1.Arabesk Türk Tarihi’nin en önemli kültür olaylarından biridir
Eğer tasavvuf olmasaydı Moğol İşgali’ni atlatamazdık… İşgal, ağır bir travmaydı. Moğol askeri neyse de, Sasani Bürokrasisi’ni ‘devlet’ diye yedirmelerine tahammül etmek çok zordu.
Aynı şekilde Arabesk Müzik olmasaydı, köyden şehre göçün yarasını saramazdık. Kökümüzden kopardılar bizi. Ömrümüz maişet derdinden çok bize dayatılan yabancılaşmaya direnmekle geçti. Kitabımızda olmayan iki yüzlülük, kirli takiyye, modernite şablonuyla üstümüze giydirilmek istendi. Çifte kimlikle yaşamak ne zor şeydir. ‘Sevginin sahtesine’, ‘Şu emanet gülmeye’ ‘İtirazım var’ demeyi Arabesk Müzik’ten öğrendik.
2.“Talihin böylesine itirazım var” Müslüm Baba!
Arabesk’in isyan ettiği kader, felektir, ‘kör talih’tir, tezgahtır. Beşeri oyunadır isyanımız. Hak Teala’ya boyun eğmeyi erdem biliriz. Orhan Baba, ‘Bir teselli ver’ yakarışıyla terkibimizin sözcüsü olmuştur.
Biz talihsiz bir milletiz Müslüm Baba!
Senin buyurduğun gibi, “bu benim meselem derin mesele.”
Bizim aydınımız Göktürkler’den bu yana dönektir. Döneklik aydınımıza söyleyebileceğimiz en aziz sıfattır. Sen başkası olamadın, hep kendin kaldın, bunlar tam tersi bir türlü kendileri olamadılar. Bize hor baktılar. Ya göbeğini kaşıyan adamdık onlar için, ya sokaklara tüküren köylüler… Bu ne derin sosyolojidir Hocam: “Hatırım çiğnendi, kalbim kırıldı / Ömrümün derdidir benim meselem.”
Evet zalimlerle, gasıplarla, haramilerle, yol kesenlerle meselemiz var. Yoldaşı Ferdi Tayfur, Adana’da gazinoda çalışırken tanıştığı 40 yıllık arkadaşının mümeyyiz vasfını dile getirir: “İkimiz de garibanlıktan geldik. Bi tarafımız hep çöküktür.”
Cenaze akışı, rol çalmak için tasarlanmış
Birileri rol yaptılar, rol kestiler, rol çaldılar Müslüm Baba!
En son numaraları, senin cenazeni çalmaktı. Cemal Reşit Rey’den Teşvikiye Camisi’ne, Zincirlikuyu Mezarlığı’na bu nasıl bir tezgah! Murathan Mungan’dan Teoman’a daha önceden başlayan ‘Paramparça’ bir rol çalmadır bu.
Senin mezarının Vehbi Koç’un yanında ne işi var? Senin inleyişin, yasın ve feryadında Vehbi Koç takımının nadanlığının önemli bir payı vardır. Koç’un Yapı Kredi Yayınları’nın, Sabancı’nın Oda Orkestrası’nın ve Eczacıbaşı’nın İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın seninle ve senin halkınla hiçbir ilgisi yoktur. Onlar halktan alırlar, halka vermezler. Senin isyanın boş bir kalkışma değil. “Ben hep yenilmeye mahkum muyum? / Ben hep ezilmeye mecbur muyum?”
3.Tabutu kırmak: ‘İtirazım var’ demektir!
Gözünü sevdiğim karabudun, yine bildiğini okudun.
Müslüm Baba’nın cenazesi Teşvikiye’den kalkar mı kardeşim?
Cemal Reşit Rey’in mabedine Müslüm Baba’nın ruhunu sığdıramazsınız.
Alkışla tekbirin aşkın senteziyle, coşkuyla itiraz ettiler tezgaha.
Mezara toprak atmak ve tabutu kırmak…
Tabutu kırmak: ‘Yaşamadan ölmeye/ İtirazım var’ demektir.
Aydını olmadan yine oyunu bozuyor karabudun.
Okmeydanı SSK’da ölmek
Bunların hastaneleri bile hormonludur. Doğrusu Ferdi Özbeğen senden şanslıydı. Aramızda öldü.
Ne büyük şereftir Okmeydanı SSK’da ölmek…
Bize tarihin en büyük engizisyonunu yaptılar? Bizi oyuna getirdiler. Bizimkiler bizden değilmiş usta? Erkeğin iradesini yok eden onu nesneleştiren şebeke, onu insan olmaktan çıkardı, çıldırttı. Kadının metalaştırılması cafcaflı bir laf. Her gün 5 kadın çıldırtılmış erkekler tarafından katlediliyor. Seni dinlerken bağrımızı jiletlememizin anlamı derindir usta?
4.Batıcı ve Sağcı yanlış kültür anlayışları
Birinci yanlış: Batıcı Kültür Anlayışı…
Yabancılaşmış Bürokrasi; İnönü döneminde Nurullah Ataç mihmandarlığında yeni bir kültür politikası çizildi. Bu teze göre evrensel kültür Batı Kültürü’ydü. Türk-İslam Kültürü bu evrensel kültüre entegre olamamış, Afrika Kültürü gibi ‘ayrık’ bir kültürdü. Bu kültürün müzik anlayışı seçkinci müzik yani Cemal Reşit Rey Müziği ‘şeksiz şüphesiz’ Batı Müziği’ydi. Bu yeni kültür politikası devlet eliyle, halka empoze edilmeye çalışılıyordu. Bu birinci yanlıştı.
İkinci yanlış, sağın yanlışı…
Tarihi misyonunu tamamlamış Türk Sanat Müziği’nin ‘Çağdaş Türk Müziği’ olmasını istiyordu sağ. Bu anlayış eşyanın tabiyatına aykırı idi. Tıpkı Divan Edebiyatı gibi, tarihteki yerini almalıydı Türk Sanat Müziği… Bu müziğin hayatı algılaması, toplumun sesi olması mümkün değildi.
Sol; Batı Müziği’ni evrensel doğru olarak halka dayatırken, Sağ, İdris Küçükömer okumadığı için, sınıf temelini inkar ederek konak müziği-Türk Sanat Müziği’ni varoşlara önerebiliyordu.
5.Niçin Arabesk?
Tıpkı gecekondu gibi, Arabesk de çözümsüzlük içinde bir çözümdü. Aydını olmayan halkın, kendi ruhuyla el yordamıyla inşa ettiği bir müzikti Arabesk.
Bu müziğe Arap etkisini vurgulamak için ‘Arabesk’ denildi. Ferdi Tayfur bu etkiyi şöyle anlatır: “TRT’de çalınan müzikten pek bir şey anlayamazdık. Arap şarkıları çok hoşumuza giderdi. Orada Ferid El-Atrash vardı. Onun sesi çok benzerdi Müslüm’ün sesine.”
Arabesk’deki ‘Arap etkisi’ faktörel bir etkiydi. Arabesk Müzik; Türk Halk Müziği’nin çağdaş bir yorumuydu, değişime uğramasıydı. Sadece Doğu’ya değil, aynı anda Batı’ya da açılmasıydı. Onlardan alabileceği her şeyi alıyordu Arabesk. Gitarlar, baslar, orglar...
Enteresandır yanlış bir tespitle, doğru bir adlandırma oldu Arabesk… İslam Sanatı’nın en temel özelliği yansıtmayı ifade için kullanılan Arabesk, bu müziğin adı oldu.
Evet Arabesk Müzik, yalın gerçeği değil, gerçeği yorumlayan, yansıtan, aşkınlaştıran bir müzik oldu. Neticede bu maksatla bu ad verilmese de ismiyle müsemma oldu.
6.Hatime: İki yanlış bir doğruyu öldürdü
Arabesk’te her şey vardı, bir şey yoktu… O da aydın inisiyatifi idi. Aydınsız halk sanatı bir yere kadar gelebildi, giderek zanaatlaştı. Sol ve sağ elele verip, halk inisiyatifini yani Arabesk’i ana damar olmak çıkardılar. İçini boşalttılar, karikatürize ettiler. Temalarını, yığınsallığını, duygularını kullandılar ama özüne kesinlikle sıcak bakmadılar.
Neticede sağ ve sol, iki yanlış seçkinci kültür anlayışı üretti… İki yanlış bir doğruyu öldürdü.
Yüce Allah rahmet eylesin Müslüm Baba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder