20 Kasım 2013 Çarşamba

Çekoslovakyalılaşma tehlikesi

1.Gönüllü bölünmenin adı: Çekoslovakyalılaşmak!
Önce ‘Finlandiyalaştırma’ (Finlandization)nedir, onu hatırlayalım. Finlandiya, Emperyal güç Sovyetler Birliği ile sınırı olan bir küçük ülke.
Soğuk Savaş döneminde, demokratik bir ülke olmasına rağmen Finlandiya, NATO’da yer almaz. Dahası yer yer Sovyetler’le paralel politikalar içine girer. Bu edilgen politikanın adı bir dış politika terimi haline gelir. ‘Finlandiyalaştırma’ terimi tarihe geçer.
‘Finlandiyalaşma’dan Çekoslavakyalılaşmak’a yol gider
Çekiç Güç ve 36.Paralel uygulamasıyla Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin kurulması  Türkiye’nin  Finlandiyalaşrılması olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’nin Finlandiyalaştırma operasyonunda, dönemin bütün iktidarları aktif rol oynamıştır.
İçerde PKK’ya en şahin politikaları uygulayan Tansu Çiller-Mehmet Ağar ekibi bile, dış politikada Finlandiyalaştırma’nın aracı olmuştur.
Hatırlayalım Çekoslovakya nasıl bölündü?
Çekoslovakya; bir referandumla ikiye ayrıldı. ‘Çek’ ve ‘Slovak’lar dünyanın en kolay bölünen halkları oldular. Bir referandumla Çekoslovakya’yı bitirip Çek Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti oluverdiler.
Bu kolay bölünmenin adını ‘Çekoslovakyalılaşmak’ olarak adlandırıyorum ve bir bölünme terimi olarak öneriyorum.
2.Mesut Barzani zorunlu bir araç
Apo’nun Diyarbakır’da dublör kullanarak Nevruz’da ‘Ulus’a Sesleniş’i okutturması ve  Mesut Barzani’nin Diyarbakır çıkarması, Türkiye’nin ‘Çekoslovakyalılaşma hedefini düşleyenler tarafından önemli bir araç olarak kullanılabilecek gelişmelerdir.  
Başbakan Erdoğan; Mesut Barzani kartını zorunlu bir araç olarak kullanıyor. Tabii bu bir arayış, bir deneme… Tutup tutmayacağını ilerleyen günlerde göreceğiz.
Bugün sorunların bu hale gelmesinde şüphesiz önceki iktidarların büyük payı var. Finlandiyalaştırma operasyonunda görev alanların Çekoslovakyalılaşma aşamasına itiraz etmesi gerçekçi değil.
Bugünkü Çekoslavakyalılaşmak tehlikesi , Finlandiyalaştırma’nın tabii bir sonucu.
3.Kürt Siyasi Hareketi’nin esnek limanı Barzani Bölgesi
Kürt Siyasi Hareketi’nin en önemli 3 liderinden biri Mesut Barzani’dir. Leyla Zana 2009 seçim kampanyası sırasında Kürtler’in 3 lideri var, Öcalan, Barzani ve Talabani demişti.
Başbakan Erdoğan Barış Süreci’yle Güneydoğu’da Demokratik Özerklik ilanına hazırlanan PKK-BDP cephesine karşı yeni bir hamle yapıyor. Bu hamlenin temel figürü Mesut Barzani.
Kürt Siyasi Hareketi’nin kuzey cephesiyle güney cephesi arasında sürekli olarak geçişler ve etkileşmeler olmuştur. Bu geçişler sırasında en esnek yapı Mesut Barzani’nin KDP’si ve onun hakim olduğu Behdinan Bölgesi ve sonradan kurumsallaşan Kuzey Irak Özerk Yönetimi olmuştur.
Geçmişte Talabani’nin ikinci adamı olan Behram Salih’ten Apo’nun ikinci adamı Şemdin Sakık’a, Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’a kadar eski siyasi yapısından kopan herkes Barzani’nin kanatları altında kendine yer bulmuştur.
Şemdin Sakık nerde, Sırrı Sakık nerede?
Burada Şemdin Sakık ismine dikkat etmemiz gerekecektir. Bülent Ecevit’in Apo’yu bize niye verdiler bir türlü anlamadım sözünün bir benzerini, Şemdin Sakık’ı bize niye verdiler?’ diye de düşünmek gerekecektir.
Şemdin Sakık, Öcalan’a muhalif olarak PKK’dan ayrıldığına göre, ağabeyi Sırrı Sakık nasıl her dönem BDP milletvekili seçilebilmektedir anlamak zor. Şemdin Sakık’ın‘Apo’nun Ayetleri kitabı nasıl bir tasarım ürünüdür? Bu kitaba rağmen Sırrı Sakık ‘BDP’nin monşeri rolünü nasıl oynayabiliyor? Sormak durumundayız.
4.Kuzey Irak’ta yatırımcı Türkiyeli işadamları
Bugün Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’dan İbrahim Tatlıses’e kadar bir çok işadamı Mesut Barzani’nin Erbil merkezli oluşumunda bir çok iktisadi yatırım yapmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kalkınması için ciddi bir gayret göstermeyen Türkiyeli bir çok işadamı Kuzey Irak’a yatırım için birbiriyle yarışmaktalar. Bölge; küçük ve orta ölçekli sermayenin Azerbaycan, Türkmenistan ve Gürcistan gibi rahatça yatırım yapabildiği bir bölge haline gelmiş durumda. Başta Koç Holding olmak üzere Mehmet EminKaramehmetler’in sahibi olduğu Çukurova Holding de bölgede yerlerini aldılar.
Talabani’nin rahatsızlığı sebebiyle ikincil durumda kalan Sorani Bölgesi ise İhsan Doğramacı’nın vaktiyle temelinin attığı üniversite altyapısıyla Kuzey Irak’ın geleceğine eğitimle ismini yazdıracaktır.
İhsan Doğramacı’nın yeğeni Irak Türkmen Cephesi Eski Başkanı Sinan Çelebi, bugün Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin Sanayi Bakanlığı’nı yapmaktadır.
Sorani ve Barzani bölgesinde ayrıca Cemaat Okulları da hizmet vermektedir.
5.Türkiye’de yeni dönem Barzanicilik akımı
Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat uzun yıllar DP-AP-DYP çizgisinde politika yaptı. Dindar olmasına rağmen İslamcı MSP ve RP’den uzak durdu. PKK; HEP ve HADEP’le sivil siyasete soyununca, Abdülmelik Fırat da alternatif siyasi arayışlara girdi. Aydın Menderes’in Büyük Değişim Partisi’nde Mahir Kaynak’la siyaseti denedi. Bu oluşum tutmayınca RP’den ayrılan Hasan Mezarcı ile yeni bir parti arayışına girdi. Bu da gerçekleşmedi. En son anti-PKK Kürt Hareketi Hak-Par’ı kurdu.
Abdülmelik Fırat’ın temel paradigması PKK’yı MİT’in kurdurduğu iddiasıydı. Fırat’ın delili kendi gözlemine dayanıyordu. İddiaya göre Abdullah Öcalan MİT’e bağlı Türk Fikir Ajansı’na gelip gitmektedir. Abdülmelik Fırat, Öcalan’ı Türk Fikir Ajansı’nda bizzat görmüştür. Bu gözlem, PKK’yı MİT’in kurduğuna delil olarak gösterilmektedir. (Olayın diğer bir şahidi Radikal gazetesi yazarı Avni Özgürel’dir.)
PKK’yı MİT’in kurduğu iddiasını eski Rızgari-Özgürlük Yolu mensubu İbrahim Güçlü seslendirir. Güçlü de Hak-Par’da siyaset yapıyor.
MİT gerçekten PKK’yı kurdurmuş olabilir. Bunu bilemem ama benim aklıma MİT’e bağlı Türk Fikir Ajansında Abdülmelik Fıratın işi nedir bunu sormak geliyor.
Tekrar Hak-Par olayına dönersek, partinin ortak paydası PKK’ya karşı Kürtçüler’i barındırmış olması. Hak-Par, Abdülmelik Fırat’tan sonra genel başkanlığa T-PDK (Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi)Eski Genel Başkanı Faik Abik Bucak’ın oğlu Sertaç Bucak geldi.  
(Faik Abik Bucak, hakimlikten istifa ederek Siyasi Kürtçülük Davası’na başlar. Avukatlık yapar. Türkiye Kürtçüleri ile Barzani-KDP’si arasında siyasi ilişkilere girişir. Bucak Aşireti’nden Sedat Bucak ise DYP Milletvekili idi. Tansu Çiller-Mehmet Ağar ekibinin has adamıydı. Abdullah Çatlı’nın öldürüldüğü trafik suikastında Sedat Bucak da yaralandı.)
Sertaç Bucak’ın istifasından sonra Hak-Par Genel Başkanlığı’na Bayram Bozyel seçildi. Kemal Burkay yurtdışından döndükten hemen sonra Hak-Par genel başkanlığına getirildi. Kemal Burkay, Kürt Siyasi Tarihi’nde önemli bir isim olmasına rağmen, PKK-BDP çizgisi karşısında bir varlık gösteremedi. Abdülmelik Fırat’tan bu yana Hak-Par’ın ana politikası PKK’nın silahlı mücadele yöntemine karşı olması ve KDP-Mesut Barzani çizgisiyle paralel söylemler seslendirmesi.
Kemal Burkay, Diyarbakır’da Barzani’nin yanında oturdu
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ziyaretinin ardından, öğle yemeğinde milletvekilleri ve bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Yemekte Barzani’nin yanında Hak-Par Genel Başkanı Kemal Burkay’ın oturması tesadüf değildi.
KDP-Mesut Barzani çizgisinin Türkiye’deki uzanımı bir başka siyasi parti Şerafettin Elçinin genel başkanlığında kurulan KADEP’tir. KADEP’in Hak-Par’dan farklı bir söylemi yok. O da silahlı mücadeleye karşı ve KDP-Mesut Barzani çizgisinde. KADEP 2009 seçimlerinde BDP ile seçim ittifakı yaptı. Şerafettin Elçi, BDP’den Diyarbakır milletvekili seçildi. Kanser tedavisi gören Elçi, 25 Aralık 2012 tarihinde öldü.
KADEP’in genel başkan yardımcısı Avukat Yüksel Avşar, sinema oyuncusu Hülya Avşarın teyze kızı. Teknik direktör Mustafa Denizli de Şerafettin Elçi’nin kızıyla evlendi. Bu yönüyle KADEP, Elçi’nin ‘Barzanici’ siyasi çizgisinden ziyade magazin basınına konu olmuş durumda.
Hükümet, Ankara’da ölen Şerafettin Elçi’nin adını, Cizre’de yeni açılan hava alanına verdi.
Tansu Çiller-Mehmet Ağar ekibi; aşiretler, korucular ve Hizbullah’la anti-PKK bir cephe kurdu. Bu yapı içerisindeki bazı aşiretlerin Barzaniye yakın olduğu biliniyor.
Cem Ersever’in ‘Üçgendeki Tezgah’ kitabına bakınca 1990’lı yıllarda Türkiye’nin PKK’ya karşı Barzani-Talabani ikilisiyleittifak kullanmaktan başka bir yöntemi olmadığı anlaşılıyor.
6.Hatime: Finlandiyalaşırsanız, Çekoslovakyalılaştırılabilirsiniz?
Hak-Par, KADEP, Kemal Burkay, Bayram Bozyel, İbrahim Güçlü, Yüksel Avşar, Haşim Haşimi… Türkiyeli Barzaniciler’in Apocu PKK-BDP cephesinden bir farkı yok. Aynı şeyleri söylüyorlar.
Apo ve Barzani’nin Diyarbakır’da gördüğü teveccüh, şüpheci bir gözle bakınca Güneydoğu’da yapılacak yerel seçim self determinasyon tehlikesini doğurabilir.. Bazı kesimler tarafından Güneydoğu, Çekoslovakyalılaştırılmak isteniyor.
Elbette yanılmak isteriz.
Başbakan Erdoğan’ın Barzani’ye sarılması iki ucu keskin bıçak gibidir. Çok dikkatli kullanılırsa Türkiye’de çok önemli sorunların aşılabilmesi için işe yarar bir araç olabilir. Ama dikkat edilmezse ve kontrol elden kaçarsa Türkiye için bir Çekoslavakyalılaşma sonucunu doğurabilir.
Bugünkü fotoğrafın faturasını tek başına Başbakan Erdoğan’a yıkmak, sorunların kaynağı Büroratik Yönetim Geleneğini yeniden ihya eder.
Unutmayalım temel sorun ‘Büroratik Yönetim Geleneğinden Milli Demokratik Devlete ve kendimiz olmaya nasıl gidileceği sorunudur?
Bu da sadece siyasilerin ve askerlerin sorunu değil, öncelikle aydınların cevaplaması ve çözüm önerileri getirmeleri gereken bir sorundur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder