seyredilen, insanı edilgenleştiren ilgiler.
Geleceği inşa etmekle sorumlu gençlerimizin medeniyet eksenli ilgileri olmalıKitle kültürü’nün insan iradesini yok sayan tavrına karşı yeniden beşeri ilgilerimizi keşfetmeliyiz.
Her insan ayrı bir alemdir. Her insanın ilgisi de saygındır. Bu ilgilerden oluşacak koleksiyonlarla medeniyetimizin yeniden inşa süreci derinlik kazanacaktır.
Pul ve para koleksiyonu en çok bilinen koleksiyon türü. Bu ilgiler, birer uzmanlık alanı haline gelmiştir.
Koleksiyon; peçete, düğün davetiyesi, şehirlerarası otobüs bileti, jeton, kumbara, kartpostal, imzalı kitap, şehir kitapları, nikah şekeri, nargile, resim, cd-kaset, dergi, gazete, köstekli saat, tespih, hat, ebru gibi çeşitli alanlarda olabilir.
Her ilgi önemlidir. Bir objeyi sevmek, biriktirmek aynı zamanda öğretici bir durumdur.
Batı’da koleksiyonculuk
Bizde hobilerin koleksiyona dönüşme süreci engellerle dolu. Oysa Batı böyle değil. Fransa’da her on kişiden birinin bir ilgisi var, hobisi var veya koleksiyonu var. Amerika’da koleksiyoncu duyurularıyla fırıncıların duyuruları aynı yoğunlukta… Ayrıca oldukça çeşitli ve güçlü bir kulüp-dernek yapılaşması var.
Hayata bağlanmak için koleksiyon
Bir ilginin peşinde yıllarca uğraşmak, o ilgiyle hemhal olmak, ilgidaşlarla ortak zeminlerde söyleşmek, hayata bağlılığı sağlar, yaşama sevincini arttırır. Meşgale, insanı sadece ‘terapi’ olarak onarmaz,  meşguliyeti olan insan çevresine de pozitif bir enerji katar.

‘Eski Zaman Eşyaları’: Bunların da canları vardır; sessiz bir hayatla yaşarlar
Abdülhak Şinasi Hisar, ‘Boğaziçi Yalıları’ adlı eserinin ‘Eski Zaman Eşyaları’ bölümünde eşyaları birer canlı gibi algılayan şu satırları yazar: “Geçmiş olduklarına acıdığımız zamanlarımızdan kalma eşyaları birer hatıra mahfazası gibi severiz ve bunlar bize bir dosttan, ekseriyetle nafile yere, beklediğimiz hizmetleri görürler. Bunların da canları vardır; sessiz bir hayatla yaşarlar. Fakat munis, insanlara nispet edilse daha beşeri görünen hayvanlardan bile daha munis, bizi hiçbir zaman aldatmazlar…”
2.Koleksiyon malzemeleri ‘Eski Zaman Eşyaları’
Koleksiyonculuk, yeni başlayan meraklılar için bilinmeyen bir dünyaya yolculuğa çıkmak gibidir. Koleksiyon duygusu, temelde geçmiş zaman eşyalarına yaslanarak bir çeşit hayata tutunmadır. Koleksiyonculuk sadece geçmişe yapılan bir yolculuk değil, parçaların zihnimizde oluşan bir bütünle irtibatına da vesile olur.
İnsanların zevk edindikleri uğraşları boş vakitlerine anlam kazandırır. Koleksiyonla uğraşmak, bir obje için günlerce koşuşturmak, objeye kavuşunca anlatılmaz hazlar yaşamaktır. Her uğraşın, hoş sürprizleri vardır. Hiç beklemediğiniz bir anda, uğraşınızla ilgili sürprizlerle karşılaşabilirsiniz.
Koleksiyon ilgisi önce dağınık bir ilgi yumağı gibidir. Zamanla ilgiler belirli obje, konu ya da temalar etrafında yoğunlaşır. Belirli bir alana yoğunlaşma zamanla ustalaşmaya, uzmanlaşmaya yol açar. Önceki insanların birikimlerini görmek, koleksiyoncunun kendi ilgisini şekillendirmeye yardımcı olur. Sevdiği işi yapanlar hiç yorulmazmış. Koleksiyoncular da ilgilerini sevdikleri için yorgunluk yaşamazlar.
Koleksiyonculuk sabır işidir. Bir çok objeyi hiç beklemediğiniz zamanlarda beklemediğiniz yerlerde bulursunuz.  Koleksiyonculuk, kişiye sabır ve olgunluk kazandırır. Koleksiyoncu, kültür unsurlarını kalıcı hale getirerek müzelere veri sağlar ve toplumsal hafızayı güçlendirir.
Uygun yerlerin kokusunu alırım
Tabi koleksiyonculuk her zaman sürpriz beklemekle gerçekleştirilemez. Bazen de koleksiyoncu, bir avcı gibi hareket etmek zorundadır. Obje mahalleri tetkik edilmelidir. Mekanik aletler koleksiyoncusu Kemal Suman ilgi peşinde koşmanın zevkini şöyle yorumlar: “koleksiyonerlerle avcıların ruh hali birbirine benzer. Uygun yerlerin kokusunu alırım. Koleksiyonerliğin asıl zevki objeleri bulup çıkarmakta yatar.”
Koleksiyon yaparken manevi tadlar almak
Bünyamin Kaynar, banka objeleri koleksiyoncusu. Kaynar, koleksiyon yaparken manevi tadlar aldığını söyler: “Koleksiyonlarımdaki her parça benim için ailemin bir ferdi gibi. Onları çocuklarım gibi seviyorum ve onlarla ilgili maddi bir amaç gütmüyorum. Koleksiyonculuğun bana verdiği manevi tad onlardan elde edeceğim maddi değerin çok üzerindedir.”
3.Proust’un Paltosu: Bir Edebi Saplantının Hikayesi
Fransız yazar Marcel Proust, nesnelerin ruhu olduğuna inanır. Proust, ‘Kayıp Zamanın İzinde’ adlı eserinde, “Kaybettiğimiz kişilerin ruhlarının daha ilkel bir varlığın, bir hayvanın, bitkinin veya cansız nesnenin içinde tutsak olduğu yolundaki Kelt inancını çok makul bulurum” der.
Lorenza Foschini, Proust’un Paltosu: Bir Edebi Saplantının Hikayesi’ adlı eserinde, Proust hayranı Jacques Guerin’in saplantılarını anlatır.

Guerin; önce Proust’un eserlerinin, sonra orijinal dokümanlarının, daha sonra da özel eşyalarının peşine düşer. Proust’la ilgili obje ve eşyaların ardına düşen Guerin, zamanla bir ‘Proust koleksiyoncusu’ olur.
Proust hayranı Guerin, o kadar Proust’la iç içedir ki, kader onu hep Proust’la ilişkili insanların karşısına çıkarır. Apandisit ameliyatı için hastaneye gittiğinde doktor Proust’un kardeşi Robert’tir.
Doktoru Robert’i ziyarete gittiğinde, Proust’un el yazmalarıyla karşılaşır. Kader ağlarını örmektedir. Birkaç yıl sonra bir kitapçıda Proust’un yine bazı notlarını bulur. Bu kadar tesadüf üst üste gelince GuerinProust’un eşyalarını bulmaya karar verir.
Proust’un kardeşi Robert ölünce Proust’un yengesi, Proust’tan kalan eşyaları eskicilere satar. Tesadüfler devam etmektedir. Eskici, ‘Proust koleksiyoncusu Guerin’in eski bir dostudur. GuerinProust’un yazı masası ve kütüphanesini almak için yengesinin yanına gittiğinde, bir çok Proust evrakının yakıldığını öğrenir.
Guerin, duyduklarından sonra Proust’tan kalan ne varsa kurtarmaya karar verir. Guerin, Proust’un kişisel eşyalarını, koltuğunu, mobilyalarını ve paltosunu bir araya getirir. Guerin, ölmeden önce Proust’la ilgili derlediği eşyaların tümünü bir müzeye bağışlar. Eşyalar yok olmaktan kurtulur, Proust hayranları da müzeyi ziyaret ederek onun eşyalarına yaklaşır, yazarla bir çeşit rabıta kurarlar.
Guerin, sıradan bir Proust hayranı iken, ‘Proust koleksiyoncusu’ oluşu onu da yok olmaktan kurtarmıştır.
4.Picasso’nun berberi, Picasso Müzesi kurar
Ünlü ressam Pablo Picasso, hayatının bir kısmını Fransa’nın Vallarius kentinde geçirir. Vallarius şehrinde yaşadığı günlerde Picasso’nun berberi olan Eugenio Arias, 60 eserden oluşun ‘Picasso Koleksiyonu’na sahip olur. Berber AriasPicasso’nun tıraşını yaparken para yerine ondan imzalı eserler aldığı için dünyanın en büyük koleksiyoncularından biri olur. Bu eserler şimdi berber Arias’ın doğduğu şehir olan Lozoya’da sergileniyor.
Berber AriasPicasso’nun saçını sakalını bile saklasaydı bugün Picasso hayranları için, sanatseverler için bir anlam kazanırdı. 
5.Vehhabiler eşyanın ruhunu anlamaz!
Eşya ile eşyaya sahip insan arasında doğrudan bir ilişki vardır…
Peygamber Efendimiz tıraş olduğu zaman, ashabı kiram Efendimiz’in sakal-ı şeriflerini kapmak için birbirleriyle yarışırdı.
Sakal-ı Şerif’e ‘kıl fetişizmi’ diye hakaret eden Vehhabi aklının medeniyet ufkumuzdan silinip atılması lazım. Düşünürümüz Yalçın Koç Vehhabiler’in, Sodom ve Gomore ahalisinden olduğunu söyler.
Biz gaibe iman edenler, tıpkı zaman gibi eşyanın da bir ruhu olduğuna inanırız. Hayvanlar, bitkiler ve eşyalar… Hepsinin ayrı ayrı ruhu vardır ve hepsi Rabbimiz’i zikreder. Yüce Allah, emaneti dağlara tevdi ettiğinde dağlar emaneti kabul etmedi, edemedi. İnsan emaneti kabul eden, sorumlu, özne bir varlıktır.
Ahmet Arvasi, eski daktilosuna veda ederken yazdığı yazısında bir dosta, bir insana veda eder gibidir.
Kamuoyunun ‘Oryantalizm’ kitabının çevirmeni olarak tanıdığı Nezih Uzel büyüğümüz, entelektüel kitabi ilgilerine bağlı olarak bir dönem ‘Antika’ dergisinin yazı işleri müdürlüğünü de yapmıştı. Bir gazetede aynı dönemde yazıyorduk. Benim araştırmalarıma manevi desteğini esirgemezdi. Uzel, hayatımıza sızan Vehhabi tehlikesinin sık sık altını çizerdi.
Vehhabiler’in, Kabe-i Şerif düzenlemelerinden elbette rahatsızım. Peygamber Efendimiz’in ayak bastığı yerleri tarumar etmeyi kimse bana makul gösteremez. Ravza-i Mutahhara’ya yakın geçen tren raylarının altına, ‘tren sesleri Peygamber Efendimiz’i rahatsız etmesin’ diye ceylan derisi döşeyen Osmanlı’nın torunları, bugün Vehhabi kırımını nasıl seyredebiliyor anlamıyorum. 
Vehhabilik sadece dini bir yorum değil, aynı zamanda zihni bir patolojidir. İnsanın eşya ile kurduğu irtibatı Vehhabi aklının anlaması imkansızdır.
Hayatımızı karartanlara karşı hoşgörülü olamayız.
6.Hatime: koleksiyonculuk, faydacı akılcılığa karşı inatçı bir ‘yıkıcılık’ içerir
Herhangi bir konuda derinleşen insan, toprağa kök salmaya başlar.
Kitle kültürü’nün yalan dünyası, uğraşıları olan insanı anaforuna alıp yok edemez.
Osmanlı şehir hayatı ilgileri olan insanların oluşturduğu bir dünya idi. Tasavvuf’un hayatımızdan uzaklaşmasıyla faydacılık hayatımıza hakim oldu. Her şeyin sadece maddi tarafını görmek, bizi kendimizden uzaklaştırdı.
Rutin, çağdaş hayatın insanı usandıran kısır döngüsüdür. Koleksiyon ve hobilerimiz bize rutin dışına çıkarır ve kafamızı tekdüzelikten uzaklaştırır.
Hobilerimizle modern çarkın dişlilerinden biri olmaktan uzaklaşır, beşer olduğumuzun farkına varırız. Ünsal Oskay, koleksiyonculuğun oyun bozan yönünü olumlu anlamada bir ‘yıkıcılık’ olarak nitelendirir.
Koleksiyonculukmodernite’nin her şeyi ‘fayda’ ekseninde değerlendiren sınıflandırmasına karşı gelir. Biriktirme düşüncesi, tüketme düşüncesinin karşıtıdır. Koleksiyonculuk, dayatılan faydacı akılcılığa karşı inatçı bir ‘yıkıcılık’ içerir.

İmhaya, yok oluşa karşı direnen koleksiyoncu, kendi içinde bir konsept içeren koleksiyonuyla farklı bir inşa mantığı geliştirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder