1.Roma’nın sirkleri
Gumilev’in ‘Etnogenez’ kitabı meşhurdur... Gumilev, olumsuz liderliğin (negatif passionerlik) sonuçlarını anlatırken, Roma’da tarlalarını kaybeden eski köylü-yeni şehirlileri’n durumunu örnek olarak verir.
Roma’nın eski köylü-yeni şehirlileri, bugün Türkiye’nin varoşlarının karşılığı.
Roma’nın eski köylü-yeni şehirlileri, beş katlı küçük evlerin küçücük odalarında barınırlar. Roma’da pislikler Tiber Vadisi’ne akıtılır. Dışarda Tiber Vadisi’nden yükselen pis kokular yayılmaktadır.
Benzer bir şekilde İstanbul ve Ankara’nın bir çok semtinde kanalizasyon nehirleri açıktan akmaktadır. Varoşlarda yaşayan eski köylüler ‘apartman’ adı verilen ‘ucube’ konutlar içine tıkıştırılmışlardır.
Artık ilk dönem varoşlarının güzelim gecekondularından bile mahrumuz.
Roma’nın eski köylü-yeni şehirlileri, sağlığa zararlı kurşun kupalardan şarap içip devlet’ten ekmek ve sirk talebinde bulunur. Devlet, bu talebi karşılamak zorunda kalır. Aksi takdirde kitleler, ekmek paylarını arttırmak ve sirkte daha muhteşem gösteriler sunma vaadindeki farklı passioner grupların peşine takılabilir.
Bugün farklı passioner grupların karşılığı, farklı siyasi partilerdir.
Sosyoloğumuz Ahmet Arvasi insanı üçe ayırır: hayvan insan, dramatik insan, ideal insan.
Zevkçilik (hedonizm) cenderesine düşen insan hayvan insan’dır. Zevkçilik bütün çözülmelere zemin hazırlayan temel bir çözülmedir.
Vatan, sıradan bir toprak parçası değildir. Toprağı vatan yapan değerler merkezli bir tanımlamadır.
Roma’nın eski köylü-yeni şehirlileri, yaşadıkları toprağı sahiplenme duygusunu yitirdikleri için ‘vatan bilinci’ni kaybetmiştir. Kendilerini düşmana karşı savunmak istemediler, askeri eğitimi akıllarına bile getirmediler.
Benzer bir şekilde bugünkü Türkiye’de Terörle Mücadele et-me-mek dramatik insan’ın rasyonalitesidir ve ortak akıl haline gelmiştir. Borsa bu projeyi satın almıştır.
Roma’da Devlet’ten beslenen ve işi gücü sirk seyretmek olan bu insanlar, kendilerine kötü haberi söyeyenlerin düşmanı olurlar.
Bu toplumsal çözülmeyi yaşayan Roma, sonuçta Gotlar tarafından işgal edilir.
Türkiye bugün işgal Roma’sı öncesinin ruh halinde.
‘Demokratik Özerklik’ adı altında bölünme ötesi bir çözülme yaşanıyor.
Teslimiyet o kadar sindirilmiş ki, durumun vehametini yüksek sesle seslendirmek bile ‘savaş’ yanlısı olmak anlamına geliyor.
Türkiye böyle bir durumu Lale Devri’nde de yaşanmıştı. Halk ve aydınlar, uzun ‘savaş’ dönemlerinden bıkıp kendilerini olmayan bir ‘Barış Süreci’ne inandırmıştı.
Sonuç, acıları bugünlere uzanan yenilgiler oldu.
3.Çözüm ‘kendilikbilgisi’
Hep Aydın Yabancılaşması üzerinde duruyoruz. Küresel Sistem, halkın yozlaştırılmasını tasarlayarak kendi varlığını meşrulaştırıyor. Bütün tasarımlar içinde Halk da sorumsuz bir yığın değildir. Halk’ın öncelikle İhsan Fazlıoğlu’nun müthiş tanımlamasıyla kendilikbilgisi’ne ulaşması lazım.
‘Ben kimim?’ Sorusunu cevaplayamayan hiç bir insanı bu coğrafyada yaşatmazlar.
4.Hatime: Acı muhasebe, acı sonuç
Sirk yerine, televizyon dizileri’ni, Gotlar yerine PKK terörünü koyunca, Türkiye’nin manzarası işgal öncesi Roma’yı andırıyor.
Roma’nın sirk gösterilerine, Türkiye’nin televizyon dizileri’ne bakışı aynı.
Televizyon dizileri, eski köylü-yeni şehirli varoşların (reaya’nın) yozlaştırılma projesinden başka bir şey değil.
5.Güzellik yolunda bir güzel adam: Erol Mermer
Yazıyı bitirdiğimde sinema ve edebiyatla ilgili kıymetli ağabeyim Erol Mermer’in vefatını üzüntüyle öğrendim. O ömrünü iyilik yolunda harcayan bir gönül adamıydı.
Sinema’nın ve televizyon’un güzelliklere hizmet etmesi için çalıştı.
Güzel adam Erol Ağabey’i daha geniş bir yazıda anlatmak üzere ruhuna el-Fatiha!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder