1.‘Bilim ve Yanılgı’ kitap ismi olarak çok şey söylüyor
Biyografi ve hususen soybilim araştırmaları bilimsel yöntemlerle şekillenir.
Biyografi edebiyat mıdır, tarih midir? Sorusunun cevabını bile öncelikle tarihten yana cevaplamak gerekir. Çünkü işlenilen malzeme insan hayatının aşamaları üzerinde şekillenir.
Öyleyse hayatın malzemelerinin derlenmesi öncelikle bilimsel dayanaklardan yoksun olmamalı. Edebiyatın hakkı, bilimsel verilerin üzerine bir inşadır.
‘Bilim ve Yanılgı’ Taha Akyol’un bir kitabının ismi. Bu kitap ismi bile bilimsel yaklaşım adına çok şey söylüyor.
Osman Çakır, 12 Eylül 1980 darbesine kadar yayınlanan Devlet dergisinin idari işler müdürü idi. Çakır, nehir söyleşi tarzı iki kitap yayınladı. ‘Hatıralar Yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi Nevzat Kösoğlu ile Söyleşiler’ ve ‘Türk Milletine Borcumuz Var’ İdris Yamantürk üzerine yazdığı eserler yakın tarihimize ışık tutuyor.
Türk Yurdu dergisindeki haftalık sohbetlerimizde Osman Çakır’ın benim ‘Bir yabancılaşma tasarımı olarak Yaşar Kemal’ yazıma eleştirileri oldu. Eleştirinin özeti, yazıda bazı zorlamaların varlığı idi.
Eleştiri bir bakıma doğru. Çünkü yazıda eksik noktalar vardı. Yazının eksiklerini Yalçın Küçük’ün ‘Büyük naif yazarımız Yaşar Kemal üzerine doğru-yanlış cetveli’ yazısından tamamlıyoruz.
Daha önce yazmıştık, tekrar edelim.
Mıchel Foucault, Nice üzerine yazdığı yazıda, Soybilimsel yöntemi, bilinen deklare edilen bilimlerin karşısına çıkarır ve tarihsel-felsefi bir sorgulama olarak niteler. Daha da ileri giderek Soybilim’i ‘karşı-bilimler’ sınıfına koyar.
Soybilim, tersine bir inşadır.
Ve soybilim, sadece aile tarihiyle, kökenli alakalı değildir. Kişinin yetişme tarzı, çevresi de biyografi ve soybilim’in çerçevesine girer.
3.Benim Yaşar Kemal yazımda izah muhtaç noktalar vardı
Evet önceki hafta yayınlanan ‘Bir yabancılaşma tasarımı olarak Yaşar Kemal’ yazısında Osman Çakır’ın işaret ettiği üzere izah edilmesi gereken noktalar vardı.
Bilimsel yöntem, mevcut verilere göre bir hipotez geliştirmeyi tavsiye eder. Verilerin değişmesi hipotezi de değiştirir.
Benim yazımda Yaşar Kemal’i Adana’da Abidin Dino’nun keşfettiği var, Memed Fuad’ın strateji belirlemesi var, asker Yaşar Kemal’in Rasih Nuri İleri’nden yedek subay Mehmet Ali Aybar’a bir kartviziti getirdiği var. Ama bundan sonrası belirsiz.
Biz o kartvizitin etkisini net olarak söyleyememiştik.
Eksik kısmı, Yalçın Küçük’ün ‘Büyük naif yazarımız Yaşar kemal üzerine doğru-yanlış cetveli’ yazısından öğreniyoruz.
Yaşar Kemal’in Kayseri’den İstanbul’a nakli şöyledir.
Ayperi Balkan ve Aydemir Balkan’ın babası Doktor Albay, Kayseri’de başhekimdir. Yaşar Kemal de, Doktor Albay’ın bir tür emir eridir, onun koruması altındadır. Doktor Albay’la Yaşar Kemal’i tanıştıran elbette Mehmet Ali Aybar’dır.
Yaşar Kemal, o zamanki bürokrat-burjuva Modalı kızların deyişi ile “sırım gibi”dir.
Yaşar Kemal; Rasih Nuri İleri’nin kartviziti ile Mehmet Ali Aybar’la tanışıyor. Aybar onu Doktor Albay’la tanıştırıyor. Doktor Albay, Yaşar Kemal’i elinde bir mektupla İstanbul’a gönderir.
Doktor Albay, Aybar’ın yakın arkadaşıdır. Aybar, Kuzguncuk’ta ikamet eder. Behice Boran ve diğer arkadaşları ile Boğaz’da balık tutarlar, eğlenirler.
Mehmet Ali Aybar, Yaşar Kemal’i Cumhuriyet gazetesine yerleştirir. Yalçın Küçük’ü okuyoruz: “Moda’da (ve Boğaz’da) sosyalizan, ayrıca “emansipe”, pek güzel kızlar vardı, hem politik ve hem de hür idiler, Ayperi, Gülçin, Mevhibe, Tilda isimlerini sayabiliyorum. Mevhibe, Moda’nın en güzeli kabul ediliyordu ve Tilda ise güçlü bir aileden geliyordu.”
Son tahlilde Yaşar Kemal; Doktor Albay vasıtasıyla ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ne eklemlenir. ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ eliyle ‘Moda Kolonisi’ne dahil edilir. Tilda Hanım evliliğiyle de uluslararası sisteme entegre olur.
Moda’daki o zamanki bürokrat-burjuva solcu kızlardan biri de Ayşe Şasa’dır.
‘Kart Kurt Sesleri’nde yazdık… Ayşe Şasa, Atıf Yılmaz’la evliyken, onlar da Yılmaz Güney’in elinden tutarlar. Yaşar Kemal’in yetiştirilmesiyle Yılmaz Güney’in yetiştirilmesi birbirine çok benzer.
Şasa, çok sonra kendisine Kemal Tahir üzerinden İslami bir yol seçecektir.
5.Hatime: Barış Süreci, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin ideal Kürtçü hasretini giderecek
Barış Süreci, ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin soğuyan yabancılaşmış Kürtçü hasretini giderecek, yeniden inşa edecek.
Aydın Yabancılaşması’nın aşamaları var. Hedonizm, Heterodoks İnançlar, Masonluk, Pozitivizm, Sosyalizm. Yabancılaşan ailelerde bu zincir artısı ve eksisi ile yaşanıyor.
Cemil Meriç, Pozitivizm’in en efendice sonucunun Sosyalizm olduğunu söyler. Sosyalizm, İslam Dünyası’nda etnik bölücülerin, heterodoks mezhepçilerin ve üstseçkin paşa solcularının ideolojisidir.
Cezayir’de Berberi heterodoksinin partisi soldur. Lübnan’daki Dürziler’in partisinin adı bile İlerici Sosyalist Parti’dir.
Almanya’da örgütlü bir Alevi Federasyonu genel seçimde HDP’yi destekleyeceğini beyan ediyor. Türkiye’de HDP, tam bu şablona oturuyor. Öcalan tersine iman sahibi, Şirk’in mimarı.
Yaşar Kemal’in keşfiyle Ahtamar Kilisesi’ni kurtaran ‘Bürokratik Yönetim Geleneği’, Mardin’deki Türk şaheseri Artuklu Beyliği’nin Artuklu Sarayı’nı aynı tarihlerde yerle bir eder.
‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin kültürel Türklük’e bile tahammülü yok.
Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, İbrahim Tatlıses, Mehmet Ali Erbil, Özcan Deniz, Yılmaz Erdoğan, Nihat Doğan, Hülya Avşar…
Bütün idoller ‘ekrat’ olmak zorunda mıdır?
Bunlar ne kabiliyetli insanlar!
‘Bürokratik Yönetim Geleneği’ Osmanlı döneminde ‘Oğuz Saflığı’nı ‘etrak bi-idrak’ diye nitelemişti. ‘Etrak bi-idrak’, ‘idraksiz Türkler’ demek.
‘Bürokratik Yönetim Geleneği’nin Türk’e karşı tavrı Cumhuriyet döneminde de aynı.
Türk Ocağı’nı kapatıp Halkevi yaparsanız, Halkevi bugün doğal olarak PKK’nın şakşakçısı olur. Bu Aydın Yabancılaşması’nın kaderidir.
Kader, hükmünü icra eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder