1.Mevleviliğe biçilen misyon
Bugün Mevlevilik, tasavvufu kendilerine göre anlamaya çalışan bir kısım yabancılaşmış aydın tarafından, dine karşı bir eğilim olarak öne çıkarılmak istenmektedir. Mevlevilik geçmişte de daha çok yabancılaşmış üstseçkinler, arasında kabul görmüştür. Bugün Mevlevilik, ‘tarikat’ fonksiyonunu tamamen yitirmiştir.
Bürokrasi içinde yaygınlaşan mevlevilik, daima iktidarla barışık olmuştur.
Mevlevilik iktidar ilişkisi, mevlevilerin Konya’da bir siyasi güç olarak yer aldığı ilk dönemlerde bile sorun olmuştur. İşgalci Moğol yönetimi ile Karamanlı Beyliği arasında süren iktidar mücadelesinde Karaman Beyi, mevlevilerin Moğol Yönetimi’nden taraf olmasından şikayetçi olur. Buna karşı Mevlevi Şeyhi Ulu Arif Çelebi, “biz derviş kimseleriz ve Allah’ın iradesi ile devlet kime tefviz edilmiş ise ona bakar ve iktidarın yanında yer alırız” der.
2.Mevlevilik ve Bektaşiliğin bürokrasiyi paylaşması
Osmanlı yönetiminde tarikatların bariz etkisi kolayca gözlemlenebilir. Yeniçerilikte, resmi olarak Bektaşi üstünlüğü vardır. Bununla birlikte, sadrazamlık, şeyhülislamlık mevkilerine geçenlerde mevleviliğin gücü ağır basmıştır. 18.yüzyılda Bektaşilerle Mevleviler arasında bir uzlaşma, bir alan bölümü ya da dengeleşme kurulmuştur. Kadro dergisi yazarlarından Bektaşi-mason İsmail Hüsrev Tökin, Bektaşi ve Mevlevi tarikatlarını, birer ‘ruhani derebeylik’ olarak nitelendirir.
3.Bezmenler’den Mevlevi şeyhi Mehmet Esat Efendi
Mehmet Esat Efendi, Selanik’te doğar. Babası Recep Efendi, annesi Ayşe Hanım’dır. Aslen Selanikli meşhur dönme ailelerden Bezmen Ailesi’ne mensuptur. Selanik Vilayet Kalemi’nde bir süre çalışır. Burada bedevi tarikatı şeyhlerinden Şeyh Osman Efendi’ye bağlanır.
Mehmet Esat Efendi, 23 yaşında İstanbul’a gelir. Fatih civarındaki Çayırlı Medresesi’nde tedrisata başlar. Kısa zamanda, öne çıkar. Çeşitli dini ilim dallarında icazetler alır.
Mehmet Esat Dede’nin mevlevilikle tanışması, Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Osman Salahuddin Dede’ye intisabıyla başlar. Sonrasında İdrisiyye ve Şazeliye tarikatlarından da icazet alır. Bu arada Hicaz, Şam ve Kudüs’e gider. İki kez gittiği Konya, Mevlana’dan dolayı onun için ayrı bir yere sahiptir.
Mehmet Esat Efendi; Davutpaşa, Mahmudiye Rüşdi Mektepleri’nde Farsça; Fatih Camii’nde ‘Mesnevi’ dersleri verir. Fatih’teki Tahir Ağa Tekkesi, Yenikapı ve Kasımpaşa Mevlevihanesi’nde görev yapar. Mehmet Esat Efendi’nin en önemli vazifesi Kasımpaşa Mevlevihanesi’nde mesnevihanlık yaptığı dönemdir. Burada iki yıl görev yapar. Camilerde, Mevlana’nın ‘Mesnevi’sini okutma faaliyetini ilk uygulayanlardandır. Bu adeti, Fatih Camii’nde başlatmıştır. Mehmet Akif Ersoy da bu derslere devam etmiştir.
Pamir Bezmen’in büyük dayısı
Ünlü biyografi yazarı Hüseyin Vassaf, ‘Sefinetün Evliya’ (Evliyalar Gemisi) adlı eserinde, Mehmet Esat Dede'yi anlatırken, onun ‘avdeti’ yani sabetaycı olduğunu söyler. Mehmet Esat Efendi, Pamir Bezmen’in büyük dayısı ve Halil Bezmen'in anneannesinin dayısıdır.
Mehmet Esat Efendi, altı kez hac ve umre yapar. Bir çok kimseye icazet verir. İcazet verdiği kişiler arasında Hüseyin Vassaf, Tahiru’l-Mevlevi ve Zahid El-Kevseri gibi ünlüler vardır. Farsça gramerle alakalı ‘Numune-i Kavâid-i Farsi’ adlı bir eseri basılmıştır. 1913 yılında vefat etmiştir.
Bezmenler’den Mehmet Esat Dede, Mevlevi kimliği ile karşımıza çıkarken, aileden Halil Bezmen, yolsuzlukları sebebiyle kaçtığı ABD’de, kendisinin, sebataycı olduğu için Türkiye’de mağdur edilip, bu ülkeye kaçmak zorunda bırakıldığını iddia eder. Aynı Halil Bezmen şimdi İslam’a döndüğünü söylemektedir.
4.Sabetaycı ogan mevlevi şeyhi İshak Dede
Mevlevilik’te Mehmet Esat Dede’den sonra ikinci önemli sabetaycı, Selanik Mevlevihanesi şeyhi İshak Dede’dir…
Karakaş sabetaycılarının önemlilerinden olan İshak Dede, Mevleviliğe intisabından bir süre sonra Selanik Mevlevihanesi’nin şeyhliğine yükselir. Aynı zamanda güçlü bir sabetaycılık eğitimi de alan İshak Dede, Mehmet Esat Dede’nin aksine sabetaycı inançlarını gizli bir şekilde sürdürür. Bu çalışmalarıyla, sabetaycılar içerisinde hahamlık (ogan) mevkiine yükselir. Selanik’teki sabetaycı mezarlığının bitişiğinde olan dergahın şeyhi olarak burada çift kimlikli müritleriyle, sabetaycı ayinlerini de sürdürür. Mübadele sonrasında İzmir’e gelen İshak Dede’nin ölüm tarihi belli değildir.
Dışişleri Eski Bakanı ve Encümeni Daniş Üyesi Emre Gönensay, İshak Dede’nin torunlarındandır.
Gönensay’ın öbür dedesi meşhur isyancı Bedirhan Bey
Gönensay’ın dedelerinden biri de, doğudaki meşhur isyancılardan Bedirhan Bey’dir. Ailenin akrabaları arasında Türkiye komünizminin önemli ismi Şefik Hüsnü’nün mensubu olduğu sabetaycı Değmer Ailesi de vardır.
5.Hatime: Gerçek Mevlana Kur’an’ın kölesidir!
Mevlana’nın, edebi değeri çok yüksek olan eseri ‘Mesnevi’, İslam ahlakının üstünlüğünü, tasavvufun ince bilgilerini ve Allah sevgisini anlatmaktadır.
Mevlana’yı, İslam’dan ayrı sıradan hümanist bir düşünür sanmak, son derece yanlıştır.
Mevlana, her şeyden önce olgun bir alim ve müslüman olup, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak aşığıdır. Nitekim, bir rubaisi şöyledir:
Ben sağ olduğum müddetçe, Kur’an’ın kölesiyim.
Ben, Muhammed Muhtar’ın yolunun tozuyum.
Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse
Ben ondan da bizarım, o sözlerden de bizarım.
Din incelmesi, taassuptan kaçış ifadeleri, Mevlevilik ve Bektaşiliğin ortak söylemidir. Bugün sosyalist Bektaşiler bulunabildiği gibi, hrıstiyan Bektaşiler ve Mevleviler de vardır. Bunlar Hazreti Mevlana ile ilgisiz kişilerdir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder