1.Şaban mı daha komik, Zübük mü?
Kemal Sunal komik adam tabii ki güldürüyor. Ama ben Kemal Sunal seyrederken, Sağ’ın hallerine gülüyorum. Kemal Sunal, son tahlilde bir Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin tasarımıdır. Kemal Sunal’ın şahsında tecessüm eden Şaban tiplemesi Rıfat Ilgaz’a, Zübük tiplemesi ise Aziz Nesin’e aittir.
İslami ideallerle kurulan Kanal 7, hemen her akşam bir Kemal Sunal filmi yayınlıyor. Bazı günler Samanyolu Tv’de Zübük peşine düşüyor. Akşamın en güzel rayting saatine Kemal Sunal filmi konulmuş.
Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin ismine birkaç isim daha ekleyin. Muzaffer İzgü, Sulhi Dölek, Umur Bugay, Kandemir Konduk, Gani Müjde, Birol Güven vs… Yeni yetme mizahçılar kuşağına hiç girmiyorum. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Ata Demirer, Gülse Bilsel, Beyaz…
Bu komikçilerin önemli bir kısmı ya heterodoks inançlara ya da etnik farklılıklara mensup. Üstelik bunlar en komikleri. Bunun tesadüf olduğuna inanmıyorum.
Muhafazakar çizgiye gelen komikçi Hasan Kaçan’ı bile az zamanda, karikatürden televizyona devşirip, mizahçıdan yeni bir ‘ağır abi’ ürettik. Kaçan’ın yıllar önce başlattığı Cafcaf mizah dergisi genç karikatürcüler tarafından nadir bir istisna olarak devam ettiriliyor.
Sol kitlelerin önemli bir kısmı sanat yoluyla devşirildi. Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Yılmaz Güney, halka sol düşünceyi yaydı.
İşin ilginç tarafı sol sanatçıların devletle çatışan vukuatlarının önemli bir kısmı adi suçlardır. Yılmaz Güney sıradan bir katildir. Ahmet Kaya ‘kaçak Mercedes’ davasından devletle karşı karşıya geldi. Nazım Hikmet ‘askerlik’le sorunludur. Ahmet Kaya’nın PKK’lılar için söylediği ideolojik ‘dağdakiler’ methiyesi daha sonra ortaya çıkmıştır.
Rıfat Ilgaz’ın kişilik özelliklerine Afet Ilgaz’ın ‘Ad Semud Medyen’in satır aralarında rastlarsınız. Karşınızda ifrit bir insan tipi vardır.
Türkiye’de kimse Karl Marks’ı okuyarak, solcu olmadı… Şaban’dı, Zübük’tü derken insanlar kendini Sol çerçeveler içinde buldu. Yüzde 70’lik Sağ tabana rağmen bu yüzden okumuşlar Sol’a dönüşüyor. Sağ okumuşların hiçbir örgütüne hakim değil. Mimar ve Mühendis Odaları, Barolar, Eczacı ve Tabip Odaları’nın alayı solcu.
Gezi Parkı Cephesi’nin sesi eğitim ve sanat gücünden dolayı yüksek çıkıyor.
2.Sinemanız, tiyatronuz, sanatınız yoksa yoksunuz
Hafta sonu Hürriyet Keyf’i ya da Cumhuriyet gazetesini açın. Önünüze onlarca tiyatro ilanı çıkacaktır. Bu tiyatro faaliyetlerinin hemen hepsinin ekonomik sorunları var. Ama bir dava için, sanatın ideolojik sunumu için inatla direniyorlar.
Hiçbir Sağ çevrede bir sanat faaliyeti için böyle bir direniş görülmemiştir.
3.“Ne yapacağız yatmadan önce dişlerimizi?”
Sağ’da sanat etkinliği, bir kısım kadrolu elemanların belirli belediye etkinliklerinde yarısı boş salonlara konuşması anlamına geliyor. Ortada özel yani sivil bir tiyatro faaliyeti yok.
Nasreddin Hoca Tiyatrosu diye çocuklarımı götürdüğüm bir oyunun ortasında başrol oyuncu lafı denk getirip çocuklara seslendi: “Ne yapacağız yatmadan önce dişlerimizi?” çocuklar hep birlikte bağırdı. “Fırçalıyacağız!”
Çocuklarda oyun konsatrasyonu kalmadı.
Nerde o idealist adamlar kuşağı?
Sağ dünyevileştikçe geçmişte kendisi adına tiyatro icra eden birikimlerden de uzaklaşmıştır. Artık Sakarya Beyaz Leke Tiyatrosu, Erzurum Çağrı Sahnesi, Hasan Nail Canat’ın Adım Sahnesi, İsmet Hürmüzlü’nün Çağlar Sanat Tiyatrosu yok. Abdullah Kars’ı, Üstün İnanç’ı ve o turnelerin idealist adamı Hilmi Oflas’ı hatırlayan var mı bilmiyorum?
Bu akımın son temsilcilerinden İbrahim Sadri tiyatroyu bırakmış. Şimdi Caprice Gold’dan bir saray odası alana ikinci saray odasını satmaya çalışıyor.
Başbakan Erdoğan’ın mahdumuna sahneden sataşmasa, Devlet Tiyatroları ile ilgilenilmeyecek, tiyatro reformundan söz edilmeyecek. Ama adamlar tekin durmuyor. Bir tiyatro seyircisi olan Sümeyye Erdoğan’a Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncusu oyun disiplinini bozarak sahneden sataşabiliyor!
İslamcı Siyaset’in İstanbul Belediyesi’ni kazanmasının 20. yılında tiyatro adına iki isim gözümüze çarpıyor. Biri Ulvi Alacakaptan, diğeri de Ahmet Yenilmez… Bu isimleri yetiştiren de İslamcı Siyaset değil. Biri Sol’dan diğeri Ülkücülük’ten yetişmiş.
20 senedir sanat adına ne yapıyorsunuz?
Derdi olan insan sanatla uğraştığına göre, bunca tantanaya rağmen derdi olan ve tiyatroyla ilgilenen bir kişi yetiştirilememesi düşünülmesi gereken bir durumdur.
4.Bir Adam Yaratmak, CHP ve Abdülhakim Arvasi
İstanbul Şehir Tiyatroları bu sezon Necip Fazıl’ın ‘Para’ oyununu sahneleyecek. Belediye yönetimi uzun bir aradan sonra sahnelenen bir Necip Fazıl oyununu bir marifet olarak haber yapmış. Bizden “aferin” bekliyorlar.
Necip Fazıl, tek parti CHP’si döneminde dine yöneldiği süreçte bile eserleri Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen bir sanatçı. Tek Parti’nin ders kitapları dinci Necip Fazıl’a sansür uygulamamış.
‘Bir Adam Yaratmak’, Necip Fazıl’ın ‘mistik şair’ olarak anıldığı döneme ait bir eserdir ve 1937 yılının 8 temmuz ayında tamamlanmıştır. Eser CHP döneminde, Muhsin Ertuğrul yönetiminde Şehir Tiyatroları’nda sahnelenecektir. Necip Fazıl durumu şeyhi Seyyit Abdülhakim Arvasi’ye bildirir. Abdülhakim Arvasi oyunla ilgilenir, sorular sorar. Aldığı cevaplardan sonra Necip Fazıl’ı kutlar. Eser oynanırken Abdülhakim Arvasi, Muhip ve Şakir isimli iki yakınını oyuna gönderir ve Necip Fazıl’a desteğini bildirir.
Sadece bir sezon değil, her dönem Necip Fazıl oyunlarından en az ikisi üçü Şehir Tiyatroları’nda, Devlet Tiyatroları’nda oynanmalı. Bu bir lütuf değil, halka karşı yapılması gereken bir görev.
5.Sağın kitap fuarları niçin boş?
TÜYAP Kitap Fuarı başladı. Kitap Fuarı’na ilgi büyük. Ziyaretçi sayısı geçmiş yıllara göre artmış. Fuarın davetiyeleri bile karaborsaya düşmüş.
TÜYAP Kitap Fuarı son tahlilde batıcı-sol bir tasarım. TÜYAP Yönetim Kurulu’da eskiden bir asker de vardı. Denizci Işık Biren Paşa… İlginç bir durumdur, aklımızın bir köşesinde bulunsun.
Bu yıl gittiğim Dini Yayınlar Fuarı’nda bolca olumsuzluk gördüm. Fuarda yaz günü klima hoştu ve kuşe baskılı kitaplar vardı ama okuyucu yoktu. Eskiden de Dini Yayınlar Fuarı Ramazan’da olurdu. Ama salonlar dolu olurdu.
Necip Fazıl’ın “bir şey koptu benden bir şey, her şeyi tutan bir şey” dediği o şeyi Dini Yayınlar Fuarı’nda hissedemedim. Sağ’ın üstüne ölü toprağı serpilmiş kımıldayamıyor. Meşhur % 50 bile bu organizasyona iltifat etmiyor.
6.Sağ’ın bütün idolleri Sol’dan dönmüştür!
Sol milletle ve onun inançlarıyla kavgalı… Bu yüzden değerlerle çatışma edepsizliğini midesi kaldırmayan canını Sağ’ın yanına atıyor. Yahya Kemal, Tanpınar, Peyami Safa, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Tarık Buğra, İsmet Özel, Afet Ilgaz, Ayşe Şasa, Timur Selçuk, Özdemir Erdoğan, Engin Noyan, Hasan Kaçan…
İşin acı tarafı dönen de mutlu olamıyor. Sağ’da müthiş bir kuraklık var. Tanpınar’ın Günlükler’i ve Cemil Meriç’in Jurnal’i uzun uzun bunu anlatır. Bu notlar, bu büyük adamların iki yüzlü gibi algılanmasına yol açmıştır. Diyalog kurmak için çırpınan Metin Erksan’ın geçmiş sol eleştirilerini yayınlayacak, yönlendirecek bir mecra bulamamıştık.
7.Hatime: Bu işleri kim çözecek?
Tarihi halk yazmaz! Max Weber, tarihi ‘yırtıcı ve yaratıcı’ bir azınlığın dönüştürdüğünü söyler. Karşımızda yırtıcı ve yaratıcı bir azınlık var.
‘Asabiye’sini kaybetmiş, iddiası olmayan yığınlarla tarih yazmak mümkün değil. Sağ, aydın inisiyatifi yokluğundan müstakil sanat faaliyeti üretemiyor. Sanatın atmosferi kurulmadan, sanat faaliyeti olmuyor, olan faaliyet de sakil kalıyor.
Fethi Naci, “Türkiye’de ne kadar roman varsa o kadar futbol vardır” diyordu. Türkiye dünyanın 6. futbol pazarı, UEFA futbol kalite sıralamasında ise 56. sırada.
İyi ki, Sağ’ın sanat durumunu ölçen bir araştırma yok. Bu kafayla ilk yüze zor girerdik!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder