1.‘Hasretinden Prangalar Eskittim’
Ahmed Arif ortaokuldayken, Halkevi’yle tanışır. O dönem her Halkevi şubesinin kendi dergisi çıkmaktadır. Diyarbakır Halkevi’nde ‘Boğaz’daki Aşiret’ten Nazım Hikmet’in şiirleriyle karşılaşır. Daha önce geleneksel ve popüler damarlarla beslenen Ahmed Arif için dönüşüm başlamıştır.
Ahmed Arif önce askerliğini yapar sonra üniversiteye gider. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okur ama mezun olamaz.
1948 yılında ‘Palmiro’ adlı bir şiirinden dolayı tutuklanır. Bir süre sonra serbest bırakılır. Dışişleri Bakanlığı eleman almak için bir sınav açar. Ahmed Arif bu sınava girer ve kazanır. İşi hazırdır yurt dışına gidecektir. ‘Palmiro’ şiiri yüzünden tutuklanınca işe alınmaz. Danıştay’a başvurur, Merkez Bankası’nda iş verilir. Hem çalışır hem okur. 1951 yılında yeniden gözaltına alınır. Baskılardan, işkencelerden geçer. Tahkikat sonunda serbest bırakılır. Dışarı çıkınca işe geri almazlar.
Ahmed Arif, toplam 38 ay hapiste yatar.
Ahmed Arif, Toplumsal Gerçekçi şiirin önemli isimlerindendir. Ahmed Arif’in ismi ile anılan kitabı ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’dir. Onun diğer bir eseri ‘Yurdum Benim Şahdamarım’ ölümünden 12 yıl sonra yayınlanmıştır. Bu kitapta, ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’de yer almayan şiirleri yer almaktadır.
2.CHP’nin Halkçı gazetesine ortak kayınvalide
Ahmed Arif; Aynur Hanım’la evlidir. Bu evlilikten çocukları Filinta Önal doğmuştur. Ahmed Arif’in kayınvalidesinin CHP yayın organlarından ‘Halkçı’ gazetesinde sermaye payı vardır. Bu sermaye payı sonra bölüşülür. Ahmed Arif kayınvalidesinden eşine ve dolayısıyla kendisine intikal eden bu payı, Papürüs dergisini çıkaran Cemal Süreya’ya verir. Cemal Süreya’nın bu dönemde borç içinde kıvrandığını bilen Ahmed Arif onu, borçtan kurtarır.
3.Tolstoy-Cengiz Han ve Ahmed Arif bağlantısı
Filinta, şair Ahmed Arif’in oğlu. Heykeltraş… O da ülkemizin en seçkin heykel yapım işi olan Atatürk heykelleri yapma işine girer. Dumlupınar Zaferi Rölyefi ve Atatürk Heykeli yapar. Ödeme sorunları nedeniyle Dumlupınar Belediyesi’yle mahkemelik olur. Sol’un heykel aşkıyla Sağ’ın heykele ‘fuzuli masraf’ olarak bakışı bir defa daha gündeme gelir.
Gelelim Filinta’nın maceralarına… Filinta Önal eğitimine yurt dışında devam etmek ister. Çeşitli ülkelerde bulunur. Bu gezilerin birinde Rusya’da eşi Natalie ile tanışır. Natalie, bir kitap kurdudur. 12 yaşında bir kütüphane bitirmiş, 16 yaşında diğerini. Natalie, ünlü yazar Tolstoy’un genlerini taşıyor. Natalie, Tolstoy’un ağabeyi Sergey’in torunu.
İhtiyarlığında karısı Sofia’nın şerrinden kaçan Tolstoy’un istikameti İstanbul’dur. Fakat ihtiyar vücudu yola dayanamadı. İstanbul’a ulaşamadan, tren istasyonu şefinin evinde ölüm döşeğine yattı.
Tolstoy yabancımız değildir!
Tolstoy, Cengiz Han’ın torunlarındandır. Cengiz Han’ı duyunca celallenmeye gerek yok. Neticede Timur Han, Babür Şah ve Türklerin şeceresini yazan ‘Şecere-i Terakime’nin yazarı Ebülgazi Bahadır Han’ın ceddidir.
Tolstoy-Cengiz Han ve Filinta Önal’ın eşi Natalie vesilesiyle Ahmed Arif ilginç bir bağlantı.
4.Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e mektuplar: ‘Leylim Leylim’
Ahmed Arif’in ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ kitabındaki şiirlerin önemli bir bölümünün yazar Leyla Erbil’e yazıldığı ortaya çıktı.
“Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır/ Üşüyorum, kapama gözlerini...” diye yazmıştı Ahmed Arif tek kitabına da adını veren ünlü şiiri ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’in son dizelerinde. Yalnızca bu şiire değil kitapta yer alan pek çok dizeye ilham veren o gözlerin sahibi romancı yazar Leyla Erbil’di. Edebiyat tarihimizin bu büyük sırrı Ahmed Arif’in Erbil’e yazdığı mektuplarla ortaya çıktı. 1954-1957 ve en son 1977’de olmak üzere 60’ın üzerinde mektup göndermiş Ahmed Arif, Leyla Erbil’e. Pek çok şiirin ilk dizelerinin ve büyük bir aşkın kaleme alındığı o mektuplar, sol bir kültür yayıncısı olan İş Bankası Yayınları tarafından kitap olarak yayınlandı.
Ahmed Arif’in yazdığı mektuplara başlangıcından sonuna doğru tarih akışına göre bakınca, bir sevgiliden zamanla arkadaşlığa dönüşen bir dostluk vardır bu satırlarda.
Ahmed Arif’in ‘Leylim’ diye hitap ettiği ve bir şiirine de adını verdiği Leyla Erbil son romanı ‘Tuhaf Bir Erkek’i bitirdikten sonra Ahmed Arif’in kendisine yazdığı mektupları yayınlamaya karar verir.
Ahmed Arif-Leyla Erbil ilişkisine bakınca, Abdullah Öcalan’ın HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e “sarışınlardan uzak dur” nasihatinin boş olmadığı anlaşılıyor. Sıkı adam, sert adam Ahmed Arif’i Leyla Erbil’in nasıl yumuşattığını görüyoruz mektupların satırlarında:
Ahmed Arif-Leyla Erbil ilişkisine bakınca, Abdullah Öcalan’ın HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e “sarışınlardan uzak dur” nasihatinin boş olmadığı anlaşılıyor. Sıkı adam, sert adam Ahmed Arif’i Leyla Erbil’in nasıl yumuşattığını görüyoruz mektupların satırlarında:
“Leylâ, Canım,
Kayb, berbat ve sessizim... Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu….
Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?....
Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
Yarı parçan.”
Kayb, berbat ve sessizim... Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu….
Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?....
Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
Yarı parçan.”
Leyla Erbil ilk evliliğini Çerkes Ethem’in yeğeniyle yaptı
Leyla Erbil, Ahmed Arif’le evlenmez ama ilk evliliğini yine bir ünlünün oğluyla yapar. İlk eşi Aytek Şay, Çerkes Ethem’in ağabeyi Saruhan Mebusu Çerkes Reşit Bey’in oğludur. Aytek Şay’ın kız kardeşi ise meşhur lezbiyen yazar-senarist Güner Kuban’dır.
5.Diyarbakır ve Ahmed Arif bir Kürtçülük laboratuarıdır
‘Otuzüç Kurşun’ ayrı bir hadisedir Ahmed Arif’in şiirinde. Bütün ilişkileriyle ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin bir parçası haline gelen Ahmed Arif, ‘Otuzüç Kurşun’la bir ileri yabancılaşma damarına, Siyasal Kürtçülük’e adım atmaktadır. ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin tepeden inmeci çözümleri her alanda çözümsüzlüklere yol açar. ‘Otuzüç Kurşun’ Ahmed Arif’in diliyle bir sanat eserine dönüşecek ve Siyasal Kürtçülük’ün siyasi motiflerinden biri olacaktır.
Ahmed Arif şiiri ve Yaşar Kemal romanı evrilerek, şehirleşerek Yılmaz Güney filmlerine ve Yusuf Hayaloğlu’nun dizeleriyle Ahmet Kaya’ya feodal bir arka plan olacaktır. Cemil Meriç’in ‘Yaşar Kemal’in ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’ romanını eleştirisini hatırlayalım. Cemil Meriç, özetle feodalitenin idealize edilmesine karşıdır.
Ahmed Arif şiiri arka plana alarak Ahmet Kaya Diyarbakır’ı ‘Bahtiyar’ kişiliği etrafında bir başka şekilde dile getirecektir: “Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar/ Suçu saz çalmakmış/ Öğrendiği kadar.”
Ahmed Arif’in şiiri Atatürk Devrimciliği-Pozitivizm’den Sosyalizm’e evrilmenin yanında paralel bir damarla Pozitivizm’den Siyasal Kürtçülük’e inşanın da doğal bir sonucudur.
Apo, Ahmed Arif’i de fırçalar
Ahmed Arif, Siyasi Kürtçülük’e zihinsel bir alt yapı hazırlayan sanatçıların başında gelir. Siyasi Kürtçülük’e bu katkısına rağmen Abdullah Öcalan, bir röportajda Ahmed Arif’i de azarlar. Öcalan, Siyasi Kürtçülük’e kim katkıda bulunduysa hepsini azarlamayı adet edinmiştir. Ahmed Arif de Öcalan’dan azar işitenlerdendir. Öcalan, ona da basın yoluyla haberler gönderir, fırçalar atar.
6.Hatime: Ahmed Arif, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ne değil, Sağ’a karşı
Babası Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı’na katılanlardan Arif Hikmet Bey’dir. Baba yönünden dedesi Revanduz Kaymakamı Ahmet Hamdi Bey’dir. Kerküklü bir kaymakam olan babası sıkı bir Atatürkçüdür.
Anne tarafından dedeleri ise Erbil şeyhleridir. Ahmed Arif’in küçük dayısı Nazif, Fransızlar’a karşı mücadele etmiştir.
Sol protest bir şiiri tercih etmek, yaşadığı dönemde mağduriyeti tercih etmekle özdeştir. “Sürünmeye başladım. Birçok işe girip çıktım. Bir ara Abidin Dino bir iş ayarladı, fotokopi işi, onu yaptım. Sonra kömür dağıtımında çalıştım. 16 lira alıyordum ama hangi işe girsem polisler peşimdeydi beni kovduruyorlardı.”
Abidin Dino’yu burada ayrıca değerlendirmek gerekecektir. Dino’nun Ahmed Arif’e katkısını fotokopi işi bulmak olarak sınırlandırmak, mümkün değildir. Mina Urgan, “Abidin elleri, benim bugüne değin gördüğüm en güzel erkek elleriydi” der. Abidin Dino ve ‘Boğaz’daki Aşiret’ kime elini değse onu öteki olarak yönlendirir, karşıtı inşa eder.
Türkiye Sosyalist Partisi Başkanı Adil Müstecaplıoğlu’nun Abidin Dino ile çatışmasında bu takım için söylediği ‘Mührü Süleymancılar’ nitelemesi boş bir itham değildir.
Benzer bir ilişkiyi Yaşar Kemal’in inşasında da görürüz. Yaşar Kemal daha Abdülhamit’in Yahudi baştabibi Jak Mandil Paşa’nın torunu Tilda Hanım kendisine el atmadan önce Abidin Dino ile Sabahattin Ali ile ilişkidedir. Tilda Hanım’dan sonra nöbeti Babanzadeler’in kızı profesör Ayşe Seniha Baban aldı. Sistem, Yaşar Kemal’i bir ömür boyu kuşatmıştır. Nefes almasına imkan yok!
Yine ‘Boğaz’daki Aşiret’ için İsmet Özel’i hatırlamamız gerekecektir. İsmet Özel, Adam Sanat dergisi ‘Memed Fuat Özel Sayısı’nda yazdığı bir yazıda Memed Fuad’ı inşacı vasfından dolayı Hegel’e benzetir.
Son tahlilde Ahmed Arif, CHP’nin siyasi kimliğinde tecessüm eden Türkiye’nin ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ne değil, Sağ’a karşı bir kişiliktir.
Unutmayalım ‘Boğaz’daki Aşiret’ kime elini değse onu öteki olarak yönlendirir, karşıtı inşa eder.
‘Boğaz’daki Aşiret’ tasarımı; millici, anti-emperyalist bir babadan ve dedeleri Erbil şeyhleri olan bir anneden Siyasi Kürtçülük’e rol model bir şair üretir. Bu şairin adı Ahmed Arif’tir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder